27/10/2017 | Yazar: Ali Özbaş

Korku filmlerinde ilk öldürülenlerin seks yapmakta olan çiftler olduğunu göz önüne alırsak, bu filmlerin bir çeşit gözdağı olduğunu söyleyebiliriz: ‘Cinsellik öldürür!’

Genç olmanın cezası Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Korku filmlerinde ilk öldürülenlerin seks yapmakta olan çiftler olduğunu göz önüne alırsak, bu filmlerin bir çeşit gözdağı olduğunu söyleyebiliriz: “Cinsellik öldürür!”

Biliniyor artık, bilmeyenler varsa da bilenlerden öğrensin. Ya da ben tekrar söyleyeyim; korku filmi seven biriyim. Kötü korku filmlerini de merakla izlemenin tadını ayrı bulan biriyim. Ama kaliteli korku filmi varsa da defalarca, her defasında da ürpererek, sıçrayarak, yeri geldiğinde bağırarak izlemeyi severim.

Her ne kadar sevgilimle beraber izliyorsak –ki korku filmi için bu durum nadirdir, ben izlerim o başka işle meşguldür- sıçradığımda ya da çığlığı koyverdiğimde “korkma yahu alt tarafı film” dese de ben nasıl ki komedi filmi izlemeye oturduğumda gülmeyi seviyor, dramda gözyaşı dökmekten çekinmiyorsam, korku filminde de korkmak isterim.

“Dehşet Kapanı-The Cabin in the Woods” filmini üçüncü kez, bu defa “korku filmi izleyemem” diyen arkadaşımı ikna ederek oturup izlerken birbirimizin elini sıkıp birbirimizi gaza getirip beş kez çığlık attığımızı da gururla söylerim efendim. Bunun üstüne de bir “Vampirle Görüşme-Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles” iyi gider diyerek, ikimizin de bayıldığı bu filmi kim bilir kaçıncı kez izlerken, film turumuzu ertesi gün izlediğimiz “Öldüren Sis-The Mist” ile tamamladık. İlk gösterim yapmadığımız bu film turunda sevdiğim filmlerle hasret giderdim desem yeridir. Hâlâ elimde bulunup da izlemediğim onlarca film varken izlediklerimi tekrar izlemek ancak manyaklıkla mı açıklanır, film sever olmanın bir kuralı mıdır bilemem ama iyi filmin verdiği keyif ayrı oluyor. Hele ki iyi bir filmi sizinle aynı çatlaklıkta olan can dostunuz ile izlemek, keyfi iki kat artıyor.

Dehşet Kapanı vizyonda iken göremediğim, DVD’si çıktığında fiyatının düşmesini bekleyemeyip görür görmez hemen aldığım ve aldığımın hemen ertesinde izlemeye oturduğum bir film. Bu heyecana niye kapıldım? Senarist ve yapımcısı Joss Whedon (yönetmen Drew Goddard da senaryoya katkı sunmuş) bunun etkeni. Kendisini “Buffy the Vampir Slayer-Vampir Avcısı Buffy” dizisi ile tanıyıp, dizinin bölümlerinden birinin neredeyse tamamen sessiz çekilmesi cesareti ile hayran bırakmış, kimi bölümlerde şoke etmiş ve dizinin bütününde zekâsı ile beni etkilemiş biridir. “Angel” dizisi ve “Serenity” filmi de zekâsını konuşturduğu, maharetini gösterdiği diğer eserleridir.

Aşırı klasik bir kadro ve konuyla başlayan film kısa sürede farklı bir durumu anlattığının sinyallerini veriyor. Film ilerledikçe her türlü korku film karakterinin yer aldığı ilginç bir filme dönüşüyor. Yazının bundan sonrasını filmi izlemek isteyen ve tamamıyla sürpriz olmasını isteyenler okumasın. İzledikten sonra tekrar yazıya göz atabilirler. Ama ben zaten korku filmi izlemem diyorsanız ya da benim üçüncü izleyişte bile aynı tadı aldığım gibi konuyu ve sürprizleri bilseniz bile izleme zevkinizi etkilemiyorsa devam ediniz efendim okumaya.

Beş üniversiteli genç hafta sonu için ormanda bir kulübeye doğru yola çıkıyorlar. Bu tür filmlerin olmazsa olmazı karakterlerin cinsellik konuşmalarıyla da ilk sahne tamamlanırken böyle bir klişe ile başlayan filmin nasıl olup da farklı bir şey anlatacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Elbette iyi oyunculuklar ve ilk izlediğimden fark etmediğim, “Thor” filminde mitolojik yıldırım tanrısı Thor’a hayat veren Chris Hemsworth’un varlığı bile filmi izlemeye devam etmenizi sağlıyor.

Ormandaki kulübeye doğru ıssız yollarda ilerlerken hiç sürpriz olmayan şekilde benzinlerinin bitmek üzere olduğunu fark edip harabe bir benzincide duruyorlar. İlk korkuyu yaşatan tekinsiz yerdeki tekinsizliğin gözle görülür bir karakteri olarak ortaya çıkan benzinci oluyor. Tacizci bakışları ve sözlerinin üstüne yere tükürmesi klişelerin şahı şeklinde noktayı koyuyor. Yola devam ederlerken helikopter çekimi ile yolu, ormanı ihtişamıyla bize gösteren ve gençlerin arabasını izleyen kamera bize ilk şoku yaşatıyor. Gençlerin rotasında uçan bir kuş görünmez bir bariyere çarparak yok oluyor. Bu noktadan itibaren gençlerin hafta sonu kaçamağına dadanan sapık katil-hayvan-yaratık filmi olmadığını, işin içinde farklı durumların, kişilerin, kurumların olduğunu anlayıp sevimsizlik yapsalar da gönlümüzde sevimli bir yere sahip gençlerin peşine takılıyoruz. Kaçınılmaz olarak da bunların sırayla katledilmesine şahit oluyoruz. Seks yapmayı hayatlarında her şeyin önüne koymuş bir çift, salak ve uyuşturucu kullanan bir genç, bilge başka bir genç ve illa ki bakire bir kızdan oluşan grubumuz hayatta kalma mücadelesi verirken sık sık konuk olduğumuz bir üs şeklindeki kalabalık çalışan kadrosu olan yer hakkında da gittikçe daha çok bilgi sahibi oluyoruz. Bu kanlı senaryoyu sahneye koyan onlar. Nedeni ve niçinini ilerleyen dakikalarda anlayacağımız bu insanlar gençlerin hangi ölümcül yaratığı uyandıracağı üstüne bahisler oynuyor, kamera ile şahit oldukları, kurtulacak olurlarsa müdahalede bulunup ölmelerini sağladıkları gençlerin kanlı şekilde kurban edilmelerine sıradan şeyler oluyormuşçasına soğukkanlılıkla bakıyorlar.

Zombisinden vampirine, kurt adamından bin bir çeşit yaratığına dünyanın yapılan anlaşma ile yer altına itilmiş bu “kötü”leri ile bir anlaşma yapıldığını, kadim tanrılara her yıl, her ülkenin beş genci kurban ederek yeryüzüne çıkmalarının engellendiğini ve insanların dünyada hâkimiyetlerinin korunarak “mutlu-mesut” yaşamalarının sağlandığını öğreniyoruz. Bu kurumlar her ülkede var. Her yıl bugün içinde kendi gençlerini oyuna getirip kurban ediyorlar. Dikkat etmeleri gereken, gençlerin kötüleri yenmemesini sağlamak, her grupta bakirenin sona kalan kız şeklinde kurban edilmesini gözetmek.

Ancak gençler artık 1980’lerin teen slasher filmlerindeki gençler değil. Hepsi değilse bile bir kısmı çetin ceviz çıkıyor. Uyuşturucu kullanan genç öylesine kafayı bulmuştur ki, istedikleri gibi hareket etmeleri için gençlere havalandırmadan verilen kimi kimyasallar buna etki etmiyor. Uyuşturucu bu sayede ilk aşamada kurtarıcı oluyor.

Teen slaher filmlerde teker teker avlanmalarının sebebi nedir? Grup halinde kalamamak, ayrılarak hata yapmak. Her filmde de sinir oluruz, gene dağıldılar avlanacaklar diye. Burada gençlerimiz bu hataya düşmemeye çabalıyorlar. Ama havalandırmadan verilen gaz fikirlerini değiştiriyor. Dolayısıyla diğer filmlerde verdiğiniz tepkiyi veremiyorsunuz. “Salaklar niye ayrıldınız” diyemiyor, ayrılmak zorunda kaldıkları için daha çok geriliyorsunuz.

Ve korku filmlerde gençler neden kıyıma uğrar? Genelde cinselliğin en yoğun hissedildiği ve yaşandığı bir dönemde bu filmlerde ilk öldürülenlerin seks yapmakta olan çiftler olduğunu göz önüne alırsak, korku filmlerinde dinin çokça kullanıldığını hatırlarsak, korku filmlerini sinemada gençlerin arkadaşlarıyla izlemeyi sevdiklerini de kabul edersek bir çeşit gözdağıdır aslında bu filmler. Cinsellik sizi öldürür!

Bu film yine ilk kurban olarak seks yapan çifti verse de “hayır” diyor; siz seks yapan, düşünen gençler olduğunuz için değil, GENÇ olduğunuz için öldürülüyorsunuz. Dünyayı yöneten yaşlılar olarak sırf genç olduğunuz için, biz yaşlılar ölüme adım adım yaklaşırken sizin daha önünüzde yaşanmayı bekleyen günler olduğu için, yaşlanan bedenimizle yığınla sıkıntı hastalık yaşarken, genç ve diri bedenlerinizle bizden sağlıklı ve enerjik olduğunuz için, bizler gençliğimizde bolca içip kullansak da artık büyümenin getirdiği ve bedenlerimiz pes ettiğinden dolayı içki, sigara, uyuşturucuyu sizin bedeninizin kaldırabildiği için, bizler yaptığımız seçimlerin sonuçlarından memnun kalmamışsak da artık geri dönmek için geç olsa da sizin henüz hatalar yapmaya vaktiniz olduğu için, bizler buruşan, şişen, rengi solan ve artık güzelliğini kaybeden bedenlerimizle çürürken, sizler pırıl pırıl ciltleriniz ve güzelliğiniz ile bize meydan okuduğunuz için ölümü hak ediyorsunuz. Bizim biraz daha yaşamamız için sizin ölmeniz lazım. Biz yaşlıların biraz daha kesesinin dolması için siz gençlerin helak olması gerekir. Biz yaşlılar olarak bu dünyayı kurtarıyoruz dememiz için, siz gençlerin bu dünyada hayata doymadan ölmeniz gerekiyor.

Fantezi mi bunlar? Savaşı yaşlılar çıkarırken ölenlerin genç olması kadar fantezi olsa gerek! Yaşlılık tecrübe, gençlik ise acemilik mi? Sürekli değiştirilen eğitim sisteminin, sınav şeklinin gençlere danışılma gereği bile duymadan oynayıp duran yaşlıların hâlâ “doğru sistemi” bulamamaları kadar acemilik içeriyor olsa gerek!

Seksin bu kadar ön planda tutulması gençlerin açlığı mı? Artık kalkmayan erkeklik aletlerini kimyasallarla doğrultmaya çalışan yaşlıların yıllardır doymak bilmeyen açlıklarından daha fena olmasa gerek!

Kısacası boka çevirdikleri dünyada gençleri suçlayıp, dünyanın ve insanların hâkimiyetinin devamı için gençleri kurban ederek hayatlarını sürdürmek isteyen yaşlılara filmde gençler en sert yanıtı veriyor; “Benim son ölen olmamla kurtulacaksa bu dünya belki de kurtarılmayı hak etmiyordur”!

Filmin bol kanlı sahneleri son yarım saatte doruğa ulaşıyor. Her türlü varlığın boy gösterdiği bu dakikalarda nefes almakta bile güçlük çekerken, son dakikalarda sürpriz bir oyuncu ile, muhteşem Sigourney Weaver ile karşılamak seyir zevkini üçe beşe katlıyor.

Her sahnesiyle, oyuncularıyla, senaryo ve yönetmeniyle sevdiğim bu filmi ben daha birkaç kez benzer heyecanlarla izlerim izlemesine de umarım yaşlıların gençleri kurban etmelerinin son bulduğu bir gün gelir ve sadece fantezi olarak izleyip keyif aldığım günleri görürüm.

Ali Özbaş'ın sinema yazılarının tamamına ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.


Etiketler: kültür sanat
nefret