13/05/2017 | Yazar: Yıldız Tar

Homofobi Karşıtı Buluşma Mustafa Özbilgin’in açılış konuşmasıyla başladı.

Homofobi Karşıtı Buluşma başladı: Bireyselleşmeye karşı yoldaşlık! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Homofobi Karşıtı Buluşma Mustafa Özbilgin’in açılış konuşmasıyla başladı: “Neoliberalizm üç kokuşmuş değere yaslanıyor: Bireyselleşme, kurumsuzlaşma ve finansallaşma. Bunlara karşı yoldaşlık, kurumsallaşma ve sosyal refahı savunmak gerekiyor.”

Kaos GL'nin bu yıl 12.sini düzenlediği Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma TümBelSen binasında başladı. “Emeğin Queer Politikası” temasıyla gerçekleştirilen buluşmanın açılış konuşmasını, hakemli akademik dergi KaosQ+ yazarlarından Mustafa Özbilgin yaptı. Brunel, Paris-Dauphine ve Koç Üniversitesi’nde görev alan Özbilgin konuşmasında, cinsellik, emek, kırılganlık ve direniş kavramları üzerinden “kazanımları” sorguladı.

Çalışma hayatında LGBTİ’lere ilişkin çalışmalarından bahseden Özbilgin, cinsellik ve emek konusunu, emek piyasalarında cinsel kimlik ve yönelim eşitliğinin kırılganlığı ve bu kırılganlığa karşı direnç ve direniş geliştirme yöntemleri üzerinden irdeledi.

Kazanımların kırılganlığı: Bireyselleşme, kurumsuzlaşma ve finansallaşma

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini emek bağlamında değerlendiren Özbilgin, “Söz konusu cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri olduğunda kesişimsel bir yaklaşıma ihtiyacımız var” dedi. Uluslararası alanda LGBTİ’lerin kazanımlarının Türkiye’yi de olumlu etkilediğini, özellikle şirketlerdeki eşitlik mücadelesinin kazanımlarla sonuçlanabileceğini vurgulayan Özbilgin sözlerine şöyle devam etti:

“Ancak kazanımlar kırılgan. Bunu Türkiye’de çok yakından görüyoruz. Onur Yürüyüşlerine saldırılar, yaşananlar… Kazanımların kırılganlığının sebebi olarak bir şeyi göstermemiz gerekirse bu neoliberalizm. Neoliberalizmin üç kokuşmuş değeri: Bireyselleşme, kurumsuzlaşma ve finansallaşma. Bu üç kokuşmuş değer üzerine inşa edilmiş neoliberal sistem, emek pazarında çürümeye neden oluyor.

“Bireyselleşme bir yandan cinsel kimlik ve yönelim gruplarına şu mesajı veriyor: sendikalaşmak, toplu hak iddia etmek yerine bireysel farklılıklarınızı bir kariyer avantajına dönüştürebilirsiniz. Kurumsuzlaştırma ve kuralsızlaştırma, neoliberalizmin emek ve sermaye piyasalarının kendilerine çeki düzen verebileceği yönündeki yersiz güveninden kaynaklanıyor. Bu varsayımın getirisi, cinsel kimlik ve yönelimde eşitlik açısından birçok küresel şirketin cinsel kimlik ve yönelim ayrımcılığı yapmayacaklarına kendi iç yönetmelik ve tüzüklerinde, iş ilanlarında ve reklamlarında yer vermeleri oluyor. Ancak neoliberalizmin bu getirisi ilginç bir kırılganlık saklıyor aslında içinde. Cinsel kimlik ve yönelim eşitliği konusunda çalışan kurumlara baktığımızda aslında bunların sırf piyasa dinamikleri nedeniyle değil aynı zamanda yasal destekler nedeniyle bu adımları attıklarını ama yasalara uyma konusuna değinmek istemediklerini görüyoruz. Çünkü çoğu kurum yasal baskılarla aldıkları kararları raporlandırmakta daha çekimser davranır.”

“Haklar finansal söylemlerle görünmez hale geliyor”

Özbilgin, her şeyin finansallaşmasının cinsel kimlik ve yönelim eşitliği açısından getirisi cinsel kimlik ve yönelimi farklı bireylerin beşeri, kültürel ve sembolik sermayeleri ile değerli ekonomik katkılar yapabileceğinin kabul edilmesi olduğunu belirterek şunları kaydetti:

“Ancak bu finansallaştıran yaklaşımın götürüsü, insan hakları çerçevesinde elde edilmiş cinsel kimlik ve yönelim eşitliği hakkının finansal söylemlerle görünmez hâle getirilmesidir.”

