05/11/2013 | Yazar: Sevra Nihal Ünal

Gezi Parkı direnişi birçok dinamiği beraberinde getirdiği gibi birçok birlikteliğe de zemin yarattı. İşte bunların en renkli ve güçlü örneği Yeldeğirmeni’ndeki işgal evi…

Gezi Parkı direnişi birçok dinamiği beraberinde getirdiği gibi birçok birlikteliğe de zemin yarattı. İşte bunların en renkli ve güçlü örneği Yeldeğirmeni’ndeki işgal evi… 
Kadıköy’de, Yeldeğirmeni Mahallesi’nde 15 yıla yakın bir süredir, inşaatı tamamlanmamış halde duran binayı Yeldeğirmeni Dayanışması işgal etti. Dayanışmadakilerle bu serüvenin nasıl başladığı ve ilerlediği üzerine sohbet ettik.
 
Yeldeğirmeni Dayanışması varlığını Gezi sonrası göstermiş gibi görünüyor olsa da, mahalle dayanışması çok zaman önce kurulmaya başlanmış. Temmuz ayında ilk forum kullanılmayan bir otoparkta yapılmış. Otoparkı görmeye gelirseniz buradan bir forumun geçtiğini görebilirsiniz… Parklarda yapılan tüm forumların gündemi olan konuyu Yeldeğirmeni de ele almış. Yaz sona erince kışın forumun nerede yapılacağını konuşmaya başlamış. İşte işgal evinin çıkış hikâyesi…
Ekim ayı içinde polisin on ekip aracıyla işgal evini görmeye geldiği günden beri artık işgal evini pek duymayan kalmadı. Evde devam eden iyileştirme çalışmaları sürüyorken işgal evinin duyulmasına sevinenler olduğu gibi sevinmeyenlerin de olduğunu söylemek mümkün…
 
Ekim’in ilk haftalarında Amsterdam’dan gelen öğrencilerin yaptığı atölye çalışmalarını hâlâ görebiliriz. Ev sabah saat 08.00 gibi açılıyor. 23.00’e kadar ev açık tutuluyor. Ev, gece pencerelerin bir kısmı yapılmadığı için soğuk oluyor. Bu yüzden evde gece kalan yok…
Buraya tam olarak işgal evi diyebilir miyiz…
Sokağın başından evin renkli görüntüsü sizi çağırıyor. Giriş kapısını biliyormuş gibi yürüyorsunuz. İşte içerdeyiz…
Volkan, Hatice ve Kadim beni çatıda karşılıyor. Tam kışa girmek üzereyken, çatıyı onarma çalışmalarında yakalıyorum onları. Bir kahve molası vererek başlıyoruz konuşmaya…
Kadim, Yoğurtçu Parkı’nda forumlardan sonra yerelleşen Yeldeğirmeni Dayanışması’nın işgal evine “işgal evi” gibi bir isim vermenin üzerinde durmak yerine, şu an bunu “eylemenin” çok daha üzerinde durulması gerektiğinden bahsediyor. Çok da doğru söylüyor. Bundan az değil, beş sene öncesine kadar, evimizin bu kadar yakınında, işgal edilmiş bir evde, yaşamayı aynı biçimde tasarladığımız dostlarla bir çatıyı birlikte onaracağımız kimin aklına gelirdi…
“Buraya tam olarak işgal evi diyebilir miyiz” soruma karşılık epey anlaşılır bir yanıt alıyorum Kadim ve Volkan’dan…
“Aslında illa bir şey dememiz gerekmiyor” diyor Volkan. Hayatı genel olarak pratikleriyle birlikte yaşıyor olmanın, kollektif ruhu yaşıyor olmanın bu evi bir şey yaptığından bahsediyor. Bu noktada tanımlamaların geri planda kaldığından söz ediyor. Sonra işgal evine giriş öyküsünü dinliyoruz…
Deprem sonrası önceden kaba inşaat halinde olan binaların yapımına devam izni kaldırıldığı için bina sahipleri evin dertleriyle uğraşmaktan yılıp işi doğallığına terk etmişler. İşgal evi önerisi, evin içinde elli çuval hafriyatı görünce yapılabilecekleri hayal edebilen heykeltıraş bir arkadaştan geliyor. Bu önerinin karşılık bulması sonucunda yaklaşık iki hafta çuvallar taşınıyor. Çuvalları mahallenin fırınından edinen işgal evinin ilk çayları da yine mahalleliden geliyor…
“Bu hepimiz için bir deneyim, bir örnek”
Kaba inşaat halindeki evin genel temizliği yapıldıktan sonra evi onarma sırası gelmiş… Hafriyatlar toplanmış, çıkma pencereler takılmış… Mahallelinin desteği de alınmış. Dayanışmadaki arkadaşlar para ile olan ilişkiyi ortadan kaldırarak alınması gerekenleri bir süre sonra halletmeye başladıklarını anlatıyorlar. Eve bir isim konulmuş elbette, birçoğumuzun duyduğu “Donkişot” ismi de, bazı arkadaşlar tarafından benimseniyor bazıları ise bir isim gerekmediğini düşünüyor. Sınırlandırmaların olmadığı yerlerde açıklıklar oluyor. Bu açıklık, Yeldeğirmeni Dayanışmasını bir arada tutan şeyin ta kendisi. Yukarıda hummalı çatı onarımı sürerken, Caferağa Dayanışması ziyarete geliyor. Tatlılar yeniyor, yanında çaylar içiliyor, gelişmeler konuşuluyor…
Mülkiyet kavramını sorgulamanın öneminden, işgal etmenin meşruluğundan konuşurken, Avrupa’daki işgal evi örneklerini konuşuyoruz. İtalya’da, Bologno’da da çok yakın bir zamanda eski bir okul binasının bu şekilde işgal edildiğini hatırlıyoruz…
Evde süren inşaat ve tadilat çalışmalarıyla paralel forum da sürüyor. Dayanışmadakiler, aynı heyecanı duyanlarla tanışmak için kapıyı açık bırakmış. İşgal evinde yapılmak istenen her türlü etkinlik, performans için fikir alışverişleri, ayrılıkları ve birlikleri çok çeşitli. Bu çeşitliliğin ve bu ruhun korunarak devam etmesinin en önemli nedeni, her şeyin konuşuluyor olması... Atölyelerin artacağı önümüzdeki günlerde dayanışmadan Hatice’nin süreç boyunca biriktirdiği fotoğraflarla yapmak istediği bir şey olduğu kesin görünüyor. “Bir fotoğraf atölyesi, karanlık oda yapmak bile mümkün” diyor. İşgal evi için gerekli olan elektrik mahallenin desteği ile şimdilik çözülmüş görünüyor…
“Kullanılmayan eşyayı bırakıp, o eşyaya ihtiyacı olanı bir araya getiren oda…”
Dayanışma, Batman’daki bir okul için kırtasiye malzemeleri topluyor. Evin bir odasını da Van için toplanılmış yardımlar doldurmuş. Çocuklar için düşünülmüş bir odadan sonra çiçeklerle renklenmiş bir odayla karşılaşıyorum. Çiçeklerini nasıl ekip, yetiştirdiğini heyecanla anlatan arkadaşı dinleyenlerin sayısı artıyor. Bazen, yukarıda çatı onarımından inen bir iki kişi dinlenmeye iniyor, bazen aşağıdan, yemekten gelen birkaç kişi…
 
Yemek molasında, kullanılmayan eşyayı bırakıp, o eşyaya ihtiyacı olanı bir araya getiren oda konuşuluyor…
 
Tüm atölyeler için dayanışma, işleyiş için bir çözüm üretmiş. Bir program haritasına bağlı kalınarak takvim oluşturulacak ve programını boşlukta bulunan tarihe yazan programını gerçekleştirecek. Atölyeler ve performanslardan haberdar olmak istiyorsanız Yeldeğirmeni Dayanışması’yla irtibat kurabilir ya da tanışmaya gidebilirsiniz.
Yeldeğirmeni Dayanışması Gezi direnişinden sonra hep birlikte olmanın en pratik halini bu mahalle evinde yaşıyor. En büyük temennileri başka mahallelerde ve başka şehirlerde de işgal evlerinin oluşması…(Kasım 2013)

Etiketler: kültür sanat
İstihdam