30/11/2006 | Yazar: Umut Güner

‘Eşcinselliğin tanınması ve eşcinsellere yönelik kalıp yargıların değiştirilmesi açısından çok önemli. Toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın bir örneği olarak değerlendiriyorum. Ayrıca bir dergi çıkarmak oldukça meşakkatli bir iş. Bunu sekiz yıl gibi oldukça uzun süredir gerçekleştirenleri takdir etmek gerekir.’ Umut Güner Sosyal Hizmet Uzmanı Doç. Dr. Veli Duyan’la söyleşti.

‘Eşcinselliğin tanınması ve eşcinsellere yönelik kalıp yargıların değiştirilmesi açısından çok önemli. Toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın bir örneği olarak değerlendiriyorum. Ayrıca bir dergi çıkarmak oldukça meşakkatli bir iş. Bunu sekiz yıl gibi oldukça uzun süredir gerçekleştirenleri takdir etmek gerekir.’ Umut Güner Sosyal Hizmet Uzmanı Doç. Dr. Veli Duyan’la söyleşti.

KAOS GL

Umut Güner

Sosyal Hizmet, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde toplumsal hareketlerden etkilenerek şekillenmektedir. Kadın hareketi ve eşcinsel hareket sosyal hizmetin bu alanlara eğilmesini sağlamıştır. Türkiye’de 38 yıllık bir geçmişi olan sosyal hizmet ise toplumda eşcinsellerin sorunlarını ve gereksinimlerini ortaya koyamamalarından ve müracaatçı sistemi olarak eşcinsellerle karşılaşılmadığı için de sosyal hizmet eğitiminde ve sosyal hizmet örgütlenmelerinde eşcinsellere yönelik politika ve hizmet geliştirilmemiştir.

1994 yılından beri Türkiyeli Eşcinseller olarak KAOS GL dergisi, kültür merkezi ve gerçekleştirdiğimiz ve katıldığımız etkinliklerle hem eşcinsellerin toplumdaki görünürlüklerini artırmak hem de yaşadıkları sorunları dile getirmek için çaba gösterdik ve göstermeğe devam ediyoruz.

Bu çalışmalar eşcinsellerin yaşadığı sorunların sosyal hizmetin çalışma alanına dahil olduğunu gösterdi. Geçen öğretim yılında eşcinsellere yönelik iki tez çalışması gerçekleştirildi.

Sosyal Hizmet Uzmanları Eşcinsellik Realitesi ile Yüzleşiyor

KAOS GL: Yapılan tezlerde eşcinseller konu alındı. Sosyal hizmet uzmanına veya başka herhangi bir meslek elemanına ihtiyaç duyulması değil. Böyle bir tezi sosyal hizmet açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doç. Dr. Veli Duyan: Bir tez çalışmasının odağı, o çalışmayı yürüten kişiler tarafından belirlenir ve bu çalışma öğrenci tezlerinde olduğu gibi süpervizyon altında yapılıyor olsa bile bu değişmez. Bu yıl okulumuzda yapılan çalışmaların ikisi eşcinseller ile ilgiliydi. Biri, AIDS konusundaki bilgi düzeyleri ve diğeri de benlik saygıları üzerine. Eşcinsellerin profesyonel meslek elemanlarına gereksinimleri konusunda da araştırma yapılabilir. Bu çalışmalar, tanıma ve anlamaya yönelik çabalardır ve teşvik edilmesi, desteklenmesi gerekmektedir.

Hem eşcinsellerin benlik saygısını etkileyen faktörler hem de eşcinsellerin AIDS bilgileri üzerine yapılan tezlerde öğrencilere yardımcı oldunuz. Sizce eşcinsellik sosyal hizmetin bir sorunsalı mı?

Sosyal hizmet mesleği, insan hakları ve sosyal adalet ilkelerini temel alan, sosyal değişimi destekleyen, insanların iyilik durumunun geliştirilmesi için insan ilişkilerinde problem çözmeyi, güçlendirmeyi ve özgürleştirmeyi amaçlayan bir meslektir. Odağı birey ve bireyin içinde bulunduğu sosyal çevre ile etkileşim noktasına müdahalede bulunmaktır. Meslek başlangıcından bugüne kadar yoksullar, kimsesizler, özürlüler, hastalar, çocuklar, yaşlılar, kadınlar gibi belli özellikleri açısından genel toplumdan farklılık gösteren insanlarla çalışa gelmiştir. Eşcinsellerin de toplumun genelinden ayrılan bir cinsel yönelime ve yaşam tarzına sahip olduğu çok açıktır. Bu özellikleri nedeniyle de, insan ilişkilerinde güçlükler yaşadıkları veya güçlükler yaşamak zorunda bırakıldıkları gözlenmektedir. Bu durum eşcinsel bireylerin içinde bulundukları sosyal çevre ile etkileşim noktalarında kimi güçlüklerin olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, eşcinseller sosyal hizmetin bir sorunsalıdır.

Eşcinseller üzerinde yapmış olduğunuz çalışmanın sonuçları, bulguları nasıl çıktı?

Henüz tam anlamıyla raporunu tamamlamadığım araştırmadan söz ediyorsunuz. Bu araştırmada eşcinsellerin AIDS konusundaki bilgi düzeyleri ve AIDS’li kişilere yönelik tutumlarını belirlemeye çalıştım. Araştırmanın henüz rapor edilmemiş sonuçlarına göre, eşcinsellerin AIDS konusundaki bilgi düzeylerinin oldukça yüksek ve AIDS’li kişilere yönelik tutumlarının oldukça olumlu olduğu ortaya çıktı.

Eşcinsellerin AIDS hakkındaki bilgi düzeylerinin yüksek olmasını nasıl değerlendirdiniz?

AIDS hastalığının görülmeye başlandığı ilk yıllarda hastalığa yakalananların büyük bir bölümü geylerden oluşmaktaydı. Hatta hastalığa AIDS adı verilmeden, bu sendrom ‘Gey Bağlantılı Bağışıklık Yetmezliği’ - Gay Related Immune Deficiency (GRID)- olarak sınıflandırılmaktaydı ve ‘Gay Plague’ olarak gönderme yapılmaktaydı. Sendrom hakkındaki siyasal sessizliği protesto eden gey aktivistlerin medyadaki imajı, HIV tanısı konan kişilerin büyük bir çoğunluğunun gey olması ile birleşince, AIDS’in bir gey hastalığı olduğu algılamasını güçlendirmiştir. Anti-gey düşmanlığı, önyargı, toleranssızlık HIV’le birlikte anılmaya başlamıştır. İşte bu nedenlerle geyler hastalığın ne tür bir hastalık olduğu, bulaşma ve bulaşmama yolları konusuna eğilmişler ve kendi aralarında örgütlenmeleri sonucunda AIDS konusunda eğitim faaliyetlerine yer vermişlerdir. Bütün bunların sonucunda eşcinseller, hastalık konusunda bilgili hale gelmişler ve bilinçlenmişlerdir. Yukarıda sıralanan nedenlerden dolayı eşcinseller arasında bilgi düzeyinin yüksek olması çok doğaldır.

HATAM (Hacettepe Üniversitesi AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi)’da devam ettiğim kursta sanki herkes heteroseksüelmiş gibi davranıyorlar. eşcinsellerin bir marjinal bir grup olmadığını ama ulaşılmasının zor olduğunu söylüyorlar. Sosyal Hizmetler Yüksekokulu’nda da yapılabiliyor. Örneğin, eşcinsel bir müracaatçınız olabilir deniyor, ama eşcinsel bir meslektaşınız olabilir denmiyor. Bu halen eşcinsellerin ötekileştirildiğini gösteriyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

HATAM’da, çok uzun yıllardan beri, AIDS konusunda toplumu ve özellikle de gençliği bilinçlendirme üzerine eğitim çalışmaları sürdürülmektedir. Bu kurslarda hastalığa yakalanan insanlardan çok, hastalığın özellikleri konusuna vurgu yapılmaktadır. Hastalık, korunmasız cinsel ilişki, kan yolu ve anneden bebeğe geçiş olmak üzere üç yoldan bulaşabilmektedir. Son yıllardaki istatistikler de, heteroseksüel ilişki yoluyla hastalığa yakalananların sayısının birinci sırada yer aldığı göstermektedir. Kurstaki vurgunun bu yönde olduğunu düşünüyorum.
Sosyal Hizmetler Yüksekokulu’ndaki eğitimde farklılık ve farklılıktan kaynaklanan sosyal hizmet gereksinimleri konusuna çok fazla vurgu yapılmaktadır. Farklı olan, genelden ayrı olduğu için, gereksinimleri de farklılaşmaktadır. Sosyal hizmetin esası bireysel farklılıklara saygıya dayanmaktadır. Eğitimde bu esas, özürlüye, yaşlıya, kadına, çocuğa, hastaya kim olursa olsun sosyal hizmet müracaatçısı olan herkese, hiçbir ayırım yapmadan yaklaşmaktır.
Eşcinsellerin ötekileştirilmesi konusuna gelince, ne yazık ki toplum, genelde kendisi gibi olanı ister, normlarına ve standartlarına uymayanları kabul etmek istemez. Bu cinsellik için de geçerlidir, farklı konular için de. Acaba bu eşcinsel toplumu için de geçerli değil mi? Burada farklılıkları kabul etmeniz, etmeseniz bile saygı duymanız gerekir. Damgalamadan, ayrıştırmadan…

HATAM, madde bağımlılarını ve sokak çocuklarını risk altındaki gruplar olarak tanıtılırken, eşcinsellerin üstün körü geçilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Akademik ortamda homofobi diyebilir miyiz?

Risk altında olan grup tanımlaması, geçerliliğini çoktan yitirmiş bir tanımlama. Risk, bir grubun üyesi olma ile ilgili değildir, AIDS bulaşması açısından riskli olabilecek davranışları yapma ile ilgilidir. Korunmasız cinsel ilişki ve kan ve kan ürünlerinin paylaşımı bulaşmasında önemli faktörlerdendir. AIDS bulaşmasından korunmak için, her türlü cinsel ilişkide kondom kullanmak gerekir
Sokak çocukları konusuna gelince, dünyanın büyük kentlerinde yaşayan çocuklar HIV enfeksiyonu açısından risk altında olduğu kabul edilen bir nüfus grubudur. Yapılan epidemiolojik çalışmalar, sokaklarda yaşayan çocuklarda HIV seropozitifliği oranlarının gittikçe arttığını ortaya koymaktadır.. Ailesi olmayan, büyük kentlerin sokaklarında yaşayan çocuklar, cinsel açıdan tehlike altındadır. Özellikle kız çocuklar, cinsel istismar ve fiziksel şiddetle daha fazla karşı karşıya gelmektedir. Bu nedenle, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve AIDS’le karşı karşıya kalmakta, bunlara yakalanmakta ve sonuçta zaman ayarlı bir bomba haline gelmektedirler. Bu çocukların % 66’si uyuşturucu madde kullanmaktadır.

Eşcinseller ise, hastalığın ilk yıllarında hastalıktan en fazla etkilenenler iken, sonradan durum değişmiş, eşcinsel örgütlerinin çalışmaları sonrasında, HIV bulaş oranı kontrol altına alınabilmiştir. Madde kullanıcıları ve sokak çocuklarına göre eşcinseller daha eğitimli ve dolayısıyla daha bilinçlidir. Sonuç olarak, bu bir homofobi konusu değildir. Bulaş riskini oluşturabilecek davranışlar ile ilgilidir.

Türkiye koşullarını düşündüğünüzde, sosyal hizmet uzmanları, eşcinsel bireylerle nasıl çalışabilirler?

Türkiye koşullarının sosyal hizmet uzmanlarının eşcinsel olan bireylerle çalışmasına olanak vermeyeceğini mi ima etmek istiyorsunuz? Sosyal hizmet uzmanları, mesleki çalışmalarını insan davranışı ve sosyal çevre konusundaki bilgilere, birey-grup ve toplumla çalışma becerilerine ve mesleğin etik ilke ve değerlerine bağlı olarak yürütürler. Bu çalışmalarını, planlı değişim sürecini izleyerek belli bir örgüt yapısı içinde gerçekleştirebilirler. Bu örgüt yapısı, kamuya ya da özele bağlı olabilir.

Mikro-mezzo-makro boyutlarda sosyal hizmet uygulaması nasıl şekillenebilir?

Burada ‘mikro, mezzo ve makro’ nun ne anlama geldiğini açığa kavuşturulması gerekiyor. Mikro sosyal hizmet uygulaması denilince bireyler ve ailelerin; mezzo denince yine ailelerin ve küçük grupların, makro da ise toplumun ve toplumu şekillendiren, ona yön veren yasaların, yönetmeliklerin anlaşılması gerekir. Sosyal hizmetin en genel anlamda danışmanlık, kaynak yönetimi ve eğitim işlevi bulunmaktadır. Sosyal hizmet uzmanları, danışmanlık işlevini yerine getirirken, bireylerle çalışırken, muktedir kılıcı; gruplarla çalışırken kolaylaştırıcı ve toplumla çalışırken planlayıcı rolünü üstlenirler. Kaynak yönetimi işlevinde ise, bireylerle çalışırken bağlantı kurucu/savunucu, gruplarla çalışırken uygun hale getirici, toplumla çalışırken harekete geçirici rolünü üstlenirler. Son olarak, eğitim işlevinde bireylere yönelik olarak öğretici, gruplar için eğitici ve toplum için toplumu bilgilendirici rollerini yerine getirirler. Bu işlevlerin ve rollerin gerçekleştirilmesi belli bir örgüt çatısı altında ya da organizasyon dahilinde, planlı değişme sürecini izleyen sosyal hizmet uygulaması ile mümkün olabilir.

SHÇEK’in mevcut örgütsel yapısını düşündüğünüzde, eşcinsel bireylerle çalışabilir mi ya da farklı bir örgütlenmeye mi ihtiyaç var?

Öncelikle, ülkemizde sosyal hizmeti sadece SHÇEK vermiyor. Sağlık, eğitim, adalet ve sosyal güvenlik kurum ve kuruluşlarında çalışan çok sayıda sosyal hizmet uzmanı sosyal hizmet çalışmalarını yürütmektedir. Yukarıda sayılanların yanı sıra, çok sayıda sosyal hizmet uzmanı, özel sektörde de sosyal hizmet vermeye devam etmektedir. Eşcinsellere yönelik olarak sosyal hizmetlerin verilebilmesi için, öncelikle bu grubun gereksinimlerinin neler olduğunun tanımlanması gerekmektedir. Bu tanımlama yapıldıktan sonra, hizmetler daha doğru ve nitelikli verilebilir. Farklı bir örgütlenmeye gereksinim olduğunu düşünmüyorum; çünkü sosyal hizmet uzmanları, çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına, kimsesizinden evsizine toplumdaki her türlü insana hizmet vermektedirler.

Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde, eşcinsellere yönelik yasal düzenlemeler yapılacak Ancak toplum buna ne kadar hazır Eşcinseller ne yapabilir, sosyal hizmet uzmanları ne yapabilir?

Öncelikle yasaların, yönetmeliklerin ve ilgili düzenlemelerin iyi anlaşılması ve kavranması gereklidir. Bu olmadan bir şey yapılamaz. ‘Toplum buna ne kadar hazır?’ sorusunun yanıtı kolay değil; çünkü toplumumuzda eşcinsellere yönelik önyargıların ve damgalamanın olduğu çok açık. Kullandığımız dilde de bunun örneklerini görmemiz mümkün. Ancak kimi eşcinsellerin kimi davranışları da bu önyargıyı ve damgalamayı pekiştirmektedir. Yazılı, görsel ve işitsel medya da önyargıların ve tutumların şekillenmesinde çok önemli işlev görmektedir. Bu nedenle, medyayla işbirliğine girilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, tutum değişiminin çok kolay olmadığını baştan kabul etmeliyiz. Önyargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zordur.

Eşcinsel bir birey eşcinselliğini ortaya koymakta zorlanırken, sosyal hizmet uzmanı olarak nasıl yaklaşacaksınız?

Baskılanma diye ifade ettiğiniz şey, belki bir anlamda içselleştirilmiş suçluluk duygusu. Baskın grubun isteği olan şey, tam da bu. Burada yapılacak olan öğrencinin güçlendirilmesi ve bu sayede içselleştirilmiş suçluluk duygusundan ya da baskılanmadan kurtulması. Bu hemen gerçekleştirilecek bir şey değil. Uzun çalışmaları gerektirebilir. Bu çalışmaların kişinin kendilik etkililiğini artırması, grup bilinci geliştirmesi, kendini suçlamayı azaltması ve değişim için sorumluluk alması doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekir. Ayrıca, öğrencinin bu durumu nasıl tanımladığını ortaya koymak ve bunu kabul etmek, onun güçlü yönlerini ortaya çıkarmak ve bu güçleri yapılandırmak, içinde bulunduğu durumun analizini yapmak ve öğrenciye spesifik beceriler kazandırmak gerekebilir. Ayrıca, toplumda bu gence yönelik kaynaklar varsa bu kaynakların öğrencinin kullanımına açmak gerekir. İşte bu sayede öğrenci güçlenebilir, baskılanmışlık ya da içselleştirilmiş suçluluk duygusundan kurtulabilir.

Eşcinsellerin toplum tarafından nasıl baskılandığını düşünüyorsunuz?

Bu bir sosyalleşme sürecidir. Sosyalleşme çocukluktan başlar ve ölünceye kadar devam eder. Sosyalleşme sürecinde insanlara rolleri, sorumlulukları, işlevleri, yaşam tarzları, yaşama bakış açıları, beklentileri bir biçimde öğretilir. Bu öğreti de, bireyin içinde bulunduğu sosyal çevre içinde gerçekleşir. Tabi ki bu öğretinin içinde cinsellik de vardır. İçinde bulunulan çevrede erkek çocuğa ‘……malısın’ ya da ‘……mamalısın’, yine aynı şekilde kız çocuğuna da ‘…..malısın’ ‘……mamalısın’ kalıpları öğretilir ve bunlar da onlar tarafından içselleştirilir. İkisinin arasında başka renklerin olmadığı benimsetilir. Ara renkler cezalandırılır.

Eşcinsellerin kendilerine ait bir kültür merkezi olması, 8 senedir bir dergiyi düzenli olarak çıkartıyor olmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunu gayet olumlu buluyorum. Eşcinselliğin tanınması ve eşcinsellere yönelik kalıp yargıların değiştirilmesi açısından çok önemli. Toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın bir örneği olarak değerlendiriyorum. Ayrıca bir dergi çıkarmak oldukça meşakkatli bir iş. Bunu sekiz yıl gibi oldukça uzun süredir gerçekleştirenleri takdir etmek gerekir.

Kaos GL dergisini nasıl buldunuz?

Daha önce de belirttiğim gibi, toplumsal önyargıların ve kalıp tutumların değiştirilmesi için medyaya gereksinim vardır. Kaos GL dergisinin var olan tutumları değiştirme ve olumlu yöne kanalize etmek için önemli bir işlev görebileceğini düşünüyorum. Toplumda var olan seslerin çoğalması ve bu sesler arasında uyumun sağlanması gerekli. Bu yönüyle önemli bir işlevi yerine getirdiğine inanıyorum.




Kaynak: Kaos GL, Eylül – Ekim 2002, Sayı 12




Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam