08/11/2010 | Yazar: Sinan Elitemiz

Homofobi ve transfobiye karşı örgütlenen ve kampüsten yola çıkarak hayatı özgürleştirme çabası içine giren öğrenci örgütlenmelerind

Homofobi ve transfobiye karşı örgütlenen ve kampüsten yola çıkarak hayatı özgürleştirme çabası içine giren öğrenci örgütlenmelerinden üçüne mikrofon uzattık: ODTÜ LGBTT Dayanışması’ndan Gökhan, İstanbul Üniversitesi RADAR’dan Berk İnan ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği’nden (AÜHFÖD) Merve… Homofobi ve transfobiye karşı kampüslerle yaptığımız söyleşilerin devamına, dergimizin “Eğitim” sayfasında yer vermeye devam edeceğiz.

Röportaj: Sinan Elitemiz
 
Bir bütün olarak eğitim sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Berk İnan, İÜ RADAR: Eğitim sistemimizle ilgili olumlu bir tek şey söylemek bile çok zor. Eğitimin toplumsal ve yeniden üretim işlevi, ülkemizde neredeyse klonlama işlevi gibi çalışıyor. İlerlemeci değil, statükocu; çeşitliliği değil, stereotipleri yüceltiyor.
 
Gökhan, ODTÜ LGBTT Dayanışması: En sonda söylememiz gerekeni en başta söylemek gerekirse, eğitim sistemi cinsiyetçi ve heteroseksist söylemin hem ürünü hem de üreticisidir. Eğitim kurumları, ayrı bir dinamik değildir; içine doğduğumuz toplumsal yapıda ayrı bir yerde durmaz. Aslında eğitim süreci, o toplumsal yapının üreticisi olduğu kadar, sonucu ve “kurban”ıdır da. Doğduğumuz andan itibaren hayatımız boyunca devam eden öğretilmiş roller, eğitim sisteminde de kendini göstermekte. Bu açıdan baktığımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Milli Güvenlik veya Vatandaşlık Bilgisi derslerinin müfredatları, çok net bir şekilde bunu yansıtır; Matematik, Fen Bilgisi gibi derslerde de, en az yukarda bahsi geçen derslerdeki kadar cinsiyetçi ve heteroseksist bir dilin kullanılageldiğine inanıyoruz. Eğitim sisteminin bu kurumsal tanımının ötesine geçersek ve eğer eğitim süreci beşikten mezara kadar süren bir süreçse, eğitim, o cinsiyetçi ve heteroseksist yapının ta kendisi olarak karşımıza çıkar zaten.
 
Merve, AÜHFÖD: Eğitimin, var olan sistemin, her dönemde kendini yeniden üretmek ve varlığını sürdürmek amacıyla kullandığı bir enstrümandan ibaret olduğu artık çokça bilinen ve dile getirilen bir gerçek. Şayet biz eğitimin niteliğini sorgulayacaksak, öncelikle sistemi ve mevcut toplum düzenini, yani hâkim kılınan değer yargılarını, hâkim ideolojiyi ve kişilere dayatılan “birey modellerini” sorgulamalıyız. Bugün hâkim ideolojinin yarattığı toplumun en göze batan tarafı, iflah olmaz şekilde apolitik oluşudur. Özellikle 12 Eylül sonrasındaki süreç, toplumu bir bütün olarak tamamen apolitikleştirmek ve yalnızlaştırmak üzerine kurulmuştur. Doğallığında eğitim sistemini bütün bunlardan bağımsız düşünemeyiz. Bugün okullardan bilimselliğin kovulduğunu ve eğitimin dogmatik, ezberci, boğucu ve tamamen heteroseksist olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugün okullarda insanlar birbirlerinden korkacak ve birbirlerine asla güvenmeyecek şekilde yetiştiriliyorlar. Birbirlerinden çok uzaklara sürülüyorlar.
 
Bir LGBT öğrenci örgütlülüğü kurma ihtiyacı nereden çıktı?
Gökhan: Üniversitenin, “görece” daha özgür bir ortam sağlamasından ötürü, LGBT bireylerin kendilerini ifade etme ve örgütlenebilme konularına alan yarattığını inkâr edemeyiz fakat üniversite cinsiyetçi ve heteroseksist eğitim dilinden bağımsız bir yapılanma değildir. Bağımsız olmadığı gibi, eleştirel ve entelektüel bir kisve altında bu cinsiyetçi dilin “daha tehlikeli” bir taşıyıcısı olduğunu da söyleyebiliriz. Üniversite, başta bahsettiğimiz alanı sunmakla beraber, aynı zamanda bizi mücadeleye iten sorunun da kaynağıdır. Üniversite de bir eğitim kurumu olarak cinsiyetçi ve heteroseksist bir sistemin ürünüdür.
 
Bütün bunları düşündüğümüzde, ODTÜ de herhangi bir şekilde ayrıcalıklı bir kurum değildir. ODTÜ, bilindiği üzere, homofobi ve transfobi sicili kabarık bir üniversitedir. Örneklerimiz çok… Mesela ODTÜ rektörünün “ODTÜ’de kadın yoktur, kız vardır.” cümlesi veya bir rektörlük çalışanının “ODTÜ’de eşcinsel mi varmış? Ben kaç yıldır ODTÜ’deyim, hiç görmedim.” açıklaması, bize ODTÜ’deki durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. “Özgürlükler Üniversitesi” ODTÜ, konu eşcinsellik olunca, Türkiye’nin en ahlakçı ve en muhafazakâr kurumu olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ki, kurum haricinde, çalışanları ve öğrencileriyle yapılan ayrımcılığı bir kenara atamayız. Yurtta, kantinde ve bölümde aşağılanmalara ve ayrımcılığa maruz kalan LGBT bireylerin bir sesi olmak amacıyla, ODTÜ LGBTT Dayanışması bir arkadaş ve dayanışma grubu olarak bir araya gelmiştir.
 
Berk İnan: İstanbul Üniversitesi RADAR, en çok dayanışma ihtiyacıyla kuruldu. İstanbul Üniversitesi, bilindiği gibi bir halk üniversitesi; halkın homofobik ve transfobik tavrı da malum… Politik olmasına rağmen, LGBT’lerin yok kabul edildiği bir üniversitede, böyle bir örgütün öneminin daha da arttığını düşünüyorum. RADAR adını almadan önce, birbirini tanıyan insanların daha fazla insana ulaşmak istemesinin de kuruluşumuzda payı vardı; yine de en önemli derdimiz görünürlüktü. Eğer açık değilseniz ve LGBT görünürlüğü yoksa, insanlar, önyargılarıyla dolu konuşmalarını yanı başlarında olduğunuzdan habersizce ve istedikleri gibi yapma hakkını kendilerinde bulabiliyor. RADAR’la birlikte, insanlar bu konudaki konuşmalarını ve düşüncelerini gözden geçirme gereği duyar oldu ki bu çok mutluluk verici.
 
Homofobi ve transfobi karşıtı hareketle ilk olarak nasıl ilişkilendiniz?
Merve: Bu hareketle tanışmam, geçen sene Kaos GL bünyesinde kurulan “Eğitimde Cinsel Kimlik Ayrımcılığına Hayır Komisyonu”nda çalışmaya başlamamla oldu. Aslında oldukça gecikmiş olduğumu düşünüyorum. Şu an hala aynı komisyonun üyesiyim.
 
Örgütlenme sürecinde ne gibi engellerle karşılaştınız?
Berk İnan: İdarenin homofobi ve transfobi hakkındaki bilgisizliği trajikomik boyutlardaydı. Daha fazla insana ulaşmakta ve o insanları daimi kılmakla ilgili sorunlar yaşadık. Görünür/açık olmak, RADAR’a katılmanın bir şartı olmamasına rağmen, insanların, RADAR’a katılmalarıyla birlikte homofobik veya transfobik şiddete ve dışlanmaya maruz kalabilecekleri yönündeki kaygıları çok yoğundu.
 
