12/08/2016 | Yazar: Yıldız Tar

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği tam dört yıl önce o güne kadar rastlanmamış bir şeye başladı. Zor durumda, kalacak yeri olmayan, şiddet gören translar için Trans Misafirhanesi açtı.

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği tam dört yıl önce o güne kadar rastlanmamış bir şeye başladı. Zor durumda, kalacak yeri olmayan, şiddet gören translar için Trans Misafirhanesi açtı. Sıfıra yakın bütçeyle başlayan, dayanışmayla dört yılı deviren misafirhanenin hikayesini, zorlukları ve en önemlisi devletin yapmadığını yapan, kendi söküğünü dikmeye koyulan transları İstanbul LGBTİ’den Ebru Kırancı ve Kıvılcım Arat’tan dinledik.

Trans Misafirhanesi’ni kurmaya nasıl karar verdiniz? Hangi ihtiyaçtan doğdu? Ne zaman kuruldu?

Ebru Kırancı: Bundan dört yıl önce İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nin bir odalık ofisindeydik. Gülşah diye çok eski bir arkadaşım derneğe geldi. Gülşah eskiden vizon kürkler giyen, çok havalı bir arkadaşımızdı. Seneler sonra derneğe geldiğinde Gülşah’ın eli ayağı titriyordu. Reflekslerini kontrol edemiyordu. Çişini altına kaçırıyordu. Oteller almıyordu. Bizim derneğe gelmemizi bekliyor, o zamana kadar merdivenlerde uyuyordu. Çok üzüldüm arkadaşımın bu durumunda. Maddi durumumuz yerinde olmadığı için bir ev işgal ettik. Sonra oradan çıkmak zorunda kaldık. Hatta korkudan üç gün saklandım.

Derken Maria Binder’in annesiyle konuştum. Maria’nın annesi hemşire ve o bu fikri verdi. “Ben de Türkiye’ye gelirim ve hemşirelik yaparım” dedi. Biz transların zor durumda kaldıklarında başlarını sokabilecekleri bir yerleri olsun diye bir yer açalım dedik. Hatta ilk parayı Şefkat-Der’den Hayrettin Bulan verdi. İlk etapta 1700 TL topladık. Ben, Maria, annesi gittik emlakçıya. Güven vermek için üçümüzdük. Yani adamlar bir yandan da kerhane değil misafirhane yapacağımızı anlasınlar istedik.

Ondan sonra Türkiye’deki bütün LGBTİ örgütleri destek oldu. Sivil toplum kuruluşları dayanıştı. Partiler yapıldı. Biz misafirhaneyi bir şekilde iki yıl sürdürdük. Gelen paralarla kira verildi.

Sonra bir gün Ramazan ayında bir grup transın sofra kurup fotoğraf paylaştıklarını gördüm. Meğer bu transların arasında bizim Öykü (Ay) de varmış. Öykü de beni eskiden tanırmış. Tek bir cümle yazdım yorum olarak: Arkadaşlar afiyet olsun ama misafirhanemiz var, insanlar aç. Hemen arkasından Öykü beni aradı ve “Ebru anne vallahi bilmiyordum ben, yeni duydum” dedi. Öykü kollarını sıvadı. Sağolsun ilgilendi, defile yaptılar. Seyhan Arman, Niler Albayrak ve birçok trans kadın birleşti. Misafirhaneyi genişlettiler. Bir kat daha tuttular.

Şimdi kirada yine zorlanıyoruz. Yine projelendiremedik. Destek de alamadık. Kira arttı. Totalde 1900 TL her ay vermemiz lazım. 9 bin TL’ye yakın elektrik borcumuz var. Gel çık bu işin içinden çıkabilirsen.

Misafirhane’de neler oluyor? Etkinlikler yapılıyor mu? Sağlık kontrolü ve psikolojik danışmanlık var mı?

E.K.: Hollanda Konsolosluğu ile birlikte proje başlattık. Her Perşembe takı tasarım atölyesi yapılıyor. Dr. Ardıl Bayram Şahin grup terapisi yapıyor. Çok iyi oluyor. Ama bir ay sonra bu proje de bitiyor.

Misafirhane’nin daha sürdürülebilir bir bütçeye ihtiyacı var değil mi?

