25/07/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Fransa'nın son büyük aşk hikâyesi, 1998 güzünde Jean Marais'nin ölümüyle sona erdi. Marais, iyi bir oyuncu ve gerçek bir savaş kahramanıydı. Ama insanlar onu 1963 yılında ölen Jean Cocteau'nun "eşi" olarak adlandırdıklarında, buna hiç aldırmadı, hatta böyle çağrılmayı yeğliyor gibiydi. "Bugün bile," diyordu Marais son söyleşisinde, "onun hakkında hâlâ aynı şeyleri hissediyorum. Buralarda bir yerde olduğundan neredeyse eminim. Benimle yaşıyor o."

‘Fransa'nın son büyük aşk hikâyesi, 1998 güzünde Jean Marais'nin ölümüyle sona erdi. Marais, iyi bir oyuncu ve gerçek bir savaş kahramanıydı. Ama insanlar onu 1963 yılında ölen Jean Cocteau'nun "eşi" olarak adlandırdıklarında, buna hiç aldırmadı, hatta böyle çağrılmayı yeğliyor gibiydi. "Bugün bile," diyordu Marais son söyleşisinde, "onun hakkında hâlâ aynı şeyleri hissediyorum. Buralarda bir yerde olduğundan neredeyse eminim. Benimle yaşıyor o."

KAOS GL

Randall Koral

Fransa'nın son büyük aşk hikâyesi, 1998 güzünde Jean Marais'nin ölümüyle sona erdi. Marais, iyi bir oyuncu ve gerçek bir savaş kahramanıydı. Ama insanlar onu 1963 yılında ölen Jean Cocteau'nun "eşi" olarak adlandırdıklarında, buna hiç aldırmadı, hatta böyle çağrılmayı yeğliyor gibiydi. "Bugün bile," diyordu Marais son söyleşisinde, "onun hakkında hâlâ aynı şeyleri hissediyorum. Buralarda bir yerde olduğundan neredeyse eminim. Benimle yaşıyor o." Birlikte önce Paris'te bir daireyi, daha sonra Milly-la-Forêt'deki bir kırevini paylaşmışlardı. Aralarında 24 yaş fark vardı. Cocteau bir keresinde "onun kölesi ve kralıyım" demişti. Marais, Cocteau'da film yapma arzusunu uyandırmıştı. "Sen bir kahramansın," demişti Cocteau ona. "Senin için kahramanca roller yaratacağım."
Bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı. Yıl 1943'tü, Naziler Paris'e yerleşmişti ve Fransa'nın olabildiğince çok sayıda "yerli" kahramana gereksinmesi vardı. Cocteau'nun Tristan ile Iseut öyküsünü yeniden işlediği ve Marais'nin başrolünü oynadığı Ebedi Dönüş büyük bir başarı kazandı. Bir keresinde, Boulevard des Batignolles üzerindeki bir restoranın önünde Marais ile Cocteau'nun bir tiyatro eleştirmeniyle aralarında tatsız bir olay geçmişti. Talihsiz eleştirmen Alain Laubreaux, Cocteau'nun bir oyununu yerden yere vurmuş; Marais de akıl hocasının savunmasına koşmakta gecikmemiş ve sağanak halinde yağan ilkbahar yağmuru altında eleştirmeni bir güzel dövmüştü. Bu olay, Paris'in işbirlikçi gazetelerinde çalışan çakallar için taze et yerine geçmişti. Daha sonraki saldırıları, çiftin sahne çalışmalarıyla sınırlı kalmadı. Marais ile Cocteau, hiçbir aykırılık duymaksızın birbirlerini sevdikleri için aşağılandılar. Öte yandan, Paris seyircisi o kadar da hoşgörüsüz değildi. Jean Marais'yi olduğu gibi kabul etmekten yanaydılar, ne var ki onu vücudunu sıkı sıkıya saran cambaz giysisi ya da toga giymiş bir yiğit olarak görmeyi yeğliyorlardı. Marais, Fransa'nın Douglas Fairbanks'i ya da Ronald Reagan'ı olabilirdi, ama tiyatrodan uzaklaşamıyordu. Comédie Française'de Cyrano'yu, d'Artagnan'ı ve Monte Kristo'yu oynadı. Ve her zaman seçkin insanlarla birlikte oldu. "Bütün yaşamımın en güzel gösterisi," diye anımsıyordu, "Jean Genet, Sartre ve Cocteau'yla birlikte yemek yediğim zamandı. Kimin daha parıltılı ışıldayacağını görme yarışıydı sanki." Jean Genet bir keresinde Marais'ye "Çirkin birisini oynadığın gün büyük bir başarı kazanacaksın" demişti. Marais'ye her zaman yardım etmekten mutlu olan Cocteau onun güzelliğini "Vahşi" kimliğiyle yeni bir kalıba soktu. La Belle et la Bête (Güzel ile Vahşi) 1945 yılında gösterime çıktı ve halkın zihninde Cocteau'yla Marais'yi ebediyen birbirine bağladı.

Afyon, Marais'yle Cocteau'nun arasına giren çok az şeyden biridir. Cocteau, 11 Ekim 1963'te Milly-la-Forêt'de ölüm döşeğinde yatarken, ikisinin bir arada olmamasının nedeni de budur. Cocteau'nun Marais'nin evinde kaldığı sanılıyordu (çift birkaç yıldır ayrı yaşıyordu), ama şair gene afyon almış ve Marais'nin bilmesini istememişti. "Herhangi bir rahatlama getirecek olsa, afyon çubuğunu ben hazırlardım ona," demiştir Marais daha sonraları. "Doktorlar, morfinin onun üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını anlamıyorlardı. Morfin, gözde uyuşturucusunun solgun bir taklidiydi yalnızca." Marais'ye bir defasında ciddiyetsiz bir söyleşici, bir akşamlığına hayata dönecek olsa Cocteau'ya ne söyleyeceğini sormuştu. "Hiçbir şey söylemezdim," diye sakince yanıtlamıştı Marais, "öperdim."

Kaynak: Kitaplık, Sayı: 59, Mart 2003

Etiketler: kültür sanat
nefret