19/08/2012 | Yazar: Seçin Tuncel

Yoldaş Söyleşilerin bu haftaki konuğu Ankara’dan feminist Sevim Özdemir.

‘Her ikilik kısıtlar ve kısıtlamalar içerir’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Yoldaş Söyleşilerin bu haftaki konuğu Ankara’dan feminist Sevim Özdemir.
Feminizmin kavramsal sınırlarını çizerken LGBT bireyler bu sınırların neresine düşüyor?
Kavramsal düzeyde içinde diyebiliriz. Zira heteroseksizm de en temel kavramsal tespitlerden biri. Toplumsal cinsiyet sorgulamaları açısından da tam merkezde. Ancak pratik düzeyde aynı durumun geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Ama bu sınırlar artık katılıklarını yitiriyor, gerek deneyim gerekse yeni teorik zeminler bunu zorunlu kılıyor bir yandan da. Örneğin, Batı dünyasında gerek “kadın” kavramının esasında heteroseksüel, beyaz, orta-sınıf kadını içerdiği 1980’lerden beri dile getiriliyor. 1990’lardan itibaren de (ki öncesi de var ancak bariz bir görünüm alması itibariyle) toplumsal cinsiyet kavramının ve kadınlığın kendisi sorgulanıyor. Türkiye’de farklı kadınlıklar itibariyle (özellikle Kürt kadınların ve Kürt Kadın Hareketi’nin etkisiyle) ciddi sorgulamalar yapıldı ve yapılıyor. Kadınlık kategorisinin ve toplumsal cinsiyetin sorgulanması ise daha yakın bir geçmişe dayanıyor ve bu süreç devam ediyor. Bu sorgulamada LGBTnin etkisinin önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda da işte sınırları geçişgenleştiren bir yerde duruyor LGBT. Buraya bir parantez açıp şunu da eklemek istiyorum: Zaten feminizm içerisinde lezbiyenlerin ve biseksüel kadınların varlığına rağmen toplumsal kadınlığın irdelenmemiş olması bir eksiklikti, hem teorik hem pratik düzeyde, bu süreç söz konusu irdelemeyi de beraberinde getirecek diye düşünüyorum.
 
Kadın-erkek ikiliğine dayalı egemen feminist söylem içinde LGBT bireyleri konumlandırmanın bir yolu var mıdır? Yoksa bu ikiliği aşmak mı gerekir?
“Yol” sözcüğünü imkan olarak alırsam bir miktar diyebilirim. Lezbiyenler ve biseksüel kadınlar feminist hareket içerisinde yer alabiliyor. Ancak eşcinsel, biseksüel erkekler ve trans bireyler için aynı durum geçerli değil. Bunun nedeni sadece egemen feministler LGBTleri almıyor gibi bir şey değil. Tek nedenli bir durum değil bu. Bir çok etkileşimin sonucu şimdilik bu biçimde yani feminizmi büyük oranda LB kadınlar da dahil olmak üzere biyolojik olarak kadın doğmuşlar götürüyor. Fakat daha önce de söylediğim gibi bu sadece feminist hareket içindeki kadın öznelerin yarattığı bir durum değil. Toplumsal konjoktür, diğer muhalif hareketlerle ilişkilerdeki erkek dayatması vs. vs. gibi bir çok nedeni de var. Zira kadınların “özneliği” meselesi feminizmin hareket olarak var olmasında çok temel bir yere sahip. Bu tip temel durumların hem hareket içinde hem diğer hareketlerle ilişkilerde yeniden biçimlenmesi de tıpkı durumun kendisi gibi tek belirleyenli olamayacak, etkileşimle olacak diye düşünüyorum.
Bence her ikilik kısıtlar ve kısıtlamalar içerir, hem pratikte hem ontolojik düzeyde. Ancak özneler aşmak istese de gerek toplumsal gerek örgütsel yapıların ve yapılılıkların getirdiği sınırlar olacak ve aşmak da elbetteki zaman ve etkileşim gerektirecek.  
 
Feminist hareketin amacı sadece kadınlara yönelik hak temelli siyaset mi üretmektir? Yoksa dönüştürücü bir cinsiyet politikası mı amaçlanır?
Elbette ki değildir. En genel anlamıyla Feminist hareketin yıkmak istediği bir ataerkil sistem vardır en başta. Bence feminizm anarşizmdir bir yandan da, her türlü hiyerarşiye karşıdır, devletin erkek egemen bir aygıt olduğunu kabul eder ve yok edilmesi gerektiğini düşünür vs. vs. Ancak, ve yine bence tabi, feminist hareket içindeki liberal feminizme yakın duranların etkisi, hak temelli politikanın tüm toplumsal muhalefet içinde yaygınlaşması ve bir yandan da hak temelli politikayla bir takım kazanımların elde edilebildiğinin görülmesi gibi nedenlerle hak temelli politika yapış biçimi bir tür anaakımlaştı denebilir. Ancak bu feminist hareketin topyekün bir dönüşümü ve hatta devrimi amaçlamadığı anlamına gelmiyor.
 
Bu amaç bağlamında LGBT bireyleri bu hareketin neresinde görebiliriz?
Ataerkinin dayandığı cinsiyet rollerini yıkma açısından LGBT büyük bir potansiyel taşıyor. Esasında sadece cinsiyet rolleri de değil, ataerkinin olmazsa olmazı homojenleştirme pratiklerine karşı da yıkıcı bir etkiye sahip olabilir LGBT. Ancak sadece LGBT olmanın kendisi kişiyi ataerkil kodlardan bağımsız kılmaz. Kodların ne kadar farkında olduğumuzla ve bunların bizi baskıladığını görmekle ilişkili biraz da bu. Yani bu anlamda kimi zaman içinde olmayı da barındıran bir müttefiklik olarak tanımlayabilirim sanırım bu konumu.
 
Feminist metodoloji yapı eleştirisine mi yoksa kişisel deneyimlere mi dayanmalıdır? Bu bağlamda farklı deneyimlere sahip LGBT bireyler ve kadınlar ortak bir yapı eleştirisinde, mesela ataerkillik ve muhafazakarlık karşıtlığında buluşabilirler mi?
Bu ikisinin birbirinden keskin bir şekilde ayrılabileceğini düşünmüyorum. Feminizmin, deneyimden çıkarak teori üretme, teoriden tekrar deneyime ve harekete dönme gibi bir yapıp ediş biçimi var diye düşünüyorum. Böyle bir yapı eleştirisinde buluşmak zorundayız ve buluşuyoruz da bence. Buna mecburuz bir yerde de. Farklı deneyimlerimiz olsa da aynı iktidar pratiklerinin altında eziliyoruz ve büyük bir kesişim noktasına sahibiz.     Ataerki ve muhafazakarlık karşısında LGBTler ve feministler olarak müttefik olmak zorundayız. Esasında deneyimlerimiz bir mağduriyet üstünlüğüne gitmese kimi zaman, deneyimlerimizi değerlendirerek etkileşim içinde ittifakı çok daha güçlendirebiliriz.
 
Farklı ayrımcılık deneyimlerine sahip gruplar farklı örgütlenmeler mi oluşturmalıdır? Bu farklı deneyimler ortak bir düzlemde mücadele etmeye engel midir?
Bence ayrı örgütlenmeler oluşturulmalıdır. Her ne kadar birbirimizi anlasak ve sorunlarımız ve karşısında olduğumuz baskı sistemi aynı olsa da sözle aktarılamayacak o şey olmaktan kaynaklı yaşadığımız durumlar vs. var. Bu farklılıklar engel değil bence ama sistemin bizi zorunlu bıraktığından öte daha içkin bir müttefiklik için burada bahsini ettiğimiz her politik grubun etkileşime gerçekten açık olması gerekiyor bence.
 
LGBT hareketi aynı zamanda feminist bir harekettir demek mümkün mü?
Aynı cinsiyet rejimine ve heteroseksizme karşı mücadele verdiğimize göre mümkün. Büyük bir kesişim kümesi de paylaşılıyor iki hareketçe.
 
Kimlik temelli bir politikanın kendi içine kapanması bir çeşit muhafazakarlık mıdır size göre?
Elbette, bu insan ilişkilerinde bile böyledir bence. Kimlik temelli hareketler için de bu geçerli. Ancak bu durum önlenebilir de. Farklı etkileşimlere açık olmak kapanmayı ve muhafazakarlaşmayı engelleyebilir. Ancak her kimlik hareketi kendi özünü korumalıdır yine de. Muhafazakarlaşmayı önlemek adına bir araya gelişimize neden olan kimliklerimizi, birbirimizden farklılıklarımızı silmemeliyiz.
 
LGBT hareketinin 2000’lerdeki yükselişi, 20-30 yıllık bir tarihselliğe ve birikime sahip olan feminizm içindeki verili söylemlerde bir sarsıntı yaratmayı başarabildi mi sizce?
Etkisi oldu bence. Özellikle LGBT bireylerle etkileşim, birlikte mücadele önemli dönüşüm yarattı. Feminist siyasetin dağılımında hesaba katılır bir söylem haline geldi.
 
Resmi siyasetin sınırlarının dışına taşan bir sivil toplum mücadelesi içinde feministler ve LGBT bireylerin ortak hareket etmesi bir zorunluluk mudur?
Çoğu zaman evet. Bir yandan da toplum feminist hareketle LGBT hareketi zorunlu müttefik kılıyor.
 
LGBT ve feminist hareket Türkiye’deki hızlı muhafazakarlaşma karşısında alternatif bir dayanışma biçimi geliştirilmeli midir? Öyleyse bu nasıl olur?
Şimdiye kadar gerçekleştirdiklerimize alternatif nasıl olur şu an bilmiyorum ama daha yaratıcı olup geliştirmemiz de gerekiyor. Bir kere “ben ne acılar yaşadım” tavrını minimuma indirip cidden ortaklaşmaya niyet etmemiz, bu niyetle bir araya gelip kafa yormamız lazım. Bu söylediğim karşılıklı olarak deneyimlerimizi hafifsemek asla değil sadece bunların bir adım ötesinde “hadi ne yapıyoruz o zaman”a gelebilmek için gerekli diye düşünüyorum.
 
LGBT ve feminist hareketin ortak bir mücadele yürütebileceği alanlar nelerdir? Biraraya gelip konuşma ve tartışmanın ötesinde ne gibi kanallar açılabilir?
Heteroseksizmden kaynaklanan tüm şiddet biçimlerine karşı ortak mücadele edilebilir. Nefret cinayetleri gibi can acıtı mevzulardan tutun da medyanın heteroseksist söylemlerine kadar şu an tek tek sayamayacağım alanlarda eylemler örgütlenebilir. Kalabalık ya da tek kişilik eylemler yapılabilir. Ne bilim bir mevzu üzerine ortak toplantı alıp, ortak eylem koymak, stiker yapıştırmak bile olabilir. Çok yaratıcı olmadı farkındayım
 
Yoldaş Söyleşiler- Evun Sevgi Okumuş http://www.kaosgl.org/sayfa.php?id=12054
 
 

Etiketler: kadın
İstihdam