12/10/2017 | Yazar: Aslı Alpar

Ece; yemek yiyor, sosyalleşiyor, çalışıyor, tartışıyor ama kitap boyunca bir defa olsun sevişmiyor, flört etmiyor, mastürbasyon yapmıyor, regl ağrısı çekmiyor.

Ece, bütün bunlar olmak zorunda değilsin… Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ece; yemek yiyor, sosyalleşiyor, çalışıyor, tartışıyor ama kitap boyunca bir defa olsun sevişmiyor, flört etmiyor, mastürbasyon yapmıyor, regl ağrısı çekmiyor.

Türkiye’de üretilen çizgi romanları ya da mizah dergilerini takip ediyor ve cinsiyet perspektifi ile izliyorsanız, çizgili anlatıda heteroseksüel erkek kahramanların istilasını hemen fark edebilirsiniz. Erkekler karakterin yaşamına odaklanan çizgi roman hikâyeleri arasında tek tük kadın hikâyesini cımbızla seçebilirsiniz. Kadınların çıkardığı aylık mizah dergisi Bayan Yanı’nın kadın karakterlere katkısını saymazsak son on yılda mizah yayınları, grafik çizgi romanlar ve gazete bantları dâhil oldukça az kadın karaktere ve kadın hikâyesine rastlarsınız.

Kadın karakterlerin olması tek başına yeterli mi? Elbette değil, temsil ettiği cinsiyeti nasıl yansıttığı, mizaha, edebiyata ya da inandırıcılığa ne kadar dokunduğu da önemli. Bütün bunları düşündüren çizgi roman karakteri Ece oldu.

"Eksik bir şey mi var"

Ece, çizgi romancı, karikatürist ve illüstratör M.K. Perker’in karakteri. Perker’i tanımayanlar için kısaca kendisinden bahsedelim: Karakarga Yayınevinin sahibi, Gırgır, Dıgıl, Hıbır, LeMan, Penguen mizah dergilerinde; Sabah, Yeni Yüzyıl, Milliyet, Vatan, Star ve Radikal gazetelerinde çalıştı. Bir süre Amerika’da yaşayan Perker; The New York Times, The Washington Post, The Wall Street Journal, The New Yorker, The Progressive, MAD ve Heavy Metal gibi yayınlarda çizdi. Kısacası Perker en prestijli yayınlara fırçasını dokundurmuş bir çizer. Kendisine “Türk mucizesi” de diyorlar.

Ece’ye dönelim… Ece gazeteci, kentli bir kadın. Kitaptaki kısa hikâyeler Perker’in Hürriyet Gazetesi’nde pazar günleri yayınladığı köşesinden. Çevresi ve ailesi ile iyi ilişkiler kuran, uyumlu, hazır cevap, başarılı bir kadın.

Perker Ece’yi şöyle tanımlıyor: “Güzel, cevval, asi, zeki, komik, enerjik… Basın koridorlarında ve sokaklarda; erkek kalabalığıyla kuşatılmış bir dünyada yaşayan bir kadın gazeteci.”

Bütün bu sıfatlara rağmen Ece’de bir şeyler eksik. Belki de fazla? Ece’deki tüm hikâyeler sona erdiğinde bu eksiklik –belki de fazlalık- kendini daha fazla belli ediyor. Perker’in usta çizgisine rağmen Ece’nin eksiği-fazlası ne olabilir?

Ece, yemek yiyor, arkadaşları ile buluşuyor, çalışıyor, tartışıyor ama kitap boyunca bir defa olsun sevişmiyor, flört etmiyor (arkadaşlarının zorla buluşturduğu bir adamı ve gizemli mektuplar almasını saymazsak), mastürbasyon yapmıyor, regl ağrısı çekmiyor. Ece bir kadın karakter olarak tanıtılsa ve makbul heteroseksüel kadın formunda çizilse de günlük yaşantısında daha çok cinsiyetsiz ve cinselliksiz bir görüntü sergiliyor. Eh zaten çizgi romanda üretilen kadın karakterlerin en büyük sorunu ya arzu nesnesi olarak çizilmeleri ya da cinsiyetsizleştirilmeleri değil miydi?

Dahası Perker’in tanımları ile Ece bu kadar sıfatı aynı anda taşıyarak aslında bir erkek idealini ortaya çıkarmıyor mu: “Güzel ama zeki!” Kentli, kendi geçimini sağlayan ve modern bir kadın Ece’nin -aseksüel değilse- sevişmeye hakkı yok mu? Gazete için çizilen eserlerde kısıtlamalar ya da çizerin otosansürü olabileceği düşünülebilir. Peki flört? Ece’nin cinselliği tam bir muamma… 

Üç bira, iki cin

Ece, teknik olarak kusursuz bir eser olabilir, ayrıca kadın hikayelerinin görmezden gelindiği çizgi roman aleminde Ece'nin varlığı dahi iyi hissettiriyor ama “maalesef ruhu yok”. Ece’nin eksiği-fazlası her ne ise onu yavan bir çizgi öyküye dönüştürüyor, okuyana yeni bir şey katmıyor, bir kadın yaşantısı sunmuyor…

Belki de Ece, Perker’in onun omuzlarına çizdiği o sıfatların tamamını taşımaktan yorulmuştur. Bence Ece, bir gece kalkıp kaçabilse Perker’den, “güzel, cevval, asi, zeki, komik, enerjik… bunların hepsi değilim” diyerek dağıtsa, bir bara gitse, üç bira, iki cin içse, biraz dans etse, yüklerini bıraksa…

Belki olur, kim bilir, göreceğiz…


Etiketler: kültür sanat
nefret