E.K.: Elbette. Aslında benim gönlümden geçen transların gece bekçisi, ahçı vs. gibi işlerde çalıştıkları bir proje vardı. Yani misafirhanenin ihtiyaçlarının daha profesyonel bir şekilde halledildiği ve translara istihdam olanağının da yaratıldığı bir şey düşünüyordum.

Kimler kalıyor misafirhanede?

E.K.: İki senedir mülteci LGBTİ’ler de gelmeye başladı. ASAM sağolsun bize yolluyor, sonra biz bu işin içinden çıkamıyoruz. Yolluyorsan katkı da sağlaman lazım aslında. Biz ASAM’la da görüştük bunun için.

Kıvılcım Arat: ASAM’ı bastın Ebru…

E.K.: Bastım değil mi? (Gülüyoruz) Anlatsana ne oldu Kıvılcım…

K.A.: Yolda yürüyorduk. ASAM’ı gördük. Birden Ebru içeri daldı. Bayağı tartıştık. Sonra bir miktar dayanışma gösterildi ama yetersiz. Ve o günle kaldı.

Bütün bu sorunlara rağmen misafirhane sana kendini nasıl hissettiriyor Ebru?

E.K.: Buraya geldiğimde mutlu oluyorum ayol. Eskiden böyle bir şey mümkün müydü? Bir transın yanında kaldığında sana domez muamelesi yapıyordu. İçeridekilerin bir kısmı zaten eski arkadaşlarım. Ve çok mutlu oluyorum buraya geldikçe.

“Trans Misafirhanesi kazanılmış bir kale”

Kıvılcım sen ne hissediyorsun böyle bir işin parçası olarak?

K.A.: Ortadoğu coğrafyasındayız ve dünyada bir ilki gerçekleştirdik. Translar için evsiz kalmak çok zor bir şey. Kamufle olamadıkları için şiddete maruz kalma olasılığı çok yüksek. Trans Misafirhanesi faşizm koşullarında kazanılmış bir kale. Korunması gerekiyor. Bunca saldırı ve nefretin içerisinde insanların soluklandığı ve güvende hissettiği bir yer.

Translar bir şey yapamaz algısı genelde de sivil toplumda da var olan bir algı ama ben buna inanmıyorum. En basit örneği İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nin tek göz odada yaptıkları. Misafirhane gibi somut elle tutulur bir örnek de var. Panel ve eğitimler dışında somut bir iş yapıyoruz. Dünyada bir ilk.

Öte yandan ayrı bir çalışmamız da var. Dernekte telefonla ve mail üzerinden danışmanlık hizmeti verirken transların sosyal hizmete erişiminde sorun yaşadığını gördük. Bu sorunu ortadan kaldırmak toplumsal dönüşümle olacak ama bunu bekleme şansımız yok. O yüzden bu duruma karşı transların yoğun olarak yaşadığı şehirlerde alternatif ağlar kurmak için Ayrımcılık Karşıtı Sertifika programı hazırladık. Alan çalışanı uzmanlar ile trans aktivistleri bir araya getiriyoruz. Çok fazla başvuru geliyor. İnanılmaz ilgi var. Bu oluşturduğumuz ağla alanda sorun yaşandığında uzmanlara yönlendirmeyi planlıyoruz.

Trans seks işçilerine Açık Toplum Vakfı’nın destekleriyle 7/24 avukat desteği de sağlıyoruz. Nerede şiddet olayı yaşanıyorsa orada olmaya çalışıyoruz. Translar artık bıçaklandığında yarasını kapatıp çalışmaya devam etmek yerine bizi arıyorlar ve hukuki yolları zorluyoruz.

Sence misafirhanenin eksikleri neler? Şu da olsa iyi olur dediğin bir şeyler var mı?

K.A.: Misafirhane ismini de ben sorunlu buluyorum. Yakın zamanda yönetim kurulu toplantımızda da açacağım konuyu. Dayanışma evi daha doğru bana kalırsa. Misafirhane insanları kötü hissettirecek bir isim. Burada kalan insanlar birbiriyle dayanışarak hayatlarını devam ettiriyor.

Bir dayanışma evinin sürdürülebilmesi için gereken sac ayakları eksik. Güvenlik kısmında sorun yaşıyoruz. Burada düzenli yemek ve temizlik yapan kişilerin olması lazım. Şu an psikiyatri hizmeti devam ediyor ama proje bitince ayda bir gönüllü olacak. Ve en önemlisi transların buradan sonraki yaşamlarını nasıl devam ettireceklerine ilişkin çalışmalar yapılmalı. Buraya geldiklerinde psikolojik bütünlükleri dağılmış oluyor. Biz bir şekilde psikolojik danışmanlık ve terapi veriyoruz ancak misafirhaneden çıktıktan sonraki süreci sirkülasyon çok olduğu için takip edemiyoruz. Bunu yapabilecek bir mekanizma kurmak gerekli.

Güzel şeyler de oluyor. Trans Onur Haftası zamanı mesela bir sergi açılacak. Trans Misafirhanesi’nde kalanların yaptığı takılar müzayede ile satılacak. Ama devlet kurumlarından faydalanabilsek daha iyi işler yapacağız. Mesela Beyoğlu Belediyesi’nin meslek edindirme kursları var. Buna benzer kursları misafirhanede devlet desteğiyle yapabilmek lazım. Translar çoğu zaman iş bulamıyor ve kendi işlerini kuracakları ya da evden çalışabilecekleri bir çalışmaya ihtiyacımız var.

Öte yandan en son devlet AB ile mültecilere ilişkin bir anlaşma yaptı. 3 milyar Euro para verildi. Mültecilere ilişkin pratik iş yapıyoruz. Ortadoğu’da savaş olan coğrafyalardan gelen mülteciler bir şekilde misafirhanede kalıyor. Buna rağmen ne uluslararası kuruluşlardan ne de devletten destek alamıyoruz. Mülteciler genelde aileleri ile geliyor ve bu aile bağları hayat kurtarıyor ama mülteci LGBTİ’lerin böyle şansları da yok. Dımdızlak ortada kalıyorlar.

“Devletin yapmadığını biz yapıyoruz”

Siz aslında devletin yapması gereken bir işi yapıyorsunuz değil mi?

K.A.: Türkiye Cumhuriyeti kendisini sosyal devlet olarak adlandırıyor ve sosyal devletin yapması gerekenler, sağlaması gereken haklar var. Geyler ve lezbiyenler bir noktada kendilerini kamufle ederek toplumsal cinsiyet denilen rejimin çatlaklarına yerleşebiliyorlar ama translar o çatlağa girdiğinde duvar yerle bir oluyor. Sosyal devlet translara geldi mi yok oluyor. Misafirhane devletin bize sağlaması gereken temel haklar sağlanmadığı için öz gücümüze dayanarak kazanmaya çalıştığımız bir şey. Transların en çok sorun yaşadığı alanlardan birisi barınma. Parası olsa dahi ev bulmak çok zor.

Belediyeler ne yapıyor? Destek olan belediyeler var mı?

K.A.: Beşiktaş ve Şişli belediyeleri erzak yardımı yapıyor. Beşiktaş Belediyesi belli aralıklarla sağlık kontrolüne geliyor. Ama bunlar da yeterli değil. Bizim için en önemlisi kira sorununun çözülmesiydi. Beşiktaş, Şişli ve Kadıköy belediyelerini gezdik. İki katlı da olsa bize bir yer göstermeleri ve misafirhaneyi kurumsal bir yere dönüştürmeyi talep ettik. Bu noktada bize geri dönüş olmadı. Yapılan erzak ve sağlık yardımı önemli ama sorunu çözmüyor. Erzak yardımını başka dayanışma kanallarıyla da çözebiliriz ama kira büyük sorun. Belediyelerden en büyük talebimiz buydu ama gerçekleşmedi.

E.K.: Beşiktaş Belediyesi’nde Ejder Narsap ve Sedef Çakmak; Şişli Belediyesi’nde Elif Avcı ve Çelik Özdemir var. Bunlar LGBTİ aktivisti arkadaşlarımız. Yine Boysan Yakar’ı anmak lazım bu noktada. Işıklar içinde uyusun. Bu arkadaşlarımızın mücadeleleri sonucu birtakım adımlar atılıyor.

*Bu söyleşi ilk olarak Kaos GL dergisinin Sosyal Hizmetler dosya konulu 148. sayısında yayınlanmıştır.


Etiketler: insan hakları, barınma
nefret