04/02/2016 | Yazar: Gözde Demirbilek

Bahariye - Moda hattı üzerinde vegan bir mutfak: SefertasıModa!

İstanbul’da vegan bir mutfak: SefertasıModa Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bahariye - Moda hattı üzerinde vegan bir mutfak: SefertasıModa'yla tanışın! 

İstanbul’daysanız, hele bir de Bahariye – Moda hattı üzerinde yaşıyor/çalışıyor ama öğle yemeğine çıkarken “kafelerde vegan seçenekler var ama güvenemiyoruz ki” diye düşünüyorsanız ya da hayvansal gıda kullanan bir mutfaktan yemek yemeği etik görmüyorsanız, bir de “yahu ben doya doya kapuska yiyemeyecek miyim?” gibi sorular aklınızı kurcalıyorsa; tamamıyla vegan bir mutfak olan SefertasıModa’yla tanışın!

Elif Türkölmez ile pek tatlı bir SefertasıModa röportajı yaptık, keyifli okumalar! 

SefertasıModa nasıl ortaya çıktı?

Yemek yapmayı seviyordum, kendime, eşe dosta ha bire yemekler, ekmekler, reçeller pişirip duruyordum zaten. Ve işsizim. Acaba dedim ben bu yaptığım yemekleri satsam doğalgazı filan ödeyebilir miyim? Öyle bismillah dedim açtım Instagram hesabını. Sağolsun insanlar da bana güvendi, sipariş verdi. Zamanla dost olduk çoğuyla zaten. Evime geldiler, hatrımı sordular, çayımı şarabımı içmeye uğradılar, çok mutluyum. Ben hesabı açtığımda evde bir tane sefertasım vardı, kendi kullandığım. Çok severim sefertasını. Hem şeklini şemalini severim hem de uyandırdığı hissi. ‘Evden yemek götürme’ fikrini severim aslında. Örgün eğitim hayatı boyunca evden ekmek arası götüren, kantinden ancak çubuk krakerle kayısı suyu alabilen bir çocuk olarak nefret etmem gerekirdi herhalde ama tersi oldu. Neyse işte açtım, insanlar sağolsun takip etmeye, mail atmaya başladı. Hemen borç buldum, atladım vapura Eminönü’nden sefertasları alıp döndüm. Meğer Kadıköy çarşıda aynı mal daha ucuzmuş, boşuna soluk soluğa kaldım. Olsun.

SefertasıModa’yı birlikte götürdüğün bir ekip var mı?

Sadece ben varım. Alışverişi, yemeği, dağıtımı, boşları toplamayı, temizliği sonra tekrar alışverişi, maydanoz ayıklamayı, nohut ıslatmayı, mail cevaplayıp fotoğraf yüklemeyi, yani her şeyi ben yapıyorum. Bunu şu yüzden söylüyorum, övün beni, öpün beni diye değil, ara vermem işte bu yüzden diye. Bir süredir yemek dağıtımı yapamıyorum çünkü çok yoruldum. Güç toplayayım geleceğim.

Neden vegan mutfak?

Açtığımda vejetaryendi aslında, herkes vegan değil diye - ki ben de değildim-  ama sonra dedim ki ne yapıyorum ben ya manyak mıyım, yemeyen zıkkımın kökünü yesin, yok süt müt. Buzağının hakkı o. Hayvanlar yenemez ve içilemez.

SefertasıModa’yı büyütmeyi, bir kafe açmayı düşünür müsün?

O işi; bir tuhafiyeyi, yufkacıyı, bakkalı ya da berberi yerinden etmeden yapmam mümkün değil. Kadıköy artık doldu taştı kafeyle. Dün yufkacı kapandı, bugün de köşedeki bakkal gitmiş. Ki en sevdiğim pembe tuvalet kâğıtlarını bir tek o satıyordu. O yüzden hayır.

Şimdilik sadece Instagram hesabı var...

Youtube kanalı açmak çin çalışıyorum. Hem vegan tarifler vermek hem de vegan yaşam kültürü hakkında deneyim paylaşmak için. Yabancı Youtuberlar tüm veganlar chia tohumu, mango ya da hindistan ceviziyle beslenmek zorunda gibi davranıyorlar ya, ben kapuska filan pişirmek istiyorum. Hem fakir hem vegan olmak mümkün onu göstermek istiyorum. Ama kapuskanın içine kuru domates atarım belki, azcık da havalı olsun, annem de gurur duyuyor çünkü ben havalı şeyler yapınca, altın günü tabağına Rus salatası ekleme konusunda öncüydü o da.

Vegan hareketin Türkiye’de çoğunlukla yemek üzerinden gitmesini nasıl değerlendiriyorsun?

Öyle değil bence. Amerika’da vegan olmak istemezsin mesela. Hipster kültürünün bir parçası gibi orada. Bir nev perhiz. Millet zayıflamak için filan oluyor. Olan olsun bu arada bana ne. Sırf sağlıklı olmak için vegan olmak ne kadar sevimsizse, milleti yargılamak da o kadar manasız. Veganlar vejetaryenleri, onlar et yiyenleri, kök yemeyenler herkesi, komşu teyze seni, sen onu, öbürü Suriyelileri... Neyse ne. İyi bir şey yap. Küçük müçük deme, az çok deme, inandığını yap, etrafa neşe saç, millet zaten ‘’Aaa orada bir şey var valla’’ diyecek. Parmak sallarsan ‘’Eh kes be’’ der. Bugün havalı diye vegan olur, sonra onun çocuğu yasayı değiştirir, torunu hayvan yemeyi yasaklar, bakarsın yüzlerce yıl sonra belki ama, millet veganların aslında sapık olmadığını anlar. Diyeceğim, kimse kimseye karışmasın, herkes öpüşsün ve hemen şimdi iyi şeyler yapsın. Beklemesin. Başkaları ne yaparsa yapsın bırak, sen iyi ol, doğru ol, ağaç dik, köpek sev, deterjan kullanma, sirkeyle karbonatla ovala lavabonu, ne bileyim kullanıyorsan da az kullan. Ben küçükken kaka yaptıktan sonra ‘’Bütün bu boklar nereye gidiyor ya?’’ diye ağlarmışım gerizekalı gibi. Dünyayı mahvediyoruz, pisletiyoruz diye. Hiç öyle bilinç milinç kasan bir ailede de büyümedim. Anneciğim babacığım da tatlı insanlarmış, bi sus çocuğum be demiyorlardı. Şimdi anneler babalar çocuğa doğru davranacağım diye dürüst davranmıyor. Bütün çocuklar Selimcan gibi. Vardı ya Siyaset Meydanı’na katılan gözlüklü çocuk. Adı Selimcan mıydı, uyduruyor muyum? Malum et yemediğim için hafızam da yok, yanlış olabilir, siz Gugli’den şey edin. Benim annem çok tatlıydı, hala da tatlıdır da, mesela vapurla karşıya geçerken ‘’Uf anne köpüklere bak bu köpükler nasıl oluyor?’’ demiştim bir kere, annem de ‘’Omo döküyolar’’ demişti. ‘’Vay be’’ demiştim. Yıllarca öyle bildim. Sonra ne oldu? Oxford'a gidecektim ama sırf bu yüzden gidemedim. Deniz nasıl köpürür dediler, Omo dedim, sınavda çaktım. Hahaha şaka yapıyorum. Anneciğimin canı sağolsun. Şimdi bazen anneme ya anne Omo demiştin ya ne kadar pissin diyorum, amaaan Elif, diyor. Ya böyle böyle büyüdük işte ama yemin ediyorum çok mutluyum.

Sık sık yurtdışına çıkıyorsun hesaptan takip ettiğim kadarıyla. Orada gördüğün ve burada da olsa dediğin vegan durumlar var mı?

Almazsam öleceğim şeyler dışında hiçbir şey satın almıyorum. Gezmek için para biriktirmeye çalışıyorum gıdım gıdım. Oralarda olan şey şu: On çeşit hamburger köftesi var markette, ama bu seni önemsediklerinden mi yoksa böyle bir talep var pazarda yerimizi alalım çabası mı bilmiyorum. Kafede vegan deyince anlıyorlar , aa yumurta vardı içinde pardon demiyorlar, için rahat, ama neyleyim, burada yapmamız lazım bizim de. Yaparız bence. Örgütlülük diyorsan burada da alası var, daha da çoğalır zamanla ben eminim. Ve biz hala bu işi bir diyet/hipster merakına çevirmedik ya o güzel.

Veganları/vejetaryenleri illallah ettiren sorulara ne diyorsun?

Benim derim kalınlaştı artık, çok yaratıcı değilse ya da muazzam saçmalamıyorsa tınlamıyorum. Öbürüyle de kahkaha atmak için ilgileniyorum zaten, cevap mevap veremem. Ama sosyal medyada görüyorum şahane yaratıcı dalga geçen laflar buluyor millet. Gurur duyuyorum. Sonuçta bu kadar az protein alıp da beynin bu kadar çalışması... Değil mi ama? Ben en çok şeyi severdim küçükken: Çocuğun olmaz. O kadar komik ki. Olur olur sen canını sıkma filan diyordum annemin arkadaşlarına. Mark gününde gelmiş kısır yiyor çatalla, kazağına döküyor onu, toplayıp toplayıp ağzına atıyor, bir de laf yetiştiriyor: Çocuğun olmaz. Ya Nurten teyze sen inanıyor musun allah aşkına, benim senden feyz alıp da köfte diye ağlayacağıma.

Söylemek istediğin bir şey var mı?

Bu işleri bilen çok vegan var, doktoru da var, şefi de var, onları bulup yakalarına yapışın, öğrenin ve sakın korkmayın. Ben çocukluğumdan beri et yemiyorum ve eğer herkes poposunu kaşıyacaksa bir şey diyeceğim, hayatımda hiç hastaneye gitmedim. Kimsenin ahlak kurallarıyla yaşamak zorunda değilsiniz, ahlak kurallarınızı kendiniz yazmaya cesaret edin, kendi kendinizi iyileştirin, sevdiklerinize iyi bakın, anneannenizi arayın, kendinize artist artist yemekler yapın, neşeyle yiyin, komşularınıza da verin. Çok teşekkür ederim bu keyifli röportaj için.

SefertasıModa'nın instagram hesabından Elif mutfakta neler yapıyor takip edebilir, sorularınız için sefertasimoda@gmail.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.


Etiketler: yaşam, gezi/mekan
nefret