21/03/2017 | Yazar: Aslı Alpar

Cinsiyetçi iş bölümü günümüz teknolojisi aracılığıyla insansı robotlar üzerinden de sürdürülüyor. Doğa-bilim, kadın-erkek, insan-hayvan vb. hiyerarşiye dayanan ikilikler bilim ve teknolojiyi egemenliği altında tutuyor.

Lordum! Beni kumanda etmek hoşunuza mı gidiyor? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Cinsiyetçi iş bölümü günümüz teknolojisi aracılığıyla insansı robotlar üzerinden de sürdürülüyor. Doğa-bilim, kadın-erkek, insan-hayvan vb. hiyerarşiye dayanan ikilikler bilim ve teknolojiyi egemenliği altında tutuyor.

                                                                  Jia Jia

Yukarıda gördüğünüz fotoğraf, Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde geliştirilen ve insan boyunda olan “Robot Tanrıça” lakaplı “Jia Jia” adlı robotun Hefei kentinde yapılan tanıtımında çekildi. Kendisine “Merhaba” diyen insan yöneticisine Jia Jia, “Evet lordum, sizin için ne yapabilirim?” diyerek cevap veriyor.

Farklı ülkelerde üretilen insansı robotları incelediğimizde çoğunun “dişi” görünümüyle tasarlandığını fark ediyoruz.

                                                                   Aiko

Üstte yer alan fotoğrafta gördüğünüz Japonya’da üretilen Aiko yine Japonya’da yer alan bir alış veriş merkezinin danışmasında görev yapıyor.

                                                                    Nadine

Singapur’da üretilen Nadine otizm hastaları, yaşlı veya yardıma muhtaç kimselerin bakımı için tasarlanmış. Nadine’nin tasarım ekibinin başında bir bilimkadını bulunuyor.

İnsansı robotlar, günümüz teknolojisinde, insanların yapmak istemediği sıkıcı ya da tehlikeli işlerde çalışmaları için üretiliyor. Örneklerde gördüğümüz kadarıyla, cinsiyetçi iş bölümü günümüz teknolojisi aracılığıyla insansı robotlar üzerinden de sürdürülmekte.

Donna Haraway’in Siborg Manifestosu’ndaki “Bir siborg, bir sibernetik organizma, makine ile organizmanın oluşturduğu bir melez, kurgusal bir yaratık olmanın yanı sıra toplumsal gerçekliğe ait bir yaratıktır.”* diyordu. Bu kurgusal yaratık, tıpkı dişi cinsiyetinin de toplumun kurgusu olduğu gibi, toplumun tarihsel birikiminden ayrı düşünülemez.

Bir de şu videoya göz atalım: Kadınsı robot ve "yaratıcısı" erkek

Burada rahatsız olduğum durum belki yine Haraway’in özetlediği şu paragrafla anlaşılabilir: “…bazı ikiliklerin Batı geleneklerinde ısrarla ortadan kalkmadıklarını gözlemliyoruz; bu ikilikler, kadınların, beyaz ırktan olmayan insanların, doğanın, işçilerin, hayvanların tahakküm altına tutulma mantığı uygulamaları açısından hep sistemli bir şekilde var olmuştur.”  Dikkatimi çeken  bu ikiliğin, diğerini öteki kılarak süregelen bu sistematik sömürünün günümüz teknolojisinde de kendine yer bulabiliyor oluşu.

Haraway bu noktada biraz daha umutlu görünüyor: “İleri teknoloji kültürü bu ikiliklere karmaşık ve şaşırtıcı yollardan meydan okur. İnsan ile makine arasındaki ilişkide yapanın ve yapılanın hangisi olduğu belli değildir.” Diğer ikilikler gibi makine ve organizma ikiliği, siborglara rağmen ve belki de bazen onlar aracılığıyla yeniden üretiliyor.

                                   "The Brain That Wouldn't Die" filminden bir sahne

Özellikle Jia Jia’nın ilk cümleleri kulağımda yankılanıyor: “Evet lordum, sizin için ne yapabilirim?” Robotların dünyamızı ve her şeyi kendinden menkul kabul eden insanların sonunu getireceği miti ufukta görünmüyor ama doğa ile bilim, kadın ile erkek, insan ve hayvan vb. ikiliklerin bilim ve teknolojiyi egemenliği altında tuttuğu gerçeği ile yüzleşmek kaçınılmaz görünüyor.

*Donna Haraway metinleri, Haraway'in Siborg Manifestosu (Agora yay. Eylül 2006) eserinden alınmıştır. 


Etiketler: yaşam
nefret