Direniş: Yoldaşlık, kurumsallaşma ve sosyal refah

Özbilgin konuşmasının devamında Judith Butler ve Pierre Bourdieu’nün çalışmaları üzerinden neoliberal genişleme ile emek piyasalarında yaşanan cinsel kimlik ve yönelim eşitliği kazanımlarındaki kırılganlığı aşmak için öneriler getirdi.

“Neoliberal mantığı ayakta tutan değerlere direnmek güç dinamiklerini dönüştürmek için tek çaredir” diyen Özbilgin; bireyselleşmeye karşı yoldaşlık, kurumsuzlaşmaya karşı kurumsallaşma ve finansallaşmaya karşı sosyal refahın savunulmasını önerdi:

“Farklılık meselesine bireysel bir mücadele olarak bakmak yerine uygulamanın mantığını değiştirerek kolektif boyutta yaklaşılabilir. LGBTİ örgütlerinin mücadelesi, sosyal siyasal talepler, kamuoyu baskısı, yasal/hukuki bazı düzenlemeler gereklidir. Yine de gönüllülük esasi ile başlayan çalışmalar bu tur bir kamuoyu oluşturulmasına giden yolda önemlidir. Kuralsızlaşma söylemine karşı kurumsal yapılar desteklenebilir. Finansallaşmaya karşı gelmek için ise finansal getirinin ötesinde eşitlik için eşitlik, insan hakları için insan hakları değerleri çerçevesinde bir eşitlik anlayışı uygulamalara şekil verebilir.”

Aşılması gereken üç tip kayıtsızlık

“Kayıtsızlık” ile konuşmasına devam eden Özbilgin, “Bireyselleşme, kurumsuzlaşma ve finansallaşma ile kırılgan hale gelen cinsel kimlik ve yönelim konusundaki kazanımları korumak ve eşitlik hedefine doğru ilerlemek için üç temel kayıtsızlığın aşılması gerekiyor” dedi ve bu kayıtsızlıkları şöyle sıraladı:

“Kayıtsızlık kelimesini çift anlamı ile yani hem kayıtsız kalmak hem de kayıt altına alınmamak anlamında kullanıyorum. Birinci kayıtsızlık, homofobi, transfobi ve eşitlik ideallerine dair toplumsal inanış ve tavırlardaki kayıtsızlıktır. Bilinç düzeyinin artırılması ile bu kayıtsızlığı aşmaya çalışmalıyız.

“İkinci tip kayıtsızlık kurumsal kayıtsızlıktır. Cinsel kimlik ve yönelim eşitliği taleplerine kayıtsız kalan devlet, özel sektör ve vakıfların aydınlatılması gerekmektedir.

“Üçüncü kayıtsızlık ise finansal kayıtsızlıktır. Finansallaşan bir dünyada eşitliğin sağlanması için eşitlik mücadelesinin etkin kaynaklandırılması gerekmektedir. Kaynaklandırılmayan eşitlik mücadeleleri daha yavaş gelişir. Bir yandan ‘herkes için refah’ için mücadele ederken bir yandan da finansallaşan emek piyasasının şartlarını göz önünde bulundurarak eşitlik mücadelesi için yeni kaynak arayışına girilmelidir. Bu üç tip kayıtsızlığı aştığımızda cinsel kimlik ve yönelim eşitliğinin kırılganlığını tamir edebiliriz.”

Özbilgin’in KaosQueer+ yazısı

Özbilgin; KaosQ+’ın “Emek” dosya konulu 5. sayısına “Cinsellik ve Emek: Butler ve Bourdieu ile Kazanımların Kırılganlığını ve Direnişi Sorgulamak” başlıklı bir yazı da yazmıştı. Özbilgin’in yazısının girişini okurlarımızla paylaşıyoruz:

Özet

Cinsellik ve emek konusunu, emek piyasalarında cinsel kimlik ve yönelim eşitliğinin kırılganlığı ve bu kırılganlığa karşı direnç ve direniş geliştirme yöntemleri üzerinden irdeledim bu deneme yazısında. Emek piyasalarında cinsel kimlik ve yönelim eşitliğine yöneltilen meydan okuma ve saldırıların neoliberal temellerini açıkladıktan sonra Judith Butler ve Pierre Bourdieu’nün sosyal değişim kuramlarını kullanarak cinsel kimlik ve yönelim eşitliği için mücadele ve bu konudaki kırılganlığa karşı direnç ve direniş geliştirme biçimlerine değindim. Tartışma bölümünde ise yönetim ve organizasyon çalışmaları alanının cinsel kimlik ve yönelim eşitliğinin inşasında üstlenebileceği sorumluluklar olduğunu belirtip meslektaşlarımı göreve davet ediyorum.

Giriş

Cinsellik ve emek konularının günümüzde beraber çalışılıyor olması cinsellik araştırmalarının bir başarısı olarak düşünülebilir. Klasik emek kuramı, cinsellik meselesini dışlarken son yirmi yılda eleştirel emek kuramı cinsellik konusu ile eşitlik ve farklılık yönetimi çalışmaları sayesinde tanışmıştır. Kapitalist çıkarların yeni sermaye çeşitleri arayışı, eğitimde fırsat eşitliğinin artması ve uluslararası emek göçünün meşrulaşması, emek piyasalarındaki arzda farklılıkların artmasına neden olmuştur. Emek piyasalarında demografik çeşitliliğin artması, gelişmiş demokratik ülkelerde cinsiyet, etnik köken, yaş, engellilik, inanç, cinsellik gibi farklılıkların yasal ve kurumsal olarak güvence altına alınmasını bir zaruret haline getirmiştir. Cinsel kimlik ve yönelim eşitliği de demokratik ülkelerin emek piyasalarındaki düzenlemeleri arasına bu sayede girmiştir. Gelişmiş ülkelerde emek piyasalarında cinselliğin eşitlik yasaları çerçevesinde korunmaya başlaması ile cinsel kimlik ve yönelim eşitliği artan sayıda emek ve yönetim çalışmasının konusu haline gelmiştir. Son yirmi yılda cinsellik ve emek konusunda kurumsal ve yasal düzenlemelerin getirilmiş olması bu alanda evrensel bir ilerleme olduğu izlenimi vermektedir. Ancak bu izlenimi sorgulamak gerekiyor.

Bu ilerleme döneminde emek piyasalarında cinsel farklılıklar için getirilen korumalar ve kurumsal düzenlemelerin kırılganlığını ele almalıyız. Cinsel kimlik ve yönelim eşitliğindeki kırılganlık üzerine düşünmek, politik ve sosyal meydan okumalarla beraber transfobik ve homofobik şiddetin, cinayetlerin arttığı, LGBTİ bireylerin emek piyasalarına kendi kimlikleri ile girme, taciz ve adaletsizliğe maruz kalmadan çalışma ve yaşamlarını idame ettirme özgürlük ve haklarının çiğnendiği bu dönemde çok daha önemlidir. Bu kısa deneme yazısında cinsel kimlik ve yönelim eşitliği alanında yeni elde edilen hakların ve kazanımların kırılganlığını, sosyal ve dil bilimlerinin iki önemli kuramcısı Judith Butler ve Pierre Bourdieu’nün kuramları ile çerçevelendirerek sorgulayıp mümkün olan direnç geliştirme olasılıklarını ve direniş yöntemlerini tartışıyorum.

Makalenin tamamı için KaosQ+ ın ilgili sayısını edinebilirsiniz.

Mustafa Özbilgin kimdir?

Lisans eğitimini 1993’te Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamlayan Özbilgin, yüksek lisansını Marmara Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetim ve Geliştirme programında yaptı. Doktorasını ise tarihi 1800’lere dayanan Bristol Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler alanında tamamladı. 2010’dan bu yana Brunel Üniversitesi (Londra) – İnsan Kaynakları Yönetimi’nde profesör olarak akademik hayatını sürdürüyor. Bunun yanında Universite Paris-Dauphine ve Koç Üniversitesi’nde kürsüsü bulunmakta ve geçmişte New York’ta Cornell Üniversitesi, Avustralya’da Macquire Üniversitesi, Japonya’da Japan Institute for Labour Policy and Training (Japon Enstitüsü Emek Politikası ve Eğitimi), Paris’te Patheon-Assas Üniversitesi, İsviçre’de St. Gallen Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve Sidney Üniversitesi’nde konuk hoca olarak görev yaptı.

İş hayatında eşitlik, çeşitlilik, kapsayıcılık ve emek üzerine karşılaştırmalı ve uluslararası araştırmalar yürüten Özbilgin, European Academy Management ve British Journal of Management gibi önde gelen yönetim ve işletme dergilerinin de yazı işleri müdürlüğünü yapıyor.

Birçok kitap ve makalede hem yazar hem editör olarak imzası bulunan Özbilgin, KaosQ+ Emek temalı 5. Sayısı için de bir makale yazdı.

12. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’nın tam programı için tıklayınız.


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam