17/01/2012 | Yazar: Ömer Akpınar

‘Transfobi, trans-kadın düşmanlığı, doğuştanlık egemenliği’ diye uygulamayı eleştirenler, ‘feminist tercihlerimiz kadınların hayatlarına mal olduğunda neden sorumlu hissetmiyoruz’ sorusunu yöneltiyor.

‘Doğuştan-Kadın’ Egemenliği, Feminizm ve Kadın Sığınma Evleri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kanada’da, Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım ve Kadın Sığınma Evi’nin (VRR)  danışmanlık hizmeti vermek üzere trans kadınları almama hakkı olduğu davasını kazanması tartışmalara yol açmıştı.
 
Uygulamayı, “transfobi, trans-kadın düşmanlığı, doğuştanlık egemenliği” olarak eleştirenler, “Feminist tercihlerimiz kadınların hayatlarına mal olduğunda neden sorumlu hissetmiyoruz” sorusunu yöneltiyor.
 
Bu anlamlı tartışmayı http://thecurvature.com/ sitesinden çevirdik.
 
Geçenlerde, Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım ve Kadın Sığınma Evi (VRR) adında şiddete maruz kalan kadınlar ve çocuklarına destek, danışmanlık ve sığınma hizmetleri sunan bir grup, danışmanlık hizmeti vermek üzere trans kadınları almama hakkı olduğunu beyan eden davayı kazandı. Grup kınalar yakmakla yetinmeyip Jessica Cooper’ın davadan da bahseden trans haklarıyla ilgili makalesine binaen bağnazlıklarını daha bağnaz bahanelerle savunmaya kalktılar. Örgütün iki farklı temsilcisi tarafından bırakılan yorumlardan alıntılar şöyle:
 
Kanada yargısının Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım ve Kadın Sığınma Evi’nin isteği yönünde verdiği karardan ötürü Cooper “erkek kardeşlerimin, kız kardeşlerimin ve benim herhangi bir kamusal alandan atılabilmemiz, sadece kendimiz olmak suçundan ötürü kovulabilmemiz, hiçbir sorumluluk üstlenilmeden tahliye edilebilmemiz ve umumi tuvaletleri kullanmaya cüret etmekten ötürü hakarete, tacize ya da şiddete maruz kalabilmemiz” var olan insan hakları yasasına göre yanlış ve uygunsuz, şeklinde açıklamada bulundu. Onun toplumun önyargıları konusundaki öfkesiyle empati kurabilsem de bunlar bize ya da eylemlerimize karşı açılan davanın sonucu değil. Çıkan karar Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım gibi kadın gruplarına ve aslında trans gruplarına kendi üyelerini belirleme konusunda yasal hak tanıyor. Ayrıca, tecavüze ve şiddete maruz kalmış kadınlar için yalnızca kadınlardan oluşan bir arkadaş grubunun önemli olduğuna inanıyoruz. Aşağıda davada verilen kararın daha doğru açıklaması bulunmaktadır:
 
“İnsan Hakları Mahkemesi daha önceden hükmettiği üzere Tecavüz Mağdurlarına Yardım’ın eğitim programlarına yalnızca kız olarak doğup yetiştirilen kadınları dahil etmesi, Tecavüz Mağdurlarına Yardım’ın cinsel istismar kurbanı kadınlara danışmanlık sunma, eril şiddetle mücadele ve kadınların eşitsizliği konularındaki çalışmalarıyla mantıken bağlantılıdır. Mahkeme ayrıca Tecavüz Mağdurlarına Yardım’ın kararının iyi niyetle alındığını karara bağlamıştır.”
 
Cooper ve tüm transseksüellerin karşılaştıkları önyargıları ve sahip olmadıkları hakları okuduğumda çok üzüldüm. Çok cesur ve dobra bir makaleydi. Cooper’ın deneyimlerini bu şekilde paylaşmasını fazlasıyla takdir ediyorum. Ne var ki, Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım’ın bağlam dışında ele alınmasından endişeliyim ve okurlara farklı bir başka bakış açısı önermek istiyorum.
 
Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım eril şiddeti deneyimlemiş kadınlar için tamamı-kadın bir alan. Bu demek değildir ki örgüt erkek-düşmanı ya da transseksüel-düşmanı, bu yalnızca tamamı-kadın bir ortamda en rahat hissedip iyileşeceğini düşünen kadınların yardım ihtiyacını karşılamaya yönelik. Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım diğer pek çok örgütle birlikte çalışıyor ve tamamı-kadın politikasına sahip olmayan sığınak ve kriz merkezlerinin hedeflerini destekliyor.
 
“Feminizm”in Maşalı Eli
“Feminist” retoriğin belli kadınları ezmek için kullanılmasından bıktım usandım. Kadınların sürekli kadınları ezmesinden bıktım.
 
Beyaz kadınların renkli kadınları ezmesinden, heteroseksüel kadınların lezbiyen ve biseksüel kadınları ezmesinden, zengin kadınların fakir kadınları ezmesinden, vücudu sağlam kadınların özürlü kadınları ezmesinden, genç kadınların daha yaşlı kadınları ezmesinden ya da daha yaşlı kadınların genç kadınları ezmesinden (belli şartlara gören değişen durumlarda), göçmen-olmayan kadınların göçmen kadınları ezmesinden – ve evet, bu bağlamda en uygun olan haliyle trans olmayan kadınların trans-kadınları ezmesinden bıktım.
 
Ve tabi bunu da feminizm adı altında yapmalarından...
 
Yukarıdaki her iki yazar da trans-kadınların cinsiyetlerinin aşırı inceliksiz bir biçimde silinmesi konusunda uzlaşıyorlar. Translar “üçüncü cinsiyet” muamelesi görüyorlar. Kadın değil – ama erkek de değil, bak ne kadar da açıkfikirliler! – yalnızca transseksüel. Trans-kadınların dışarıda bırakılmasının tamamı-kadın bir ortam yaratmak amacıyla olduğunu söyleyerek (ve ardından bunu mümkün kılmak için “kadın doğmak” saçmalığına sığınarak) tabi ki trans kadınların kadın olmadığını söylüyorlar. Onlar kadından sayılmıyor.
 
Kişisel olarak tecavüz krizi destek grubu ya da aile içi şiddet sığınma evleri bağlamında – özellikle danışmanlar açısından – tamamı- kadın bir ortam sağlama hakkını sonuna kadar destekliyorum. (ancak, kadınlara yöneltilmiş yalnızca eril şiddetin tartışılabildiği bir ortamı desteklemiyorum – kadınlar tarafından istismar edilen kadınların da desteğe ve hizmete ihtiyacı var.) Bütün hizmetler tamamı-kadın ortamlarda verilmiyor, biliyorum ve bu iyi; ne var ki tecavüz-sonrası danışmanlığı asla bir erkekten almak istemeyeceğim gerçeği değişmiyor.
 
Benim konumumla Vancouver Tecavüz Mağdurlarına Yardım ve Kadın Sığınma Evi’ninki arasındaki fark ne mi? Ben bütün kadınların trans geçmişi olsun ya da olmasın kadın olduklarına inanıyorum. Çünkü, bilirsiniz işte, onlar kadın.
 
Yukarıdaki örnek özellikle VRR’de danışmanlık yapmak isteyen bir kadınla ilgili olsa da, ben daha çok hizmet almak isteyip de reddedilecek kadınlarla ilgileniyorum. Çünkü VRR, hizmetlerini trans kadınlara sağlamıyor. Ve oldukça açık ki, bahaneleri yukarda hazır – kendi dünya görüşleri altında “dişi” trans-kadınları kapsamıyor ve gelin görün ki onların yarattığı alanın “tamamı-dişi”.
 
Anlıyor musunuz? Kadınlar ihtiyaç duydukları kriz danışmanlığını alamadığında, tecavüz ya da diğer şiddet edimleri sonrası iyi bir muamele görmediklerinde, partnerleri tarafından istismara uğrayanlar sığınma evlerine erişemediklerinde, kadınlar ölüyor.
Ölüyorlar. Biliyoruz. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu yüzden sığınma evlerinin açık kalması ve tecavüz kriz hizmetlerinin fonlanması için bu kadar sıkı çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu hizmetler ulaşılabilir olmadığında, istismar devam ediyor, acılar uzuyor ve kadınlar ölüyor.
 
Sahi, hangi kadınlar ölünce üzülecektik?
Ama sıklıkla görünen şu ki yalnızca doğru kadınlar ölünce ipliyoruz – eğer ölen, benim gibi bir trans olmayan kadın ise (beyaz ve heteroseksüel, orta sınıf bir aileden gelme). Eğer ölenler trans kız kardeşlerimizse, çok daha az insan umursar görünüyor.
 
Feminizmin gayesi kadınların hayatının bir önemi olması değil mi? Yani, gerçekten asıl konuya gelirsek hani? Feminizmin eril baskıyla mücadele olduğu ya da kadınların sosyal eşitliğini emniyete aldığıyla ilgili şeyler diyebiliriz; ama neden bunları savunuyoruz? Çünkü inanıyoruz ki kadınlar ve yaşamları bir şey ifade ediyor ve korunmayı hak ediyor.
 
Aslında, burada kullanılan argüman suistimal edildi. “Kadınların güvende hissetmelerini istiyorlar” zırvası. Çünkü görünen o ki istismar görmüş önyargılı kadınların duygusal güvenliği istismar görmüş diğer kadınların fiziksel güvenliğinden daha fazla önem arz ediyor.
 
Neden en savunmasız kadınlardan bazılarının hayatlarını korumakla bu kadar ilgilenmiyoruz? “Feminist” tercihlerimiz kadınların hayatlarına mal olduğunda neden sorumlu hissetmiyoruz? Neden?
 
Cevabı biliyorum, tabi ki. Bu transfobidir, bu trans-kadın düşmanlığıdır, bu doğuştanlık egemenliğidir.
 
Anlamak zor değil; ama yine de durum daha az boktan değil. Feminist hareketin büyük bir kısmı halen bazı kadınların hayatlarını diğerlerininkinden öncelikli görüyor ve öncelikli olanlar hâlâ en savunmasız olanlar değil. Öncelik suistimal ediliyor ve ezilme devam ediyor. Ve kadınlar hala ölüyor. Kadınlar ölüyor.
 
Ve bu durumu tamamen reddeden trans olmayan kadınların/feministlerin/kadıncıların, bütün kadınların hayatlarının eşit öneme sahip olduğunu düşünenlerin çıkıp bu lanet şeyi söylemeleri gerekiyor.
 

Etiketler: kadın
nefret