10/03/2020 | Yazar: Deniz Gedizlioğlu

Politik birçok oluşum, non-binary insanlara açık oldukları konusunda ne kadar ısrar etseler de gerçekte cinsiyetlendirilmiş bir dil kullanmayı, cinsiyete dair genellemeler yapmayı ve hatta yer yer beden ayıplayıcı ifadelerde bulunmayı sürdürüyor.

Kadın ağırlıklı alanlarda ‘non-binary’ olmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Deniz Gedizlioğlu, Sam Escobar’ın Femsplain’de yayınlanan yazısını KaosGL.org için Türkçeleştirdi.

Birinin bana “hanım” diye seslendiğini duyunca bazen karnım kasılıyor, “cringe” derler ya. “İyi günler han’fendi,” ya da “günaydın hanımlar;” bu tür laflar sık sık göğsümde bir ağrıya sebep oluyor.

Bunun kulağa dramatik gelebileceğinin çok iyi farkındayım. Sonuçta basit bir selamlaşmadan söz ediyoruz, kesinlikle kimseyi incitme ya da dışlama amacı taşımadan yapıldığını biliyorum. Ki, niyet konusunun dikkate almamız gereken önemli bir nokta olduğuna inanıyorum, çünkü gelişme olasılığına sahip güvenli bir alan ile bunu reddeden güvensiz bir alan arasındaki fark, tam da bu niyet olabilir. Bununla birlikte, cinsiyetlendirilmiş ifadeler, her ne kadar incitme amacı taşımasalar da insanın ortamdan dışlandığını hissetmesine sebep olabiliyor.

Mesele kadınlardan ya da onların etrafında olmaktan hoşlanmamakla ilgili değil. Benim arkadaşlarımın büyük çoğunluğu kadınlardan oluşuyor; bunlar genellikle cis-heteroseksüel kadınlar ve çok sevdiğim insanlar. Sadece, ben onlardan biri değilim; çünkü ben cinsiyet kimliğimi non-binary [ikili cinsiyet sisteminin dışında] olarak tarifliyorum.

Bu konuda görece yakın bir zamanda açıldım, dolayısıyla kimliğimi insanlarla paylaşmanın erken bir safhasında olduğumu söyleyebiliriz. Kendimi dünyaya sunuş biçimim son derece feminen ­–bolca makyaj yapıyorum, saçım omuz hizasında ve göğsümü sarmıyorum– bu yüzden insanların, genellikle bana nasıl hitap edeceklerini sormayı dahi akıl etmemesini anlayabiliyorum. Ben de yeni yeni bu konuda net bir tavır almaya başladım. Kendime bu kadar yakın hissettiğim insanların ait olduğu toplumsal gruba dair hislerimi paylaşmak şöyle dursun, benden bahsederken tekil “they” zamirini kullansınlar diye insanları kibarca uyarabilmek bile epey zamanımı aldı. [Üçüncü tekil şahıs zamiri “o,” İngilizcede erkek (he) ve kadın (she) olarak cinsiyetlendirilmiştir; bu yüzden birçok non-binary insan, çağdaş dilde daha çok “onlar” anlamında kullanılmasına karşın, eski İngilizcede tekil kullanımının bolca görüldüğü cinsiyetsiz “they” zamirini benimsemektedir. -çev.]

Geçtiğimiz günlerde, açıldığımdan bu yana hem yabancı insanlardan hem de tanıdıklardan sıkça gelen sorulara cevap vermek için Esquire.com’a bir yazı yazdım. Yazının amacı, non-binary cinsiyet kimlikleri hakkında bilgisi olmayanlara yönelik tür giriş metni oluşturmaktı –konunun yabancısı olan veya soru sormaktan çekinenler için, kısa ve biraz cazgır bir özet. Belli bir kitle ya da belli bir alanı hedeflemeden, yalnızca etrafında non-binary birileri bulunmayan ya da bunun farkında olmayan insanları düşünerek yazmıştım. Aldığım tepkilerin büyük kısmı çok olumluydu, ama tabii ki bir sürü troll de ortaya çıktı. Ki bu da beklenmedik bir şey değildi çünkü birincisi, internet böyle bir yer ve ikincisi, ben beyaz bir erkek değilim. Okumakta olduğunuz yazı da bu ikinci hususla ilgili.

Belli (olduğunu düşündüğüm) sebeplerden ötürü, internet ortamında kabul görmüş hissetmek şöyle dursun, güvende hissetmeyi bile beklemiyorum. Ama kadın merkezli ve özellikle feminist alanlarda daha farklı bir beklenti olabiliyor, çünkü bu alanların başarısı, genelde hem açık fikirli hem de güvenli bir ortamın varlığıyla yakından ilişkili oluyor. Buna rağmen, sosyal ve politik birçok oluşum, non-binary insanlara açık oldukları konusunda ne kadar ısrar etseler de gerçekte cinsiyetlendirilmiş bir dil kullanmayı, cinsiyete dair genellemeler yapmayı ve hatta yer yer beden ayıplayıcı [body shaming] ifadelerde bulunmayı sürdürüyor. Bunların hepsi, non-binary’ler de dâhil, bir sürü insana oraya ait olmadıklarını hissettirecek şeyler.

“Sadece Gerçek Kadınlar”

Trans maskülen butch bir öğrenci olarak ABD’nin Syracuse şehrinde yaşayan Maysam “Phoenix” Seraji, “Eskiden trans kadınlara ve trans feminen insanlara toplumda erkek olarak sosyalleştikleri, bu yüzden ya da başka sebeplerle kadınları hedefleyen, feminist alanlara girecek kadar kadın olmadıkları söylenirdi,” diyor. “Günümüzde transları kapsayacak şekilde genişlemeye çalışan bazı hareketler mevcut, ama ortalıkta hâlâ bir sürü TERF de var. [“Trans Exclusionary Radical Feminists:” Feminist hareket içinde transların kadınlığını sorgulayan ve kendilerini açıktan trans dışlayıcı olarak tanımlayan grup ve kişiler. TERF, özellikle Batı dünyasında bir hareket hâline gelmiş durumdadır. -çev.] Trans erkekler ve trans maskülenlerin doğumda kadın atandıkları gerekçesiyle kabul edildiği de oluyor ama bu da sorunlu, çünkü o zaman bu alanlara trans kadınlarla trans feminen insanların da katılabilmesi gerek.”

Bu oluşumlar çoğunlukla kendilerini yalnızca kadınlara açık olarak tarifliyor, yaptıkları paylaşımlar genelde “Selam kızlar!” ya da “Hadi kadınlar!” diye başlıyor ve konuşmalar genellikle cis kadınların gündelik olarak yaşadığı açmazlar etrafında dönüyor. Böyle bir ortamda insan, non-binary meselelerini gündem etmek konusunda ciddi bir gerginlik ve kaygı yaşayabilir, bunlar kişinin kendi kendine kapıldığı duygular olsa bile. Söz gelimi, eğer kuirlere yönelik bir alanda değilsem, ben de protez bir ürünle ayakta işemek konusunda yaşadığım zorlukları tartışmayı aklımdan dahi geçirmem. (Bu arada, idrar hunileriyle ilgili tavsiyeniz varsa lütfen ama lütfen gönderin.) Bu asla kasıtlı bir durum gibi gözükmese de; yer aldığınızın grubun Facebook’ta, Slack’te ya da bir forumda olması fark etmez; eğer marjinalize edilen, çeşitli seslerin duyulması konusunda grubun çoğunluğu bilinçli olarak düşünceli ve kapsayıcı davranmıyorsa, günün sonunda bu, insanlara pekâlâ seslerini hiç çıkarmamaları gerektiği mesajını veriyor olabilir.