Gökhan: Samimi olmak gerekirse, ODTÜ LGBTT Dayanışması, resmileşme sürecine hiç girmedi. Bu, örgütlenme sürecinde bir engel görmediğimiz anlamına gelmez. Resmileşme sürecinde bir adım at(a)ma(ma)mız, bir neden değil üniversitedeki homofobik algının bir sonucudur. Buradan baktığımızda, en büyük engellerden biriyle daha en baştan karşılaşmış oluyoruz. Bunun somut örneğini, bizden 2 sene önce Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Grubu yaşamıştır. Aslında resmileşme ile ilgili şüphelerimiz de var: Gerçekten resmi olmak gerekiyor mu? Diğer yandan da, LGBTT bireylerin gizli kalmak isteme tercihleri, bizi bu yönde özel bir çalışma yapmaya itmiştir. Bunun, hem LGBTT politikası yürütürken bir kısıtlama yarattığını hem de insanlara ulaşmakta kolaylık sağladığını söyleyebiliriz. Yürüttüğümüz politikaların, teşhir ve tahrik edici olmamamsına özen gösteriyoruz.
 
Neden ortak bir hareketin gerekliliğini hissediyorsunuz?
Merve: Homofobi ve transfobi, sadece eşcinsellerin ve transseksüellerin sorunu değildir. Tıpkı kadın sorununda olduğu gibi, sistemden bağımsız düşünülemeyecek bir sorundur ve doğallığında hepimizin sorunudur. Bugün özellikle tutarlı anti-faşist, anti- emperyalist ve anti-feodal olma iddiasında bulunan kimselerin, homofobi ve transfobi karşıtı mücadeleye sırt çevirmesi beklenemez. Tersten okumak gerekirse de, homofobi ve transfobi karşıtı mücadele içinde yer alacak kişilerin, meseleyi, sistem sorunundan bağımsız ele almalarının mücadeleyi oldukça kısır bir alana hapsedeceği ve kökten çözmekten uzaklaşacağı söylenebilir. Mücadelenin ortak bir hatta verilmesinin birçok avantajı var. En önemlisi de, sorunun köküne inerek derinlemesine kavrama ve tutarlı bir yol haritası çizme olanağını sağlamasıdır. Diğer taraftan, homofobi ve transfobi karşıtı mücadele içinde eşcinsellerin ve transseksüellerin yalnızlaştırılmaması ve sınıf mücadelesinden izole edilmemeleri gerekir. Bu durum, aslında iç içe verilmesi gereken ancak ne yazık ki günümüz koşullarında farklı kanallarda ilerlemekte olan sınıf mücadelesi ve eşcinsel hareketi açısından oldukça anlamlıdır.
 
LGBT öğrenci topluluklarının çerçevesi nasıl çizilmeli? Öğrencilerin, diğer kampüs bileşenleriyle nasıl ilişkilenmesi gerekiyor?
Berk İnan: Hareketlerin sorun odaklı olması, tecrübe edildiği üzere birçok faydaya sahip. Özellikle LGBT kimliğinin, belli bir “kendini kabul etme” sürecinden geçtiği ve bunun da zor bir şey olduğu düşünülürse, henüz kendini kabul edememiş insanların da harekete kolay uyum sağlaması bakımından önemli bir esneklik sağladığı kesin. Dahası, etkilemeyi umduğunuz çevreyle bir “biz-siz” ilişkisi kurmamak da önemli. Kendi kendini gettolaştırmaya kadar gidebilecek tehlikeli bir süreçten kaçınmak için, diğer kampüs bileşenleriyle ilişkilenmek oldukça faydalı fakat özne odaklı olmanın da belirli faydaları var. Kişiler, kimlik ortaklığı üzerinden bir güvenli bölge içinde olmanın psiko-sosyal birçok faydasını gördükleri gibi, harekete bağlılık anlamında da özne odaklılığından fayda gördüklerini düşünüyorum. İki modelden birini seçmektense, iki modeli birleştirmek en faydalısı belki… Yani öznelerin, özellikle politika üretme bağlamında pozitif ayrımcılık gördüğü ancak aynı zamanda kampüs bileşenleriyle birlikte hareket ettiği bir model düşünülebilir.
 
Gökhan: Bildiğimiz kadarıyla var olan LGBT örgütlenmeleri, örgütlenme yapıları itibariyle birbirinden farklılık gösteriyor. Bizim dikkat ettiğimiz 2 husus var: Birincisi, sadece LGBT bireylerin örgütlendiği bir örgütlenme modeli. İkincisi, homofobi ve transfobi karşıtlarını da bünyesine katan bir örgütlenme modeli. Birinci model, ilk bakışta olumsuz bir imaja sahip. Mesela, kimin LGBTT olup kimin olmadığını anlayamazsınız. Öte yandan, bireylere bunu sormak dahi bazen çok kötü durumlara sokabiliyor insanları. Ancak şöyle bir gerçek var ki, sadece LGBTT bireylerin katıldığı bir topluluk olmak, örgütlenmemiş LGBTT bireylerde bir sempati veya paralel duygular yaratabiliyor. Bunu, yalnızca LGBTT bireylerin katıldığı politikalarımızla deneyimledik. İkinci örgütlenme modelinde ise, görünür bir LGBT politikası yürütmek daha kolay ve daha etkili oluyor. Ancak LGBT bireyler özelinde, ne kadar “dayanışma” mantığı içerisinde hareket edebileceği bir sorun… LGBT bireylere ulaşmada zorlandığını düşünüyoruz bu örgütlenme modelinin. Son gelinen noktada, bu iki örgütlenme modelini birleştirip, dayanışma politikasına uygun, görünür ve güçlü politika yürütülebilmesine olanak sağlayan karma bir model uyguluyoruz.
 
Diğer kampüs bileşenlerinden bahsetmek gerekirse… LGBTT örgütlenmelerinin, diğer politik örgütlenmelerle iletişim içerisinde olan bir politik alanda olması gerektiğini düşünüyoruz. LGBTT örgütlenmelerinin, bağımsız ve ayrı bir dinamik olup, kampüs gündemine yön veren bir güç oluşturmasının gerekliliğinden de yanayız.
 
Şu an kurulmaya çalışılan Homofobi ve Transfobi Karşıtı Öğrenci Birliği (HTKÖB) hakkında ne düşünüyorsunuz?
Berk İnan: HTKÖB, hem üniversite hem de umarız liselerdeki cinsiyetçi ve cinsel kimlik/cinsel yönelim bakımından ayrımcı düzenlemelere karşı sesini yükseltmeye aday bir birlik. Hem deneyim aktarımı sağlayıp LGBT öğrenci topluluklarının artmasına zemin hazırlamasını, hem politika üretmesini, hem de başa gelen sorunlarda ortak bir savunma hattı oluşturmasını umuyoruz.
 
Merve: Demokratik kitle örgütleri, kitle inisiyatifinin açığa çıkması açısından oldukça önemli bir noktada duruyor. Bu aşamada, HTKÖB’ün üç ayrı öneminin belirtilmesi gerekir: Oluşumun demokratik kitle örgütü niteliği, sorunu sadece eşcinsellerin ve transseksüellerin sorunu olmaktan çıkarıp bütün öğrencilerin gündemine sokabilme durumu ve son olarak da ortak bir mücadele hattı oluşturmak adına önemli bir adım olması.
 
Gökhan: Türkiye genelinde üniversite örgütlenmelerinin arttığı şu dönemde, HTKÖB’ün kurulmasının ardından öğrenci örgütlerinin işletişim içinde olması kayda değer bir gelişme olacak. Öte yandan genel LGBT politikasına paralel, LGBT öğrencilerinin sorunlarına eğilen ve Türkiye’deki LGBT örgütlerinin politikalarına yöne verebilme yetisi olan bağımsız bir öğrenci birlikteliğinin olması gerektiğini düşünüyoruz.

 
[[http://www.kaosgl.org/icerik/kaos_gl_114_sayisi_ile_karsinizda|Kaos GL 114. Sayısı İle Karşınızda]]

 
[[http://kaosgl.org/icerik/lgbt_ogrencilerin_akademik_ve_politik_mucadelesinin_kusbakisi_gorunumu|LGBT Öğrencilerin Akademik ve Politik Mücadelesinin Kuşbakışı Görünümü]]

 

Sinan Elitemiz

 


Etiketler: yaşam
İstihdam