11/12/2015 | Yazar: Yıldız Tar

‘Tıp heteroseksizm üzerine kuruludur ve tıptaki homofobiyle mücadele üreme amaçlı cinselliği norm kabul eden bu anlayışı sorgulamakla olur’

Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum’da konuşan Prof. Dr. Selçuk Candansayar, “Tıp heteroseksizm üzerine kuruludur ve tıptaki homofobiyle mücadele üreme amaçlı cinselliği norm kabul eden bu anlayışı sorgulamakla olur” dedi.

Kaos GL Derneği, Türk Tabipler Birliği (TTB), Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), Ankara Tabip Odası (ATO) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi’nin (SES) düzenlediği 4. Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum’da “Tıp, etik ve ideoloji” tartışıldı.

Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi Hasan Ali Yücel Konferans Salonu’nda yapılan sempozyumun ikinci oturumunda, Prof. Dr. Melek Göregenli’nin moderatörlüğünde Prof. Dr. Selçuk Candansayar ve Şükrü Keleş konuştu.

“Sevenin sevgisiyle derdi yok”

Oturumu açan Kaos GL Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Melek Göregenli, “Modernleşme paradigmasının kendisi bir tür sınıflandırma çabasına dayanıyor. Kendiliğinden ‘iyi’, ‘normal’, ‘sağlıklı’ tarif etme çabası var. Psikoloji ve tıbbın bu tarif etme çabasında ortaklaşıyor” dedi ve ekledi:

“Sevenin, kendi cinsine aşık olanların aşklarıyla bir derdi yok aslında. Biz dışarıdan ona neyin ‘iyi’ olduğunu söylüyoruz. ‘İyi’ ve ‘sağlıklı’ olanın ne olduğunu bildiğimizi iddia ediyor ve bunu dayatıyoruz.”

“Tıp heteroseksizm üzerine kuruludur”

İlk konuşmacı Prof. Dr. Selçuk Candansayar, “Tıbbın homofobik olduğunu yadsıyamayız. Ama nasıl homofobik olduğu üzerine düşünmemiz, tıbbi düşüncenin homofobiyi nasıl yeniden ürettiği üzerine kafa yormamız gerekir” şeklinde konuştu ve ekledi:

“Tıp bir kadın ile bir erkek arasındaki ilişkiyi doğal, normal ve sağlıklı bulmak üzerine kuruludur. Tıbbın ana amacı üremeyi düzenlemek olduğu için cinselliğe bakar. Üremeye bakması gerektiği için de heteroseksüelliği sağlıklılık ölçütü olarak koyar ve bunun gerekçesini ise doğallık üzerinden kurar. Tıp eğitimi boyunca doğal olanın heteroseksüellik olduğu iddiasıyla zihinlerimiz kötürümleştirilir. Heteroseksüellik doğal ve sağlıklı olan olduğu için mi normal olarak görülüyor, yoksa heteroseksüelliği norm olarak koyduğumuz için mi heteroseksüelliğin doğadaki sağlıklı hal olduğunu düşünüyoruz?”

“Tıp politik bir meseledir!”

Mikropların keşfi ile birlikte hastalıklara içeriden ya da dışarıda bir etkenin sebep olduğu fikrinin yaygınlaştığını hatırlatan Candansayar, “İçeriden ya da dışarıdan etkeni bulup tedavi etmenin yeterli olduğunu sanıyoruz. Tıbbın ve tıpçıların sadece bilim yaptığı, etkeni bulup ortadan kaldırdığına inanıyoruz. Oysaki tıp politik bir meseledir. Tıp, iyileştirmeye aday olduğu ‘nesneye’ bakışıyla politika yapmaya başlıyor” ifadelerini kullandı.

Diyabet sınırının nereden konulacağı, hangi durumların ameliyat edileceğinin pazar ekonomisi ile doğrudan ilişkili olduğunu hatırlatan Candansayar sözlerine şöyle devam etti:

“Doktorlar cinsellikle ilk kez 19. yüzyıl sonlarında ilgilenmeye başlıyorlar. Bunun nedeni ise genç kadınların evlenmeden önce cinsellik yaşamasının yaygınlaşması. Doktorlar kadınların seks yapmasına o kadar kafayı takıyor ki, evlenmeden önce seks yapan kadınlar akıl hastanelerine kapatılıyor.”

“Eşcinsellik neden ve nasıl hastalık olarak tanımlandı?”

Eşcinselliğin hastalık olarak tanımlanmasının doğada olmadığı iddiasından kaynaklandığını hatırlatan Candansayar, “Oysaki doğada var. Eğer ki doğaya bakıp oradan konuşulsaydı hastalık olarak tanımlanmazdı. Bunun yerine norm konulup onun üzerinden doğaya bakılıyor. Bu norm da cinselliğin sadece ve sadece üremeye yaraması gerektiği normu” dedi.

Candansayar, tıbbın heteroseksüel aileyi ve fabrikaya işçi üretiminin devamlılığını sağlamak için heteroseksist temellere oturtulduğunu vurgulayarak, “Haliyle tıp homofobik bir bilimdir. Ve bu homofobiden sıyrılmak sadece homofobi karşıtı farkındalık eğitimleriyle olmaz. Bir yandan tıbbın dayandığı bu temelleri, cinselliği ve cinselliği denetleme biçimlerini tartışmamız gerekir” ifadelerini kullandı.

Etik, psikiyatri ve LGBTİ’ler

Son konuşmacı Şükrü Keleş ise ‘etik’ üzerine sunum yaptı. ‘Değer’ ve ‘değerler’ kavramlarını açan Keleş, “Etik ahlakla baş başa yürüse de ikisi birbirinden oldukça farklı kavramlar. Ahlak toplumsal uzlaşılar ve normlardır. Etik ise bu değerleri ve insanın eylemlerini konu alır” dedi.

Keleş, yürüttükleri araştırmadan bahsetti. Eşcinsel, biseksüel ve transların değersel evreni ile psikiyatristlerin değersel evrenleri üzerine çalıştıklarını söyledi. Araştırma sonunda psikiyatristlerin ne söylediği ile aktivist LGBT’lerin ne deneyimlediğini karşılaştırdıklarını belirtti.

Keleş çalışma sonuçlarına ilişkin şunları kaydetti:

“Psikiyatristlerin tamamı LGBTİ’lere sağlık hizmeti verirken onları bilgilendirdiğini söylerken, aktivist LGBTİ’ler psikiyatristlerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konusunda yetersiz bilgiye sahip olduklarını söyledi.

“İkinci etik sorun ise cinsiyeti kategorilere ayırma noktasındaydı. Aktivist LGBTİ bireyler cinsiyet kategorilerinin değişik kombinasyonlarının olabileceği ve bilimsel tanımlamaların kişilerin pratiklerini açıklamakta yetersiz olduğu fikrindeydi.”

Açılma eyleminin değersel bir anlam içeriği olduğunu savunan son olarak Keleş, “LGBT topluluğu heterojen ve kendi değersel evrenleri üzerinde sürekli düşünen bir topluluk” dedi.

4. Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum tam programı için tıklayınız.

İlgili haber:

Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum başladı: Cinsiyet geçiş süreci

Sağlık politikaları LGBTİ’leri nasıl etkiliyor?


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret