25/11/2010 | Yazar: KAOS GL

Erkeklerin dost sohbetlerinde anlata anlata bitiremedikleri askerlik anılarının pek de hoş olmayan bir yönü daha var.

Erkeklerin dost sohbetlerinde anlata anlata bitiremedikleri askerlik anılarının pek de hoş olmayan bir yönü daha var. Askerlik muhabbetlerine konu olmayan bu anıların yazıldığı bir internet blog'unda erkekler ‘vatani görev’in gerçekte ne olduğunu sorguluyor

Türkiye, askerliğin zorunlu olduğu ülkelerden biri. Her ne kadar uluslararası sözleşmelerde Türkiye’de de vicdani reddin tanınması gerektiği ifade edilse de askerlik yapmak istemeyenler kendilerini hapishanede buluyorlar. Bu nedenle yaşını dolduran erkekler birer birer vatani görevlerini yapmak üzere yurdun çeşitli yerlerine gidiyorlar.

Ancak bir grup var ki onların seslerini duymuyoruz, çünkü konuşmak zor onlar için. Ayrıca varlıklarından haberdar olmamamız da vatanın iyiliği için daha hayırlı. Öbür türlü bizi askerlikten soğutabilirler.

Onlar askerliklerini yapıp bitirenler… Evlerine geri dönenler… Ancak askerlik maceralarını dost sohbetlerinde fıkra haline getirerek anlatamıyorlar çünkü yaşadıklarını hiç yaşamamış olmayı diliyorlar.

Yine de aralarında olanları anlatmak isteyenler de var. Bu nedenle de “askerler anlatıyor” (askerleranlatiyor@blogspot.com) adlı bir blog kurmuşlar. Üyeler, askerliklerini yaparken yaşadıklarını bu platform üzerinden duyuruyorlar. Biz de sitenin iletişim sorumlusu ile sohbet ettik.

-Böyle bir blog açma fikri ilk nasıl ortaya çıktı?

Askerlik Türkiye’de özellikle son dönemde çok tartışılan bir konu. Ancak bu tartışma genellikle vatan savunması, ülkenin bölünmez bütünlüğü gibi soyut argümanların bir kısım teknik hesaplarla desteklenmesi şeklinde yürüyor. Taraflar ne söylerse söylesin ‘her Türk asker doğar’ inancı gücünden bir şey kaybetmiyor. Halbuki biz hem kendi deneyimlerimizden hem de çevremizde duyduğumuz hikayelerden biliyorduk ki hiç kimse asker olarak doğmuyor. Ama bu ülkenin erkekleri bir şekilde asker yapılıyor. İşte biz bu sitede erkeklerden bize ve birbirlerine nasıl asker olunduğunu anlatmalarını istedik.

Çünkü bu ülkede nasıl asker olunduğu, nasıl erkek olunur ve nasıl makbul vatandaş olunur sorularının da cevaplarını içeriyor. Ülke nüfusunun yarısını tornasından geçiren askerlik mekanizması cinsiyet ilişkilerinden farklı olanla yaşamaya, dini inançlardan sosyal statüyle baş etmeye kadar gündelik yaşamın pek çok alanını etkiliyor. Ancak askerliğin teknik bir konu gibi konuşulması ve kaç ay olacağı üzerinden pazarlık yapılması esnasında ne askerlik kurumunun ideolojik temelleri ne de biraz önce saydıklarım gibi sosyal etkileri üzerine söz söylenmiyor.

-Siteniz bu konuda nasıl bir işlev görüyor?

Halbuki askerliğini yapmış veya askerlikle bir şekilde karşılaşmış olanların anlattıkları tüm bunları daha yakından ve derinden anlamanın yolunu açıyor. Tartışma, muktedir adamların alanı olmaktan çıkıp askerlikle karşılaşmış olanların, yani ülke erkeklerinin çoğunun katılacağı bir mecraya doğru kayıyor.

Siteyi kurarken aklımızda olan ikinci bir soru da bu deneyimlerin nasıl ve neden sessizleştirildiğiydi. Türkiye’de hakim olan erkeklik algısının kurulmasında bu kadar etkili olan bir kurumun, aslında erkekleri hakkında konuşamayacakları kadar yaralıyor olabileceğini düşünüyorduk. Dolayısıyla asker anılarının komik olanları dışındaki kısmının anlatılmıyor oluşunda konuşulması zor olan bir utancın ve hayal kırıklığının saklı olduğunu tahmin ediyorduk. Gelen yazılar bu tahminlerimizin doğru olduğunu gösterdi. Maalesef gördük ki askerlik erkeklerde hakkında kolayca konuşamadıkları yaralar açan travmatik bir deneyim.

- Blogda birçok anı paylaşılmış. Bunların çoğu da isimsiz. Bu anılar hep farklı insanlardan mı; yoksa belirli üyeler sık sık anılarını mı yolluyorlar?

Yazılar bize de isimsiz olarak ulaşıyor. Ancak anlatım şekillerinden ve olayların yaşandığı yerlerden hemen hepsinin farklı kişiler tarafından yazıldığını tahmin ediyoruz. Yazanlar arasında anti-militaristler de var, ülkücüler de... Zaten amacımız olabildiğince farklı kesimlere ulaşmak. Sağcı-solcu, Kürt, Türk, Rum demeden askerliği konuşabilmeyi, var olan kutuplaşmaların bize sunduğu cevapların dışında başka bir siyaset dili geliştirebilmeyi umuyoruz. Bu noktada BirGün okuyucularından gelecek anıları bilhassa önemli buluyoruz. BirGün okuyucularının bize anlatacakları hikayeleri bekliyoruz.

 DÖNDÜKLERİNDE ASKERLİKLE İLGİLİ FİKİRLERİNİ SORGULUYORLAR


-Bütün hikayelerin ortak noktası nedir diye sorsam cevabınız ne olurdu?

Bütün hikayelerin en belirgin ortak noktasını maalesef askerlikte görülen kötü muamele oluşturuyor. Hemen hemen her yazıda askerlik yapmış veya halen subay-astsubay olarak orduda görev yapan erkekler maruz kaldıkları veya şahidi oldukları küfürleri, dayağı, keyfi uygulamaları, itaat etmek zorunda oldukları ancak vicdanlarının kabul edemediği emirleri anlatıyorlar.

Ancak bu çok bariz ortak noktanın yanında hemen her yazıda daha sessiz bir şekilde dile getirilen bir tema daha var: hayal kırıklığı. Siteye yazanların önemli bir kısmı askere gitmeden önce orduyla ve askerlikle ilgili olumlu düşüncelere sahipken askerdeyken yaşadıkları nedeniyle, yapmak zorunda kaldıklarını, ordunun bu haliyle gerekliliğini, vatana hizmet denilen şeyin ne olduğunu ve hatta vatanın neresi olduğunu sorgulamaya başlıyorlar. Yani askerlik bünyesine aldığı genç erkeklerde mutlak itaat kültürünü yerleştirmeye çalışırken yarattığı hayal kırıklığı ve onlarca travma ile aslında biraz da tersi bir amaca hizmet etmiş oluyor.

- Anılarını paylaşanlar şu an neler yaptıklarını da anlatıyorlar mı?

Şu anda neler yaptığını anlatana henüz rastlamadık. Ancak askerden döndükten sonra nasıl hissettiğini, nasıl farklı bir insana dönüştüğünü anlatanlar var. Biz gelen yazılara sadece dilbilgisi ve imla konusunda müdahalelerde bulunuyoruz. Onun dışında yazıları oldukları gibi yayımlıyoruz. Eğer askerden sonraki hayatın nasıl olduğunu anlatanlar olursa onlar da sitede yer bulacaktır.
-Askerden döndükten sonra hiyerarşi içinde yaşanan bu aşağılama, istismar vs nedeniyle tedavi almak zorunda kalan oldu mu? Bu konu hakkında bilginiz var mı?

Maalesef bize gelen yazılardan bu konuya değineni yok. Ancak yukarıda da söylediğim gibi askerliğin kendisinde açtığı derin yaraları ve kişiliğinde ve tutumlarında yarattığı değişiklikleri anlatanlar var. Bunun yanı sıra askerde yaşadıkları nedeniyle sağlığı bozulmuş ve halen tedavi görmekte olan veya kalıcı bir hastalıkla yaşamak zorunda kalanlar da var.

-Şu anda gündemde sözleşmeli askerlik var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?


Bu siteyi kuran dört editörün de üzerinde ortaklaştığı nokta askerliğin kendi başına pek çok sorun barındıran ve ahlaki olarak tartışılması gereken bir konu olduğu. Yani bizim için sözleşmeli askerlik de zorunlu askerliğin taşıdığı sorunların pek çoğuna sahip. Elbette ki bir ülkenin vatandaşı olan tüm erkeklerin belli bir disipline maruz kalmaları için, ki gördüğümüz kadarıyla bu disiplinin amacı genellikle askeri bile değil, belli bir süre zorla bir yerde tutulmalarını doğru bulmuyoruz. Ancak devletin militarist arzularının ve bu arzuların toplumdaki yansımalarının profesyonel orduya geçişle birlikte değişeceğini zannetmek de doğru olmayacaktır. Bizim bu siteyle amacımız askerliğin olması ya da olmaması; olacaksa nasıl olması gerektiği konusunda uzaktan ve komuta kademesinden bakarak verilen kararların ve yürütülen tartışmaların dışına çıkıp askerlik deneyiminin nasıl bir şey olduğunu askerlerin kendi anlatıları aracılığıyla ortaya çıkarmak. Bu hikayelere bakan herkesin askerlik ile ilgili düşünceleri aynı olmayacaktır ancak şuna eminiz ki herkesin bildiği ama sır olarak saklanan bu deneyimlerin açığa çıkması ve konuşulur olması tartışmaya yeni bir boyut katacaktır.

SİTEDEN:

Bu anımı paylaşmadan önce belirtmek isterim ki; askerliğimi yapmadan önce Silahlı Kuvvetlerimize olan inancım, saygım ve sevgim sonsuzdu. Kesinlikle aleyhine olan hiçbir şeyi kabul etmez, laf söylettirmezdim. Çok salakmışım!

Düşünün:

-Sıcaklık 52 derece

-Altı yanan bir tencere görevi gören asfaltın üstündesiniz

-Üstünüzde sırf yazlık tören elbisesinin göze hitap etmediğini düşünen bir komutan yüzünden, kışlık tören elbisesi ve ayağınızda kışlık bot var.

-Tören elbiseleri giyildikten sonra paçaları yapılır. Gömlek palaskaya iyice sıkıştırılır, hareket ederseniz ise hemen kırışır. Bu yüzden hareket etmek de yasak!

-Bir bardak su içmek mi istediniz? Türk askeri aç susuz yaşayabilir. Gerek yok...

-Peki niye bu ızdırabı çekiyorsunuz? Çünkü Paşa gelecek. Peki gelince ne olacak? Tam 10 saniye sürecek bir karşılama töreni yapılacak.

-Paşa tam 4 saat beklenir, hareket etmek yasak. Su içmek yok, hava 50-52 derece arası seyrediyor. Üstünüzde kışlık tören elbiseleri.

Bilmem bu bahsettiğim olayı hayal edebiliyor musunuz? Şöyle söyleyeyim kendinizi bir anda keşke düşsem, bayılsam ağzım burnum patlasa diye dua ederken bulabilirsiniz. Bana aynen böyle olmuştu. Ancak ne düştüm ne bayıldım. O acıyı, ızdırabı tam 4 saat boyunca çektim. Üstüne cezası da cabası!


Etiketler: insan hakları, askerlik
İstihdam