09/04/2018 | Yazar: Yıldız Tar

​Psikiyatr Koray Başar ile intiharı ve intiharı önlemedeki sorumlulukları konuştuk.

İntiharlar: Bir ihtimal daha var! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Psikiyatr Koray Başar ile intiharı ve intiharı önlemedeki sorumlulukları konuştuk: İntihar sözünü ciddiye almak gerekir. Ölüm veya insanın kendine zarar vermesi dışında “bir ihtimal daha var” cümlesini vurgulamak gerekiyor.

İllüstrasyon: Simon Prades

İntihar haberlerini sosyal medyadan daha sık duymaya başladık. Sosyal medya hesaplarında paylaşımlar görüyor, belki üzülüyor, kendimizi kötü hissediyor, sonrasında unutuyoruz.

Peki intiharları önlemek için elimizden hiç mi bir şey gelmez? Neleri yanlış yapıyoruz? Birisi intihar edeceğini söylediğinde neler yapmamız gerekir? LGBTİ’lerde intihar riski daha mı yüksek?

Bütün bu soruları Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Psikiyatr Doç. Dr. Koray Başar’a sorduk.

“İntiharın daha fazla görülmesi grupla değil, toplumun tutumuyla alakalı”

İntihar ve intiharları önleme ruh sağlığı alanında nasıl ele alınıyor? “LGBTİ intiharları” diye bir kavram var. Bu kavram ile ne kast ediliyor? Doğru bir kavram mı?

İntihar her zaman bir ruhsal hastalık ya da bozuklukla birlikte olacak diye bir durum yok ancak bir değerlendirme yapıldığında intihar girişimlerinin yüzde 90’ında bu girişimin bir ruhsal bozukluk ile çok yakından ilişkili olduğunu söylemek mümkün. ‘LGBTİ intiharları’ diye ayrı bir kategori var mı diye sorarsanız, ben bu görüşe katılmıyorum. Bir insanın cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği, cinsiyet ifadesi ile intihara meyil arasında doğrudan bir ilişki yok. Ama insanlar cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ya da cinsiyet ifadesi nedeniyle, bu konuya özgü yaşadığı zorluklardan dolayı daha fazla ruhsal bozukluk yaşıyor, kendine zarar verme davranışı ve maalesef daha fazla intihar girişiminde bulunuyorlar.

Tüm ülkelerde yapılan çalışmaları gözden geçirecek olursak, bir kişi kendisini lezbiyen, gey, biseksüel, trans veya interseks olarak tarif ediyorsa ya da toplumda meşru kabul edilen cinsel kimliklerin dışında kendini tarif ediyor ya da edemiyorsa ruhsal bozukluk ve intihar davranışının sıklığının daha fazla olduğunu biliyoruz. Bunun kimliğin kendisiyle ilgisi olmadığını da biliyoruz. Ancak bu grupta intiharı daha fazla görmemizin grubun kendisiyle değil toplumun bu gruba dönük tutum ve davranışıyla ilişkisi olduğunu biliyoruz.

Daha yakın zamanda sizin de sitenizde haber yaptığınız bir araştırma var. Bilimsel olarak tartışması ayrı ancak translar; kendilerini ifade eden, yansıtan isimleri kullanabildiklerinde daha az intihar girişimi yaşanıyor. Bu gerçekten intiharı önleyici bir şey mi diye sorarsanız cevabım hayır. Ya da ben ABD’de tuvalet kullanma ile ilgili tartışmada da benzer bir sonucun çıktığını biliyorum. Bunlar, “böyle yapınca intihar riskinin azaldığını” değil; kişilerin oldukları gibi yaşayabildiklerinde, ayrımcılık ve damgalamaya maruz kalmadıklarında intiharın daha az olduğunu gösteriyor.

Kişi; bazen içinde yaşadığı toplumda spotlar üzerinde olduğunda, ayrımcılık ve damgalamaya çok fazla maruz kaldığında bu maruz kaldığı fikirleri benimseyebiliyor. Bu da intihar riskini arttıran bir şey. Yine de bir insanın kime aşık olduğu ya da kendisini hangi cinsiyetle ifade ettiği ile intiharın doğrudan bir ilişkisi yok.

“Sürekli tedirginlik, pamuk ipliğine bağlı güvenlik hissi…”

Bıraktığınız yerden devam edersek; ayrımcılık ve nefret suçu, mağdurlarda ciddi psikolojik etkiler yaratıyor. Bu psikolojik etkiler neler? Bu etkilerin üstesinden gelebilmek için atılması gereken adımları aktarabilir misiniz?

Ortada herhangi bir suç yoksa da, doğrudan kişiye yönelik herhangi bir şey yoksa da insanın kim olduğu ile ilişkili olarak sürekli tehdit altında hissetmesi, tedirgin olması, kimliği açığa çıktığı noktada diğerlerinden farklı muameleye maruz kalacağını bilmesi sistematik bir stres içerisinde yaşamaya yol açabilir. Dolayısıyla ruhsal bozuklukların daha sık olmasını bununla açıklıyoruz. İnsanlar doğrudan ayrımcılığa maruz kalmadıklarında da bundan muzdarip oluyorlar. Bir kadın cinsel tacize ya da fiziksel şiddete uğradığında erkek egemen görüş “O kadının buna uğramamak için yapabileceği şeyler vardı” diyor. Mağdurun kendi yaptığı şeyler ayrımcılık ve şiddeti belirliyor gibi bir anlayış var. LGBTİ’ler için de benzer şekilde, “Bu kadar görünür olmasalar bu kadar zorluk yaşamazlar” algısı var. Bunun yanlış olduğunu ruhsal açıdan da söylemek mümkün. Bir insan daha az görünür olduğunda daha az stres yaşamıyor. Pamuk ipliğine bağlı bir güvenlik hissiyle yaşamak ciddi strese yol açıyor. Çözüm görünmez hale gelmek değil. Birçok çalışma da bunu gösteriyor. LGBTİ bireyler kendileri ile ilgili daha olumlu bir hisse sahip olduklarında – buna ister gurur, ister onur, ister haysiyet deyin – daha az ruhsal bozukluk ve daha az intihar yaşanıyor.

Bundan daha fazla belirleyici olan ise sosyal destek. Sosyal destek denilen şeyin en önemli kısmı ise, kendilerine benzer deneyimler yaşayan kişilerle iletişimde olmak. Bir trans ergenin başka bir trans ergen ile ne sıklıkta görüştüğü ile bile ilişkili bir mesele. Yapılabilecek şeylerin başında insanların yaşadıkları güçlüklerin üstesinden gelmelerini sağlamak geliyor. İkinci olarak, ortaya çıkıp kendilerine benzer başkaları ile dirsek teması kurabilmelerini sağlamak.

Çok muhafazakar bir ağızdan konuşmak istemem ama aile önemli. Aile desteğinin koruyucu etkisinin en az akran desteği kadar olduğunu söyleyebiliriz. Ancak akran desteğinin yerini tutmuyor. Çünkü ailenin kendisi de nefret suçunun da ayrımcılığın da damgalanmanın da yaşanabildiği bir yer olabiliyor.

“Ruh sağlığı uzmanlarının LGBTİ’leri güçlendirmeleri gerekiyor”

Ruh sağlığı açısından düşünürsek hem bu psikolojik etkilere ilişkin hem de intihar girişimlerini önlemek için neler yapılabilir?

Cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği ile ilgili herhangi bir sorun yaşayan ya da sorun yaşamasa da ruh sağlığı uzmanına dokunan kişide ayrımcılık ve damgalanmanın etkilerinin ele alınması gerekebilir. Bazen insanlar mağdur olduklarında bunu olağan yaşam koşulları gibi kabul edebilir. Stresli yaşamayı, intiharı düşünmeyi, çıkmazda olmayı sanki varlığının doğal sonucu gibi kabul edebilirler. Ruh sağlığı çalışanlarının bu konuda uyanık olmaları, kişiyi bilgilendirmeleri ve güçlendirmeleri gerekiyor. Güçlendirme kısmı “eşcinsellik hastalık değildir” demekle bitmiyor. Ya da cinsiyet geçiş sürecinde bir insana hormon tedavisi verilmesini sağlamakla bitmiyor. O kişinin kendine benzer zorluklar yaşayan kişilerle iletişime geçmesinin önündeki kendi ya da çevresiyle ilgili ne gibi engeller varsa bunları aşmasını sağlamak gerekiyor. Her zaman kolay değil elbette. Kendine yeni açılmış olan bir eşcinsel için başka eşcinsel ya da translarla tanışmak kolay değil. Özellikle de bu kadar görünmezliğin teşvik edildiği, görünürlüğün tepesine çekiçle vurulduğu toplumlarda, “Git başkalarıyla tanış” demekle de çözülmez.

Bunun yanı sıra aileler her zaman hekimlerin ya da psikologların daha kolay ulaşabilecekleri, etki edebilecekleri topluluklar.

“İntiharı her zaman ciddiye almak gerekir”

Akran desteğinden de bahsetmişken, bir kişi gelip intiharını düşündüğünü söylediğinde arkadaşı, tanıdığı, dostu olarak ilk yapılması gereken nedir? Güçlendirmek için hangi adımlar atılabilir?

İntihar hiçbir zaman şakaya alınacak bir şey değil. Hekimler olarak konuşurken ya da tıp öğrencilerini eğitirken hep söylediğimiz bir şey var: Birisi ölümden, intihardan bahsediyorsa bunu akla uydurmak için birtakım bahaneler üretmeyin. “İlgi çekmeye çalışıyor”, “Şunu elde etmek için yapıyor” gibi resmi tamamlayacak birtakım argümanlar bulmak mümkünse bile bu tarz düşünceleri gözardı etmek ve intihar sözünü ciddiye almak gerekir. İnsanlar sıklıkla söylemezler bu cümleleri. Doğrudan söylemeyebilirler. İnsanın kendine zarar vermesi ya da intihar girişiminde bulunması hakir görülmesine sebep olacak bir şey. Dolayısıyla bunu paylaşmak o kişi açısından bir cesaret gerektirir. Ama bir yandan da intihar edip kaybetmiş olduğumuz kişilerin önemli bir bölümü son 48 saat içerisinde bunla ilgili birilerine mesaj vermiş oluyor. Çevrelerine, ailelerine, yakınlarına bunla ilgili mesajlar veriyorlar. Bunu fark ettiğinde, duyduğunda herkesin ciddiye alması gerekiyor. Bu intihar mesajı her zaman, “Ben kendimi öldürmek istiyorum” gibi olmayabilir. Kişi ne kadar karamsar olduğunu, ne kadar çıkmazda hissettiğini, çaresi kalmadığını, başını alıp gitmek istediğini söyleyebilir. İlla bir intihar planı anlatması gerekmiyor. Bu durumda da belki sormak gerekiyor. Her zamankinden farklı davranan, daha yalnız duran, içine kapanan birini gördüğümüzde “Ne oluyor” diye sormak gerekiyor. Bunu sorarak kaybedeceğimiz bir şey yok.

Başka ne ipuçları olabilir?

İnsanlar tekrar tekrar kendilerini öldürmeyen biçimlerde kendilerine zarar veren kişiler bir dönem sonra hayatlarını kaybedebiliyorlar. Hiçbir zaman kendine zarar verme ya da intihar girişimi, “Bu da böyle yapar, bunun alışkanlığıdır, bu insanlarda böyle şeyler oluyor” diye değerlendirilemez.

“Destek almaktan çekinmeyin, bir ihtimal daha var”

Ruh sağlığı uzmanı ve akran desteği dışında medya da intiharlarda önemli rol oynuyor. Gazetecilik meslek örgütleri intiharı haberleştirirken uyulması gereken kuralları hatırlatıyor. İntiharın hikayeleştirilmemesini öbür türlü kopya intiharların çok artacağını söylüyor. Medya teknolojisi itibariyle artık sosyal medya ile birlikte herkes yayıncı oldu bir şekilde. Sosyal medyada intihar girişimi ya da intihara ilişkin detayları paylaşmak ne kadar doğru?

İntiharların benzer deneyimler yaşayan kişilerde ‘bulaşıcı’ bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Ama en azından, “Ben de aynı şeyleri hissediyorum. Belli ki başka çıkar yol yok” mesajı alıyor. Ayrımcılık ve damgalanmanın bu kadar hakim olduğu bir toplumda yaşıyor olsak da yapılabilecek bir şeyler var. Ölüm veya insanın kendine zarar vermesi dışında “bir ihtimal daha var” cümlesini vurgulamak gerekiyor. Şiddet pornografisinden bahsedilir ya, korkarım ki intiharla ilgili de benzer bir durum var. Bilgi olarak intiharı verirken bunu “akla yatkın, yaşananların olağan sonucu” gibi vermemek gerekiyor. “Olmaması için ne yapmak gerekirdi” sorusuna cevap vermek gerekiyor. Paylaşmamaktan bahsetmiyorum. Bu daha da görünmez hale gelmesine yol açar. Kast ettiğim, bu konuda nasıl daha uyanık olunur? LGBTİ örgütlerine de bu noktada görev düşüyor. İntihar veya kendine zarar verme eşiğindeki bir kişi için neler yapılabilir? Bu soruya birlikte yanıt aramak, insanların kendi yaşam koşullarına en uygun çözüm yollarını oluşturmak gerekiyor. Dayanışma ağı oluşturmamız lazım.

Daha mı çok artıyor intiharlar? Bilmiyoruz. Birbirimizden daha haberdar olduğumuz için biliyoruz belki de. Bu haberdar olmayı dayanışmaya dönüştürmemiz gerekiyor.

Yine önemli bir sorun: LGBTİ’ler ruh sağlığı konusunda destek almaktan en çok çekinen grupların başında geliyor. Mesleki olarak eğitimler yapılıyor, yapmaya devam etmeliyiz ama ayrımcılığa maruz kalmadan ruh sağlığı desteği almanın önemli olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Ruh sağlığı uzmanına erişimle, sağlığın kullanımıyla ilgili LGBTİ camiasının birbirini ikna etmesi gerekiyor. Talep edilmesi ve aslında ruh sağlığı camiasının da bu talebi karşılayamadığını görüp harekete geçmesi lazım.


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret