05/05/2015 | Yazar: Behiye Erinç Taş

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Derneği’nin 50. yılında düzenlenen ‘Kırk Yıl Önce Konuşamadıklarımız’ seminerlerinde dün LGBTİ’ler konuşuldu.

‘40 yıldır kadınları, transları, engellileri reddetmiştik’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Derneği’nin 50. yılında düzenlenen “Kırk Yıl Önce Konuşamadıklarımız” seminerlerinde dün LGBTİ’ler konuşuldu.
 
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Derneği’nin (SBF-DER) 50. yılını kutlamak amacıyla düzenlenen ““Kırk Yıl Önce Konuşamadıklarımız” seminerlerinin üçüncüsü “LGBT” başlığıyla dün gerçekleşti.
 
Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alev Özkazanç, Kaos GL Derneği’nden Aylime Aslı Demir ve Pembe Hayat Derneği’nden Buse Kılıçkaya’nın konuşmacı olarak katıldığı seminerden öne çıkan başlıklar şöyle:
 
“40 yıldır kadınları, transları, engellileri reddetmiştik”
 
Buse Kılıçkaya: Trans hareketi yok edilmenin içinden çıktı. Biz 40 yıldır neleri neleri reddettik, kadınları, transları, engellileri reddetmiştik. 40 yıldan beri değişmeyen tek şey var, kirli siyaset, kirli üretimin içine sokulan insanlar, savaş. 90’lardan sonra LGBTİ’ler (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) şunu söyledi: “Biz her yerdeyiz!” Kürtüz, Türküz, Aleviyiz. 2013 Onur Haftası’nda çok hoşuma giden bir cümle, “TOMA’lara karşı bacak omuza” yapmak istiyoruz, sevgi istiyoruz. Şimdi ahlâkı tekrar konuşmak istiyoruz. Babam mesela hâlâ neden Kürt diye utanıyor? Bu dönemde artık babama Kürtlüğünden utanmama hakkını geri vermek istiyorum. Konuşamadıklarımızın bir tanesi de kültür farklılıklarımız. Son olarak döne döne özgürleşmekten korkmayalım. Sevgiye dair her şeyi kabul edelim. Savaşmakla ilgili her şeyi yok edelim.
 
“Ev sahibime çalıştığım yeri söyleyemiyorum”
 
Aylime Aslı Demir: LGBTİ bireylerin 40 yıldır bir görünürlük sorunu var. Bizi uzaydan gelmiş zannedenler var. Öğrenci ve işçi LGBTİ’ler de var, her yerde LGBTİ birey olarak varız. Bir sürü talebimiz var. T.C. devleti herkesi heteroseksüel zannediyor. İntiharın en çok olduğu öğrenci kesimi, LGBTİ öğrenciler oluyor. En çok LGBTİ’ler temel sağlık haklarından yoksun kalıyor. Ben mesela gey arkadaşlarımla “kız arkadaşı” numarasıyla düğünlere gittim. Üniversite yıllarından sonra çalışma hayatına girdikten sonra bir geyin bir erkekle yaşaması sorun olmaya başlıyor. Ya da açık bir eşcinselsiniz işten atılabiliyorsunuz, işten çıktıktan sonra tazminat alamamak, işte pek yükselememek. Ben Kaos GL çalışanıyım, ev sahibime çalıştığım yeri söyleyemiyorum.
 
“Kuir teori ‘buradan çıkışı sorgulamamız lazım’ diyor”
 
Alev Özkazanç: Benim de içinde bulunduğum KASAUM (Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi) ve kadın çalışmalarını ilk kurduğumuzda kadın çalışmaları olarak adlandırdık. Yıllar sonra doktora programımızı açtığımızda, ihtiyaç duyduk ve Toplumsal Cinsiyet ve Kadın olarak doktora programını açtık. Artık çalışmalarımız da LGBTİ konular açısından çok merkezî duruyor. Kaos GL ile 2 tane ders veriyoruz, Uluslararası Feminist Forumu ve Homofobi Karşıtı Buluşmaları iş birliğiyle yapıyoruz. Bu gelişmeler yeni, 5-6 yıl oldu. Kaos GL’yle bizim kadın mücadelemiz iç içe değil de paralel mücadele ettiğimizi görüyoruz. Başka feminizmlerin ancak gerilimli bir şekilde durduğunu görüyoruz. Hâlâ pek çok açıdan iç içe geçmiş değil. Tartışıyoruz, ancak çevremizi çok güçlü saran heteronormatif, herkesi kapsayan bir kültürün ortasındayız. Heteronormatif kültür, her şeyde kadın ve erkek diye ikililik yaratıyor.
 
Eskiden sol ve feminizm hareketi deniliyordu, şimdi de sol ve LGBT hareketi gibi, biz sol ve onlar gibi yanlış bir algı var. Bir takım feministler olarak solculardan daha solcu hissediyoruz. Dediğim gibi sol ve feminizm hareketinin sancılı bir geçmişi oldu. Günümüze geldiğimizde ilginç bir şekilde HDP’nin kadın ve LGBT bireyleri öne çıkarması, rekabet halindeki bir takım sol partilerin, TKP’den ayrılan bir kesim bütün adaylarını kadın yapmak istedi, ne yapmak istedi?
 
Tam olarak ne yapmak istedi, anlamış değilim. Aslında TKP’nin beklenecek bir şeydi, şaşırtıcı değildi. HDP’de ise LGBTİ adaylar bakımından çok hızlı, çok belirgin bir kararlılık gösterdiler. Bu bir tesadüf değil. HDP’yi birileri kimlik politikası yaptığı için yadırgamıştır, bazılarına göre de feminizm ve LGBTİ hareketi kimlik politikası olarak görülüyor, kötü anlamda. Bir kimlik politikası olarak ’’HDP’nin kırktan fazla lezbiyen ve bilmem ne adayı var’’ diyen Yalçın Akdoğan fazla LGBT’ye bulaşmanın Türkiye nezninde pek iyi görülmediği gibi bir şey söylemişti. LGBTİ hareketin önemli insan hakları ihlallerinin ötesinde başka bir şeye önayak olduğunu düşünüyorum. LGBTİ kavramının artık kendisi yetersiz görünüyor. Kuir kavramı, politikası üzerinden düşünmeye başladık. Sadece insan hakları ihlalleri değil, bütün bir muhalif oluş biçimimiz, heteronormatif bakış açısı tarafından nasıl inşa ediliyor, onu gördük. Modern iktidar ilişkisi özne konumları var, yani herkesin bir tutarlılığı, biçimi, sınıfı var. Bu öznelliğinde cinselliğin nasıl merkez edindiği, heteronormatifliğin nasıl güçlü olduğunu görüyoruz. Kuir teori “buradan çıkışı sorgulamamız lazım” diyor. Kuir teori, LGBT hareketi işte burada epey bir sol potansiyelini gösteriyor. Yani barış, ayrımcılığa karşı için önemli bir teori. 

Etiketler: yaşam
nefret