“Ben ‘kadın’ dediğim zaman erkek olmayanları kastediyorum.” Zaman zaman bu şekilde karşı çıkıldığına tanık oluyorum ­–ve ne söylemeye çalıştıklarını anlıyorum: “Kadın,” eşittir “erkek olmayan.” Ama bunların ikisi de birçoğumuz için geçerli olmayan terimler. İçinde yer aldığımız oluşumlar bu tür davranışların marjinalize edici olduğunu kabul etmeyi ve üzerine konuşmayı reddettiği zaman, ortam daha ziyade non-binary insanlara girişin serbest olduğu, fakat içerde bir şeyler içmemiz, dans etmemiz ya da insanlarla sosyalleşmemizin mümkün olmadığı bir barı andırıyor. Üstelik bizden bu ortamı sorgulamamamız bekleniyor; kapıdan içeri alındığımıza bile şükretmemiz gerekiyor sanki.

Bunları yazmaktaki amacım belli bir oluşumu hedefe koymak ya da birilerinin kendini saldırı altında hissetmesini sağlamak değil (zira yaptıkları sorgulandığında çoğunluk grupları sıklıkla böyle davranıyor). Niyetim yalnızca kendisini kapsayıcı olarak tanıtan bu grupları, salık verdikleri şeyi uygulamaya koymak konusunda yüreklendirmek.

Ayrıca bu, kadın oluşumlarına has bir durum da değil; kapsayıcılığın ve çoğulluğun bayraktarlığını yapan bir toplulukta üyelerin, uymak zorunda oldukları konuşulmamış bazı sınırlar olduğunu hissetmesi yaygın bir sorun. Söz gelimi, non-binary bir yazar olan Sam Dylan Finch (Kendisini Twitter’dan takip etmenizi şiddetle tavsiye ederim), non-binary ve femme [Farklı kimliklerden, kendisini feminen yollardan ifade eden kuir insanların kullandığı bir terim. -çev.] yazarların yer aldığı bir gruptan erkeklikle cinsiyetlendirilmiş “he” zamirini kullandığı gerekçesiyle çıkarılmasının ardından, uyulması gereken birtakım kuralları dayatmaya kalkan cis kişilerin, birtakım non-binary insanları dışlanması hakkında başlattığı tartışmada şöyle yazıyor: “Herhangi bir sınır belirtmeden ‘non-binary insanlar’ için bir alan sunmaya girişiyorsanız, bu tüm non-binary insanlar anlamına gelir –kendini sorgulayanlar, akışkanlar, aynı anda birden çok alanda var olanlar; hepsi dâhil.”

Kadınlar tarafından kurulmuş oluşumlar da non-binary insanları aralarına davet etmek istiyorsa elbette yapsınlar; ancak non-binary insanlara fikirlerinin sorulması ve marjinalize edilen her grupta olduğu gibi, aktif bir şekilde kapsayıcılığın öncelik hâline getirilmesi gerekiyor. Örneğin bilimde ya da siyasette kadınların varlığı hakkındaki bir panelde çoğunluğu erkekler oluşturursa hepimiz göz devirmeye başlarız, ama çeşitlilikten bahseden bir grupta çoğunluğu beyaz, cis-heteroseksüel kadınların oluşturmasına tepki verdiğimiz oldukça nadirdir.

Kapsayıcılık Neden Gerekli?

