21/07/2019 | Yazar: Kaos GL

Kuir dostluk her türlü kimlik kategorilerini aşan, yakınlığın kişinin kimliğinden, sıfatından, geçmişinden bağımsız olarak her an her yerde yaşanabileceği bir dünyanın kapılarını aralar.

Kuir dostluk ve göç Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kuir dostluk her türlü kimlik kategorilerini aşan, yakınlığın kişinin kimliğinden, sıfatından, geçmişinden bağımsız olarak her an her yerde yaşanabileceği bir dünyanın kapılarını aralar.

Yener Bayramoğlu, Kaos GL dergisinin “Dostluk” dosya konulu 165. sayısına yazdı:

Yaklaşık dokuz yıl önce İstanbul’dan Berlin’e göç ettim. Bütün bu süreçte doğup büyüdüğüm İstanbul, sokak isimlerini hatırlayamadığım, eskiden severek gittiğim barları ve kafeleri yerinde bulamadığım, bir muhitten diğerine hangi taşıtla gidilmesi gerektiğini bilemediğim bana hem yabancı, hem de arkamda bıraktığım geçmişimi hatırlatan bir şehre dönüştü. Bütün bu süreçte İstanbul’un geçirdiği dönüşümü bizzat kendi gözlerimle yerinden takip edemesem de, bu dönüşümün sarsıntılarını Berlin’de hissetmemek mümkün değil. İstanbul bu dokuz yıllık süreçte birbirinden sarsıntılı süreçlerden geçerken beraberinde Berlin’i de dönüştürdü.

Berlin özellikle son iki yıldır artık kendisini Türkiye’de evinde hissedemeyen bir sürü insanın göçüp sığındaki bir şehir. Bu yeni gelen göçmenler arasındaysa eski dostlarım, zamanında İstanbul’da birlikte mücadele verdiğim arkadaşlarım da var. Onlar sayesinde Berlin her geçen gün daha fazla İstanbul’u çağrıştırıyor. İstanbul ise orada tutunamayıp gidenler yüzünden artık tanıyamadığım bambaşka bir şehre dönüşüyor.

Berlin’de aslında pek adı konmasa da, yeni göç edenlerle birlikte bir huzursuzluk yaşanıyor. Özellikle eski ve yeni nesil göçmenler arasında belli belirsiz bir gerilim hattının varlığı hissediliyor. Yeni göç edenlerin çoğu, eski nesil göçmenlerden farklı olarak yüksek eğitimli, Almancayı bilmemesine rağmen iş ya da burs bulabilmiş, uluslararası kariyer yapan insanlar. Almanya’ya daha önce göç eden işçilerin, darbe mağdurlarının ya da etnik çatışmalardan kaçanların asla hayal edemeyecekleri imkânlara sahipler. Başka bir deyişle, farklı kuşak göçmenler arasında sınıfsal farklılıklardan dolayı dayanışmadan çok bir huzursuzluğun varlığı hissediliyor. Yeni gelenler eski nesil göçmenlere yukarıdan, eskiler de yeni gelenlere hasetle bakıyor.

Bu duruma uymayan, diğer tüm göçmen gruplarından farklı bir mantığı takip eden grupsa LGBTİ göçmenler. Her ne kadar büyük bir genelleme olsa da, LGBTİ göçmenlerin, kuşaklar arası gerilimin hissedilmediği ya da dayanışmanın gerilimden daha belirgin olduğu tek Türkiyeli göçmen grubunu oluşturduğunu düşünüyorum. Peki bunun nedeni ne? Bence bu nedeni, ‘göç’ ve ‘dostluğun’ aslında oldukça kuir iki deneyim olması. Gerek göç, gerek dostluk hemen her kuir öznenin hayatta kalabilmesi için hayatının bir noktasında sarıldığı, sarılmak zorunda kaldığı iki can simidi.

Her ne kadar göç ve diaspora çalışmaları fazlasıyla heteroseksüel bir damardan ilerlerse de, göç, hatta zorunlu göç dediğimiz şey aslında yüzyıllardır birçok LGBTİ’nin yaşadığı en temel deneyimlerden biri. ‘Ev’ ya da ‘aile’, birçok LGBTİ için buruk, acı dolu hatta travmatik anıları çağrıştıran sorunlu alanlar. Er ya da geç hemen her LGBTİ doğup büyüdüğü evle ya da aileyle kurduğu ilişkide, kendi kimliğinden dolayı travma yaşamasa bile bir pürüz hisseder. Bu pürüz hissedildiğinde de ev ev olmaktan çıkar. Bu yüzden birçok LGBTİ için özlemi duyulan ev arkada bırakılan ev değildir. Özlemi duyulan, arzulanan, hayali kurulan ev başka bir yerde, başka bir şehirde ya da başka bir ülkede kurulmayı bekleyen evdir. Bu yüzden tarih ailesinden kaçıp İstanbul’da evini bulan, hatta o evi tekrar tekrar inşa etmek zorunda kalan kuirlerin hikâyeleriyle dolu. Bu yüzden sıla özlemi değil; göç etme isteği, hatta gurbette olma isteği kuirdir. Günümüzde her ne kadar benzer hisler toplumun genelinde yaygınlaşıyor olsa da, doğup büyüdüğü şehre ya da ülkeye sığamama hissi, birçok LGBTİ’nin çok uzun zamandır tanıdığı bir his.

Kuirler için dostluk, tıpkı göç gibi, hayata tutunmayı sağlar. Yakınlığın, dayanışmanın, sorgusuz sualsiz desteğin ve kendini gerçekleştirebilmenin baş döndüren lezzetine ailesiyle ya da akrabalarıyla olduğu zamanlarda değil, dostlarıyla hisseder. Birçok kuir için özgürlük aileyle kurulan ilişkide değil, dostlukta yaşanır. Ve özgürlük ekmek gibidir. Bu yüzden tarih biyolojik ailesini tamamen arkasında bırakan, başka bir şehirde dostlarıyla alternatif aileler kuran kuirlerin hikayeleriyle doludur. Dostlarla kurulan bu aileler kanın, biyolojinin kurallarını takip etmez. Hatta yaş ve sınıf farkından kaynaklanabilecek hiyerarşileri dinlemez.

Dostluk kuir teoride önemli bir yere sahip. Michel Focault için kuir dostluk başka bir dünyayı kurabilmemiz için önemli bir araç. Kuir dostluk her türlü kimlik kategorilerini aşan, yakınlığın kişinin kimliğinden, sıfatından, geçmişinden bağımsız olarak her an her yerde yaşanabileceği bir dünyanın kapılarını aralar. Yakınlık için kana, sınıfa ya da etnik kimliğe dayalı bir ortaklık gerekmez. Ayrıca dostluk, diğer tüm yakınlıklardan, örneğin kardeşlerle, ebeveynle, eşle, sevgiliyle, akrabayla kurulan yakınlıklardan farklı olarak kurumlaşmamış bir yakınlıktır. Kurumsal bağlayıcılığı ve denetimi olmadığı için kelimenin tam anlamıyla sahici bir yakınlık biçimidir. Nitekim sahiciliğini yitirdiğinde sizi kimse tutamaz, çeker kapıyı gidersiniz.  Ancak kuir dostlukla ilgili çalışmaların es geçtiği bir nokta, dostluğun gerçek potansiyelinin göçle birlikte ortaya çıkması. Aileden, eski arkadaşlardan, eski bağlardan, eski kurallardan uzakta hayata sıfırdan başlamak zorlu olduğu kadar aslında özgürleştiricidir de. Yeni bir şehirde, yeni bir ülkede tanışılan dostlar sayesinde yeni deneyimlere yelken açmak ve tabuları kırmak daha kolaydır.

Berlin’de gözlemlediğim ve aslında kendi hayatımda da bizzat yaşadığım bir diğer durum, göçün kuir dostluğu daha vazgeçilmez kılması. Dostlarla kurulan ilişki sadece homofobi ya da transfobiye karşı bir kalkan olmakla kalmıyor, aynı zamanda ırkçılığa karşı da sizi güçlendiriyor. Tam da bu çoklu ayrımcılıktan dolayı, diğer tüm göçmen gruplarından farklı olarak LGBTİ göçmenler için sınıf, yaş hatta etnik farkları aşan dostluklar kurmak elzem hale geliyor. Gurbette başınıza bir şey geldiğinde ilk yardıma koşacaklar genelde aile ya da akrabalar değil, kuir dostlar oluyor.

Kuir dostluk bu açıdan bakıldığında diğer tüm göçmen gruplar için de bir örnek teşkil ediyor. Berlin’de neden farklı kuşak LGBTİ göçmenler arasında gerilimden çok dayanışmanın olduğunu anlamak için diğer göçmen gruplarının kuir dostluğu ve yakınlığı anlaması gerektiğini düşünüyorum. LGBTİ bir kez daha toplumun diğer gruplarına, hatta toplumun geneline örnek teşkil edebilecek bir formüle sahip.

Kaos GL dergisine nasıl ulaşabilirsiniz?

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin 165. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye; online aboneler dergi websitesinden ulaşabilir. Basılı halini edinmek isteyenler ise önümüzdeki haftadan itibaren kitapçılardan yeni sayıyı satın alabilirler. Dergiyi internetten satın almak için ise Notabene yayınları ile iletişime geçebilirsiniz.


Etiketler: yaşam
İstihdam