20/11/2013 | Yazar: Mirja Simunaniemi

Kaos GL Derneğinden Murat Köylü ve Miia Simunaniemi İSpanya ve Polonya’da LGBT Hareketi ve Özgürlük Mücadelesi hakkında bir bilgi notu hazırladı.

Kaos GL Derneğinden Miia Simunaniemi'nin İspanya ve Polonya’da LGBT Hareketi ve Özgürlük Mücadelesi hakkında hazırladığı bilgi notunu Murat Köylü Türkçeleştirdi
 
Türkiye, İspanya ve Polonya’nın pek çok açıdan birbirlerinden farklı deneyimleri ve kültürleri işaret ettikleri tartışılmaz. Bununla birlikte ikisi Avrupa Birliği üyesi, diğeri adayı bu üç ülke, siyasi tarihleri, kırılma noktaları ve sosyal yapıları açısından benzerlikler de gösteriyorlar.
 
Üç ülke için de, belirleyici bir sosyal politik genetik olarak, militarist iktidar mirası ile dayatmacı dini muhafazakarlığın otoriter bir bileşiminden söz edilebilir. Bu bileşim üç ülkede de merkez-çevre, merkez-taşra çelişkilerini dizginlemek üzere tektipçi siyasi iktidarlar tarafından kullanılmışlar. Etnik merkeziyetçi ulus inşasının Türkiye’de yarattığı ağır tahribatın benzerini yaşayan İspanya’da bunun etkileri artık daha demokratik kanallarda giderilmeye çalışılıyor. Polonya toplumu için de sıklıkla doğu ile batı arasında "kimlik arayışında" ya da "bunalımında" bir toplum iması yapılıyor.  
 
İspanya

İspanya bugün LGBT’lerin eşitliğini yasalar ve politikalar bazında en hakkıyla teslim etmiş ülkelerinden kabul ediliyor. Onlarca yıllık apartheid rejiminden sonra, toplumsal barışı kurmak için her kesimi kapsayıcı ileri adımlar atan Güney Afrika Cumhuriyeti gibi, İspanya’nın da örnek gösterilen bir dönüşüm/yüzleşme süreci ve bunun ürünü bir anayasası, yargı sistemi ve mevzuatı var.
 
İspanya 2005 yılından bu yana eşit evliliği tanıyor. Ülkede 1994’te eşcinsel birliktelikler kısmi olarak  resmileşmişti. Bugünün Evlilik Yasası evlat edinme ve yapay döllenme haklarını istisnasız teslim ediyor. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık yasadışı. Heteroseksüel olsun olmasın tüm insanlar için cinsel ilişki rüşt yaşı 13.
 
Transların cinsiyet kimliği geçiş süreci yasal; ancak kamunun sağlık hizmetlerinden karşılanmıyor. Bu bir eleştiri. Transfobi halen İspanya toplumunun pek çok kesiminde olanca şiddeti ile yaşıyor.
 
İspanya’da da LGBT hakları her zaman için parlak değildi. Onlarca yıl boyunca eşcinseller hapis ve hatta ölüm ile cezalandırıldılar; akıl sağlığı kurumlarına kapatıldılar. Ünlü Federico García Lorca, şairin eşcinselliğini "onaylamayan" General Franco’nın emri ile idam edilmişti.
General Franco iktidarının sonu olan 1975’li yıllara dek (erkek) eşcinseller yasadışı ilan edilmiş durumdaydı.. Eşcinsel özgürlük hareketi bu senelerde, diğer hareketlerle dayanışma içinde örgütlenmeye başladı ve 1978’de bu yasak kaldırıldı. Bunda, otoriter, militarist, sekter Katolik muhafazakarlığına dayalı Franco iktidarından sonraki geçiş döneminin mimarlarından, pek çok kesim tarafından övgü ile anılan Kral Juan Carlos’un da etkisinin olduğu düşünülüyor. Ancak yine de eşcinsel hakları ve cinsel özgürlükler için mücadele eden sayısız grubun büyük mücadelesinin payı en büyük. Ülkedeki birbirinden farklı gey ve lezbiyen grupları uzun seneler boyunca politikacıları ve bürokratları etkilemek üzere koordinasyon içinde çalışmalar yürüttüler.
 
1980’lerde eşcinsel hareketi özellikle Katalonya Bölgesi’nde aktifti. İlk önce, parlamentodaki sol tandanslı partiler ile işbirliği yapmaya başladılar. Bu, cinsel çeşitliliğin sosyal ve kültürel açılardan daha görünür olmasının önünü açtı. Franco rejimi sonrası tüm toplumun reform ve özgürlük rüzgarından etkilendiği bir dönemde TV kanallarının rolü büyük oldu. LGBT toplumu kalıpyargılara dayalı karikatür temsiliyetten kurtuldu ve kültürel görünürlük kazandı.
 
1990 ortalarına gelindiğinde pek çok örgüt demokratik temsiliyet ve nitelik kazanmıştı; seçimle işbaşına gelmiş kadroları ve liderleri vardı. Her örgütün kendine ait bir programı olduğu gibi, örgütler birbirleriyle de stratejik işbirliği yapıyorlardı. Bu yılların Onur Yürüyüşleri devasa etkinliklere dönüştü; eşcinsel meselesi ulusal düzeyde ele alınmak zorunda kaldı. Bu evre, diğer eşit yurttaşlık ve bireysel özgürlükler hareketlerinin İspanya parlamentosunu yoğun olarak meşgul ettiği dönem ile çakışmaktadır.
 
İspanya Devleti’nin "makul" LGBT hakları söyleminin, ülkede ılımlı bir eşcinsel hareketinin ortaya çıkmasında önemli rolü olduğu düşünülüyor. Nitekim ülkenin tarihsel aşamaları doğrultusunda, LGBT hakları özellikle "eşitlik" söylemi çerçevesinde dile getirildi. Bu yüzden İspanya’da, diğer pek çok Avrupa ülkesinden daha önce eşit haklar tanınmış oldu; ayrımcılıktan taviz denilebilecek ve kısmı hakların teslim edildiği "sivil birliktelik" benzeri düzenlemeler fazla zemin bulmadı. Franco döneminin baskıcı Katolik dayatmacılığından kurtulan kadınlar, "eşitlik ve özgürlük" için LGBT’ler ile ittifak yaptılar: Eşit evlilik bireyin kolektif dayatmacılıktan kurtuluşu için sembol görevi gördü.
 
Onlarca yıllık mücadelenin ardından, 2004 yılında eşit evliliği desteklediğini açıkça beyan eden İspanya Sosyalist İşçi Partisi’nin genel seçimleri kazanması ardından eşit evlilik yasalaştı.    

İspanya 2007’den bu yana kişilerin cinsiyet kimliğini belirleme hakkını "operasyon koşulsuz" teslim etmiş durumda. Ancak yine de iki senelik tıbbi tedavi dönemi şartı koşuluyor. Cinsiyet geçişi için zorla kısırlaştırma ya da zoraki cerrahi müdahale gibi aşırı ihlaller cinsiyet kimliğini beyan eden kişiye dayatılmıyor. Federal İspanya’nın Bask bölgesinde ise kimlik değişimi için tıbbi tedavi dönemi şartı da aranmıyor.

İspanya’da ulusal düzeyde çalışan LGBT örgütleri arasında en göze çarpanlarından birisi federatif yapıdaki FELGTB. Örgütün 2007 yılında organize ettiği trans hakları kampanyası "Transları Patolojikleştirmeyi Durdurun!" İspanya’da start almış ve 50 farklı dünya kentine yayılmıştı.
Polonya
 
Doğu Bloğu’nun dağılmasından sonra geçmişi ile hesaplaşma yaşayan, Avrupa Birliği üyeliği sürecinde kimlik arayışındaki Polonya’da onlarca yıl bastırılan Katolik inancı ve muhafazakar aile değerleri yükselen değerler arasında yer alıyor.
 
Polonya’da eşcinsel yurttaşlar yasadışı değil, ama evlilik ya da sivil birliktelik gibi herhangi bir hukuki haktan da yararlandırılmıyorlar. Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinde yasalaşan Eşit Muamele Yasası’na göre istidamda ve çalışma yaşamında cinsel yönelim ayrımcılığı suç. Eşitliği güçlendirecek birçok eylem AB baskısı nedeniyle gündeme geliyor.
 
İspanya’da Franco sonrası yeni dönemin "eşitlik" şiarı ile birleşen LGBT hareketi, Polonya’da ise güncel siyasetin "demokratikleşme" söylemi çerçevesinde en çok kendisini var ediyor.
 
Nitekim ülkede sivil toplum örgütü kurmak ve resmileştirmek 1989 yılında mümkün olabildi. Bu tarih, LGBT örgütlerinin de doğuşuna işaret ediyor. Bugün Polonya’da LGBT hakları için çalışan sivil toplum kuruluşları arasında Lambda Derneği, Homofobiye Karşı Kampanya ve Trans Fuzja sayılabilir. Replika isimli LGBT magazini de 2005 yılından bu yana yayımda. 
 
Polonya ordusunda eşcinsellere ayrımcılık yasak. LGBT mülteciler için -AB’nin son direktifine rağmen- yasal koruma henüz sağlanmamış durumda; ancak 2013 yılına ait bir yargı kararı sığınma başvurusunu kabul etti.  
 
Ülkede ciddi bir sosyopolitik güç durumundaki Katolik Kilisesi’ne göre homoseksüellik günah. Toplum içinde homofobik ve transfobik şiddet ve ayrımcılık oldukça yaygın. Bazı dini söylemlerde homoseksüellikten, istenildiği taktirde "şifa" bulunabilecek bir durum olarak söz ediliyor. Sosyalist dönem de eşcinsellik suç ve hastalık olarak görülürdü. Bu yüzden pek çok Doğu Avrupa ülkesinde LGBT kişiler, batıdakilerden daha sert yasalara ve uygulamalara maruz bırakılıyorlar.
 
Geçtiğimiz dönemde Polonya Parlamentosu’nda aynı cinsten çiftlere kısmi haklar getirmek üzere çeşitli girişimler oldu. Yasa teklifleri iktidardaki merkez sağ partinin liberal kanadından ve muhalefetteki sol partiden destek buldu, ama sonuca ulaşamadı. Benzer şekilde, nefret söylemi mevzuatına cinsel yönelim ile cinsiyet kimliğini ekleme girişimleri de henüz sonuçsuz kaldı.      

Transların cinsiyet kimliği geçişi için tıbbi aşamalardan geçme zorunluluğu sürüyor. Ülkede bu konuda genel bir standart bulunmuyor ve bazı doktorlar "gerçek yaşam testi" adını verdikleri bir sözde dönem ile iki yıl boyunca kişileri beyan ettikleri cinsiyette yaşamaya zorluyor. Tıbbi ve hormonal  terapi bu aşamadan sonra başlatılıyor. Bu meseleye dair Batı ile Doğu Polonya’nın teamülleri arasında ciddi fark bulunuyor. Doğu’da cinsiyet geçişi kişinin ailesinin iznine bağlı! Kişi yetişkin olsa da, ailesinin hukuki aşamalara katılması ve onaylaması gerekiyor. Bununla birlikte, kısırlaştırma Polonya mevzuatına aykırı olduğu için translardan da zorla kısırlaştırma şartı aranmıyor. Ancak transların ebeveyn olmasına da izin verilmiyor.

Polonya’nın ilk trans ve eşcinsel üyeleri 2011 yılında seçildi; ancak bu kişiler muhalefetin ve yüksek düzey siyasetçilerin nefret söylemlerine maruz bırakıldılar. Nefret odaklarından birisi, bir zamanların reformcu işçi lideri, eski cumhurbaşkanı Lech Walesa idi.

Etiketler: yaşam, dünyadan
nefret