31/05/2019 | Yazar: Aslı Alpar

İmge, beden cinsellik galeride bu hafta cinselliği, erotizmi ve pornoyu sanatla buluşturan ressam ve performans sanatçısı Özlem Ünlü ile yaptığımız röportajı yayımlıyoruz.

“En çok söylenen yalanlar cinselliğe dair” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İmge, beden cinsellik galeride bu hafta cinselliği, erotizmi ve pornoyu sanatla buluşturan ressam ve performans sanatçısı Özlem Ünlü ile yaptığımız röportajı yayımlıyoruz.

Eserleriyle görsel sanatlarda kadın ve LGBTİ+ temsilini güçlendiren sanatçılara yer verdiğimiz İmge, beden cinsellik galeride bu hafta cinselliği, erotizmi ve pornoyu sanatla buluşturan ressam ve performans sanatçısı Özlem Ünlü ile yaptığımız röportajı yayımlıyoruz.

Özlem Ünlü ile İstanbul Kadıköy, Moda Çay Bahçesi’nde buluştuk ve işlerini konuştuk. Konuşmamız sık sık meraklı dinleyiciler tarafından bölündü. Bizi zaman zaman tedirgin eden bu dinleyiciler, cinselliğin herkes için merak nesnesi olduğunun kanıtını bir kez daha bize sundu.

Özlem Ünlü’den kişileri sevişirken çizdiği serisini ayrıca BDSM ve sanatı bir araya nasıl getirdiğini dinledim. Keyifli bir sohbetti, benzer bir keyifle okumanızı dilerim.

“Siz misiniz beni nesneleştirecek ayol”

Cinselliği ve pornoyu sanatla bir araya getirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu fikir “Chat Rulet” serisi ile başladı…

2009 yılında İstanbul’a taşındığım sene “Chat rulet” isimli bir sohbet sitesi açılmıştı. Bu sitede dünyanın her yerinden insanlarla, tamamen tesadüfen, tek bir tuşa basıp eşleşebiliyordunuz. Bunun duygusu beni çarpmıştı, tamamen anonimsin ve bir tuşa basıp eşleşip bir tuşla bir daha bulunamayacak şekilde yok olabiliyorsun. Bu benim için ilginç bir histi, baya vakit geçirdim bu sitede. Fakat kısa süre sonra burası mastürbatif bir ortama dönüştü, ben de gücendim önce ama teşhirci yönüm aklıma bir fikir getirdi.

Eşleştiğim kişiler mastürbasyon yaparken “siz misiniz beni nesneleştirecek ayol” diyerek çizip, çizip onlara gösterim.

Karışık teknik, 2010

Nasıl tepki gösterdiler?

Bazılarının hoşuna gitti bazılarının motivasyonu bozuldu, çok nadir de sinirlenen oldu. Daha çok şoklanıp gülüyorlardı. Bir ayna tutmuş oldum onlara, eşitlendik ve bu benim çok hoşuma gitti. ‘Chat Rulet’ serisi ortaya böyle çıktı, rızamı almadan, beni nesneleştirerek karşımda mastürbasyon yapan kişileri çizdiğim eskizleri resme aktardım.

Sonra?

Nasıl bir adım öteye daha taşıyabilirim bu işleri diye düşünmeye başladım. Çünkü cinselliğe takıntılı olmamın nedeni bu alanın en samimiyetsiz alan oluşu. En çok söylenen yalanlar cinselliğe dair. Bununla birlikte bize cinselliği öğretmelerdiler. Birçoğumuz sevişmeyi günah ve yasak olarak duyduk. Muhafazakâr bir aileden geliyorum. Benim ailemde de olduğu gibi birçoğumuzun ailesinde kız çocukları 3-0 yenik başlar. Erkeğin “milli” olması kutlanırken kadının seks yapması “vukuat” olur… Ben de güçlü olmayı “erkek” gibi olmam gerekiyor diye düşünürdüm çocukken, hayatta kalmak için.

Her ne ise, bu gerekçelerle insanların yatak odalarına girmek istedim ve bu fırsat Japonya’da ayağıma kadar geldi.

“Bize bizden fazla zarar veren yoktur”

Nasıl bir fırsattı bu?

Japonya’da yaşıtım bir çiftin yanında kaldım. Onlara projemden bahsetmiştim. Tam ayrılacağım gün “Biz sana Japon derin seksini göstermek istiyoruz, bizi çizer misin” dediler. Hemen kabul ettim tabi… Eski bir Japon evi, her şey olduğu gibi, çok doğal bir ortam… 1, 1.5 saat boyunca çizdim.

Türkiye’de bunu nasıl sürdürdün?

Türkiye’ye döndüğümde arkadaşlarıma bahsettim Japonya’daki tecrübemden. Ama bize bizden fazla zarar veren yoktur… En açık fikirli dediğimiz insanlar bile kabul etmediler çalışmamı. Daha sonra internet sitelerinden araştırmaya kendime model bulmaya çalıştım. Ben çizdikçe insanlar güvenmeye başladı. Bu sayede 3,5 sene boyunca sevişen çiftleri, insanları çizdim. Bu projenin kitabı yayımladık ve sergisini de yaptık.

Senin için nasıl bir tecrübe, performans?

Bu işe başladığımda çıkış noktam şuydu: yatak odalarına girip, belgelemek. Orada karşılıklı, terapötik bir şey oluyor, onlar kendini açıyor, ben de açıyorum bu grup seks gibi bir deneyim değil.

Tabi ben de etkileniyorum, ıslanıyorum. Çatır çatır sevişiyorlar affedersin. “Benim işim daha zor arkadaşlar” diyorum, heyecanlanıyorum, çizgim değişiyor.

Zorlandığın anlar olmuştur…

Olmaz mı… Bir arkadaşımı tek çizmiştim talebi doğrultusunda. Bana “Daha önce mastürbasyon yapan birini çizdin mi” dedi. “Hayır” dedim. “Peki, çizer misin” dedi. Utandım, kâğıda baktım çocuk gibi. Çok güçlü kalkanlarımız var, aileden, toplumdan miras… Bir an için utandım ama çizdim. Dahası arkadaşım mastürbasyon yaparken çok heyecanlandım ve çizgim inanılmaz değişti.

41x32 cm, Keçelialem, 2015

Zorlandığım bir mesele daha oldu. Bu projede tüm cinsel yönelim ve cinsiyetlerin katılımına özen gösterdim. Ama sürece LGBTİ+’ları özellikle de lezbiyenleri tam olarak dâhil edemedim. Lezbiyenler destek vermek istemediler belki yönelimleri çok fazla nesneleştirdiği için bilemiyorum. Ama proje devam ediyor her kimlik ve yönelimden partnerleri çizmeye talibim.

İşlerin nasıl karşılandı?

Genelde “aşk dolu” diyorlar. Aşkı sıkıcı bulan da var ama sanırım öyle çiftlere denk gelmişim.

“Zaten her şey porno iken neden sanat neden bunu dert edinmesin?”

Pornografinin sanatı kapsayamayacağını ileri sürenler var…

Neden? Erotizm gizil olan, pornografi de açıkça gösteren, neden ikisini ayırıyorlar? Sanatçının görevi biraz da var olan bir şeyi sorunsallaştırmak, yok saymak değil.  Mevzuyu açmaya ve ilerlemeye çalışıyorsan neden sanatın konusu olmasın. Zaten her şey porno iken neden sanat neden bunu dert edinmesin?

Kategoriye ayırdıkça rahatlıyoruz her halde, ‘bu porno’, ‘bu erotik’ diyerek… Evet, porno kültürünün erkeklerin elinde olması kadınları nesneleştiriyor ama bu pornoyu topyekûn dışlamamıza gerektiği anlamına gelmez ki. Ayrıca feminist porno var Erica Lust’lar… Yetişiyoruz bacım… Yol açıyor kadınlar tırnaklarıyla kazıya kazıya…

Bir de “Türkçe Erotik Alfabe” serin var…

Evet. Gezi’nin hemen ardından, baskılandığımız, yasaklandığımız bir dönemin ürünü. 2014’te oluştuduğum ve sergisini yaptığımız bir seri ‘Türkçe Erotik Alfabe’. Dile bir oyun getirdim, Türkçe’ye uyarladım.

A, 14x10 cm, Suluboya, 2015

Peki, bu alanda üretmek seni tacize açık hale getiriyor mu?

Getirmez mi…

İnstagram hesabımı gizliye çevirdim, oysa sanatçıyım ve ne kadar kişiye ulaşırsam o kadar iyi. Ama her gün en az 10 kişi feyk hesaplardan “beni becer”, “kölen olayım” mesajları atıyor.

Benim yaptığım işin kıymeti şu bence; yaptığım işi gizlemeden tüm riskleri alarak yapıyorum. Hem günlük hayatımı hem de şifa niyetine yaptığım BDSM çalışmalarımı açıkça paylaşıyorum. Ben böyle bir yerden yaklaşırken sahte hesaplardan gelen mesajlar sinirimi bozuyor. Düzgün yaklaşan sahte hesaplarda var, onlarla iletişime geçiyorum. Diyorum ki, ‘Çekincen olabilir ama ben bir güvence istiyorum, kiminle görüşüyorum, bilmek istiyorum’.

“BDSM zihinsel bir süreç”

BDSM pratiklerinin sanatla ilişkisini nasıl kuruyorsun?

Hepimiz travma ile doğuyoruz. Mesela düştüğümüz kalktığımız da travma. Travma hep var sadece şiddeti farklı. Hem gözlemlerim hem kendi deneyimlerim sonucunda BDSM’e bakışım şöyle değişti: Soru sor, anla ve yargılama. Sanatçının işlevi de bu biraz. Rızasız yapılan şeydense rıza ile yapılan şey yeğdir ve daha sağlıklıdır.

En uç örneği vereyim; Bir kişi yenilmek biri de yemek istiyorsa lütfen yesinler birbirlerini… Keşke öyle bir dünya olsa, o dünyaya barış gelir. BDSM’nin şifalı tarafı da kişilerin yaşadığı travmaları yola devam edebilmeleri için sağaltması. BDSM zihinsel bir süreç, zihnin orgazm oluyor, zihinde çözüyorsun bir şeyleri, olayın felsefesini kavramak gerekiyor.

Çölde Çıra, 43x61 cm, Karışık teknik, 2013

Ben de BDSM’i sanatla harmanlayıp bondage ile birleştiriyorum. Konuştuğum kişilerden kimisi ‘tiksiniyorum’ diyor ama ertesi gelip ‘ya dün öyle dedim de benim de şöyle bir sorunum var’ diyor…

Bondage ile nasıl tanıştın?

Yine Japonya’da. Japonya seyahatimde ders aldım shibari ustalarından. Shibari / BDSM’in felsefesini anlamış insanlarla tanıştım, nasıl yapıldığını gördüm. Varoluşsal acımızı azaltmak için hepimizde teslim olma ihtiyacı var, bondage da buraya denk düşüyor.

Tüm bu çalışmaların ardından bugün nasıl birisin?

Daha açık bir insana dönüştüm. Önyargısız. Cinselliğin çeşitliliğini kabul ettim. Mutluyum.

İlgili haber:

İmge, beden, cinsellik (50): Magda Sayeg’in işleriyle

İmge, beden, cinsellik (51): Eren Eyüboğlu’nun işleriyle

İmge, beden, cinsellik (52): milomars’ın işleriyle

 


Etiketler: kültür sanat
nefret