08/05/2012 | Yazar: Ali Erol

Devletin ‘güvenlik’ anlayışı dijital çağda da değişmiyor. Polis ‘çocukları internetten korumak’ için çareyi ‘ahlaki panik ve korku kültürü’ üretmekte arıyor.

‘İnternet Çözümleri Kolluk Kuvvetlerine Devredilemez’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Devletin “güvenlik” anlayışı dijital çağda da değişmiyor. Polis “çocukları internetten korumak” için çareyi “ahlaki panik ve korku kültürü” üretmekte arıyor.
 
Emniyet Genel Müdürlüğü “çocukları internetten korumak” için hazırladığı “kamu spotu” videosunda çareyi “ahlaki panik ve korku kültürü” üretmekte buldu.
 
Polisin hazırladığı “kamu spotu” videosunda internette sohbet eden çocukların güvenliğine tehdit olarak gösterilen “suçlu” kişilerin tasviri yapıldı.
 
“Tehdit” devreye girdiğinde polis evi basıyor ve kriminalize edilmiş “cinsellikler” tek tek sanaldan gerçeğe sıraya girerek polise teslim oluyor! İnternetten gelebilecek “tehlikelere” gönderme yapan Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “tehlike” tasvirinin sonu gelmiyor ve evden iki de trans çıkıyor!
 
Özel hayatları damgalayarak, kriminalize ederek hedef gösteren polisin, çocuklar için tasvir ettiği internet güvenliğini resmini Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Mutlu Binark kaosgl.org için değerlendirdi.
“Korku-kaygı kültürü ekmek güvenlik sağlanmaz ama nefret doğallaştırılır”
 
“İnternet’i güvenli kullanalım!” amacıyla hazırlanacak bir kamuoyu spotunun toplumsal ön yargıları ve cinsel kimlik yönelimli ayrımcılık pratiklerini-söylemlerini yeniden üretmemesi gerektiğini belirten Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Mutlu Binark’ın önerisi şöyle: “İnternet’in güvenli ve nitelikli kullanımı ancak dijital okuryazarlıkla olur! Korku-kaygı kültürü ekimi ile değil!”
 
“Kullanım bilgi ve becerisindeki eksikli ve donanımsızlık”
 
İnternet’in güvenli ve farkında kullanımının dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir sorun olduğuna dikkat çeken Binark, sorunun kaynağının İnternet ortamında özellikle çocukların ve gençlerin karşılaşabileceği varsayılan dolandırıcılar, aşırı cinsel ve/veya şiddet içerikleri, ırkçı, mezhep ayrımcı söylemleri üretenler olmadığını söyledi. Sorun kaynağı olarak “kullanım bilgi ve becerisindeki eksikli ve donanımsızlık”ın altını çizdi.
 
“Panik ve korku kültürü üretmekle dijital beceriler kazandırılamaz”
 
Binark, Eu Kids Online Raporu’nda (Ekim 2011) yer alan veriye göre Türkiye’de çocukların dijital kullanım becerisini ölçen 8 kriterli bir kullanım beceresi ölçeğinden 2.6 puan aldığını belirtti.
 
İnternet ortamına ilişkin bir ahlaki panik ve korku kültürü üreterek dijital beceri kazandırılamayacağını belirten Prof. Dr. Mutlu Binark söz konusu becerileri şöyle sıraladı:
 
“Haberleşmek istemediğiniz bir kişiden gelen mesajları engellemek; 2. İnternet güvenliğinin nasıl kullanılacağıyla ilgili bilgi bulmak; Bir web sitesini sık kullanılanlara eklemek; Sosyal paylaşım ağı profilinde gizlilik ayarlarını değiştirmek; İçerdiği bilginin doğruluğuyla ilgili farklı web sitelerini kıyaslamak; Ziyaret edilen site kayıtlarını silmek; İstenmeyen reklam ve spam e-postalarını engelleme ve Filtre ayarlarını değiştirmek…” 
 
“Toplumsal ve siyasal çözüm kolluk kuvvetlerine devredilemez”
 
Siber uzamı sorunlu bir alan görerek, etiketlemek sorunların çözümünü “filtreler” gibi tabir-i caizse kolluk kuvvetlerine devretmenin toplumsal ve siyasal bir çözüm olmadığını belirten Binark’ın önerileri şöyle:
 
“Gündelik yaşamımızı yaşanabilir ve değerli kılmak istiyorsak, sorunların pedagojik yöntemlerle, ebeveyn, öğretmen ve çocukların bizatihi kendilerinin katılımı ile korku-kaygı kültürünü beslemeksizin, çözülmesi gereklidir.”
“Türkiye’nin internet politikası kaygı verici”
 
Kamusal aktörlerin internet konusunda ürettiği politikaların kaygı verici olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mutlu Binark bu durumu şöyle yorumladı:
 
“Görsel-işitsel malzemelerde genç yurttaşların özgür iradelerinin gelişmesini önleyecek bir ahlaki panik ve korku kültürü üretiliyor, ötekileştirmeler bir tür şeytanileştirmeye dönüşüyor.”
 
“Koşulsuz itaat ve boyun eğme hedefleniyor”
 
Söz konusu uygulamaları “korku-kaygı politikalarını zihinlere ekme çabası ve çalışması” olarak değerlendiren Prof. Dr. Mutlu Binark, son olarak şunları söyledi:
 
“Bu tür politikalar bireyi ne nitelikli üretici ve kullanıcı kılar ne de kullanım becerileri ve olanaklarını geliştirir. Böylesi bir korku ve kaygı kültürü, yurttaşı toplumsal yaşamın tüm alanlarında olduğu –evde-sokakta-iş yerinde- koşulsuz itaate ve boyun eğmeye alıştırır; son kertede de itaati doğal ve meşru kılar. Ne yazık ki toplumda farklı olana, azınlıkta olana yönelik nefret söylemini ve nefret suçunu da doğal ve hatta “elzem” kılar…”
 
İlgili kamu spotu:
 
Fotoğraf: Zeynep Akkuş / Kaos GL

Video Haber İkon  İlgili Video:


Etiketler: medya
İstihdam