08/08/2012 | Yazar: Ömer Akpınar

‘Daha İyi Olacak’ serimizin 3. konuğu ‘Durup dururken’. Kendisi, ailesiyle ve üniversitede yaşadığı hayal kırıklıklarına karşı örgütlü olarak güçlenmeye çalışmasını anlatıyor.

Daha İyi Olacak – Durup dururken Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Daha İyi Olacak” serimizin 3. konuğu “Durup dururken”. Kendisi, ailesiyle ve üniversitede yaşadığı hayal kırıklıklarına karşı örgütlü olarak güçlenmeye çalışmasını anlatıyor. Sizler de diğer insanlar için güçlendirici ve umut verici olacağını düşündüğünüz deneyimlerinizi omer@kaosgl.org adresine gönderebilirsiniz.
 
Hikâyem İskenderun’un bir hastanesinde krize müdahale odasından çıkarken başladı. 6 ayı doldurmamıştı başarısız intihar girişimim. Psikologum – daha çok mahalle abisi minvalinde diyebileceğim- “bak, Ankara’da Kaos GL diye bir dernek var. Bununla ilgili çalışmalar yapıyorlar, üstelik ülkenin diğer sorunlarıyla da ilgili güzel şeyler yazıyorlar, Ankara’yı bir düşün bence,” diyerek bana yol gösteriyordu. Yorgun bir gülümseme geçti yüzümden. Amacım İskenderun’da okumak, sınıf öğretmeni olmak, Ferit Edgü’nün romanlarındaki karakterler gibi ücra köylerde öğretmenlik yapıp yok olmaktı sadece. Üstelik ailem Ankara’da okumama asla müsaade etmezdi. Etmeyeceklerdi. “Ya gelirse” korkusuyla çıkmıştım o gün o odadan.

Gelmişti.  2 gün boyunca ailemden sakladım, eşcinselliğimi sakladığım gibi. Ortaya çıkınca da babam “iyi gider kendin okursun” diyerek kendisinden ummadığım bir davranış göstermişti. Hem çalışıyor, hem okuyordum. Üniversite çok başka olacaktı, herkesi özgür, hiç kimse homofobik değil, sanmıştım. Sadece edebiyat ve sinema konuşulacak, çimenlerde türküler söylenen bir yer olarak düşlemiştim üniversiteyi. Voleybol oynarken “ben kaldırdım sen de kaldırabilir misin?” diyen hödükle yaşamıştım ilk hayal kırıklığımı. Kaos GL ‘ye gitmeliydim. Bekledim bir süre daha. Ara sıra tatile gidince, artık bir dost gibi görüştüğüm psikologuma yalanlar atıyordum. Mutluyum, istediğim gibi yaşıyorum diyerek. Hâlbuki gizleniyor, çekiniyor, bölümümde kitap okuyarak zaman geçiriyordum. Nasıl olsa kimse anlamıyor sanıyordum, ta ki aşk gelip kapımı çalana kadar. Tıpkı Murat Uyurkulak’ın enfes öyküsünde belirttiği gibi “Her tür acının hem başlangıcı hem bitişi aşktan değil midir zaten? Aşk değil midir, nihai ismimizi koyup bizi kendimize hamile bırakan, kendi kendimizi doğurmamızı sağlayan ve ortaya çıkan bebeği önce mucize sonra hilkati garip ve tam tersi kılan? “ Benim acım da aşkla başladı. Ulucanlardaki köhne evlerde, Diyarbakır tuzlu peyniri yiyerek, menemen ve ucuz makarnalarla öğün geçiştirerek, apartman boşluklarında acı acı inleyerek, Ankara’nın uzun caddelerinde bağıra bağıra ağlayarak aşkı keşfetmiştim. Fırtına durulduğunda ben eski ben değildim. Bütün dünyayı değiştirecektim. Değişmeliydi. Tereddütsüz girdim Kaos GL’nin kapısından. Yavaş yavaş etkinliklerine katılmaya başladım. Bir gün “İnsan Davranışı ve Sosyal Çevre” adlı derste “eşcinsellik, çevreye göre değişen bir şeydir, erkeklerin kız çevresi olursa onlara benzemeye başlar, kızların erkek çevresi olursa…” diyen hocamı susturmuştum. “Hiç alakası yok, ben ağabeylerimle büyüdüm, her yaz tatili erkeklerin kurduğu işyerlerinde çalıştım, ama ben eşcinselim!” Bugün sınıftaki o tuhaf sessizlik halen kulağımda çınlar. Devam etmiştim anlatmaya. İlk hafta herkes benden uzak durdu. Kimi acıdı, kimi salak bir hoşgörü takınarak bana sakat muamelesi yaptı, kimi cesaret edip sorular sordu. Her türlü soruyu istisnasız cevaplamaya çalıştım. Aşık olduğum yüzüme bakmıyordu artık. Çünkü açık bir eşcinselin acısından korkuyordu. Vazgeçmedim. Geçimimi sağlamak için çalıştığım işyerlerinde de anlatıyordum. Artık özgür hissediyordum kendimi. Çay taşırken, yemek servis ederken, fotokopi çekerken, oto yıkarken, benden “oral seks” isteyen patronlarımı şaşırta şaşırta hayatıma devam ediyordum.  Bütün bunları yaparken bedelini çok ağır ödedim. Değiştirdiğime inandırdım ama kendimi. Sınıftakilerimi, patronlarımı, ve en önemlisi eski aşık olduğum şimdiki arkadaşımı. Bugün bana bir zamanlar “oğlancı” diyen insanla aynı evi paylaşıyoruz. Sınıftan Kaos GL’nin ismini dahi duymayanlar, şimdi Kaos GL’nin etkinliklerini merak eder oldular. Yorucu ama “daha iyi olması” için gerekli bir serüvendi benimkisi. Tek öğrendiğim bu serüvenden: örgütsüz olmuyor, sen yoksan bir eksiğiz mantığıyla hareket ettim hep. “Daha iyi yaşamak” için şarttı çünkü bu mantık.
 
Durup dururken

Etiketler: yaşam
nefret