10/08/2018 | Yazar: Gözde Demirbilek

Esra Yılmaz ile onun “çizgileri” ve queer bedenleri üzerine konuştuk.

“Çizmek bir çeşit umut yolu desek yanılmayız” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Esra Yılmaz ile onun “çizgileri” ve queer bedenleri üzerine konuştuk.

Benim kısa sorularıma onun keyifli cevaplarına geçmeden önce kendisiyle ilgili minik bir anımı anlatmak istiyorum. 2017’nin ilk aylarında Eskişehir’e gitmiştik. Aslı (Alpar) ve ben, etkinlik sonrası katılımcılarla birlikte yemeğe katıldık. Esra (Yılmaz) da bu etkinliğin katılımcılarından biriydi. Biz bu etkinlikten uzun zaman önce tanışmış olmakla birlikte henüz yeni yeni ikili bir iletişim kurmaya başlamıştık. Kendisiyle ikinci karşılaşmamız olmasına rağmen vücudundaki çizgisel dövmeler gerçekten dikkatimi çekiyordu. O gün de, gün boyu Esra’nın vücudunun görünür yerlerindeki dövmeleri incelediğimi hatırlıyorum. Her neyse, yemekte Aslı ile tren saatimize çok az bir vakit kalmıştı. Bir haber aldık, kedi ve köpek maması karşılığında üç sokak ileride bir kafede minimalist dövmeler yapıldığına dair. Haber aldık derken, Aslı kimsenin ilgisini çekmeyeceğini düşünerek okudu ilgili Facebook postunu. Ben de gün içinde yoğun “incelemelerimden” olacak, “Hadi gidelim!” dedim. Yemekten birlikte ayrılarak gittik. Ve ben ilk çizgisel dövmemi o akşam yaptırmış oldum. Koştur koştur trene yetiştikten sonra Ankara’ya dönerken Aslı da ben de “Biz ne yaptık?” ile karışık “İyi ki yaptık!” sevincini yaşadık.

Uzun süredir incelediğim, yaptırmak istediğim belki yüzlerce başka dövme varken o ân seçtiğimden hiç pişman olmadığım, şu an sol kolumda taşıdığım ve “mutlu bir intihar” adını verdiğim dövmeyi; şimdilerde –kendisi her ne kadar eksik bulsa da- sürekli çizmeye başlamış Esra’nın enerjisine borçluyum.

Şimdi biraz Esra anlatsın istiyorum! 

O zaman ilk soru! Çizmeye nasıl başladın?

İlkokulda resim kursuna gitmiştim bir süre. Annem çok istiyordu bir şeyler çizmemi. Sonra ama yarım kaldı o süreç bir şekilde, ilkokul resim öğretmeni kendisinin istemediği şeyleri çizdiğimiz zaman dersten dışarı çıkarıyordu. Ben de kendi kendime istediğim şeyleri çizemediğim için dersten çıkarılıyordum sürekli. Çok hevesim kırılmıştı haliyle.

Üniversiteye gelene kadar bir şeyler çizmedim sayılır. Bazen işte sınava çalışırken sıkılıp denemelerin üzerine bir şeyler çiziyordum küçük küçük. Sonra tekrar bile isteye bir şeylere çizmeye başlamam da 2016 yazıyla oldu aslında. Tek başıma bir Avrupa gezisine çıkmıştım. Günlerim kulaklığımı takıp sokakları gezmekle geçiyordu. İlk yurtdışı gezimdi, özellikle Paris ve Berlin’i gezerken duvardaki resimler ve stickerlar çok ilgimi çekmişti haliyle. Sürekli sokağa oturup duvarlarda, orada burada gördüklerimi değiştirip, kendi kendime bir şeyler çıkartıp ekleyip çizdim defterime o yaz. O sene 1.5 ay kalmıştım yurtdışında, iki tane defter, onlarca kalem bitirmiştim o süreçte.

Çizgisel çalışmanın özel bir sebebi var mı?

Belli bir sebep yok aslında ???? Ama hep aynı soruyu alıyorum. Çizdiklerim de vücudumdaki dövmeler de çizgisel, benzer şeyler hatta.

O ân iyi gelecek şifalı “şeyi” çizmek 

Yaşadıklarını mı çizersin daha çok hayal ettiklerini mi?

Bazen o kadar güzel şeyler görüyorum ki, yani o kadar güzel şeylerin içinde buluyorum ki kendimi. Sevdiğim insanlara da o gördüklerimi gösterme isteği doluyor içimde. Bunu da fotoğraf çekerek değil çizerek aktarmak istiyorum sıklıkla. Tabii tüm hepsi böyle bir yerden değil, kötü hissettiğimde de olmak istediğim yeri ve durumu çiziyorum. O ân iyi gelecek şifalı şeyi yani. Kendimi iyi hissetmemde çok yardımcı oluyor, dünyanın akışına müdahale edebildiğim tek yol sanırım. Bir çeşit umut yolu desek yanılmayız.

Sence hayal ettiklerimizi aktarmak için çiziyor olmak hayal etme pratiğimizi de etkiliyor mu?

Kesinlikle hayal sınırlarımızı genişletiyor bence. Düşlediğimizi yazmak, çizmek o alıştığımız hatta belki de öğretilmiş olan o hayal “sınırlarımızı” parçalıyor. Oysa ne kadar sonsuz, uçsuz bucaksız.

Yeni alanlar mı açıyor yoksa bazı noktalarda bizi sınırlıyor mu?

Aslında çıkış yeriyle alakalı. Benim için yeni ve ferah alanlar açıyor mesela. Kendimi ifade etmek istediğimde fakat edemediğimde bir şeyler karalıyorum hep. Sözlü bir iletişim kurmaktan çok daha fazla tercih edilebilir ve daha az yorucu benim için. Fakat çizdiklerimi genelde kendime saklıyorum, karşı tarafın görmediği ve duymadığı bir şeyler amaç kendimi ifade etmek olunca ne kadar etkili bir yöntem bilmiyorum bu yüzden.

Çizdikten sonra sana bir rahatlama gelir mi? Yoksa daha çok içine mi girersin çizdiğinin?

Kendimi ifade edebilmiş olmanın rahatlığı geliyor bana da çizdikten sonra. Bir söz söylemiş gibi hissediyorum. 

*Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergi'nin "Cinsellik" dosya konulu 161. sayısında yayınlanmıştır.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam