28/08/2019 | Yazar: Aslı Alpar

Çiçekkızı Güzellik Salonu’nda ‘cinsiyetsiz’ bir anlayışla müşterilerine hizmet veren Çiğdem ile kendi işini kurma kararını, kuaförlük hizmetlerinin toplumsal cinsiyet ile ilişkisini konuştuk.

Çiçekkızı: ‘Cinsiyetsiz’ bir güzellik salonu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çiçekkızı Güzellik Salonu’nda ‘cinsiyetsiz’ bir anlayışla müşterilerine hizmet veren Çiğdem ile kendi işini kurma kararını, kuaförlük hizmetlerinin toplumsal cinsiyet ile ilişkisini konuştuk.

Çiğdem Ankara’da yaşıyor, gazeteci ve bir akademisyen adayı. Önce çalıştığı işlerde ücretini alamadığı ardından da iş bulamadığı için kariyer rotasını değiştirdi ve bir güzellik salonu açtı.

Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Bardacık Sokak’ta açtığı Çiçekkızı Güzellik Salonu’nda cinsiyetsiz bir anlayışla müşterilerine hizmet veren Çiğdem ile kendi işini kurma kararını, kuaförlük hizmetlerinin toplumsal cinsiyet ile ilişkisini ve ‘cinsiyetsiz’ bir güzellik salonu nasıl olur, konuştuk.

Ne zamandan beri bu alanda çalışıyorsun?

Liseden politik olaylar nedeniyle atıldım. Babam da “madem okumuyorsun o zaman çalış” diyerek beni bir kuaförde işe soktu. Yaklaşık 5 yıl bu alanda çalıştım, ilk tecrübemi burada edindim ve çalışırken liseyi açıktan bitirdim. Burada çalışırken üniversite sınavına da hazırladım. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazandım, Sinema-Televizyon okudum.

Sonra?

Üniversite de bitince Giresun Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptım.

Ne üzerine çalıştın?

Televizyonda erkeklik temasına çalıştım. Polisiye dizilerde erkeklik temsilini Behzat Ç. dizisi üzerinden araştırdım.

“Kadın girişimci batarsa ona ‘Kadın başına girdin bu işe, batırdın’ diyecekler”

Akademiden güzellik salonuna… Burayı açma fikri nereden çıktı?

Aileden uzak yaşıyorum, tahmin edersin ki gelirinin olması lazım.  Ayakta durabilmek, hayatta kalabilmek için editör, gazeteci olarak çalıştım ancak çalıştığım basın kuruluşlarında ücretimi dahi alamadım. Sonra para kazanmak için garson olarak çalışmaya başladım. Bu işte de 12 saati bulan çalışma saatleri bir yandan, sigortanın yatırılmaması diğer yandan… Mobbingi hiç saymıyorum… Sonra bir dönem işsiz kaldım ve aklıma daha önce 5 yıl çalıştığım kuaför salonları geldi. Hemen birinde işe başladım.

Neden orada devam etmedin?

Kuaförlerde çalışma saatleri çok uzundur, sabah 8, akşam 8… 12 saat çalışıyorsun ancak patron müşteri olmadığını gördüğünde “niye boş duruyorsun” diyor. Bir de inatla yüksek lisans tezi yazmaya çalışıyorum. Tek izin günümde Giresun’a gidip tez danışmanımla görüşüyorum. Baktım böyle olmuyor.

Diğer yandan alana dair hiç bir şey unutmadığımı fark ettim ayrıca son çalıştığım yerde tek kadın bendim. Tek başıma götürebilirim diye düşündüm. Önce işten ayrılıp randevulu çalışayım; müşterimi daha çalışabileceğim insanlardan seçerim, dedim. Bu fikri onlara açınca ailem de maddi olarak destek oldu ve burayı açabildim.

Kuaförlerde dikkatimi çekiyor, patronlar genelde erkek mi?

Aynen öyle. Ben bu işe 2007 yılında başladım. O zaman da patronum erkekti 2019’da son çalıştığım yerde de… Hiçbir şey değişmemiş.

Neden sence?

Çünkü sermaye erkeklerin elinde. Dahası elbette onlar da batma korkusu yaşıyordur ancak batsa bile kimse onlara “niye battın” demeyecek. Ama bir kadın girişimci olursa ve batarsa ona “Kadın başına girdin bu işe, batırdın” diyecekler. En başta belki aileleri desteklemeyecek kadınları… Özetle kadınların özgüveni çok zarar görmüş. Dolayısıyla böyle bir karar almak kolay olmuyor.

Oysa kadınlar elbette çok da güzel altından kalkarlar. Kendimden örnek vereyim: Son çalıştığım kuaförde günde yaklaşık 400 TL’lik iş yapıyorum. Bu paradan 70 TL benim yevmiyem, 330 tl patrona kalıyor. Hadi diyelim 100 TL’si gider, demek ki her gün benim emeğimden 230 TL kazanıyor. Az bir para mı?

Dediğim gibi kuaförde çalışan her kadın kendi işini kurabilir. İşi onlar biliyor, müşteri kişiye gelir. Ama patron ile çalıştıklarında üstlerinden ciddi bir sermaye dönüyor.

“Ücret politikamızdan ötürü daha çok kişi geliyor”

Akademiye dönelim… Ne yapacaksın, doktora planın var mı?

Akademiye devam etmeyi düşünüyorum. Öte yandan bu işimi de severek de yapıyorum, yeni şeyler öğreniyorum. O sebeple burayı kapatmadan, haftanın 3 günü randevu ile çalışacak şekilde sürdürmeyi umuyorum. Geri kalan 2 günde doktora derslerimi alırım diye düşünüyorum. Sonuçta patron baskısı yok, yapabilirim bence.

Peki, Çiçekkızı Güzellik Salonu’nda hangi bakım hizmetleri veriliyor?

Ağda, kaş-bıyık, manikür-pedikür, kalıcı oje ve cilt bakımı yapıyorum. En çok kalıcı oje içi geliyorlar.

Ücretleriniz nasıl?

Ben yeni açtığım için fiyatları uygun tuttum. Bunun iki nedeni var. Öncelikle bu kazanç giderlerimi karşılıyor mu? Karşılıyor. Eh 3 fazla müşteri alırım ama her insan bu hizmetlerden faydalanabilsin.

Mesela burada yapılan işlemlerin çok geniş bir ücret skalası var. Mesela kalıcı oje uygulamasını aynı kalitede 50 TL’ye de 250 TL’ye de yaptırabilirsin. Evet kalıcı oje pahalı bir uygulama ama herkes kalıcı oje için geliyor zaten, uygun bir fiyatla sürümden de kazanabilirsin hem daha çok kişi bu imkana kavuşmuş olur.

Diyelim ki bu bakım hizmetlerinin tamamından yararlanmak isteyen asgari ücretli bir kişi olsun; yukarıda saydığım işlemlerin tamamı 1000 TL’yi buluyor, bu kişi nasıl yaptırsın bunların hepsini? Burada saydığım tüm uygulamaları 250 TL’ye sabitledim.

Nasıl gidiyor peki?

Ücret politikamızdan ötürü daha çok kişi geliyor, biraz yorucu ama hem herkes istediğini yaptırabiliyor hem de ben geçimimi sağlıyorum. Dahası burada güzel bir ortamımız da var, arkadaş da oluyoruz, dertleşiyoruz da…

“Kadın kuaförü beyanı kadın olan bir kişiyi kabul etmek zorunda, putkasını yaptırıp yaptırmadığını mı soracak, olur mu öyle şey?”

Sosyal medyada başlayan TERF (Trans dışlayıcı feminizm) tartışmalarında şöyle bir şey öne sürülmüştü: “Ağda yapan kadınların penisi olan trans kadınları kabul etmemesinin transfobi olmadığı”…

Terf tartışmalarını yoğun çalışma tempoma rağmen takip edebildim. Ne yazık ki trans dışlayıcı ifadeleri çok sevdiğim, değer verdiğim, tezimi hazırlarken kitaplarından yararlandığım akademisyenler paylaştı.

Ben bu olaya şöyle bakıyorum. Bir kere her şeyden önce penisi görmek istemezsen bunun çok çeşitli yoları var, bakmazsın. Bana da herkes şöyle dedi mesela: “E sen biseksüelsin, her gün ağda yaparken bir sürü putka görüyorsun.” İyi de nasıl yani ben her gördüğüm putkadan, similyadan neden etkileneyim? Bu mantık gerici. Olur mu öyle şey, bizim işimiz bu, ağda!

Kaldı ki ne oldu, beni rahatsız mı etti, taciz mi etti, neden rahatsız olayım? Penis görmem ondan etkilendiğim anlamına gelmez ki. Ben bakmıyorum ki, işimi yapıyorum. Bu sebeple bu yorumlar evet, gerçekten transfobik.

Madem öyle hiç bir şekilde özel bölgeyi görmemesi lazım o kişinin, rahatsız oluyorsa.

Ayrıca kişinin beyanı neyse odur. Bir kadın kuaförü beyanı kadın olan bir kişiyi kabul etmek zorunda. Putkasını yaptırıp yaptırmadığını mı soracak yani, olur mu öyle şey?

Bu meselede bence daha kötüsü akademisyenlerin genel ahlak yargılarını bir kabul gibi sunması… Yahu bir feminist akademisyen bunları eleştirerek geliyor bulunduğu noktaya. Dahası biz onları zaten bu eleştirel bakışı nedeniyle okuyoruz, sen kalk toplumun genel ahlak yargılarını genel bir kabul gibi yansıt… Bu hepimizi geri düşürür. Kabul edilebilir gibi değil.

O zaman Çiçekkızı Güzellik Salonu’nun kapısı herkese açık.

Evet, tabi, ben burayı cinsiyetsiz olarak adlandırdım. Hetero erkek de geliyor, draglar da, kadınlar da… Herkese açık. Bekleriz.


Etiketler: yaşam
İstihdam