11/08/2010 | Yazar: KAOS GL

gözlerim acıyordu.

gözlerim acıyordu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
gözlerim acıyordu. onu her gördüğümde, her sesini duyduğumda, her yanımdan geçişinde içimde bir şeyler o kadar güçlü yer değiştiriyordu ki, bu utanılacak bir duygu olmalıydı. benden uzakta dururdu hep ve bir şeyler dediğinde hızlı adımlarla yanına yanaşırdım. amacım onun ne dediğini duymaktan çok, ona yakın olmaktı. iyice yaklaşır ve dikkatli şekilde dinliyormuşum gibi yapardım. ama her seferinde tekrar soracak bahaneler üreterek ayrılırdım yanından, ki tekrar yanaşıp bir şeyler sorabileyim. bir gün, gelmedi, ertesi günde, ve diğer hiçbir gün yoktu. birden bire gelmemişti. birden bire gider insan oysaki, ama o birden bire gelmemişti. ilkokuldaydım ve zaman geçmek bilmiyordu. bir türlü büyüyemiyordum.
 
zor uyandım ve unuttuğum bir şeyler olduğu düşüncesiyle evden çıktım. tahmin ettiğim gibi oldu. unutmuştum. insan bir şeyler unuttuğunda aslında kendisini kötü hissetmesinin nedeni, unuttuğu şeyi hatırlayamamak değil, hatırladığında zamanın geçmiş olması. zamanın içinde kayıp noktalardır unutma anları.
 
unutursunuz ve bir şeyler kaybolur. zaman o anda kayıp noktaları yutar.
 
kendinizi atari oyununda bir canı gitmiş mario gibi hissedersiniz. evden çıktığımda hatırladığım şeyin evle ilgisinin olmaması bir nebze de olsa rahatlatmıştı ama, yinede daha erken hatırlamış olmak iyi olabilirdi. ulaşım denen zaman kayıplarından birisinde daha ömrümden giden dakikaları mp3 çalar eşliğinde harcadıktan sonra, bankanın kapısından içeri girdim. içerdeki bekleyen müşteri sayısı ile sıradaki müşteri sayısı arasında her zamanki gibi fark vardı ama ben "nerede bu insanlar, nereye saklandınız, çıkın saklandığınız yerden" diyemeden beklemeye devam ettim. peş peşe geçen numaraların ardından bankoya "evet bende o sıradan gelen herhangi bir müşteriyim ama bana iyi davranın ve sorun çıkartmayın. bakın iyi günler gülümsememle size geldim" tavrını takınmış olarak yanaştığımda değil ama, yapmam gereken işlemi söyledikten hemen sonra, ve hafif bir sırt ağrısını belirten hareketinin ardından bana imzaladığı makbuzu verirken tekrar gülümsememle ve ödediğim vergilerimle ona olan borcumu ödediğim duygusunu hissettiğimde fark ettim yaka kartındaki adını. gözlerinde hala aynı ince gülümseme, çekik bakışları, düz saçları ve hiçbir fondötenin kapatamayacağı çilleri ile bana makbuzumu uzattı. aldım, ikiye katladım, arkamı döndüğümde bir sonraki sıra numarasının elektronik sesi yankılandı ve ben aniden dönerek, "benim eksik bir şeyim kalmadı değil mi, sonra hata olmasın" diyerek bir bahane daha üretmeye çalıştım ona biraz daha bakabilmek için.
 
büyümüştük, belki evlenmiştik, belki boşanmıştık, belki intiharın eşiğinden dönmüştük. ama o çilleri ve gözlükleriyle bana "bir sorun yok işleminiz tamam" dediğinde ilkokul sırasında, yeşil, sert, defteri yırtan silginin boyna aslı ipinin acısını bir an ensemde hissettim. dışarı çıktım ve tam kapının önünde bir adamla çarpıştım. önüme bakmamı söyledi. ben de sözünü dinledim ve önüme baktım.
 
güven sağlam


Etiketler:
İstihdam