17/06/2016 | Yazar: Yıldız Tar

Kuzey Kıbrıs’taki gençlik ve spor dairelerini işlevsiz bırakan, bütün yetkiyi Türkiye Cumhuriyeti’ne veren ‘Koordinasyon Ofisi’ anlaşmasını Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Başkanı Semen Saygun ve Kuir Kıbrıs’tan Erman Dolmacı ile konuştuk.

‘Geleceğimizi şekillendirme hakkı TC’ye değil Kıbrıslılara aittir’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kuzey Kıbrıs’taki gençlik ve spor dairelerini işlevsiz bırakan, bütün yetkiyi Türkiye Cumhuriyeti’ne veren “Koordinasyon Ofisi” anlaşmasını Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Başkanı Semen Saygun ve Kuir Kıbrıs’tan Erman Dolmacı ile konuştuk.

“Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Anlaşması” pazartesi günü Meclis’ten geçti. Bugün ise sabah saatlerinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı yasayı Anayasaya aykırı maddeler olduğu için Anayasa Mahkemesi’ne iletti.

Koordinasyon ofisi yasasına Kuzey Kıbrıslılar tepkili. Çok sayıda demokratik kitle örgütü ve sivil toplum kuruluşu yasaya karşı Reddediyoruz Platformu’nu oluştu. Eylemler yaptı. Yasayı neden istemediklerini kamuoyuna anlattı.

Biz de KaosGL.org olarak bugün AYM’ye gönderilen yasanın arka planını, Kıbrıs’a ne gibi etkileri olacağını ve yasaya neden karşı çıktıklarını LGBTİ örgütü Kuir Kıbrıs’tan Erman Dolmacı ve Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Başkanı Semen Saygun ile konuştuk.

Erman Dolmacı: Kıbrıs halkının iradesi elinden alınıyor

Nedir bu koordinasyon ofisi? Ne hedefleniyor?

Koordinasyon ofisinin tam adı, TC Hükümeti ile KKTC Hükümeti Arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi. Bu ofis aracılığıyla, Kıbrıs'ın kuzeyinde Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yaptığı tüm kültür ve spor aktiviteleri Koordinasyon ofisi tarafından düzenlenecek. Öncelikle, ofisin başına geçecek olan kişi Türkiye'den atanacak ve diplomatik dokunulmazlığı olacak, ofis içerisinde çalışanların istihdamı Türkiye Cumhuriyeti tarafından belirlenecek ve atanacak.

Kültür, spor ve gençlik alanlarındaki çalışmalar bu ofis tarafından belirlenecek ve yürütülecek. Tüm yetki TC tarafından belirlenecek olan ofis müdüründe olacak. Şu anda düzenlenen gençlik kamplarının düzenlenme ve işletme yetkileri bu ofise devredilecek. Şu an var olan spor tesisleri ve ilerde yapılacak olan tüm spor tesislerinin işletilme yetkisi Koordinasyon Ofisi'ne devredilecek. Var olan yurtların ve yapılacak olan yurtların irade ve izinleri de ofis tarafından belirlenecek. Uygulanacak olan projeler KKTC hükümetine sunulsa dahi KKTC hükümetinin belirleyici bir tavrı olamayacak ve engelleyici hiç bir şart koyamayacak. KKTC hükümetinin tek sorumluluğu, ofise belirli yaş aralığında kaç kişinin adada ikamet ettiği, kaçının üniversiteye gittiği, kaç kişinin yurt dışında yaşadığı gibi, istatistiki bilgiyi, Koordinasyon ofisinin isteği doğrultusunda vermek olacak.

İmzalanacak olan anlaşma 5 yıl sürecek bir anlaşma olacak ve 5 yıl sonunda taraflar tarafından feshedilmediği sürece 5 yıl yenilenecek. Ancak, anlaşmanın feshi durumundaysa var olan projeler bitene kadar sürdürülmeye devam edecek.

Neden karşı çıkıyorsunuz?

Yukarda açıkça görünüyor ki, böyle bir Koordinasyon Ofisi'nin onaylanması açıkça Kıbrıslı Türklerin iradesini elinden almak olacaktır. Demokratik seçimler doğrultusunda KKTC meclisine Kıbrıs halkının iradesiyle seçtiği milletvekillerinin ve bakanlarının kültür ve spor alanında söz hakkı olamayacak. Böylece, Spor ve Gençlik Dairesi işlevsiz hale gelecek. Buradaki temel noktalardan en önemlisiyse bu ofisin AB ya da TC'den gelen birçok hibe programından farklı olarak uzun süreli iç işlere müdahil olma halidir.

Yani böyle bir ofisle, TC hükümeti ofise atadığı yetkililer aracılığıyla, Kıbrıs'ın kuzeyinde nasıl gençlik kampları düzenleneceğine, bunun içeriklerinin ne olacağına Kıbrıs halkının iradesiyle değil, dışardan müdahil olmuş olacak.

Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs'ın kuzeyine çok uzun yıllardır asimilasyon politikaları uyguluyor. Köy isimlerinin değiştirilmesi, uygulanan ambargolar, sanayinin durdurulması ve memur devleti yaratmak bunların birkaç örneği. Tüm bunlar Kıbrıs halkına "ihtiyaç" üzerinden sunuluyor, ancak bu "ihtiyaçlar" da yine Türkiye Cumhuriyeti'nin uyguladığı politikaların sonuçları. Örneğin, Koordinasyon Ofisi tartışmalarında da Kıbrıs'ın kuzeyindeki spor kulüplerinin uluslararası yarışmalara katılabileceği üzerinden gözbayama çalışılıyor, ancak Kıbrıs'ın kuzeyine uygulanan ambargolar ve birçok alanda uluslararası arenaya katılamamak da Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs'ın Kuzeyinde uyguladığı politikalar nedeniyle gerçekleşiyor.

Bildiğimiz gibi son yıllarda Türkiye'de AKP iktidarıyla beraber neo-liberal muhafazakar politikalar ciddi şekilde artmış durumda, bunun bir yansımasını Kıbrıs'ın kuzeyinde de görüyoruz. Camiiler artıyor, köy okullarında kuran dersleri veriliyor. Bu yansımalar devam ederken, Spor ve Gençlik alanındaki tüm çalışmaları TC hükümetine devretmemiz sadece Kıbrıs halkının iradesini sarsan bir şey değil, bizzat kültürüne müdahil olmasını da sağlayacak.

Yani örneğin, TC hükümeti, Kıbrıs'ın kuzeyinde düzenlenecek olan kamplara kimlerin gideceğine, hangi folklorik dansların oynanabileceğine karar verecek.

Bizse tüm bu nedenler doğrultusunda, bir toplumun oluşmasında en önemli araçlardan biri olan spor ve gençlik aktivitelerini tamamen TC hükümetinin eline bırakmaya karşı çıkıyor ve kendi irademize sahip çıkıyoruz

Meclis'ten geçti. Bundan sonra ne olacak?

Neredeyse 2 yıldır ara ara gündeme gelen fakat bir şekilde geri çekilen bu anlaşma tasarısı, 13 Haziran 2016'da KKTC Meclis'inde görüşüldü ve hükümette olan partiler Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Demokrat Parti (DP) tarafından kabul edildi. Buna karşı olaraksa içinde birçok sivil toplum örgütü, sendika ve siyasi partinin de yer aldığı Kuir Kıbrıs Derneğinin de içinde bulunduğu Reddediyoruz Platformu Cumartesi gecesinden Pazartesi anlaşmanın görüşüleceği güne kadar Meclis önünde eylem yaptı. Oldukça kalabalık ve ses getiren eylemlere karşılık, KKTC meclisi ülkesinin iradesini hiçe sayarak 27 evet oyuyla yasayı onayladı.

Ancak, mücadele elbette bitmiş değil. Pazartesi anlaşma geçtikten hemen sonra Salı gecesi neredeyse tüm örgütlerin katıldığı kalabalık bir toplantı yapıldı ve bundan sonraki süreçler görüşüldü. Platform içinde yer alan örgütlerden gönüllü avukatlar yasal yollardan anlaşmanın meşruluğunu araştırırken, eylemler planlanmaya devam ediliyor. Meclis önünde sürpriz eylemler yapıldı, ayrıca, bugün yani 17 Mayıs Cuma günü de "Asıl Şimdi Başlıyor" sloganıyla bir eylem düzenliyoruz.

Yasa henüz yürürlüğe girmediği için bir geri dönüş şansımız olduğunu düşünüyoruz, ancak gerek mücadele sürecinde oluşan örgütler arası bağ ve mücadele ruhu umutlarımızın tükenmemesine yardımcı oluyor. Bu süreçte çok güzel bir farkındalık oluşturduk, bunun mücadelemizin ileriki zamanlarına da olumlu yansıyacağını düşünüyoruz.

Semen Saygun: Geleceğimizi şekillendirme hakkı sadece bize, Kıbrıslılara aittir

Koordinasyon ofisinin amacı nedir? Arka planda neler yaşanıyor?

TC’nin asimilasyon ve entegrasyon politikalarının etkisi gün geçtikçe daha da kendini göstermeye başladı. Bir yandan adaya nüfus taşınıp buradaki toplumun demografik yapısı değiştirilmeye çalışılırken diğer yandan özelleştirmelerle Kıbrıslılara ait kurumlar TC’li şirketlere peşkeş çekilmeye devam etti.

Şimdi de Türkiye ve KKTC arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisinin kurulması gündemimize geldi. Uluslararası bir anlaşma düzeyinde olduğu için bu ofisin faaliyetleri düzenleyen bir yasa tasarısı hazırlandı. Ofisin kuruluşu ve yasası geçmiş hükümet dönemi Bakanlar Kurulu’ndan geçmiş ama meclise gönderilmemişti. Bu yasa tasarısı aslında TC’nin işgalinin ne kadar derinleşmiş olduğunu gösterir.

Yasa yürürlüğe girerse Kıbrıs’ın kuzeyini ne bekliyor?

Koordinasyon ofisi denen uyduruk yapı kurulduğu ve çalışmaya başladığı zaman Kıbrıs’ın kuzeyindeki Spor ve Gençlik daireleri işlevsiz bırakılacak. Ofisin başına Türkiye Cumhuriyeti’nden bir başkan atanacak. Bütün personeli de Türkiye’den getirilecek. Bu yetkililer diplomatik dokunulmazlıklarla donatılacak. Memleketteki var olan ve gelecekte yapılacak olan tüm yurtların, gençlik kamplarının, spor tesislerinin işletmesi de bu ofise devredilecek. Ofis Kıbrıs’ın kuzeyindeki her türlü mevzuata, veriye ve bilgiye ulaşabilecek, önüne engel çıkarılmayacak.

Bu ofis ile Türkiye Hükümeti doğrudan gençliğin şekillenmesine müdahale ediyor. Kıbrıs’ın kuzeyini sosyal ve kültürel olarak tahakküm altına almayı hedefliyor. TC yetkilileri adamıza her ziyaretinde “Bizde ne varsa sizde de olacak” diyor. Türkiye’de AKP iktidarı döneminde neler olduğunu görüyor ve endişeleniyorduk. Bizde de bunun etkileri kendini göstermeye başlamıştı zaten. Ama AKP’nin doğrudan gençlikle ilgili projelere, yurtlara, spor ve kültüre el atması bizi iyice endişelendirdi. Bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde okulların tatil olması ile birlikte gençlik kampları kullanılmaya başlandı. Bu kampların yapılış şekliyle ilgili geçen dönem TC’li yetkililerden telkinler gelmiş ancak önerilen kız ve erkeklerin ayrı kamp yapması uygulaması reddedilmişti. Belli ki bu anlaşma ile bunları reddetme şansımız olmayacak. Kıbrıslı inançlara saygılıdır. İnancını kendi içinde yaşar. Kültürünü yaşatmak ister ve bunu kültürel dernekler aracılığıyla yapar. Bize empoze edilmeye çalışılan gerici, muhafazakar düşünce toplum yapımıza uymaz. Bir başka ülkenin dayatmalarına bu nedenle tepki gösteriyoruz. Aslında bu bence bardağı taşıran son damladır. Küçücük çocuklarımızın abi abla evlerinde dini eğitim aldığını izlememizi ve buna sessiz kalmamızı bizden beklemesinler. Geleceğimizi şekillendirme hakkı sadece bize, Kıbrıslılara aittir.

Meclis'ten geçti. Bundan sonra ne olacak?

70 civarı örgüt bir araya geldi ve Reddediyoruz diye bir platform oluşturdu. Yapılan eylemlere ve toplumun verdiği sese kulak verilmedi. Ne yazık ki ofisin çalışmasını düzenleyen yasa tasarısı meclisten geçti. Mecliste görüşülürken Cumhurbaşkanı Akıncı ertelenmesini talep ederek kendisinin de taraf olacağının sinyallerini vermişti. Akıncı tasarıyı Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.

Sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler olarak bizler de bu süreçte bu ofisin getireceği zararları anlatmaya ve mücadelemizi sokakta vermeye devam edeceğiz. Aslında daha hiçbir şey bitmedi. Meclisin cevabı da bizi şaşırtmadı ve umutsuzluğa itmedi. Çünkü bu süreçte gençlerimizin kendi geleceklerine sahip çıktıklarını gördük. Desteklemeye devam edeceğiz ve mücadelede yanlarında olacağız. Bizimki varoluş kavgası.


Etiketler: yaşam
nefret