13/06/2019 | Yazar: Kaos GL

​Renkli Ekran sözlü tarih projesinde Yeşim Başaran, 90’lardan günümüze LGBTİ+ hareketini, onur yürüyüşlerini ve örgütlenmeyi anlatıyor.

“Hapsettiğiniz dolaplar kaderimiz değil” - Renkli Ekran Söyleşileri: Yeşim Başaran Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Renkli Ekran sözlü tarih projesinde Yeşim Başaran, 90’lardan günümüze LGBTİ+ hareketini, onur yürüyüşlerini ve örgütlenmeyi anlatıyor: “Aman Allahım ben yıllardır bu sokaklarda böyle yaşarken etrafımda bazı insanlar eşcinselmiş ve benim haberim yokmuş!”

Kaos GL Derneği’nin sözlü tarih projesi “Renkli Ekran”ın yeni videosu yayınlandı. LGBTİ+ kişilerin gündelik hayatlarından örgütlenmeye; 80 ve 90’lı yıllardaki mücadeleden medyaya birçok konuyu ele alan sözlü tarih projesinde Yeşim Başaran, 90’lı yıllarda Kaos GL dergisini, lezbiyen feminist örgüt Sappho’nun Kızları’nı, Güztanbul ve Baharankara buluşmalarını, 2004 yılı İstanbul Onur Yürüyüşü’nü, Lambdaistanbul Danışma Hattı’nı ve 2006 yılında Bursa’daki linç girişimini anlatıyor.

Başaran, seneler geçse de aklında kalan “PK 53 Cebeci-Ankara” adresini, Kaos GL’ye ulaşmak için bu adrese yolladığı mektubu ve devamında yaşananları şöyle hatırlıyor:

“O kadar orada olmak istiyorum ki hiçbir şey engel olmuyor bana. Yani sonuçta hayatımda ilk defa eşcinsel olduğunu bildiğim biriyle buluşmuşum, sohbet etmişim, ilk defa o insanla sokağa çıkıyoruz. Anında birkaç kişi, arkadaşı ile karşılaştı. Onlar da eşcinselmiş. Kaos GL’dendiler. Ve ben aman Allahım ben yıllardır bu sokaklarda böyle yaşarken etrafımda bazı insanlar eşcinselmiş ve benim haberim yokmuş!”

Başaran, 90’lı yıllarda kurdukları lezbiyen feminist örgüt Saphho’nun Kızları’ndan da bahsediyor:

“Biz bir araya gelip konuşmadıkça bu başlık hep yan başlıkmış gibi kalacak diye düşündüğümüz için çıktı Sappho’nun Kızları. Erkeklerin içinde böyle birbirinden kopuk adacıklar gibiydik. Yani nasıl LGBTİ+ insanlar toplum içinde birbirinden kopuk adacıklarsa biz onun içinde daha küçük adacıklar gibiydik. Kendi dilimizi, sözümüzü, konuşmak istediklerimizi bulabilmek için ayrıca da toplanmak istedik.”

Başaran, 2004 yılında yapılan 2. İstanbul Onur Yürüyüşü’nü ise şöyle anlatıyor:

“Kutular, yani şey böyle buzdolabı gibi büyük cihazların konucağı kutular düşünün. O kutuların içine girdik bazılarımız. Ben de bir kutuya girdim. Kutuların dışına da LGBTİ+’larla ilgili nefret içeren ya da olumsuz haberler, gazete kupürleri yapıştırdık. Yani siz böyle bir toplum olarak bizi bu kutuların içine hapsediyorsunuz gibi. Ondan sonra da neydi? “Bizi hapsettiğiniz bu kutular kaderimiz değil” diye bi pankart hazırlamıştık. İşte Lambda’dan çıktık. Büyükparmakkapı Sokak’taydı o zaman. Bazılarımız kutuların içinde, ben de kutunun içindeyim.”

Videonun tamamını şuradan izleyebilirsiniz: https://youtu.be/ExqXr1izcTM

 


Etiketler: medya
nefret