04/10/2015 | Yazar: Yıldız Tar

LGBTİ Barış Girişimi, HDP ve CHP’den isimlerin de katılımıyla barışın öznesi olmayı, barış mücadelesini yaşamın her alanında örgütlemeyi tartıştı.

‘Barış şimdi değilse ne zaman?’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

LGBTİ Barış Girişimi, HDP ve CHP’den isimlerin de katılımıyla barışın öznesi olmayı, barış mücadelesini yaşamın her alanında örgütlemeyi tartıştı.

LGBTİ Barış Girişimi barışın öznesi olmayı tartışmak için bugün Cezayir Toplantı Salonu’nda panel düzenledi.

Panelde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Eski Milletvekili Melda Onur, Yrd. Doç. Dr. Nil Mutluer, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Sezai Temelli ve LGBTİ Barış Girişimi ve Lambdaistanbul LGBTİ üyesi Yeşim Tuba Başaran konuştu.

“Herkes için adil ve özgür bir toplum”

Panelin açılışını LGBTİ Barış Girişimi’nden Seda Karakaş yaptı. Girişimin nasıl kurulduğunu aktaran Karakaş sözü konuşmacılara bıraktı. İlk olarak Lambdaistanbul LGBTİ’den Yeşim Başaran, LGBTİ hareketinin mücadele tarihini anlattı. “Sadece kendimiz için değil herkes için adil, özgür ve barışçıl bir toplum istiyorduk ve istemeye devam ediyoruz” diyen Başaran, LGBTİ hareketinin militarizm ve milliyetçiliğe karşı olduğunu söyledi.

Çözüm sürecinde toplumun yaşananların dışında kaldığını belirten Başaran, “Ne zaman ki şiddet daha yakıcı bir şekilde gündemimize girdi; o zaman harekete geçtik. Çözüm sürecinde barış mücadelesine yeteri kadar katkı sağlayamadığımız için özeleştiri vererek yola devam etmemiz gerekiyor” dedi.

“Devlet dışında savaş isteyen yok!”

7 Haziran genel seçimleri öncesi HDP’ye dönük saldırıların yoğunlaştığını hatırlatan Başaran, “O saldırıların önemli bir kısmı da HDP’den aday olan LGBTİ aktivisti arkadaşımız Barış Sulu’ya dönüktü. AKP, o seçimden istediğini alamadı. Ardından Onur Yürüyüşü’ne polis saldırdı. Suruç’taki patlama ile birlikte ise çatışma artık açık savaş koşullarına dönüştü” şeklinde konuştu ve ekledi:

“AKP gözümüzün içine baka baka yalan söyledi. Çözüm sürecini kendileri bozmasına rağmen tarihi yeniden yazmaya çalıştılar. Seçimden istediğini elde edemeyen bir iktidarın bütün ülkeyi sürüklediği bir savaş ortamındayız. Devlet dışında savaş isteyen bir özne yok. Bu yüzden barış siyasetini geliştirmek için avantajlı durumdayız. Toplumu barışa ikna edecek bir siyaset inşa etmeliyiz.”

Melda Onur: LGBTİ hareketinin barışa ciddi katkısı olabilir

Ardından söz alan Melda Onur sözlerine geçtiğimiz günlerde trafik kazasında kaybettiğimiz Boysan Yakar’ı anarak başladı. 2011 yılında LGBTİ hareketi ile tanıştığını ve o süreçte anayasa çalışmalarında yer aldığını hatırlatan Onur, “Gezi öncesinde insanlar LGBTİ’leri görmemeyi tercih ediyorduk. Gezi’den sonra varlıklarını kabul ettiler. Sorun çözülmedi ama görünürlük açısından aşama kat edildi” ifadelerini kullandı.

Onur, LGBTİ hareketinin barış girişimi kurmasına hiç şaşırmadığını ifade ederek, “Şaşırmadık çünkü bu ülkede herkes için özgürlük ve barış isteyen kesimler arasında LGBTİ’ler de yer alıyor” şeklinde konuştu.

Gezi’den sonra LGBTİ hareketinin de içinde olduğu kesimlerin ana akım siyaseti zorladığını vurgulayan Onur, “Şiddeti çok iyi bilen, yaşayan LGBTİ hareketinin barış mücadelesine de ciddi katkısı olacak” dedi.

Sezai Temelli: Barış talebini eylemselliğe dönüştüremiyoruz

Sezai Temelli ise, “Barış talebi ve arzusunu bir eylemselliğe dönüştüremiyoruz. Bu eylemsizlik hali barış meselesinin politikleşmesini de engelliyor. Bir şeyi toplumsallaştırmak için onun politikleşmesi süreci yaşanmalı. Biz genelde politik alanı sivil alandan yalıtarak bakıyoruz. Bugün yaşadığımız savaş ortamına bu denli tepkisizliğin altında da bu yatıyor” ifadelerini kullandı.

“Barış mücadelesini sokakta örgütlemeliyiz”

“LGBTİ hareketinin Gezi’deki eylemliliği bizi fazlasıyla zenginleştirdi” diyen Temelli sözlerine şöyle devam etti:

“Radikal demokrasi derken de, farklı grupları davet ederken de farklı siyaset öbeklerini birlikte eylemeye ve en önemlisi ilişkiler geliştirmeye çağırıyorduk. Bu alanda da başarılı olduğumuzu, daha doğrusu HDP ile iyi bir yürüyüşü başlattığımızı düşünüyoruz.”

7 Haziran genel seçimlerinden sonra Meclis’i çalıştırmamak için özel bir çaba olduğunu söyleyen Temelli, “Meclis iki defa açıldı. Biri terör diğeri tezkere konusundaydı. 25. dönem böylesi bir militarizmle geçti. O kürsüden topluma savaşın meşruiyeti üretildi. Tam da buna karşı barış cephesini örmek gerekiyor. Sokakta barış mücadelesi daha önem kazanıyor. Toplumun tüm alanlarında barışı inşa etmeliyiz” dedi.

Temelli, ‘Batı’daki tepkisizliğin’ Kürdistan’daki öfkeyi de yeniden ürettiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Ölmüş bedenlere, Hacı Lokman Birlik’e yapılan işkenceye karşı hiçbir şeyin harekete geçmediğini görüyoruz. Hak mücadeleleri terörize edilmiş durumda. Cizre’de 35 günlük bebeğin öldürülmesinin, insanların ölü bedenlerinin yerlerde sürüklenmesinin haber değeri bile yok. Bu tepkisizlik neden? Şimdi değilse ne zaman?”

“Hepimizin yasta olduğunu kabul etmemiz gerek”

Nil Mutluer de, “Güveni inşa edeceğimiz noktada büyük bir boşluk içerisindeyiz. Birbirimizin içindeki çoğullukları biliyor muyuz? Siyaseti kurarken kendi öznelliklerimizi asıl yeniden üreteceğiz” sorularıyla konuşmasına başladı.

“Hacı Lokman Birlik ve Ekin Wan’a yapılanları bizler üzüntüyle karşılıyoruz. Bizim dışımızdakilerin bu meseleyi önemsemediğini düşünüyoruz ama onlar da bu kaybı yas olarak yaşıyorlar. Ama hakikati konuşamıyoruz” diyen Mutluer sözlerine şöyle devam etti:

“Hepimizin yasta olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Her iki taraftan da cenazelerin ardından evimize dönüyoruz ama yası bir şeyle ikame etmeye çalışarak melankolik hale düşüyoruz. Bazılarının ölümü normalleşiyor, bazılarının yası tutulabilir oluyor.”


Etiketler: yaşam
İstihdam