02/04/2012 | Yazar: Murat Köylü

Mülteci, sığınmacı ve göçmenlerle ilgili çalışan sivil toplum kuruluşları, avukatlar, akademisyenler ve aktivistler arasında bilgi paylaşımının sağlanması, işbirliği ile etkin müdahale mekanizmalarının oluşturulması için Göç Alıkonulma Grubu kuruldu.

Mülteci, sığınmacı ve göçmenlerle ilgili çalışan sivil toplum kuruluşları, avukatlar, akademisyenler ve aktivistler arasında bilgi paylaşımının sağlanması, işbirliği ile etkin müdahale mekanizmalarının oluşturulması için GöçAlıkonulmaGrubu kuruldu.
 
Grubun kuruluşunu İzmir’de basına açıklayan Mültecilerle Dayanışma Derneği üyesi Taner Kılıç, amaçlarının hak ihlallerini izlemek, belgelemek ve raporlamak, politika önermek olduğunu belirtti. Kılıç, mültecilerin hiçbir suç işlememelerine rağmen, sığındıkları ülkelerde, insan haklarına aykırı şekillerde özgürlüklerinden alıkonulduklarını söyledi. Alıkonulmanın bazen yıllar sürdüğünü, kişilerin durumları ile ilgili bilgilendirilmediklerini sözlerine ekledi. Kılıç, alıkonulanların hukuki ve tıbbi destek mekanizmalarını kullanamadıklarını, çoğunlukla sorunlarını polise bile anlatamadıklarını aktardı; yetkilileri, sivil toplum kuruluşlarını ve avukatları, mültecilerin kendilerine erişmelerini beklemeden harekete geçmeye çağırdı.
 
Mültecilerle Dayanışma Derneği ile Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin ortaklığı ve Yaşar Üniversitesi’nin iştiraki ile yürütülen Ortak Eylem Projesi koordinatörü İsmail Alacaoğlu iletişim ağı, veritabanı ve forum işlevleri görecek http://goc-alikonulma.org   sitesini tanıttı. Site yakında kullanıma açılacak.
 
Açılış konuşmalarının ardından, Bilgi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Bertan Tokuzlu, Mültecilerle Dayanışma Derneği’nden Pırıl Erçoban, Helsinki Yurttaşlar Derneği’nden Veysel Eşsiz’in katılımı   ve   İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan Feray Salman’ın moderatörlüğünde panel gerçekleşti.
 
Panelde değinilenler arasında şu konular dikkat çekti:
 
-Türkiye’de sivil toplum kuruluşları, sağlık çalışanları ya da medya alıkonulma mekanlarına giremiyor.
-Avrupa’da, uygulamasında ciddi ihlaller yaşansa da, hukuk tanzim edilmiş. Türkiye’de ise bu alanda yasal boşluk var. Önümüzdeki dönemde Meclis gündemine gelmesi beklenen Yabancılar Yasası, esas aldığı Avrupa Birliği kriterlerini karşılamıyor.
-Alıkonulmalar makul olmayan sürelerde ve koşullarda, gerekli özen gösterilmeden, kişiler süreç hakkında bilgilendirilmeden gerçekleşiyor. Oysa, alıkonulma nedeni ve izlenecek aşamalar ayrıntılı ve kapsamlı biçimde tanımlanmalı.
-Alıkonulma kural değil, istisna olmalı.
-Sınırdışı etme kural değil, istisna olmalı. 
-Alıkonulma, cezai bir işlem değil; idari gözetim uygulaması. Kişiler tutuklanmış ya da hüküm giymiş değiller. Cezaevi veya tutukevi olarak da kabul edilmeyecek şartlarda ağırlanamazlar.
-Alıkonulma merkezleri bu haliyle insan onuruna aykırıdır. Kişiler, sosyal olanaklardan, psikolojik destekten ve sağlık standardından mahrum bırakılıyorlar. Merkezler, asıl hedefleri sığınmacıları sınırdışı etmek olan devletler tarafından caydırıcılık ve cezalandırıcılık saikiyle kullanılıyor.
-İnsanlar açık havaya çıkamıyor, güneş görmüyor; küçücük, donatımsız mekanlarda istiflenmiş şekilde aylar, yıllar geçiriyor.
-Bu mekanlarda çocuklar, bazen refakatçisiz, yetişkinlerle beraber kalıyor. Oysa, refakatsiz çocuklar devlet korumasına alınmalı. Devlet ise, bu çocukları dahi sınırdışı etmek derdinde. Çocuklar, alıkonulma merkezlerine ait değildir!
-HIV/AIDS’le yaşayanlar ya da kronik rahatsızlığı olanlar, tedavi, bakım ve destek olanaklarından yararlanamıyorlar.
-Sınırdışı edilen insanlar çoğu zaman ölüm riski ile karşı karşıya bırakılmış oluyorlar.
-Uluslararası koruma mekanizmalarına veya sivil toplum kuruluşlarına başvurabilen kişiler, buzdağının çok küçük kısmı. Hak sahipleri bilgisiz, yetkililer niyetsiz!
-Göç Alıkonulma Grubu’nun etkinliğine, davet edilmelerine rağmen kamu yetkilileri katılım göstermedi. Türkiye’de 7 ilde kabul, 6 ilde geri gönderme merkezi kurulması planlanıyor. 
-Herkes bir gün mülteci olabilir!
 

Etiketler: insan hakları, mülteci
nefret