11/05/2020 | Yazar: Kaos GL
İnsan Hakları Okulu’nda KİH-YÇ’den Berfu Şeker mekanizmaların yetersizliğini, Kaos GL’den Yıldız Tar ise LGBTİ+’ları hedef alan nefret kampanyaları ve ev içi şiddeti anlattı.
İnsan Hakları Okulu, yeni tip koronavirüs pandemisinde her Pazartesi günü online söyleşiler yayınlıyor.
Karantinada İnsan Hakları adı verilen online söyleşilerin altıncı bölümünde Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği'nden Berfu Şeker, Kaos GL'den Yıldız Tar ve İnsan Hakları Okulu'ndan İnan Özdemir Taştan ile Handan Çağlayan'ın moderatörlüğünde karantinada toplumsal cinsiyet ve ev içi şiddet konuşuldu.
Ev sıcak yuva mı?
Moderatör Handan Çağlayan, karantina dolayısıyla evlere kapanmayı hatırlatarak, “Ev sıcak yuva söylemini çağrıştırsa da bundan ibaret olmadığını maalesef biliyoruz. Ev aynı zamanda eşitsiz güç ilişkilerinin, şiddetin ve istismarın alanı aynı zamanda” dedi.
Şiddete karşı mekanizmalar yetersiz
Ardından Berfu Şeker kadın örgütlerinin dile getirdiği en büyük problemin karantina süresince kadına yönelik ev içi şiddetin artacağı ortadayken devlet tarafından herhangi bir acil önlemin alınmaması olduğunu hatırlattı. Mekanizmaların çalışması için ek tedbirler alımadığını da vurgulayan Şeker, salgın öncesinden başlayarak “toplumsal cinsiyet” ve “eşitlik kavramına” toplumsal cinsiyet karşıtı örgütlenmeler ve iktidarın saldırılarından bahsetti ve ekledi:
“Kadının ancak aile içerisinde konumlandırıldığını, devletin üstüne almakla yükümlü olduğu ev içi emeğin kadınların üstüne yıkıldığı, kadının birey olarak görülmediği bir ortamda karantinaya girdik.”
Şeker, devletin verileri paylaşmadığını da belirterek, “Şiddetin artıp artmadığını tartışmaktansa mekanizmaların nerede tıkandığını tartışmamız gerekiyor” dedi.
Bir nefret suçu mekanı olarak ev
Yıldız Tar ise Türkiye’de nefret suçları ve ayrımcılığın hedefindeki grupların başında LGBTİ+’ların geldiğini hatırlatarak, “Her yıl yayınladığımız Nefret Suçları Raporu’na göre cinsel yönelimleri ya da cinsiyet kimlikleri nedeniyle saldırıya uğrayan kişiler neredeyse hayatları boyunca ve kendi evleri dâhil hayatın her alanında bu saldırılarla yüz yüze kalıyor” dedi. LGBTİ+’ların olası bir ev içi şiddet durumuna sürüklendiğini de belirterek şöyle devam etti:
“Yine aynı rapora göre nefret suçu mağduru LGBTİ+’ların büyük bir çoğunluğu ailelerinden kolluk kuvvetlerinden ciddi biçimde korktuğu, birçok LGBTİ+ kişinin ayrımcılığa uğradığı mahkeme ve diğer devlet aygıtlarına güvenmediği için maruz bırakıldıkları şiddeti bildirmiyor. Sokağa çıkmanın virüse karşı alınan önlemler kapsamında kısıtlandığı koşullarda, evin içinde herhangi bir şiddete maruz bırakılan LGBTİ+’ların bu şiddeti bildirmekten misliyle çekineceğini kolaylıkla söyleyebiliriz.”
Hükümetin hep gündemi: LGBTİ+ haklarına saldırı
Tar, karantinanın başladığı günden beri çocukların gökkuşağı çizimlerinin ardından okul WhatsApp gruplarına müdürlerin “LGBT sapıkları” mesajları atması, Netflix’te olmayan bir gey karakter üzerinden homofobik kampanyaları ve Diyanet’in nefret hutbesini hatırlatan Tar, “Bu yaşananlar uzun yıllardır kamu yetkilileri tarafından sürdürülen yasaklama, karalama, düşmanlaştırma ve insandışılaştırma kampanyalarının bir ayağı. Yıllardır devletin gündemi LGBTİ+ haklarına saldırmak ve bu sefer de karantinada katmerlenerek artan bir saldırı ile karşı karşıyayız” dedi.
Dünyada neler oluyor?
İnsan Hakları Okulu'ndan İnan Özdemir Taştan ise dünyadan örnekleri paylaştı. Dünya ülkelerinin çok büyük bir bölümünde 6 aylık pandemi döneminde kadına ve kız çocuklarına yönelik 31 milyon yeni şiddet vakası beklendiğini söyledi.
Karantinada kadınlar şiddete maruz bırakıldığında polise ulaşmakta çok zorlandıklarını da hatırlatan Taştan, “Telefon hatları da sınırlı bir erişim alanı sunuyor. Şiddet uygulayanlarla aynı çatı altındaki kadınlar telefon dahi edemeyebiliyor. Örneğin İspanya’da WhatsApp yoluyla yardım hatlarına yüzde 275 artış var” şeklinde konuştu.
Yayının tamamını aşağıdan izleyebilirsiniz.
İlgili Video:Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları
