29/11/2006 | Yazar: Kaos GL

HEPATİT-B

HEPATİT-B

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Baydar, kamuoyunda ‘sarılık’ olarak bilinen Hepatitlerin basite alınmaması gerektiğini belirterek, ‘Tedavisi olmayan Hepatit-B, çağın vebası olarak nitelenen AIDS’ten daha tehlikeli bir hastalık’ dedi.
Prof. Dr. Baydar, hepatitlerin A, B, C, D ve E olmak üzere bilinen 5 tipi bulunduğunu, A ve E’nin ağızdan, B, C ve D’nin ise kan ve kan ürünleri, cinsel ilişki ve doğum sırasında bulaştığını söyledi.
Hepatit A ve E’nin, önemsiz bir sağlık sorunu olmamakla birlikte, B, C ve D gibi ölümcül olmadığını belirten Prof. Dr. Baydar, şöyle konuştu:

‘Virüslerin yol açtığı karaciğer iltihabı olan hepatitlerde çabuk yorulma, halsizlik, eklem, kas ve karın ağrıları, hazımsızlık ve bazen de bedenin sarımtırak renk alması, genel belirtilerdir.
Hepatit A ve E yalnızca akut hastalık oluşturup kendiliğinden iyileşirken, diğerleri kronikleşip, siroz ve karaciğer kanserine yol açabilir.

Türkiye’de doğanların yüzde 95’i, 20 yaşına kadar Hepatit A’yı geçiriyor. Gelişmiş ülkelerde, koruyucu sağlık hizmetlerine bağlı olarak, bu hastalık sık görülmez.’

Prof. Dr. Baydar, viral hepatitlerin ‘Çağın Vebası’ nitelemesini AIDS’ten alacak düzeyde olduğuna dikkat çekerek, ‘Kan ve kan ürünleri, cinsel ilişki ve doğum sırasında Hepatit B bulaşan bir hastanın mukadder akıbetini değiştirmek mümkün değil’ diye konuştu. Kan ve kan ürünlerinin iyi tetkik edildikten sonra hastaya verilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Baydar, şöyle devam etti:

‘Hepatit B’nin tedavisi yok. Hepatit B’ye yakalananların yüzde 10-15’inde siroz gelişiyor, karaciğer kanseri oluşuyor.’

Prof. Dr. Baydar, Türkiye’de 400-500 dolayında AIDS’liye karşın, 5-6 milyon Hepatit-B’li bulunduğunu vurgulayarak, şu önerilerde bulundu:

‘Hepatit B’den ölenlerin sayısı AIDS’ten ölenlerden daha çok. Bu hastalık, AIDS’ten 100 kat daha bulaşıcıdır. Sık kan verilenler, damar içi uyuşturucu kullananlar, hemodiyalize giren kronik böbrek hastaları ve hemodiyaliz çalışanları, sağlık koşullarına uymadan cinsel ilişkide bulunanlar, Hepatit B’li hastanın yakınları, sağlık personeli ve insan kanı ile temas eden güvenlik elemanlarıyla askerler, yüksek risk grubu içerisinde bulunuyor.

Ekonomik, ruhsal ve sosyal sorunlara yol açan bu hastalığın önlenmesi için, bulaşmaya yol açan etkenler ortadan kaldırılmalı.

Seksüel ilişki konusunda toplum eğitilmeli. Hayat kadınları ile cinsel ilişkide prezervatif kullanımı zorunlu kılınmalı.’

Prof. Dr. Baydar, yüzde 98-99 oranında etkili ve koruyucu olan aşının, yeni doğan tüm bebeklere yapılması ve bu amaçla ülke genelinde kampanya düzenlenmesi gerektiğini de, sözlerine ekledi.

VEREM

Verem, günümüzde tüm dünyayı tehdit eden bakteri kökenli hastalıkların en belalılarından. Dünyanın bazı bölgelerinde, örneğin Hindistan’da, sağaltım girişimlerinin yarısı akıl almaz biçimde etkisiz kalıyor. Emektar BCG, başvurulabilecek tek önlem! Tüm verem çeşitlerinin kaynağını oluşturan Koch basilinden kaynaklanan menenjitlere ve kemik hastalıklarına karşı korunma sağlıyor BCG. Koch’un amcazadesi Hansen basiline karşı silahlanmayı da sağlıyor. Verem dünyanın her yanında hızla yayılıyor.
Saniyede bir kişinin ağına düştüğü verem hastalığı günümüzde dünyanın en ölümcül sorunlarından biri sayılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verdiği bilgilere göre, dünya nüfusunun üçte biri TB basili taşıyor. Örgütün kestirimlerine göre, önümüzdeki on yıl içinde 300 milyonu aşkın kişi daha bu mikrobu alacak, 90 milyonu hastalığa yakalanacak ve 30 milyon kişi de veremden yaşamını yitirecek.

Verem, her yıl üç milyon can alıyor. İnsanlığın üçte biri verem mikrobu taşıyor. Her yıl 8 milyon yeni verem olayı kaydediliyor. Bunların yüzde 95’i Üçüncü Dünyadan. Ama hastalık Üçüncü Dünya ile sınırlı kalmıyor. AIDS mikrobu taşıyan ve ‘seropozitif’ adı verilen kişilerin yüzde 11’inde verem görülüyor.

(SiyahBeyaz Gazetesinden alınmıştır)


Kaynak: Kaos GL, Aralık 1995, Sayı 16


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam