07/06/2017 | Yazar: Ezgi Epifani

Tahakkümü hangi yollarla ne şekilde devam ettirdiğimizden bahsetmeyeceksek o zaman onu nasıl gerçekten sona erdireceğiz?

Kendini hayal kırıklığına uğrattığında bile kendini sevmeye devam etmenin önemi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Tahakkümü hangi yollarla ne şekilde devam ettirdiğimizden bahsetmeyeceksek o zaman onu nasıl gerçekten sona erdireceğiz?

Vanessa Lewis'in We All F*ck Up: The Importance of Loving Yourself Even When You Disappoint Yourself başlıklı yazısının çevirisidir.

Kendini sevmek hiçbir zaman kolay bir mesele olmamıştır özellikle çok fazla ekonomik zorluk, utanç, haklarından mahrum edilme ya da kayıp yaşadığınızda. Zaten başka türlü olabilse, dünyanın en siyah insanlarının yaşadığı yerlerde 10 milyar dolarlık deri rengi açıcı endüstrisi olmazdı. Oy verebilen kadınların %42’si; kürtaj, sendika, yoksul karşıtı, savaş yanlısı ve cinsel taciz hayranı olan Donald Trump’a oy vermezdi. Ve beni hiçbir şekilde istemediğini aleni ve acı verici şekilde ifade eden biriyle, yine acı veren bir ayrılık sürecinden geçen ben; günlerimi iyileşme, hayallerimin peşinden koşma ve yasımı tutmak yerine, onun Facebook sayfasına bakıp ilgi ve şefkatini beklemekle geçirmez, yapmamam gerektiğini bildiğim halde çaresizce ona ulaşmaya çalışmazdım.

Deri rengi açıcı krem kullananlar veya faşistlere oy verenler kendilerini sevmiyorlar demiyorum. Ve ben de her kutsal şeyi abartarak seveceğim ve tatlı ve hassas kalbimin her bir gramının, her bir dokusunun değerini bileceğim.

Ama bu kendimi sevme konusunda bazen zorluklar yaşamadığım anlamına gelmiyor, özellikle kendimi hayal kırıklığına uğrattığımda. Ve açık konuşacak olursam, kendimi hayal kırıklığına uğratıyorum. Bunun yasımı ne kadar yoğun yaşadığımla alakası yok ki bu bence, bazen insanları sevecek kadar cesur olmanın getirdiği kısmen güzel ve rahatsız edici bir deneyim. Kendimi hayal kırıklığına uğratmamın sebebi, tuttuğum yas sonucunda yaptığım seçimler ve şu anki durum yeni bir şey değil.

Eski sevgilimle sorunlarımızı halledebilmek ve bir tür bağlantı kurabilmek adına tekrar tekrar iletişime geçmeye çalışıyorum. Bana direk geri çekilmemi ve aramızdaki her şey bittiği için daha mutlu olduğunu söylemesine rağmen. Ama yine de, son eski sevgilimin bunları söylemesinden iki hafta sonra yine iletişime geçmeye çalıştım.

Ya. (içini çekiyor)

Bu seçim beni incitmekle kalmadı, ayrıca tecavüz kültürü ile nasıl derin bir şekilde aynı safta olduğumu görmemi kolaylaştırdı. Eski sevgilimin isteğine karşı gelerek, özel alanına izinsiz girdim ve açıkça ifade ettiği ihtiyaçları ve sınırlarını tanımayarak kendi his ve arzularıma öncelik verdim.

Bundan hemen sonra, kendime öyle kırgındım ki, o gece başka biri olmayı dileyerek uykuya daldım. Ben. Kendinizi sevin diye haykıran ve internette radikal bir şekilde kendini kabul etmekten bahseden ben.

Facebook durumuma artık başka biri olmak istediğimi yazmaya kalkana kadar duraklamadım. Bu dünyaya göndermek istediğim mesaj değildi, içselleştirmek istediğim bir şey de değildi ve tabi ki de sorunlu davranışım için uygun bir çözüm değildi.

Özsevgi bir kazanım değil, pratiktir

Başka biri olmak istemiyorum. Kendinden nefret etme girdabında utançla dönüp durma yerine hatalarımdan ders almaya niyetli ve bilinçli bir ben olmak istiyorum. İncinmişken, kızgınken ya da yas tutarken kendime öyle iyi bakmak istiyorum ki çektiğim ıstırap; bilgelik ve doğruluğu daha az ulaşılabilir yaparken yaptıklarımdan kendimi sorumlu tutabileceğim besleyici bir pratiğim olsun istiyorum.

Hayatımdaki durumlar gibi kendimle olan ilişkimin de değişeceğini, evrimleşeceğini, büyüyeceğini, iyileşeceğini ve hatta bazen bozulacağını kendime hatırlatmak zorunda kaldım. Ve bu bir sorun değil. Çünkü bu; insan olmak, canlı olmak demek.

Özsevgi bir kazanım değil, bir pratiktir. Sıkıcı ve zor bir pratik. Özsevgi anca; yokuş aşağı koyverdiğinizde, duygusal bir acı çekmediğinizde, bir şeylerin içine sıçmadığınızda kolay.

Asıl en çok; sıçıp batırdığımızda, endişeli olduğumuzda, ekonomik zorluk çektiğimizde, canımız  nefes alamayacak kadar çok acıdığında özsevgi, özşefkat, kendimizi besleme ve bağışlama pratiğimizin olması önemlidir. Bunlar kişisel ve kolektif özgürlüğümüz için kararlar verebilmemize yardımcı olan vesilelerdir. Başkasının deyimiyle, bir şeylerin içine ettiğimizde hatalarımızı görüp düzeltecek kadar içebakışçı olmamızı sağlarlar.

Yaptığımız hatalar üzerine konuşmak önemli ve devrimcidir 

Toplumsal adalet aktivizmine, özgürlüğe ve kolektif sevgiye kendini adamış olan bizler; yaptığımız hatalar, verdiğimiz zararlar ve verdiğimiz zararların insanlara – özellikle özel alanımızdaki ve ailemizdeki insanlara – etkisi üzerine nadiren aleni olarak konuşuyoruz. Bence böyle bir radikal şeffaflık, özdüşünüm ve sorumluluk; kamusal alanda ve toplumsal ve dönüştürücü adalet söyleminde eksik olan şey. 

Hareketimizin mensuplarının başarılarını kutluyoruz. Bazen yaşadığımız zorlukları yüceltiyor ve acımız ve tahakkümümüz ekseninden kimlikler yaratıyoruz. Kişilerin hatalarını yüzlerine vurarak mükemmeliyetçiliği alkışlıyoruz; en basitinden, insanların en güncel dil ve teoriyi bilmemeleriyle dalga geçeceğimiz bir platform yarattık.

Ama bu noktaya gelebilmek için aştığımız acılı, sarp ve çetrefilli yoldan nadiren bahsediyoruz. Ayartmaya çalıştığımız bir trans veya ikili cinsiyet sistemine uymayan kişiye istemeden translara karşı önyargılı veya ayrımcı bir yorum yaptığımızdan veya kendimiz hakkında yaptığımız engellilere karşı önyargı veya ayrımcı şakanın engelli iş arkadaşımızı nasıl üzdüğünden ya da itibar politikalarımızın* aslında içselleştirilmiş beyazların üstünlüğü fikri olduğu söylendiğinde nasıl savunmaya geçtiğimizden nadiren konuşuyoruz.

Tahakkümü hangi yollarla ne şekilde devam ettirdiğimizden bahsetmeyeceksek o zaman onu nasıl gerçekten sona erdireceğiz?

Kendimizi sorumlu tutmak çok zor biliyorum ama özsevgi bunu kolaylaştırıyor

Sebep olduğum mikro-agresyonlardan** ya da verdiğim zararlardan gurur duymuyorum tabi ki ve cesaret edip davranışlarımın adını koyan herkese minnettarım. Eğer utancımın sözü edilen hatalardaki rolümü kabul etmemi engellemesine izin verseydim, büyüyemezdim ve daha iyisi nasıl olur bilemezdim. Kendimi sorumlu tutmayı, özür dilemeyi ve yeni davranış yolları bulmayı öğrenmeseydim, bugünkü güzel ilişkilerime sahip olamazdım.

Ama kendilerini, yaptıkları hata veya kullandıkları incitici sözlerinden, eleştirildikleri halde sorumlu tutmayan bir sürü kişi var. Bazıları bundan o kadar utanç duyuyor ki, yöneltilen eleştiriyi kendi içine bakabilmek, öğretildiği şeyleri elekten geçirmek ve daha farklı davranmayı seçmek için bir fırsat olarak görmek yerine, bu eleştiriyi içselleştiriyor ve yaptıkları hata ekseninde yeni bir kimlik geliştiriyorlar.

Daha iyisini yapabilmek adına zor yolu seçmek yerine savunmaya geçip bizim; memnun etmesi imkansız, insanları Donald Trump’a oy vermek zorunda bırakmış prensesler olduğumuzu iddia ediyorlar.

Mesele bizim memnun etmesi zor olmamız değil. Bizim sorunumuz; olgunlaşma ve telafi etme, bağışlama ve sorumlu tutma üzerine model alacağımız pek kimse olmaması. Yorucu olan öğrenme ve baştan tekrar öğrenme konularına nadiren değer veriyoruz.

İnsanların bizim şu an olduğumuz radikal aktivisti görmelerini istiyoruz; o konuma gelebilmek için kat ettiğimiz dinamik ve karmakarışık yolculukta attığımız hatalı adımları değil. Bir o noktaya vardık mı, işimiz bitmiş gibi davranıyoruz. Ama bu doğru değil.

Dönüştürücü iyileşme hayat boyu süren bir macera ve çevremizden gelecek desteğe de derinden bağlı

Dindar insanların kiliseye her hafta gitmelerinin bir sebebi var. İnsanların terapiye birden fazla kez gitmelerinin bir sebebi var. Ve insanların tutkularını gerçekleştirebilmek adına düzenli olarak pratik yapmalarının da bir sebebi var.

Dönüşüm hayat boyu devam eden bir süreç. İsteseniz de istemeseniz de dönüşeceksiniz. O yüzden bu dönüşümle; birbirimizi desteklemek, kendimizi umutsuz veya çıkmazda hissettiğimizde birbirimizi cesaretlendirmek ve yaptığımız her hatada var olan güzelim potansiyeli kutlamak için alanlar ve yapılar inşa etmemiz gerek.

Ve benim için, en azından bu yazıda, tüm hatalarımız ve kusurlarımıza rağmen kendimizi sevmeyi ve başkaları tarafından sevilmeyi hak ettiğimizi birbirimize hatırlatmak en önemli şey gibi geliyor. Tüm kötü şeyleri atlatabilmemize yardımcı olacak tek şey bu.

Size kızgın olup yine de sizi sevmeyi sürdürebilirim. Kendime kızgın olup – şu an olduğu gibi – ve yine kendimi sevmeye devam edebilirim. Sevgiyi muhteşem yapan da bu değil mi, kapasite ile dolu olması? Sevgiyi sihirli yapan nedir? Dönüştürme gücüdür.

Öz ve kolektif sevgiye kendini adamış olanlar için, sıçıp batırdığımız an sevgiye en çok ihtiyaç duyduğumuz andır.

*bir ötekileştirilmiş ya da azınlık grubun; toplumun ana-akım veya toplumsal olarak kabul edilebilir görünüş ve davranış standartlarına uyarsa, önyargı ve sistematik adaletsizliklerden korunacağına dair inançlar bütünü

**bir azınlık veya baskın olmayan grup üyesine karşı, pek göze çarpmayan ve kasten yapılmayan ama yine de hakaret barındırıp tektipleştirmeyi pekiştiren yorum veya davranışlar

Bu çeviri ilk olarak ezgiepifani blogunda yayınlanmıştır.


Etiketler: yaşam
İstihdam