28/03/2014 | Yazar: Janset Kalan

HDP Seyhan Adayı Ayhan Bilgen: Mesele sadece görüş almak değil, birlikte yönetmek, her aşamada katılımcılığı güçlendirmek. Nefret suçlarına karşı mücadelede, savaş-karşıtı mücadelede LGBTİ hareketi örnek alınmalı. Seks işçilerinin sorunlarını onlarla çalışarak çözmeliyiz.

HDP Seyhan Adayı Ayhan Bilgen: Mesele sadece görüş almak değil, birlikte yönetmek, her aşamada katılımcılığı güçlendirmek. Nefret suçlarına karşı mücadelede, savaş-karşıtı mücadelede LGBTİ hareketi örnek alınmalı. Seks işçilerinin sorunlarını onlarla çalışarak çözmeliyiz.
Halkların Demokratik Partisi Seyhan Belediyesi Eşbaşkan Adayı Ayhan Bilgen, Queer Adana’nın sorularını yanıtladı.
 
Kars doğumlu olan Ayhan Bilgen, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Sosyoloji alanında yüksek lisans yapan Bilgen, uzun yıllardır İnsan Hakları alanında çalışmalar yürütüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD), Mazlum-Der, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği’nde çalışmalar yaptı. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği’nde (STGM) yönetim kurulu üyesi de olan Ayhan Bilgen çok sayıda platformda ve son olarak da Demokratik Anayasa Hareketi ve Anayasa için Denge ve Denetleme Ağı içerisinde de yer aldı.
 
IMC TV’de 2 yıldır Anayasa üzerine bir televizyon programı da yapan HDP Seyhan Eşbaşkan Adayı Ayhan Bilgen, Evrensel ve Gündem gazetelerinde de haftalık yazılar yazıyor.
 
Nasıl bir yerel yönetim vizyonunuz var? Özellikle HDP yerel yönetimlerin katılımcı olmasına ilişkin söylemlerle karşımıza çıkıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir katılımcılıktan bahsediyorsunuz?
Katılım kavramı Türkiye’de sadece görüş alma süreciymiş gibi indirgemeci bir biçimde ele alınıyor otsa ki katılım bir bütün olarak karar süreçlerinin ihtiyaç analizi, risk analizi, sorunun çözümü, kararın uygulanması, izlenmesi ve denetlenmesi aşamasında gerçekçi ve aktif olarak uygulanan şekliyle ele alınmalıdır.
 
Temsili demokrasi artık devrini bitirdi. İletişim teknolojilerinin gelişmesi, bilgiye ulaşımın güçlenmesi ve yine bilgiye ulaşım konusunda son derece özgün kanalların uluşması aslında katılım kavramını da yeniden ele almamızı gerektiriyor.
 
Peki bununla ilgili olarak seçimi kazandığınız takdirde neler vaad ediyorsunuz? Nasıl bir katılımcılık yöntemi izleyeceksiniz?
İki şeyi belirtmemiz gerekiyor. Öncelikle Türkiye’de sivil toplum ve siyaset ilişkisi yapısal olarak sorunlu. Sivil toplum iktidarın ve siyasi yapıların arka bahçesi gibi algılanıyor. Tersine bir ilişki kurulmalı ve sivil toplumun siyaseti etkilediği, yönlendirdiği, iktidar üzerinde bir baskı gurubu işlevi üstlendiği bir ilişki biçimi inşa edilmeli. Mesele sadece görüş almak değil; birlikte karar vermek.
 
İkincisi ise; sivil toplumun çalışmalarını yürütebilmesi için belediyelerde mekanlar yerleşkesi oluşturulması gerekiyor. Aynı şey medya için de geçerli. Medya sadece bir bülten gibi belediye reklamı yayınlayan bir alan olarak görülmemeli; denetleyici bir işlev görmesinin koşulları sağlanmalı.
 
LGBTİ hareketini ne kadar tanıyorsunuz? Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir? HDP’nin birçok yerden LGBTİ belediye meclis adayları göstermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de çok ciddi bir ayrımcılık ve nefret suçları sorunu var. Büyük fotoğrafa bakarak, bütüncül bir mücadele ile sistematik ve yapısal insan hakları ihlallerinin geriletilmesini her alanın kendi özgünlükleri ile birlikte sağlamamız gerekiyor.
 
Ve burada nefret suçlarını özel olarak vurgulamak lazım. Türkiye’ye nefret suçları kavramının bütüncül olarak girmesi ve duyarlılığın arttırılmasında LGBTİ hareketinin öncü rolü var. Yine LGBTİ hareketinin öncülük ettiği bir diğer konu vicdani red mücadelesi, anti-militarizm ve savaş karşıtlığı. Yani LGBTİ hareketi bu alanlarda diğer insan hakları hareketlerine öncülük etmiştir, diyebilirim. LGBTİ hareketini örnek almamız gerektiğini düşünüyorum.
 
Devlet edenler, devlet aygıtını kullananlar bu alanla ilgili ifade ve örgütlenme özgürlüğünü engelleyecek biçimde düzenleme yapma hakkına sahip değiller. Bunun yerine çalışma, seyahat, barınma gibi hakların kullanımında oluşan ayrımcılığı önleme noktasında çalışmalar yapmaları gerek.
 
LGBTİ’lere ve diğer toplumsal kesimlere dönük nefret cinayetleri konusunda ne gibi çalışmalarınız olacak?
Sivil toplumla yerel yönetimin buluştuğu sosyal belediyecilik kavramını öne çıkartıyoruz. Her şeyi kendi tekeline alan bir belediyeciliktense; alana ilişkin çalışan sivil toplum kuruluşlarını desteklemeyi tercih ediyoruz. Sivil topluma destek olan, onun çalışmalarını kolaylaştıran bir yaklaşımı savunuyoruz. Belli alanlarda o yerelde sivil toplumun bu kapasitesi yoksa da bu çalışmaları etkinleştirmek için belediyenin doğrudan sorumluluk alması lazım. Türkiye’de belediyecilik asfalt dökmek ve arazi ihalesine indirilmiş durumda. Ancak biz yaşama, barınma gibi haklarla yerel yönetimleri birlikte düşünüyoruz.
 
LGBTİ bireylere ve diğer toplumsal kesimlere yönelik nefret suçu konusunda Adana’da da başka yerlerde de ilk olarak ciddi bir farkındalık ve bilinç arttırma çalışmasına ihtiyacımız var. İkincisi ise koruyucu hizmetler konusu. Şiddete uğrayanların tehdit ve risklerinin en aza indirildiği mekanlara ihtiyacımız var.
 
Seks işçiliğinin bir meslek hakkı olarak tanımlandığı bir alanda güvenli çalışma imkanı yaratacak mısınız?
Benim açımdan iki boyutu var bu meselenin. İlki zorunlu olarak, başka alanlarda çalışamadıkları, çalışma hayatında ayrımcılığa uğradığı için seks işçiliğine mecbur kalma durumu. Bu doğrudan doğruya kamu otoritesini ilgilendiren bir durumdur. Siyaset aynı zamanda insanların asgari çalışma koşullarını yaratmak için vardır. Dolayısıyla toplum tarafından insanlar cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine tahammül gösterilmediği ve ölmekle seks işçiliği arasında bir tercihe zorlandığı için bu sorunun muhatabı bütün bir toplum. Birisi yargılanacak ve eleştirilecekse bu seks işçileri olmamalı.
 
İkinci boyutu ise şudur. Herkesin kendine göre bir ideali olabilir. Sınıfsız, kimsenin emeği ya da bedenini satmadığı bir dünya öngörebilirsiniz. Bir yeryüzü cenneti öngörebilirsiniz. Ama bir de reel durum var. Dolayısıyla soyut değil, pratik olmak zorundasınız. Seks işçilerinin sağlık sorunları, çalışma koşullarından dolayı ciddi istismarla ve hak ihlalleri var. Bunları çözmek zorundayız. Ve bu sorunları seks işçileri ile birlikte çalışarak çözmek zorundayız.
 
Özellikle Adana’da yaşayan LGBTİ seçmenlere yönelik son sözleriniz ne olur? Nasıl bir çağrıda bulunuyorsunuz? Oy istiyor musunuz?
Bana oy verin demiyorum. Gelin, birlikte çalışalım, birlikte kazanalım diyorum. Biz siyaseti siyasetçilerin elinden kurtarmak gerektiğini savunuyoruz. Sonuçta siyaset toplumsal bir çaba ise bizim aktif siyasetçi pasif yurttaş ikileminden çıkmamız gerekiyor.
 
Söyleşinin tamamı için tıklayınız. 

Etiketler: yaşam, siyaset
nefret