23/05/2013 | Yazar: Ömer Akpınar

Homofobi Karşıtı Buluşma’nın Barış Forumu’nda korku politikasına yenik düşmeyen bir barış sürecinin olanakları ele alındı.

İnkâr Edilenlerin Öznesi Olduğu Bir Barış Süreci İstiyoruz! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
8. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’nın bu yılki gündeminde toplumsal barış vardı. 17-18 Mayıs tarihlerinde Ankara’da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen oturumların birinci gününde barış ve demokrasinin hep birlikte nasıl inşa edilebileceği tartışıldı.
 
Ankara Üniversitesi’nden Alev Özkazanç’ın açılışını yaptığı Barış Forumu’nda korku politikasına yenik düşmeyen bir barış sürecinin olanakları ele alındı. Özkazanç, LGBT’lerin ve feministleri Türkiye’de barış ve demokrasi konularında öne çıkan gruplar olarak gördüğünü söyledi.
 
“İnkâr Ettiklerimizi İmha Etmeyi Meşrulaştıran Zihniyet Değişmeli!”
KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, sosyal hakların savaş harcamaları sebebiyle görmezden gelindiğine dikkat çekti. Konuşmasında savaşın sosyopolitik sonuçlarına yoğunlaşan Çalağan “yakılan, boşaltılan binlerce köy, büyük şehirlerin çeperlerinde bir başka savaşın içerisinde artık” dedi ve inkâr edilen tüm kimlikleri sürecin özneleri olmaya çağırdı.
 
“Savaş, yoksulluk, göç, cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri ve kadınlar için taciz, tecavüz demek, ölüm demek, şiddetin meşrulaşması demek. İnkâr ettiklerimiz örgütlendiğinde imha etmeyi meşru gören zihniyet değişmediği müddetçe barış mümkün olmayacak.”
 
“Masada Ne Konuşuluyor Bilmek İstiyoruz”
Barış İçin Kadın Girişimi ve Diyarbakır Bağlar Belediyesi Eski Başkanı Yurdusev Özsökmenler, barış sürecinin hangi şartlar altında yaşamak istendiğimizin tartışıldığı bir süreç olması gerektiğini belirtti. Özsökmenler, “Erkekler barışı egemenlik üzerinden tartışıyor. Kadınlar ise savaşın mağduriyetlerini giderme ve yeni, özgür bir toplum kurmayı tartışıyor,” dedi.
 
Savaşın sadece gerilla ve asker arasındaki bir mesele olmadığını ifade eden Özsökmenler, gündelik hayatta artan militarizmin de tartışmaya açılması gerektiğini söyledi.
 
“Savaşta her birimiz farklı farklı acılar yaşadık. Sürülenler, köy yakmaları, gözaltında tecavüzler, gerilla anneler, asker anneleri de mağdur oldu. Bu mağduriyetleri giderecek mekanizmaları hazırlamak gerek. İrlanda’da süreç yaşananları hatırlamak üzerinden oldu, Güney Afrika’da işkenceciyi affetmek üzerinden ilerledi. Biz şimdi kendi modelimizi nasıl oluşturacağız onu konuşmalıyız.”
 
“Seyredenler ve Suç Ortaklığı Yapanlarla da Yüzleşilmeli”
Ege Üniversitesi’nden Nilgün Toker Kılınç ise barış sürecinin yöntemini eleştirerek “Ortada kamusal bir barış tartışması yok, şu an ‘komutanlar’ savaşmamayı konuşuyor” yorumunda bulundu.
 
“Homojen kimlik tasavvuru değiştirilmezse mağduriyetler görünmez kalacak. Tarih dışı bırakılan bir toplum tarihe girmek istiyorsa önce geçmişle ve adaletsizlikle yüzleşmek gerekiyor. Seyredenler ve suç ortaklığı yapanlarla da yüzleşilmesi gerek.”
 
Herkesin birbirinin acısını paylaşabileceği iddiasını çok tehlikeli bulduğunu belirten Kılınç, “herkes gerçekten bir arada yaşamaya karar verdi mi, bunu da tartışmamız lazım” dedi.
 
Oturumu izlemeye gelen BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Mutlu da “Bu sadece savaşanların barışı olmamalı. PKK ile TSK’nin, AKP’nin barışı olmamalı. LGBT’lerin, sosyalistlerin, kadınların, Alevilerin, herkesin barışı olmalı,” yorumunda bulundu.
 

Fotoğraflar: May Bindner 


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret