04/11/2017 | Yazar: Can Tülük

Son buluşmasında kentleşmenin gizli coğrafyaları ve akademik özgürlük tartışıldı.

İzmir Dayanışma Akademisi bir yaşında! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İzmir Dayanışma Akademisi bir yaşına girdi. Son buluşmasında kentleşmenin gizli coğrafyaları ve akademik özgürlük tartışıldı.

İzmir Dayanışma Akademisi (İDA) 3 Kasım Cuma Günü Tepekule Kongre ve Kültür Merkezinde dönemin ikinci, akademinin onuncu buluşmasını gerçekleştirdi. İlk buluşmasını Kasım 2016’da yapan İDA bu buluşmayla birinci yılını tamamlamış oldu.

Onuncu buluşmada Yrd. Doç. Dr. Güldem Özatağan, “Günümüz Kentleşmesinin Gizli Coğrafyaları”, Araştırma Görevlisi Cenk Yiğiter ise “Akademik Özgürlük Kimin Özgürlüğü, Üniversite Özerkliği Ne İçin?” konulu derslerini Dilek Karabulut moderatörlüğünde verdiler.

Günümüz kentleşmesinin gizli coğrafyaları

“Günümüz Kentleşmesinin Gizli Coğrafyaları” konulu dersinde Özatağan, 2000 sonrası Türkiye kentleşmesinin inşaat ve gayrimenkul çılgınlığı olarak ifade edilen dönemini anahtar kelimelerle genel bir çerçevede topladı. Bunun karşıtı olarak örgütlenenleri, bu çılgınlık sonucu oluşan hoşnutsuz kesimin eylemliliklerinden birinin gezinin başlangıcı olduğunu da katılımcılara hatırlattı.

“Türkiye’de kentleşmenin aldığı biçim yeni gelişmeler sağladı. Kentler sınırlarını aştı, çeperler birleşti, idari değişiklikleri zorunlu kıldı” diyen Özatağan bu değişimi İzmir ili örneği üzerinden anlattı:

“Kentlerin sınırlarının il sınırlarına dayanması kırsalı tekrardan ve önemli şekilde gündeme soktu. Kentleşen nüfus çok fazla attı. Otuz büyükşehir oluştu. Bu rakamlar başka gelişmeleri gizledi. Tüm bunlar “kent neresi?” sorusunu ortaya çıkardı. Kent tanımlanamaz ve sınırları belirlenemez hale geldi. İstanbul için Gebze, İzmir için Manisa ayrı bir yer olmaktan çıktı. Kentler arası iletişim değişti.

“Kentleşmenin bu hali enerji ve maden sektörlerini önemli siyasi gündem haline getirdi. Bu iki sektörde yapılan yasal düzenlemeler bu sektörlerdeki kontrolsüz değişimi kolaylaştırıcı hale getirdi. HES’leri gündemimize sokan suyun kullanım hakkıyla ilgili yasal düzenleme, 14 senede 14 kere değişen ve işlevsizleşen çevresel etki değerlendirme yasası madencilik sektörü için düzenlendi.  Acele kamulaştırma kanunu kullanım alanları değiştirilerek kentlerde önemli sorunlara yol açtı.

“Bu kanunların etkisi olarak 2002-2013 yılları arasında 85.000 taş ocağı ruhsatı verildi. Daha fazla kömürün çıkarılması anlamına gelen termik santral sayısı 68’e çıktı. İşletmede olanlar ve planı hazırlanan HES’lerin toplamı 1400’ü buldu. “İnanılmaz hızla”, “kısa sürede”, “geniş coğrafyalar” etkilenerek kentin ihtiyaçları giderilmek için büyük tahribat yaratıldı.”

Tüm bu yaşananlardan yola çıkarak Özatağan maden sahalarının ve onun çoraklaştırdığı çevrelerin kentleşmenin mekansal izleri olarak adlandırılması gerektiği tespitinde bulunduğunu bildirdi. Kentleşme yalnızca kendi sınırlarını değil bakir coğrafyaları da olumsuz etkileyerek problemli kentleşmenin parçası haline getirdi. Tüm bunların kır-kent-doğa ilişkisini yeniden düşünmeye ittiğine de ayrıca dikkat çekti.

“Akademik özgürlük, üniversite kurumunun kurucu ilkesidir”

Ankara Dayanışma Akademisi’nin selamını ileterek konuşmasına başlayan Cenk Yiğiter; akademik özgürlüğe, akademik özgürlüğün yanlış olarak algılanıp kullanılışına işaret ederek birçok başka kavramın akademik özgürlük olarak kullanılmasına dikkat çekti. Bu yanlışlıkların yaşanmasında öncelikle akademik özerklik ve akademik özgürlüğün hukuki bir yanılsamadan kaynaklanarak birbirine karışmasına ve bu yanlışlığın günümüze kadar süregelmesine değindi.

“Akademik özgürlüğün sınırları kimleri kapsıyor” sorusuna cevap arayan Yiğiter akademik özgürlükle ilişkilendirilen kişilerin akademisyenlerle sınırlandırıldığını, hatta akademisyenlerle de sınırlandırılmayıp kadro verilen akademisyenlerle oldukça daraltıldığını aktardı.

Akademik özgürlüğü kadro verilen akademisyenlerle sınırlandırmanın bir imtiyaz gibi algılanması tehlikesine değinen Yiğiter, akademik özgürlüğün üniversite kurumunun kurucu ilkesi olduğunu ve aynı zamanda dilendiğinde vazgeçilebilen bir haktan ziyade  bir sorumluluğu beraberinde getirdiğinin altını çizdi. Akademik özgürlüğün sınırlarının akademik çalışmayı yapanlar kadar ondan faydalananları ve akademik çalışmanın bir şekilde sunumunu sağlayanları da kapsadığını belirtti.

İzmir Dayanışma Akademisinin kaçırdığınız derslerini youtube kanalından izleyebilir; etkinlik ve buluşmalarını sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz.


Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret