28/06/2017 | Yazar: Yıldız Tar

Polis Alperenler’e sigara ikram ederken biz ters kelepçeyle, güneşin altındaki bir araçta tutulduk.

‘Gözaltındayken polisler durup durup fotoğrafımızı çekiyordu’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan Demhat Aksoy: Polisler durup durup fotoğrafımızı çekiyordu. Polis Alperenler’e sigara ikram ederken biz ters kelepçeyle, güneşin altındaki bir araçta tutulduk.

                                     Foto: Demhat Aksoy'un gözaltına alınma anı, BBC

İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü bu yıl da polis saldırısıyla geçti. Çok sayıda LGBTİ+ hak savunucusu gözaltına alındı. Polis keyfi bir şekilde kimin hangi sokağa gireceğine karar verdi.

Gözaltına alınan herkes aynı gece serbest bırakılsa da gözaltında ters kelepçe işkencesinden, Alperenler’le LGBTİ+ hak savunucularını aynı araca koymaya kadar birçok hak ihlali yaşandı.

Pembe Hayat LGBTİ Dayanışma Derneği’nden Demhat Aksoy da sevgilisi ile birlikte ilk gözaltına alınan isimlerdendi. Saatlerce sıcak bir araçta tutulan, ters kelepçe işkencesine maruz kalan Demhat ile gözaltında yaşananları konuştuk.

“Herkesin geçebildiği yerden biz de geçmek istiyorduk”

Erkek arkadaşınla birlikte gözaltına alındın. Yürüyüş günü ilk gözaltına alınanlardınız. Nasıl oldu?

Saat 15.30 gibi ‘Beni Bırakma’ sergisini kurmaya başladık. Serginin kabataslak hali çıkınca yemek yemek için erkek arkadaşımla birlikte Taksim’e geçtik. Daha saat çok erkendi yürüyüş için ama ortada çok ciddi bir polis ablukası vardı. Polisler insanları tipine göre seçiyordu. Kendi hislerine göre ayırıyorlardı insanları. Biz önce caddeye girdik, yürüyorduk ki bir kadın polis, ‘Hop’ diyerek durdurdu bizi. Gittik yanına. ‘Bugün buradan geçemezsiniz. Gösteriler var’ dedi. Ben de bütün insanların geçtiğini, bizim de yemek yemeye gittiğimizi söyledim. Polis işi yokuşa sürmeye başladı. Sertleşti, bağırmaya başladı. Elini havaya kaldırdı. Ben de, ‘Benle düzgün konuş. Elini de indir. Ben bir vatandaşım sen de beni korumakla yükümlü kolluk kuvvetisin. Sizin maaşlarınız bizim vergilerimizle ödeniyor’ dedim. Bunun üzerine amirini çağırdı. Amiri de polise, ‘Biz size söylemedik mi, zorluk çıkaranı arabaya alın hemen’ dedi. Ortada bir zorluk da yoktu.

Birçok kişi o gün caddeye keyfi bir biçimde alınmadı. Şiddete uğradı, gözaltına alındı…

Herkesin geçebildiği yerden biz de geçmek istiyorduk. Benim o sokağa alınmamam için gerekçeleri ne ki? Eğer bir vatandaş gözüyle bakıyorlarsa beni engelleyemezler. Ardından ben itiraz ettim tekrar. ‘Çantamı arayın, bakın’ dedim. Çantamı zorla arattım. Baksınlar da bir şey olmadığını görsünler diye. Tam çanta aranırken bir erkek polis benim kolumu büküp zorla götürmeye çalıştı. ‘Bırak elimi, kadın polis varsa o gelsin’ dedim. İlk başta bizi durduran kadın polis, ‘Ben tutarım, ben tutarım’ dedi, koşarak geldi. Bizi kendilerinin dinlendiği zırhlı bir araca götürdüler.

“Araçta bize Kur’an dinlettiler”

Aracın içerisinde neler yaşadınız?

Aracın içerisindeyken ben bir tiyatronun içinde olduğumu düşündüm. Polislerin hepsi acemiydi. Prosedür bilmiyorlar… Bir polisçilik oyununa biz de dahil olduk.

Polis aracındayken bizi en başta durduran polis, ‘Keşke böyle yapmasaydınız, geri çekilseydiniz’ dedi. Ama bize ait olan bir yerden neden geri çekileyim ki? Eğer ki hepimiz eşitsek ben oradan geçebilmeliydim.

Arabanın içerisinde bizi defalarca GBT’ye soktular. Her gelen memur kimliklerimizin fotoğraflarını çekip gitti.

Erkek arkadaşımla yan yana oturuyorduk. Birden araçta bize Kur’an dinletmeye başladılar. Erkek arkadaşımla birbirimize bakakaldık. Neden böyle bir şey yaptıklarını anlamaya çalıştım. Bu durum bir saate yakın sürdü. Avukat arkadaşlar geldi. Onlar da Kur’an dinletildiğini duyunca şok oldular.

Saldırmak için gelen Alperenler’den de gözaltına alınanlar oldu. Hiç karşılaştınız mı?

Gözaltına alındığını düşündüğüm Alperenler de bizim aracın yanında bekliyordu. Polisler sırtlarını sıvazlıyordu, sigara ikram ediyordu. Bir süre dışarıda durduktan sonra bizim oturduğumuz araca getirdiler. Alperenler’den bir tanesi, ‘Ben buraya oturmam. Bunları dövmek için geldim aynı yerde mi duracağım?’ dedi. Bir polis, ‘Ben sana nereye oturmanı söylersem oraya oturacaksın’ dedi. Çok ilginç bir şekilde Alperenler polisi dinlemeden araçtan indi. Aşağıda tanıdıklarını düşündüğüm diğer polislerle konuştular. Sigara içtiler. O sırada tabi bizim sigara, su gibi ihtiyaçlarımız karşılanmıyor.

“Durup durup fotoğraflarımızı çekiyorlardı”

Araçta ne kadar bekletildiniz?

O araçta üç saat filan bekledik. Biz bir yandan da, ‘Eğer gözaltına alındıysak bizi karakola götürün’ diyoruz. Çünkü araç çok sıcaktı ve tuvaletimiz gelmeye başlamıştı. Tuvalet ihtiyacımızı iki saat sonra karşıladılar.

Sonrasında bizi başka bir araca aldılar. Taksim meydanında güneşte beklemiş bir araca aldılar bizi. İnanılmaz sıcaktı orası da. Aracı her koltukta tek kişi oturacak şekilde doldurmaya başladılar. O araca biner binmez telefonlarımızı kapattırdılar. Ters kelepçe yaptılar. Ters kelepçeyle oturmaya başladık. Erkek arkadaşların hepsi bindikten gece karakola gidene kadar ters kelepçeliydi. Biz kadınların ters kelepçeleri birkaç saat sonra öne alındı.

Bir yandan polisler sürekli psikolojik şiddet uyguluyordu. Bir ara araca getirilen iki arkadaşa, ‘Bunlar kadın mı erkek mi ne oldukları belli değil’ dediler. Bir kadın arkadaşa ayağını indirmediği için vurdular. Durup durup bizim fotoğraflarımızı çekiyorlardı.

Saatlerce sıcaktan bunaldıktan sonra bir ara uykuya dalmışım. Hande Yener’in şarkısıyla uyandım. Çok yüksek sesle çalıyorlardı. Şarkının sesini kısmalarını istedim. ‘Burda ben ne istiyorsam onu dinlemek zorundasın’ dedi polis.

Polis: “Dava açarsınız olur biter”

Ne zaman araç hareket etti? Nereye götürdüler?

Araç gece saat 11 gibi dolunca ayrıldı. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı. İnsan hakları anlamında hiçbir bilgileri yoktu. ‘Topladık ama ne yapacağız’ diye birbirlerine sürekli soruyorlardı. Evraklarımızı bile kaybettiler. En sonunda bir amirleri geldi, ‘Arkadaşlar sizi sağlık raporu almak için hastaneye götüreceğiz, oradan sonra emniyete gideceğiz’ dedi.

Haseki Hastanesi’ne götürüldük. Hastanenin orada otobüsün bütün ışıklarını kapattılar. ‘Sesiniz çıkmayacak, konuşmayacaksınız’ dediler. Tek tek hastaneye götürüp hızlıca yaka paça bizi geri araca getiriyorlardı. Sanki bizi saklamak istiyorlardı. Çok korkunçtu muameleleri.

Ardından Emniyet’e geçtiniz. Emniyet’te neler yaşandı?

Vatan’a gittiğimizde Alperenler’le karşılaştık. Onlar bizden önce getirilmiş. Biz arabadayken el kol hareketleri yaptılar, tehdit ettiler. Biz en son polise bizi korumakla yükümlü olduklarını hatırlattık. ‘Dava açarsınız olur biter’ diye geçiştirdiler.

Avukatlar geldi. İfadelerimizi verdik. Ama iş bilmezlik emniyette de sürdü. Bizi nereye götürüp ifade alacaklarını bile bilmiyorlardı. Ben ifademe ters kelepçe meselesini de ekledim. Bence ters kelepçe büyük bir şiddet ve işkence yöntemi. Yoldan döndürdüğünüz, sırf LGBTİ+ olduğunu düşündüğünüz için gözaltına aldığınız insanlara bir de ters kelepçe yapıyorsunuz!

Mücadeleye devam!

Hem kendi yaşadıklarını hem de yürüyüşte olanları düşününce nasıl hissediyorsun?

Onur Yürüyüşü’nde Cihangir’de pankartın açıldığını, Sema annenin bayrağı sallandırdığını görmek güç verdi. Ne yaparlarsa yapsınlar birileri bayrağı dalgalandırıyor. Biz günlerce de o araçta kalsaydık İstiklal’i terk etmeyen insanların olduğunu görmek çok umut vericiydi. Onur Yürüyüşü’ne katılan, orada yer alan, haberini yapan, sosyal medyada paylaşan, yaşananları yaygınlaştıran, pankart açan kısacası mücadele eden herkese çok teşekkürler, iyi hissettirdiniz. Mücadeleye devam!


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
nefret