17/12/2014 | Yazar: Hakan Özkan

Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum’da KESK, Eğitim-Sen ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası bir araya geldi, sendikal mücadeleyi tartıştı.

KESK Eşbaşkanı Köse: Bütün normlar kökünden sarsılmalıdır! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum’da KESK, Eğitim-Sen ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası bir araya geldi, sendikal mücadeleyi tartıştı.
 
Kaos GL’nin “LGBT Hakları Sendikal Haklardır” üst başlığıyla düzenlediği Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum 14 Aralık Pazar günü sona erdi. Tüm-Bel Sen’de gerçekleştirilen 3. Ayrımcılık Karşıtı Sempozyumu’nun, ikinci gününde ikinci oturum Türkiye ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki sendikal hareketlere ilişkin oldu.
 
Oturumun moderatörlüğünü İzmir Eğitim-Sen 2 Nolu Şube LGBTİ Komisyonu’ndan Türkan Karagöz yaptı. Konuşmacıların Türkiye ve Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan deneyimleri kadın, LGBTİ ve gençlik alanında aktardığı toplantıda konuşmalarda öne çıkan noktalar şöyle oldu:
 
Şaziye Köse, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı:
 
“Kapitalizmin getirdiği emek-sermaye ilişkisi dışında şekillenmeye çalışıyoruz her konuda. İdeal kapitalizm hiç olmadı ve hiç olmayacak. Emek sermaye çelişkisi her zaman dışlama, ayrımcılık, homofobi, dışlama ve marjinalleştirmeyi içinde barındırır. Varlığı bunlara dayanır. Başarıya ulaşacaksa eğer, emeğin sermayeyle mücadelesi gereklidir. İşçi hareketi kendini de arındırmalıdır.
 
“Hepimiz biliyoruz; kapitalizm bir beden-cinsiyet rejimine dayanır ve heteroseksisttir. Kadınlara karşı bir iç savaş vermektedir. Nüfus artmalı ve artı nüfus gerekiyordu. Nüfus kayıpları hızla telafi edilmeli ve kadın doğurmalıydı, eve kapatılmalıydı.
 
“Resmi tarih ilk cadılar avını kaydetmez. Yapılandığı beden rejimi bunun üstünden şekillenmiştir. Esneklik, bu beden ve cinsiyet rejimi özgün bir disiplin siyasa olmadan şekillenmezdi. Verimlilik ve üretim rasyonalitesine uymayan her şey sistemden dışlanır. Kapitalizm sürekli bir “kapatma” rejimidir, deliyi tımarhaneye, hastayı hastaneye, suçluyu hapishaneye, askeri kışlaya, yaşlıyı bakımevine, çocuğu okula kapatır. Bu kapatma rejiminin sonu her şeyin kaydedildiği bir gözetleme toplumudur. Kapitalizme karşı mücadele, beden ve cinsiyet rejimine karşı mücadeledir.
 
“Kapitalizmin dayandığı beden ve cinsiyet rejimini hedeflemezsek, görevimizi yerine getiremeyeceğiz. Mevcut işçi hareketleri ve sendikal hareketler kapitalizmin ikiliklerine dayanmaktadır. Beden, cinsiyet ve disiplin rejimini aynen devralmıştır. Bu nedenle büyük sorunlarla yüz yüzedir. Biz kadınlar, LGBT’ler vs. olarak, onlarla buluşma kanalını açmamız gerekmektedir. Bu konuda eksikliğimiz var. KESK de dahil olmak üzere bir gençlik aşısına ihtiyaç vardır.
 
“Emeğin kadınsılaşması uzunca bir süreçtir. Kadın hareketi sendikal hareketle, kapitalizm için bir meydan okumadır. Bu nedenle sendikalar, işçi hareketleri, kadın meclisleri önemli adımlardır. Bunlar sonuna kadar beslenmeli, saldırılar karşısında desteklenmelidir.
 
“LGBT’lerle kolektif tüm çalışmalara açığız”
 
“Eril işleyiş tarzından kurtulmamız gerekiyor, radikal biçimde erillikten kurtarmamız gerekiyor. KESK bunu başlatmıştır ama bu bir çölde kum tanesi, okyanusta su damlasıdır. Bunlar kısmi hareketlerdir. İnsan hakları bağlamında, ayrımcılığa karşı mücadele artmalıdır. Bu katı erillikten arınmak için elimizden geleni yapmalıyız.
 
“Bütün sosyal örgüt modelleri, gücü ve iktidarı merkezileştiren örgütler bağlamında sorgulanmalıdır. Bütün bu genel geçer normlar, kökünden sarsılmalıdır. Bunlar sarsılmadığı sürece, ne sendikal hareket ne işçi hareketinin kazanımları erillikten kurtulmayacaktır. Çölde kum tanelerini, okyanustaki su damlalarını çoğaltalım. Biz kolektif tüm çalışmalara, LGBT’lerle beraber açığız. Önümüzdeki engelleri de aşmaya hazırız.”
 
Eğitim-Sen Genel Sekreteri Sakine Esen Yılmaz:
 
“Aslında ben daha çok kadın sekreterliği yaptım. Nasıl bir yol izledik ve neler oldu? LGBT hareketiyle kamu emekçileri arasında güçlü bir bağın olduğunu söylemek mümkündür. Bugün hem KESK’in hem de Eğitim-Sen’in tüzüğünde cinsiyet kimliği ve cinsiyet kimliği ifadeleri var. Ama bir yol alındığını söylemek pek mümkün değil.
 
“Pratik oluşturmaya çalışıyoruz ve komisyonlarımız var. Bu arada Kaos GL ile işbirliği içindeyiz. Üniversite toplumsal cinsiyet çalışmaları yürütüldüğünde engelleme ile karşılaşıldı. Çalışmalar hedef gösteriliyor. Bu tür dış dirençler var. Bunun dışında içsel bir direnç de var. Mevcut durum böyle.
 
“‘Kadınlar ayrı örgütlenirse sınıfı böler’ algısı mevcut ve böyle bir direnç var.  Eğitim emekçilerinin büyük bir kısmını kadınlar oluşturuyor. Eğitim iş kolu kadınlaşma eğiliminde. Biz sendika olarak çeşitli kazanımlar elde edilmek isteniyorsa çeşitli politikalar geliştirilmek zorunda.
 
“Kadınlar daha fazla karar alma mekanizmalarında yer almak zorunda. Kadınlar örgütlenip kendini güçlendirmeli ve karar alma mekanizmaları içinde daha fazla yer almalıydı. Temel yaklaşımımız buydu. %30 kadın kotamız ile başladık ve bu uygulandı. Bu kotayı doldurduk. 2014 kongresinde %40’a çıkardık ve muhtemelen bu kotayı dolduracağız. Evet sendikalarda kadın çalışmaları var ama bütçe sorunu ile karşılaşabiliyoruz. En nihayetinde “cinsiyete dayarlı bütçe” oluşturuldu. Kadınlar ve LGBT’ler söz konusu olduğunda “hayır paramız yok” direnci ile karşılaşmayacağız. Bu elimizi güçlendiren bir uygulama. Şimdiye kadar kadın komisyonu olarak çalışıyorduk, artık meclis olarak çalışıyoruz. Kadınları ilgilendiren her karar bu organlardan alınıyor. Sendikanın genel tüzüğü ve ilkelerine aykırı olmadan.
 
“Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet eğitimleri verildi. Biz kendimizi güçlendiriyoruz ancak yanı başımızdaki erkeklerin dönüşüme uğramadığını fark ettik. Bu nedenle karma biçimde toplumsal cinsiyet eğitimlerine başladık. Bunun sonucunda kendi eğitimcilerimizi yetiştirdik.
 
“Erkek egemenliğinin ağları kadınlara ve LGBTİ’lere kapalı”
 
“Sendikaların iç mekanizmaları böyle. Diğer iş kollarında da bunlar uygulamaya geçsin istiyoruz. Peki toplu sözleşmelerde kadınlar ne kadar var? Toplu sözleşme mekanizmamız kuvvetli olmadığı için kadınlar da bunun içinde az.
 
“Devletin şöyle bir yönelimi var: Bu ülkede ciddi anlamda bir muhafazakârlık var. Öğrenci cinsiyetine göre, okulun türüne göre kadın yöneticilerin ağırlıkta olması durumu getirildi. Biz kendi özgün mekanizmamızı oluşturduk ama burası kendi içinde kapalı bir alan. Ayrıştırmanın çok fazla tehlikesi var.
 
“Erkek egemenliği her an üretiliyor ve her zaman tetikte olmalıyız. Her zaman bir ağ kurulabiliyor ve bu ağ kadınlara da LGBTİ bireylere de kapalı.
 
Semen Saygun, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Başkanı
 
“Türkiye’ye çok yakın ama bir o kadar uzağız. Kıbrıs’ın kuzeyinde neler oluyor? Sadece medyadan izliyorsunuz ve buralarda sadece eğleniliyor algısı yaratılıyor. Kıbrıs’ın kuzeyinde ortaya konulan neo-liberal politikalar mevcut ve üretim yapılmıyor, sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme, sosyal kazanımların düşürülmesi şeklinde kendini gösteriyor. Eğitim, sağlık gibi temel insan haklarının ticarileştirilmesi ve bütçenin azalması sonucunu doğuruyor.
 
“Kıbrıs’ta özelleştirme T.C. hükümetinin eli ile Kıbrıs’ın kuzeyinin iradesi yok sayılarak yapılıyor. Özelleştirme politikaları, peşkeş çekme mantığı ile yapılması eskiden beri aşina olduğumuz bir tutum. AKP hükümetinin izlediği emir verme mantığına Kıbrıslı Türkler olarak şiddetle karşıyız.
 
“Bir KİT kuruluşu olan Kıbrıs Türk Hava Yolları özelleştirmiş ve şirket tavsiyesi sonucunu doğurmuştur. Şu anda öyle bir hava yolumuz yoktur. Siyasi yakınlık mantığı devir edilmiştir. Konunun siyasi olduğu sonucunu doğuruyor.
 
“Eğitim özelleştirilmesinden bahsedersek, Kıbrıs’ın kuzeyinde bütçenin küçük bir kısmı eğitime ayrılıyor ve bu bütçenin büyük kısmı özel okullara aktarılıyor. Geçici atanan öğretmenler güvencesiz biçimlerde devlet okullarında çalışıyor. Bu nedenle devlet okullarında eğitim kalitesi düşüyor ve özelleştirme artıyor.
 
“Kamu çalışanlarının ücretlerinin düzenlenmesi sonucu 2009 yılında sendikal direnişe rağmen bir yasa geçirildi. 2011 yılında uygulanmaya başladı. 2011 yılından sonra işe başlayanlarda ciddi maddi ve manevi kayıplara neden oluyor. Bu yasayla işe giren öğretmenlerin hayatında %41 oranında ücret kaybı yaşandı. Kendinden bir yıl önce işe giren öğretmenlerin hayatında maddi kayıplar yaşandı ve bu öğretmenlerin motivasyonu iyice düştü.”
 
“Kıbrıs’ta muhafazakârlaşma Türkiye’nin AKP iktidarı ile başladı”
 
“Muhafazakârlaşma politikaları Türkiye’nin AKP iktidarı ile başladı. Bir camii yaptırma derneği kuruldu, 202 camiimiz 160 tane okulumuz var. Din dersleri zorunlu hale geldi. Kuran kursları artmaya başladı. Külliye inşaatları başladı.
 
“2007 yılında Sosyal Güvenlik Yasası ile emeklilik yaşı 60’a yükseltildi. Aktif kayıtlı işsizler, %17.8 oranında artı. Bu konuda LGBT’ler hakkında veri bile yok. Çalışma hayatında, eğitimde küçük sınıflar kadın öğretmenlere veriliyor. Erkek öğretmenler araştırıldığında, LGBTİ öğretmenler olduğu sonucuna ulaştık.
 
“Fasıl 154 yasasında yapılan değişikle, “doğaya aykırı cinsel ilişki” suç olmaktan çıkarıldı. Ancak yankısıyla LGBTİ arkadaşlar henüz tam bir görünürlük sağlamış değil.”
 
İlgili haber:

Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
nefret