12/01/2015 | Yazar: Erdem Yalçınkaya

Faşist, faşisttir ve ona karşı mücadele edilmesi gerekir. İnanç inançtır ve onun özgür olması gerekir.

İslamofobi! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Avrupa’nın İslamlaştırılması” karşıtlığında ortaklaşan aşırı sağcı partiler konu İslam’ı eleştirmeye geldiğinde feminist(!) söylemler kullanmaktan kaçınmıyorlar.
 
Faşist, faşisttir ve ona karşı mücadele edilmesi gerekir. İnanç inançtır ve onun özgür olması gerekir.
 
"Camime dokunma", Stockholm, İsveç
 
Bugün Gün Zileli’nin “İslamofobi mi?” adlı makalesini okurken islamofobinin bizim insanlarımıza ne kadar uzak bir kavram olduğunu daha iyi anladım. Tüm Avrupa (ırkçıları) Avrupa’nın islamlaştırılması (islamisation) üzerine bas bas bağırırken ve Müslümanların, ülkelerinin geleceği için ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunun altını çizmekteyken,  Zileli makalesinde Avrupa ırkçılığının hedefinde İslamiyet’in ya da Müslümanların olmadığını iddia etmektedir.
 
Almanya’da, İngiltere’de İslam karşıtı gösterilere on binlerce insan katılması, siyasi partilerin İslam karşıtı söylemlerle yüzde 10 ila 20 arasında, hatta bazı ülkelerde yüzde 30’larda oy alabilmesi, Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığının yani islamofobinin en iyi örneklerinden biridir.
 
İslam karşıtı partilerden biri olan İsveç demokratları son seçimde yüzde 13 gibi tarihi bir oyla parlamentoya girdi. Sağ ve sol bloğun yeterli çoğunluğu sağlayamaması sonucunda seçimin yenilenmesi gündeme geldi ama hem sağ hem de sol bloğun korkusu, İsveç demokratlarının seçimden daha güçlü çıkmasıydı. Sonuç olarak tarihi bir durum yaşandı ve “aralık anlaşması” adı altında sağ ve sol blok yeniden seçim yapılmaması için, tarihte eşi olmayan bir şekilde anlaşmaya vardılar. Korkuları boşuna değildi. Seçim anketleri İsveç demokratlarının oylarının bariz bir şekilde arttığını gösteriyordu. İsveç demokratları dilinden “islamlaştırma”yı düşürmeyen Avrupa’daki tek parti değil.
 
Avrupa geneline baktığımızda, İslam karşıtı partilerin oyları son seçimlerde söyle gözüküyor:
 
Belçika’da Vlaams Belang (% 7,8), Bulgaristan’da Ataka (%7,3), Danimarka’da Dansk folkeparti (% 12,3), Finlandiya’da Sannfinländarna (% 19,5), Fransa’da Front National (% 13,6), Yunanistan’da Chryssí Avgí (% 6,9) ve LAOS (1,6), İtalya’da Lega Nord (% 4,1), Hollanda’da Fremskrittspartiet (% 10), Polonya’da PiS (% 14) ve Solidarna Polska (daha herhangi bir seçime girmedi), Norveç’te Fremskrittspartiet (16,3), İsviçre’de Schweiziska folkpartiet (% 26,6), Slovakya’da Slovakiska nationalistpartiet (% 4,6), İngiltere’de BNP (% 1,9) ve UKIP (% 3,1), Çek Cumhuriyeti’nde Úsvit (6,9), Almanya’da NPD (% 1,5), Ukrayna’da Svoboda (% 10,4), Macaristan’da Jobbik (% 16,7), Avusturya’da FPÖ (% 20,5) ve BZÖ (3,5)
 
Bu partilerin en önemli ortak noktaları ise “Avrupa’nın İslamlaştırılmasına” karşı olmaları. Müslüman nüfusun artmasının Avrupa kültürü ve hatta ekonomisi için tehlike oluşturduğunu iddia ediyorlar. Bu aşırı sağcı partiler, konu İslamı eleştirmeye geldiğinde feminist (!) söylemler kullanmaktan bile kaçınmıyorlar. Bu partilere göre Müslümanlar kadınlarını kapanmaya zorluyorlar ve onları eziyorlar.
 
Bundan daha bir kaç yıl öncesine kadar sadece radikal İslamcıları eleştiren bu oluşumlar ve partiler simdi bütün Müslümanları hedef alan söylemlerden kaçınmıyorlar. Bunun bir sonucu olarak, İsveç’te, son aylarda birden çok cami ve mescit kundaklandı ya da başka bir şekilde saldırıya uğradı.
 
İslamcı faşistlere (IŞİD, Boko Haram, El-kaide, Taliban vb.) karşı, her türlü faşizme karşı mücadele edilmesi gerektiği gibi mücadele edilmelidir ama İslamcı faşistlerin İslam’ı ya da Müslümanları şekillendirmesi veya onlarla birlikte anılması kabul edilebilir bir durum değildir. Faşist, faşisttir ve ona karşı mücadele edilmesi gerekir. İnanç inançtır ve onun özgür olması gerekir.

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam