26/08/2012 | Yazar: Kaos GL

Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın açıklamalarını kınıyoruz ve onarım terapisini reddediyoruz.

Farklılıklarımız Tedavi Konusu Olamaz: Ne Yanlış Ne Yalnızız! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
13-14 Ağustos 2012 tarihlerinde eşcinselliği bir hastalık olarak tanımlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ı kınayan bir açıklama yayınladı. Modern tıbbın eşcinselliği hastalık olarak değerlendirmediğinin altını çizen SPoD kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğinin altını çizdi.
Açıklamanın tam metni:
Farklılıklarımız Tedavi Konusu Olamaz: Ne Yanlış Ne Yalnızız!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın açıklamalarını kınıyoruz ve onarım terapisini reddediyoruz.
Ülkemizde halen lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin (LGBT) cinsel yönelimleri ya da cinsiyet kimlikleri dolayısıyla hasta kabul edilmeleri ve tedavi görmeleri gerektiğine dair görüşlerin bilimsel birer görüş kisvesi altında kamuoyu ile paylaşılmakta olduğunu kaygıyla izliyoruz.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın Haber7 sitesinde 13 ve 14 Ağustos tarihlerinde yayımlanan LGBT bireyler ile ilgili yazıları, LGBT varoluşları hastalık olarak tanımlama ve bu yaratılan hastalık kategorilerine yönelik tedavi önerme çabasının yeni bir örneğini bizlere sundu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan eşcinselliği bir hastalık olarak tanımlıyor ve tedavisinin mümkün olduğunu belirtiyor.
Halbuki modern tıp, psikiyatri ve psikoloji bilimlerinin en yüksek otoriteleri eşcinselliğin bir hastalık olmadığını açıkça ifade etmektedirler. Amerikan Psikiyatri Birliği 1973 yılında aldığı kararla eşcinselliği Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’ndan çıkarmıştır. Psikiyatri Birliği’nin kararını Amerikan Psikoloji Birliği’nin 1975 yılında aldığı karar izlemiştir. Dünya Sağlık Örgütü ise 1990 yılından itibaren eşcinselliği Hastalıkların Uluslararası Sınıflamasından tamamen çıkarmıştır. 2001 yılında ise Çin Halk Cumhuriyeti’nde de eşcinsellik Mental Bozukluklarının Ulusal Sınıflaması’ndan çıkarılmıştır. Türkiye Psikiyatri Derneği, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği, Türk Psikologlar Derneği ve Türk Tabipleri Birliği ise 2010 yılından beri eşcinselliğin bir hastalık olarak nitelendirilemeyeceğini açık olarak beyan etmişlerdir. Ülkemizde hala varlığını güçlü bir biçimde sürdüren eşcinselliğin hastalık olduğuna yönelik kanı ise yanlış bilgi ve önyargılardan kaynaklanmaktadır.
Tarhan’ın kamuoyu ile hatalı bilgiler paylaşması, ülkemizde halihazırda tedirgin edici boyutlarda olan LGBT bireylere yönelik ayrımcı pratikleri pekiştirme potansiyeli taşıyor. Kendisinin bulunduğu pozisyon aracılığı ile ürettiği söylem, kendini tanımaya ve anlamaya ihtiyacı olan pek çok LGBT bireyin hayatını zorlaştıracak niteliktedir. Tarhan onarım terapisi ile eşcinselliğin tedavi edilebileceği fikrini yayarak, çok sayıda LGBT bireyin kendileriyle barışık yaşamlar sürmelerinin ertelenmesine katkı sunmakta ve LGBT bireylerin asıl sorunu toplumsal önyargılar yerine kendilerinde görmeye itmektedir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın bir eğitimci olarak geleceğin psikologlarını, sosyal hizmet uzmanlarını ve rehberlik ve psikolojik danışmanlarını yetiştirecek olması, kendisinin bu homofobik açıklamalarının tüm kurum ve kuruluşlar tarafından daha da ciddiye alınmasını gerektirmektedir.
Bu tartışmalar bizim için ne yeni ne de şaşırtıcı. Her kültürde farklı şekillerde görünür olmuş eşcinsel ve trans varoluşlar otoriter devletler tarafından kontrol altında tutulmaya çalışıldı ve çalışılmaya devam ediliyor. En uç örneklerini eşcinselleri toplama kamplarında katlederek uygulayan Nazi Almanyasında gördüğümüz bu insanlık dışı uygulamaların bir biçimi de Batı Amerika ve Avrupa’da geçmişte eşcinsel ve translar üzerine yapılan korkunç bilimsel(!) deneylerle devam etti, ancak bu çabalar eşcinsel ve trans varoluşları ortadan kaldırılabilecek bir yöntem geliştiremedi. Eşcinsel, biseksüel ve trans bireyler tarih boyunca sistematik katliam ve işkenceden kısmen kurtulmuş, halen suçlu, hasta, sapık, yaftalarından bağımsız yaşamak için mücadele ederken öteki düşmanlığının bu sefer onarım terapisi adı altında yeniden önümüze getirildiğini görüyoruz.
Psikiyatr Seven Kaptan’ın 25 Haziran tarihinde T24’e verdiği röportajda da belirttiği üzere, onarım terapisini savunan psikiyatr ve psikologların kendilerine referans aldıkları Robert Spitzer dahi daha önce ifade ettiği bazı eşcinsellerin heteroseksüelliğe devşirilebileceğine dair görüşünün yanlış olduğunu, eşcinselliğin bir hastalık olmaması dolayısıyla tedavi konusu olamayacağını ve daha önceki ifadelerinden dolayı eşcinsellerden özür dilediğini belirtmiştir. Fakat özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde onarım terapisi dini yorumlayış biçimlerini bilimsel teamüllerin önünde tutan bir takım köktendinci Hristiyan siyasi akımların ve bu akımlar içerisinde yer alan psikiyatr, psikolog ve din adamlarının arasında popülerlik kazanmıştır. Bu akımın Türkiye’deki temsilcilerinden birinin kendisini muhafazakar kanadın medya organlarından Samanyolu TV ekranlarından tanıdığımız, (haksız bir biçimde işini kaybettiği) Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eski uluslararası hastalık sınıflandırmalarına dayalı bir biçimde eşcinselliği hastalık olarak tanımlayarak mesleğini icra eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın olması da şaşırtıcı değildir.
Prof. Tarhan kendisinin hasta olduğunu düşünen bireyleri tedavi etmek gerektiğini ifade etmektedir. Bilimsel otoritelerce hastalık olarak kabul edilmeyen bir varoluş biçiminin sadece kişi öyle algılıyor diye tedavi edilmeye çalışılması yetkinin kötüye kullanımıdır. Bugüne kadar LGBT varoluşların terapi süreçleri ile ortadan kalktığını görülmemiştir. Onarım terapileri beklenenin aksine LGBT bireylerin özgüvensizlik, suçluluk, yetersizlik, başarısızlık duygularını arttırarak LGBT bireyler arasında intiharlara sebep olmuştur.
Nevzat Tarhan’ın toplumsal önyargılar içerisinde sıkışan LGBT bireylere “ne yanlış ne de yalnız” olduklarını söyleyen LGBT hakları hareketinin mensuplarını ayrı bir patoloji grubu olarak göstermesi meseleye tarafsız bakamadığını ve önyargılarına yenik düştüğünü göstermektedir. Halbuki LGBT örgütleri toplumdaki önyargılar karşısında LGBT bireylere korkunun, gizlenmenin, senelerce duygu ve hislerini bastırarak değişmeye çalışmanın yerine, kendi gibi insanlarla bir araya gelerek dayanışmanın ve toplumun farklılıklarla ilgili bilgisini arttırarak herkesin hayatını daha yaşanılabilir kılmanın mümkün olduğunu salık vermektedirler.
Tarih göstermiştir ki LGBT varoluş biçimleri kırım, işkence, tehdit ya da terapilerle azaltılamazlar. Çünkü LGBT varoluşlar insana dairdir. İnsanlar kendi hayatlarını daha anlamlı ve doyumlu yaşama saikleri çerçevesinde cinsiyet kimliklerini ve/veya cinsel yönelimlerini görünür kılmak isteyebilirler. İnsanların kendi beden ve tavırları üzerinde, iki reşit bireyin kendi rızaları ile yaşadıkları cinsel davranış üzerinde, reşit bireylerin kendi aralarında kurdukları duygusal bağlar üzerine üçüncü bir şahıs ya da kurumun kurallar getirmeye çalışması otoriterlikten başka bir şekilde adlandırılamaz.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın ve kendisiyle benzer yaklaşıma sahip bilimsel (!) otoritelerin aslında tedavi etmeye çalıştığı toplumsal farklılıklardır. Halbuki farklılıklarla bir arada barış içerisinde yaşamak mümkündür. Sebep aranması gereken farklılıkların nedenleri değil, insanların bu farklılıklara gösterdiği tahammülsüzlüğün nedenleridir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ı ve onun gibi onarım terapisini toplumda yaygınlaştırmaya çalışarak bundan maddi çıkar sağlayan ve pek çok LGBT bireyin hayatını sonu gelmeyen terapilerle karartan uzmanlara toplumsal farklılıklara saygı göstermenin demokrasinin temel ilkelerinden biri olduğunu hatırlatırız.
Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı’nı, Türk Tabipleri Birliği’ni, Türkiye Psikiyatri Derneği’ni ve Türk Psikologları Derneği’ni uluslararası bilimsel otoritelerce hastalık olmadığı açıkça ilan edilen eşcinselliği ülkemizde tedavi etmeye çalışan meslektaşlarını kamuoyu önünde kınamaya, mesleklerinin insan hakları çerçevesinde icrasına yönelik görevlerini yapmaya ve yeni meslektaşlarının günümüz bilimsel bilgilerinin ışığında eğitilmelerine yönelik sorumluluk almaya davet ediyoruz.
 
Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği 

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam