27/02/2018 | Yazar: Yıldız Tar

Kırmızı Kurdele’den Arda Karapınar ile konuştuk.

HIV alanında birlikte hareket etmeliyiz Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kırmızı Kurdele’den Arda Karapınar ile konuştuk: HIV’e dayalı ayrımcılık, sosyal izolasyon girişimleri hâlâ sorun.

Kırmızı Kurdele İstanbul başta anahtar hedef kitleler olmak üzere, toplumun farklı kesimleri için HIV bilgisi üretmeyi amaçlayan bir sivil toplum kuruluşu. 

Kendisini şöyle tanımlıyor:

“Bizler kolay anlaşılır ve doğruluğu bilimsel verilerle kanıtlanmış bilginin HIV yayılımına karşı en etkili araç olduğuna inanıyoruz. Hukuk, sağlık, eğlence, politika gibi farklı alanlardan gelen üyelerimizin birikimleriyle doğru HIV bilgisini toplumun tüm kesimlerinin erişimine sunmayı hedefliyoruz. 

“Doğruluğu bilimsel verilerle kanıtlanmış HIV bilgisini kolay anlaşılır biçimlerde, farklı toplum kesimlerine ulaştırmayı amaçlıyoruz.” 

HIV konusunda doğrudan ya da dolaylı olarak çalışan birçok kurum bu yıl içerisinde Kırmızı Kurdele İstanbul’un girişimiyle Türkiye HIV Komünite Danışma Kurulu’nu (TKCAB) oluşturdu. Kaos GL’nin de parçası olduğu bu Danışma Grubu HIV alanında çalışan farklı kurum ve kişilerin belirli aralıklarla bir araya gelerek hem deneyimlerini paylaşmasını hem de birlikte yapılabilecekleri tartışmasını hedefliyor. 

Biz de Kırmızı Kurdele İstanbul’dan Arda Karapınar’la hem Danışma Grubu hem de Türkiye’de HIV alanında yaşanan sorunları konuştuk. 

Danışma kurulu ne zaman hangi ihtiyaçla kuruldu?

TKCAB, uzun zamandır aklımda olan ve gerekliliğine inandığım bir projeydi ama hayata geçirmek ancak mümkün olabildi. Temsiliyet alanı geniş bu tip kurumların oluşması biraz da şartların olgunlaşmasına, konjonktüre ve herkesin fikrin gerekliliğine inanmasıyla mümkün olabiliyor. Kurulun çalışmalarına 2017 Mayısında başladık, ilk toplantısını Eylül’de gerçekleştirdik. 

Danışma Kurulu’nun işlevi ne?

Kurulun temel işlevi, aynı konuda çalışan kurumları eşit temsil imkânı olan ortak bir zeminde buluşturmak. Yaklaşık 4 yıldır European Community Advisory Board (ECAB)’ın da üyesiyim ve oradaki deneyimimde, eğer her bir paydaş sorun analiz sürecinin bir parçası olur, koordine bir biçimde hareket eder, aynı dili kullanır ve saha sorumluluğu alırsa çözüm ve başarının da çok hızlı gelişebildiğini ve birlikte ulaşılmış başarının hem sorunun doğrudan mağdurlarını hem de konu üzerinde aksiyon alan kurumları daha yetenekli kıldığını gördüm.

Aynı şeyleri burada yapmamak için sebep yok. HIV konusunda doğrudan ya da dolaylı çalışan çok önemli kurumların ve hatta kamu kurumları temsilcilerinin aynı masa etrafında ve çözüm iradesi koyarak oturmaları, aslında bu potansiyelimiziz olduğunu da gösteriyoruz. Bu bağlamda kurulun en temel amacını HIV’e dair sorunların çözümüne giden yolları birlikte araştırmak ve çözüm araçlarını birlikte kullanarak çözüm sunmak olarak özetleyebilirim. Bunu yaparken hem Türkiye’yi Uluslararası HIV gündeminin pozitif, çözüm için çalıştığı fark edilen bir parçası yapmak hem de işbirlikleri yaratmak da ayrı olanak ve hedef.

Türkiye’de sence HIV alanında temel eksiklik nedir? Bu soruyu hem HIV’le yaşayan kişilere ayrımcılık bağlamında hem de sağlık politikaları açısından değerlendirebilirsin.

Ben önce sorun olmayan kısımlarla başlamak ve kamunun HIV konusundaki iradesini teslim ederek başlamak isterim. Türkiye’de HIV tedavisi pek çok Avrupa ülkesinden dahi iyi durumda. İlaç çeşitliliği, tedavi testlerinin yaygınlığı, tedaviye erişim hızı, tedavi standardı Devletin hakkını vermemiz gereken konular.

Sorunlara gelince, ufak ya da ortalama çapta kimi sorunlar elbette var. Bunların başında tanı testlerine erişim var. HIV’e dayalı ayrımcılık, sosyal izolasyon girişimleri hâlâ sorun. Fakat özellikle bu sorunlar sadece HIV için değil, LGBTİ+ hakları gibi, kadın hakları gibi pek çok alanın temel sorunları. O yüzden özellikle de ayrımcılık konusunda yapılması gereken şeyler çok daha farklı. 

Bence HIV konusunda şu aşamadaki en büyük sorun, her biri farklı bir kitleye erişme yeteneği olan STK’ların bilgi/sorumluluk paylaşma, birlikte hareket etme, sorunun kimliğine göre sorumluluğu bölüştürme yeteneklerini kullanmamalarıydı. Bu zeminin varlığı hem kendi aramızda hem de kamu ile olgun ve çözüm üreten işbirlikleri üretmemizi sağlar. Çünkü doğru argümanlar ve üslup ile gidildiğinde kamu iradesinin olumlu tutumlar ve çözüm iradesi koyabildiğini sayısız kez deneyimledik.

TKCAB en çok da bu potansiyeli yüzünden değerli. 

Kırmızı Kurdele hakkında:

Kırmızı Kurdele İstanbul, farkındalık, savunuculuk, önleme, destek gibi çok farklı uzmanlıklar ve mesailer gerektiren HIV/AIDS aktivizminin ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılabilmesi için;

*Tanı ve tedavi süreçlerinde ihtiyaç duyulan kaynak bilgilerin üretilmesi,

*Doğru bilginin ve güvenli cinsel davranış alışkanlıklarının pekiştirilmesi için gerek özel sektör gerek kamu düzeyinde işbirliklerinin gerçekleştirilebilmesi,

*Alanda tek başına hareket ettiği için kapasite sorunu yaşayan organizasyonlarının desteklenmesi

* Türkiye’de HIV yayılımı henüz durdurulabilir seviyedeyken, bu hedefe erişebilmek amaçlarıyla kuruldu. 

HIV hakkında sıkça sorulan sorular

Kırmızı Kurdele İstanbul’un danışmanlarına iletişim formu, e-posta ya da Facebook sayfası aracılığıyla ulaştırılan yüzlerce soru içinden seçilen en çok sorulan sorular ve Kırmızı Kurdele’nin cevaplarından bazıları şöyle: 

*Birinin HIV taşıdığı nasıl anlaşılır? Bir belirtisi var mıdır?

Birinin HIV taşıyıp taşımadığını anlamanın tek yolu, HIV testidir.

Evet. Bazı bireylerde, henüz yeni enfekte oldukları dönemlerde bazı belirtiler görülebilir, fakat bu belirtiler herkeste görülmediği gibi, bireyin HIV pozitif olduğunu söylemek için yeterli değildir Bu belirtilere “Serokonversiyon” denilmektedir (Serokonversiyon: Enfeksiyon geçirildiğinin veya başarılı bir aşılamanın göstergesi olarak kanda özgül antikorların görülmesi). Serokonversiyon, vücudun bağışıklık sisteminin HIV’e tepki göstermesinden ötürü oluşmaktadır ve bazen bu tepki grip ya da nezle olarak karşımıza çıkar. Bazen de dokuda yerel şişlikler, kızarıklık ve döküntü, baş ağrısı, bulantı ya da ishal olarak görülebilir. Fakat tekrar etmekte yarar var; bu belirtiler herkeste görülecek diye bir koşul yoktur.

Unutulmaması gereken bir diğer şey; bu belirtilerin herhangi bir sebepten ötürü de görülebileceği. Yani bu şikayetler sadece HIV’e ilişkin değildir. Bu yüzden, eğer korunmasız cinsel ilişki yaşadıysanız ya da iğne-enjektör paylaşımında bulunduysanız, HIV ile enfekte olup olmadığınızı anlamanın tek yolu test yaptırmaktır. 

* Aktif bir cinsel hayatım var. HIV’den korunabilir miyim?

Elbette.

Aktif bir cinsel yaşam sürdürürken HIV’den korunmak sadece mümkün değil, aynı zamanda son derece basittir.

HIV’den korunmanın en pratik ve ucuz yolu kondom kullanmaktır. Başlangıçta kondom, gebeliği önlemek amaçlı bir bariyer olarak kullanılıyordu. Ancak HIV’in cinsel yolla oluşan vücut sıvıları yoluyla bulaştığının tespit edilmesinden bu yana, cinsel sıvılar arasında “bariyer” olarak da kullanılmaya başlandı. Kondom tek korunma metodu değil, ama en etkilisidir.

Bu etkiden maksimum düzeyde yararlanmak için, cinsel ilişki başlamadan önce kullanılmaya başlanması ve her yeni cinsel ilişkide yeni bir ürün kullanılması şarttır.

Kondomlara ek olarak, su bazlı kayganlaştırıcılar, kullanılan kondomun güvenliğini sağlayarak, patlaması ya da yırtılması riskini minimum düzeye indirirler. 

* Çok sevdiğim birinin HIV pozitif olduğunu öğrendim. Acaba kendimi korumak için önlem almam gereken bir durum söz konusu mu?

Hayır.

Bu kişiyle korunmasız cinsel ilişkiye girmediyseniz ya da kan yolu ile oluşabilecek bir bulaşıya maruz kalmadıysanız (iğne gibi), sarılmak, öpüşmek, tabak çanak paylaşmak, aynı ortamda bulunmak vb. gibi sıradan etkileşimlerle HIV bulaşması söz konusu bile değil… Yani ortak kullandığınız malzeme ya da ortamları da sterilize etmek gibi gereksiz işler için zaman ve efor harcamanıza gerek yok.

*Bu söyleşi ilk olarak Kaos GL dergisinin 157. sayısında yayınlanmıştır.


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam