11/04/2020 | Yazar: Koray Başar

Doç. Dr. Koray Başar: LGBTİ+’ların yaşadığı zorluk böylesine salgın, afet ve kitlesel travmalarda katmerleniyor.

COVID-19 salgınında LGBTİ+’lar: Hepimiz aynı gemide miyiz? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalından Doç. Dr. Koray Başar, COVID-19 salgınını KaosGL.org’a LGBTİ+’lar açısından değerlendirdi:

Hemen tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgınının her toplumda bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik haline etkileri eşit olmuyor maalesef. Bu salgından doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmemek zaten mümkün değil, sık söylenen ‘aynı gemideyiz’ sözünün haklı tarafı bu. Ama devamı önemli, hepimiz o gemide aynı yerde, aynı koşullarda bulunmuyoruz. Gemi yoluna devam ederken de böyle, su alırsa da, batarsa da. Salgının etkileriyle ilgili daha fazla risk altında olanlar arasında hemen her dönem toplum halinde yaşamanın nimetlerinden mahrum bırakılanlar önemli bir yer tutuyor. Cinsiyet, cinsiyet kimliği, cinsiyet ifadesi, cinsel yönelim nedeniyle halkanın dışında kabul edilenlerin, LGBTİ+’ların yaşadığı zorluk böylesine salgın, afet ve kitlesel travmalarda katmerleniyor. Burada bir risk grubu daha var, ki olağan koşullarda dışarıda bırakılmaz, o da sağlık çalışanları. Bunun nedenlerinin ayrıntısına girmeyeceğim, ama sağlık sisteminin, kuruluşlarının ve çalışanlarının salgın karşısında yaşadıkları zorlukların LGBTİ+ sağlığına, iyilik haline etkileri oluyor, bu nedenle görmezden gelinemez.  

Salgının herkesin ruh sağlığına olumsuz etkilerinden korunmak için sıklıkla yinelediğimiz öneri, fiziksel olarak mesafelenme, sosyal olarak yakın olma, bağların güçlü tutulması. LGBTİ+ topluluk üyelerinin önemli bir bölümü bu açıdan dezavantajlılar, sosyal desteğin daha az olduğunu biliyoruz. Özellikle de kişiyi kendi kimliğiyle kabul etmeyen bir aileyle birlikte yaşıyorsa, aynen ev içi şiddet mağduru kadınlara benzer şekilde, bu evlere kapatılma halinin kişinin maruz kaldığı fiziksel, sözel, cinsel şiddetin artması riskini beraberinde getirir. Bu açılardan sağlık kuruluşlarının gereken desteği sağlamasının olağan koşullarda bile çok iyi olmadığının farkındayım. Zira bu grup, sosyal destekle ilgili dezavantajlı durumuna benzer bir şekilde sağlık hizmetine erişim konusunda da toplum genelinin gerisindedir maalesef. Buna en çok gereksinim duyduğu böyle bir dönemde profesyonel desteğin olmaması önemli bir sorun gibi görünmektedir. Hem şiddet ve baskı riskine karşı, hem ailesiyle olmayanlar için sosyal destek gereksiniminin karşılanması için yıllardır her türlü baskıya rağmen ayakta kalan LGBTİ+ örgütlerine önemli bir görev düştüğünü düşünüyorum. Dernekler dışında da bu topluluğun dayanışmanın yeni yol ve mekanizmalarını geliştirmeye kafa yorması gerekiyor, zira bu sürecin ne kadar süreceğini kestiremiyoruz.

LGBTİ+ grupta, süreğen bir şekilde deneyimlenen stres nedeniyle toplum genelinden daha fazla ruhsal ve bedensel hastalık görüldüğünü biliyoruz. Sağlık hizmetlerinin olağanüstü koşullarda COVİD-19’a öncelik verilerek yürütülmesi başta psikiyatri desteği olmak üzere, tıbbi desteğe bu dönemde duyulan gereksinimin karşılanmıyor olması anlamına gelir. Örneğin depresyon, hipertansiyon veya HIV nedeniyle tedavi görüyorsanız, bu dönem bunları sürdürmekle ilgili zorluk çekebilirsiniz. Üstelik, böyle daha önceden varlığı bilinen birçok durum bu sürecin ruhsal ve bedensel olumsuz etkilerine yatkınlık oluşturuyor. Sınırlı da olsa sürdürülen sağlık hizmetine erişmek istendiğinde de, olağan koşullardakine benzer şekilde LGBTİ+’nın erişimi herkesinkiyle eşit olmayabilir. Bu konuda sağlık çalışanları meslek örgütleri duyarlı olduklarını vurguluyor olsa da, bu dönem sağlık hizmetinde ayrımcılık için de zemin hazırlıyor maalesef.

Sağlık hizmetine erişimle ilgili güçlük pekala COVID-19 ile ilişkili de yaşanıyor olabilir. Maske gibi gerekli olabilecek önlemlere erişmekte eşitsizlik bir yana, belirtiler geliştiğinde test olabilmek veya tedavi olabilmek, yatarak veya ayaktan izlenmekle ilgili bu dönemde, her dönem gibi, ayrımcı muamele riski var. Dahası, kişiler ayrımcılığa maruz kalmaktan endişe ettikleri için gerektiği halde sağlık kuruluşlarına başvurmayabilirler. Bu konuda yine LGBTİ+ örgütlerin erişebildikleri topluluk üyelerini bilgilendirmesi ve cesaretlendirmesi, dayanışma modeli geliştirmesi önemli diye düşünüyorum.

Bu genel sağlık konuları dışında cinsiyet geçiş/uyum süreciyle ilgili önemli bir aksama olduğunu vurgulamam gerekir. Acil yaşamsal kabul edilmeyen diğer tıbbi uygulamalar gibi, geçiş süreciyle ilgili psikiyatrik izlem, hormon terapisi ve cerrahi işlemler bu dönem sürdürülemiyor. Doktor olarak önerim kimsenin bu hizmetleri sürdürmek için hastanelere giderek kendini riske atmaması, zira hastaneler önemli bir enfeksiyon kaynağı şu anda. Yani erişebiliyorsanız da gitmenizi önermem. Bunu kabul etmek güç biliyorum, ama henüz başlatılmamış işlemlerin bu olağandışı dönemin sonuna ertelenmesi kişinin sağlığı için daha uygun olacaktır. Ancak başladığınız hormon terapisine aynı şekilde devam etmek gerekir. Bunun rutinde gereken kontrolleri biraz aksayabilir, etkiler ve yan etkilerle ilgili birçok hastanede geliştirilen telefon veya online destek merkezleri ile konuşulabilir. Burada önemli bir sorun ülkemizde kimlikte cinsiyet değişmediğinde bu ilaçların rapor ve reçetelenmesiyle ilgili sorunlar yaşanması, piyasada her zaman bulunamıyor olması. Bu konuda sorunun ne düzeyde olduğunu bilmiyorum ama tedavilerin kişinin kendi kararına göre arttırılıp azaltılmasını ya da doktora danışılmadan başkalarının önerisiyle değiştirilmemesini öneririm. Cerrahi işlemlerin ertelenmesini öneriyoruz. Ancak cerrahi geçirildiyse ve sorun yaşanıyorsa, mutlaka doktorla temas kurulmalı. Bunun ne ölçüde ertelenebilir bir müdahale gerektiğine doktorun karar vermesi uygun olacaktır.

Sağlık hizmetine bu salgının etkilerinin salgın yatışsa da devam etmesi bekleniyor. Yani salgın sonrasında da şimdi öncelik verilmeyen sağlık sorunlarının alevlenmesi ya da salgının bedensel ve ruhsal etkilerinin süreğenleşmesi nedeniyle sağlık hizmetinde orta ve uzun vadede de sorunlar yaşanması bekleniyor. Bu maalesef LGBTİ+ topluluğun kendi imkanlarıyla müdahale edebileceği bir konu değil, yöneticilerin işi. Ancak bunu akılda tutarak önceliği bu dönemi sağ ve olabildiğince sağlıklı atlatmaya vermek gerekiyor. Kendimizi ve birbirimizi korumak için elimizden geldiği kadar çaba sarf edip, bu çabayı dayanışmayla çoğaltmalıyız.


Etiketler: insan hakları, sağlık, sağlık hakkı
nefret