Kadınların, bütün bir grup olarak, hayatları boyunca bir sürü saçmalığa göğüs gererek büyüdüğü şüphe götürmez bir gerçek. Dolayısıyla cis kadınlar için tasarlanmış bir grubu istila etmek benim için bir hedef olamaz. Zaten hoş karşılanmadığı bir grupta olmayı kim gerçekten ister ki? Ayrıca, insanların olabildiğince rahat hissedecekleri gruplar kurmakta serbest olduğuna inanıyorum. Ama bu alanın neyi amaçladığı konusunda dürüst olun. İkili cinsiyet sistemi içinde yer alan kadınlar için bir alana ihtiyacınız varsa, bu konuda açık davranın. Ama eğer kapsayıcı olmak istiyorsanız, kapsayıcı olun. Cis erkeklerin bulunmadığı bir alana duyulan ihtiyacı inanın ki anlıyorum –trans ya da cinsiyet rejimine uymayan insanlar da aynı sebepten bu alana ihtiyaç duyuyor. Günün sonunda, ortaklaştığımız çok fazla şey var.

Seraji, “Güvenli alanların trans ve cinsiyet rejimine uymayan bireyler için kapsayıcı olması gerekir, çünkü bizler intihar, evsizlik ve öldürülme gibi başlıklarda daha büyük risk altındayız,” diyor. “Transların öldürülmesini hukuki yönden meşrulaştıran tahrik indirimi gibi şeyler oldukça, toplum düzenli olarak bize yaşamayı hak etmediğimiz mesajını veriyor. Sağlık, barınma ve daha bir sürü haktan yararlanamıyoruz. Sesimizin duyulması için güvenli alanlarımızın olması çok önemli.” ABD’de yapılan Translara Yönelik Ayrımcılık Ulusal Araştırma Raporu’na bakıldığında, bu sorunları deneyimleyen trans ve non-binary insanların sayısının çok yüksek olduğunu görüyoruz. Beyaz olmayanlar söz konusu olduğundaysa rakamlar katlanarak artıyor. Güvenli topluluklar bu konuda büyük faydalar sağlayabilir –trans ve non-binary insanlara destek yaratmanın yanı sıra, güvenli alanlardaki insanları cis olmayanların karşı karşıya kaldığı zorluklar hakkında eğitmek açısından.

Bir alanı daha kapsayıcı hâle getirmek için alışkanlıkları değiştirmek zor olabilir. Fakat eğitici davranma sorumluluğu da çoğunlukla zaten kapsanmadığını ve oraya ait olmadığını hissedenlerin omuzlarına bırakılıyor ­­–örneğin, dinlediğim hikâyelerden biliyorum ki beyaz olmayan bir sürü insan, kendilerinden ayrıcalık ve sorunlu dil konusunda sürekli beyazları aydınlatmalarının beklenmesinden usanmış durumda; üstelik bahsettiğimiz beyazlar kendi davranışları üzerine kafa yormak bir yana, çoğunlukla dinlemeye bile istekli olmuyor.  Trans ve non-binary insanlar için de kimlik, cinsiyet ve cinsiyet ifadesi arasındaki farkları açıklamak ya da kimi cinsiyetlendirilmiş ifadelerin neden dışlayıcı bir ortama yol açtığını anlatmak son derece yorucu bir hâl alabiliyor. Oysa dinleyiciler meraklı ve ilgili olursa, bu her şeyi değiştirebilir.

Kapsayıcı Olmak Adına Ciddi Adımlar Nasıl Atılmalı?

Seraji’ye göre, “İnsanların bilgilenmesi ve kendilerini gözden geçirmesi lâzım –trans kapsayıcılık konusunda internette birçok kaynak var, biraz google’lamanın bile çok faydası olacaktır.” “Cinsiyetsiz tuvaletleri elde etmek biraz daha zor, ama bir alanı trans ve non-binary insanlar için çok daha güvenli kılmak konusunda azımsanmayacak bir etkisi var.” Seraji, bir kitleye hitap ederken “hanımlar ve beyler” yerine “arkadaşlar” ya da “sevgili konuklar” gibi cinsiyetsiz bir dil kullanılmasının yanı sıra, kendilerine nasıl hitap edilmesini istediklerini doğrudan insanlara sormayı öneriyor. Bu basit değişiklikler, trans ve non-binary üyelerin söz konusu alanda kendilerini daha rahat ve oraya ait hissetmesini sağlayabilir.

Neyse ki, daha kapsayıcı olmak için direkt ve bilinçli bir şekilde hareket eden gruplar da var. #NYCtechladies topluluğunun yöneticisi olan Allison Esposito, cis bir kadın. “Ayda bir buluşup kahve içiyoruz, bir de Facebook grubumuz var. Amacımız New York şehrinde teknoloji alanında çalışan kadınları bir araya getirmek,” diyerek ne yaptıklarını açıklıyor. “Bu grup aracılığıyla pek çok insan iş buldu, güçlü bağlantılar kurdu ve teknoloji alanında bir kadın olmak konusunda dertleşebileceği bir yer edinmiş oldu. Grubun yöneticisi şimdi ben olduğum için, kimseyi dışarıda bırakmak istemiyorum.”

Topluluğun kendiliğinden dönüşmesi için oturup beklemek yerine, Esposito kapsayıcılığa yönelik üretken bir adım atmış ve grubu geliştirmek için harekete geçmiş. “Kendisini trans ve non-binary olarak tanımlayan insanlara ulaşıp rahat hissedecekleri, kapsayıcı bir dil konusunda yardımlarını istedim, o zamandan beri de buna uygun değişiklikler yapmaya çalışıyorum.” 

Kendi adıma, etrafımdaki insanların tüm cinsiyet kimliklerine saygılı olduğunu bilmek isterim. Arkadaşlarımın çoğunluğu kadınlardan oluşuyor ve hepsi de hayatımda olmasını istediğim harika insanlar. Açıldığım zaman, var olan sosyal çevremi terk edip kendimi non-binary insanlara ayrılmış alanlarla kısıtlamam gerektiğini hiç düşünmedim. Elbette bu alanları son derece tatmin edici bulanlar da var ve bu güzel bir şey. Benim istediğim yalnızca, kadınların ağırlıklı olduğu alanlarda bulunduğum zaman, ben de kadınmışım gibi davranmak zorunda kalmamak.

Kimi zaman, pek çok arkadaşımın benim hakkımda konuşurken “they” zamirini kullanmıyor olabileceğinden endişe ediyorum. Başta garip hissettirebileceğinin farkında olsam da hayatımın bu noktasında benim için, kimliğim için bu çok önemli. Ama yabancıların beni hatalı şekilde cinsiyetlendirdiğini düşündüğümde bundan o kadar rahatsız olmuyorum. Öylesine bulunduğum gruplar için de aynısı geçerli –doğru dürüst yazmadığım saçma bir forumda benden üst üste “kadın” diye bahsetseler herhâlde büyük bir rahatsızlık duymam, ama kıymet verdiğim bir grupta varlığımın silindiğini hissetmek çok daha moral bozucu oluyor.

“Müttefik” tabirinden pek hoşlanmam, ama bu topluluklarda yaşananları anlamlandırmak açısından önemli bir kavram. Müttefik olmak, sadece baskı ve ön yargının içinde aktif bir şekilde yer almamak değildir; dinlemek, sürekli bir şekilde destek vermek, kendini eğitmek ve sorgulamak anlamına gelir. Kapsayıcı bir güvenli alan yaratmak istiyorsanız, bunu yaparken orada var olmak isteyen herkesin sesini güvenle duyurabildiğinden ve iyi karşılandıklarından emin olun. İnsanlara kendilerine nasıl hitap edilmesini istediklerini sorun. Kullandığınız dili nasıl daha kapsayıcı hâle getirebileceğinizi sorun. Kuir gündemine dair tartışmalar açın, çünkü bazen LGBTİ+’lar o toplulukta bir yerlerinin olduğuna dair bir işaret görmeye ihtiyaç duyabiliyor. Doğru yapıldığı zaman, kapsayıcılığın bir grubu ne kadar güçlendirebileceğine inanamazsınız.


Etiketler: yaşam
nefret