20/01/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Alternatif Bilişim Derneği’nden Ahmet Alphan Sabancı: ‘Sansür daha güçlü ve görünmez hale geliyor. En çok LGBT’ler etkilenecek. LGBT’lerin görünmezleşmesi ve özel hayatın anonimleştirilmesi ile karşılaşabiliriz.’

Alternatif Bilişim Derneği’nden Ahmet Alphan Sabancı: “Sansür düzenlemesinin masraflarını da bizim cebimizden çıkartabilirler.Sansür daha güçlü ve görünmez hale geliyor. En çok LGBT’ler etkilenecek. LGBT’lerin görünmezleşmesi ve özel hayatın anonimleştirilmesi ile karşılaşabiliriz. Özel hayatımızın gizli kalmasını istemek bir haktır.” 
İnternet sansürünün derinleşmesi, internetteki bilgilerin ve özel hayatın devlet tarafından denetlenmesinin hız kazanmasına yol açan yeni torba değişiklik önerisini Alternatif Bilişim Derneği’nden araştırmacı yazar Ahmet Alphan Sabancı ile konuştuk.
 
Sibergüvenlik, sansür ve gözetim, hacker kültürü, telif hakları, yeni teknolojiler ve bunların kültürel boyutları üzerine çalışmalar da yapan Sabancı yeni düzenleme ile sansür araçlarının güçlenmesinin yanısıra; insanların korkutularak otosansürün artacağı ve gözetleme araçlarının da güçlendirildiğine dikkat çekti.
 
URL temelli engelleme ile sansürün görünmez kılındığı ve bir şeyin sansürlendiğini dahi bilemez hale gelebileceğimizi vurgulayan Sabancı, LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) hareketinin insanlara en rahat ulaşabildiği yerin internet olduğunu da hatırlattı:
 
İnternette bu sansür yolları aktif hâle gelirse, toplumsal değerler bahanesiyle LGBT hareketine dair birçok şeyin engellenmesi yüksek bir ihtimal. Bunun yanı sıra bu düzenlemeyle gelen gözetleme araçları LGBT’lerin anonimliklerine de zarar verme potansiyeli taşımakta. Herkesin tüm özel konuşmaları, internette yaptığı her şey iki yıl boyunca arşivlenecek ve bunların ne şekilde kullanılıp ne şekilde kullanılamayacağına dair hiçbir düzenleme yok.”
 
Sabancı bütün bu sansür politikalarına karşı ise Julian Assange’ın “Bilgiyi şifrelemek, şifresini çözmekten daha kolaydır” sözlerini hatırlatarak, ’Kem Gözlere Şiş’ isimli bir websitesi oluşturduklarını söyledi.
 
Türkiye’de basın, yayın ve ifade özgürlüğüne dönük kısıtlamalar ve sansür ile sıklıkla karşılaşıyoruz. Görece özgür bir alan olan internete de sansürün derinleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sansürün daha da derinleştirilmeye ve sansür yollarının arttırılmaya çalışılması fazlasıyla tedirgin edici bir durum. Sansürün herhangi bir sorunu ortadan kaldırmadığı, sadece görünmez hâle getirdiği tecrübelerle birçok kez görülmüşken sansür araçlarını daha da güçlendirmeye çalışmak oldukça sıkıntılı.
 
Ayrıca yeni düzenleme sadece devletin elindeki sansür araçlarını güçlendirmekle kalmıyor. Düzenlemedeki birçok yenilik aynı zamanda gözetleme araçlarını da güçlendirmekte ve bunlarla insanları korkutarak otosansürün daha da artması için alan yaratmaya çalışmakta. Bu da sansürden çok daha tehlikeli bir durum.
 
Yeni düzenlemeler ile internet sansürünün derinleştiğine ilişkin bir açıklama yayınladınız. Orada “URL temelli engellemeden” bahsediyorsunuz. Nedir bu URL temelli engelleme? Bu engellemenin sonuçları ne oluyor?
URL temelli engelleme, sansürün en tehlikeli yollarından birisi. Bunun nasıl bir şey olduğunu bir örnekle açıklamak gerekirse; Mesela twitter.com/b profili TİB tarafından tehlikeli bulundu ve engellendi. Bu durumda siz twitter.com’a veya twitter.com/a’ya girebileceksiniz fakat twitter.com/b sizin için görünmez olacak. Görünmez diyorum çünkü böyle bir durumda siz o profilin sansürlendiğine dair bir bilgi edinemeyeceksiniz, sadece oraya girmek istediğinizde başarısız olacaksınız. Bu da sansürün tamamen görünmez bir hâl almasına ve neyin neden sansürlendiğini bilmemizin neredeyse imkansız hâle gelmesine neden olacak.
 
Böyle bir engellemenin uygulanabilmesi ancak DPI (Deep Package Inspection – Derin Paket Analizi) denilen yöntemle mümkün olabiliyor. Bu yöntemin yaptığını şu şekilde özetlemek mümkün: Bizim internette yaptığımız her şey aslında internet sitelerinin bulunduğu sunucularla bilgisayarlarımız arasında paket alışverişleri. Biz bir siteye girmek istediğimizde ya da birisiyle chat yaparken gönderdiklerimizi paket hâlinde gönderir ve üzerine nereye gideceğini yazan bir etiket yapıştırırız, detayları paketin içinde gizlidir (Örneğin biz o etikete sadece Youtube’un sunucularına gitmek istediğimizi yazarız, orada hangi videoyu izlemek istediğimiz paketin içinde yazar ve sadece Youtube bunu görebilir). Bu paketi internet servis sağlayıcısı alır, sunucuya götürür ve sunucunun bize verdiği cevabı başka bir paket olarak getirir. Bize internet servisi verenler paketin içinde ne olduğunu görme hakkına sahip değildir, bu özel hayatın gizliliğinin ihlalidir. Ancak URL temelli engellemeyi mümkün kılan DPI teknolojisi, bizim tüm paketlerimizin içini açıp bakar ve bunu yapmaya iznimiz olup olmadığını kontrol eder. Youtube örneğinden düşünecek olursak, o videoyu izlemeye iznimiz olup olmadığına bakar. Ancak bunu sürekli yapabilmesi için, bizim yaptığımız her şeyi kontrol edebilmesi gerekmektedir ki bu da gönderdiğimiz maillerden, özel konuşmalara kadar her şeyi kapsar.
 
Bu hâli bile yeterince tehlikeliyken yeni düzenleme İnternet Servis Sağlayıcılara tüm internet loglarını (yani bu paketlerin kopyalarını) 1-2 yıl boyunca tutma zorunluluğu getiriyor. Yani internette yaptığımız her şeyin bir kopyası, devlet kurumlarının ulaşabileceği şekilde iki yıl boyunca tutulacak. Üstelik bunu yapmak, yeni kurulan Servis Sağlayıcılar Birliği’ne katılım için yerine getirilmesi gereken ana maddelerden biri olacağı için bunu yapmayan birinden internet servisi almak gibi bir şans da olmayacak.
 
Tüm bunların yanı sıra, bu yöntemin uygulanması internet trafiğinin sürekli kontrol edilmesi anlamına geldiğinden zaten dünya ortalamasının fazlasıyla altında olan internet hızımız daha da düşecek. Bir de tüm bunların masraflarını karşılamak servis sağlayıcıların yükümlülüğünde olacağından, bunlara yapılan masrafların faturalarımıza yansıması ve daha pahalı internet kullanmak zorunda kalmamız da yüksek ihtimal.
 
İktidarın böylesi bir düzenlemeyle amacı nedir?
İktidar, tıpkı dünyadaki tüm devletler gibi her şeyi gören göz olmak istiyor aslında. Çünkü bunu hayatımızın birçok noktasında yapabilmesine rağmen söz konusu internet olduğu zaman yasal olarak çok fazla şey yapamıyorlar. Tüm bunlara yasal bir kılıf sağlayarak, içleri rahat bir şekilde tüm internet trafiğimizin bir araya getirilip etiketler üzerinden kategorilendiğimiz bir arşiv oluşturmak ve bizi sürekli ellerinin altında tutmak istiyorlar. Bunu dünyadaki hemen her devlet bir şekilde yapmak istiyor zaten, ABD’de NSA’in bunu yapmak için nasıl yollar kullandığını gördük, şimdi aynı amaçla benzer yolları da devlet kullanmak istiyor.
 
Ayrıca iktidar, bu yasal düzenlemenin özel hayatı korumak için yenilikler getirdiğini de söylüyor ama bahsettikleri yenilik özel hayat söz konusu olduğunda bir sitenin 4 saat içerisinde engellenebilmesi. Bunu yapmanın karşılığındaysa tüm vatandaşların özel hayatını iki yıl boyunca ellerinin altında tutmak istiyorlar.
 
Bununla birlikte devlet bizi izlerken aynı zamanda bizim neyi göreceğimize ve neyi konuşacağımıza da karar vermeye çalışıyor. Sansürü daha güçlü ve görünmez hâle getirerek neyi göreceğimizi, korkutacak yasalarla insanları otosansüre zorlayıp neyi konuşacağımızı belirlemek derdinde. Geleneksel medyada yaptıklarını internet için de yapmaya çalışıyorlar. Bunun için de Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olan TİB’in bir anlamda elinde güçlü silahlar bulunan İnternet için RTÜK hâline geldiğinden emin olmak istiyorlar. Bu düzenleme de bunu mümkün kılabilmek için haklarında soruşturma yapılması bakana ve dolaylı olarak başbakana bağlı olan, tamamen koruma altında bir kurum hâline getirecek TİB’i. 
 
Türkiye’de İnternetin 2013 durumu başlıklı raporunuzda özellikle muhafazakar medya olmak üzere, medyada LGBT’lere dönük ciddi bir nefret söylemi olduğunu belirtiyorsunuz. Buna karşılık sosyal medya üzerinden nefret cinayetlerine karşı ciddi bir muhalefetin örgütlendiğini söylüyorsunuz. Peki bu yeni internet sansürü LGBT’leri nasıl etkiler sizce?
En büyük etkilerinden birisi LGBT’lerin görünmezleştirilmesi olacak. LGBT hareketinin insanlara en rahat ulaşabildiği yer internet. Çünkü geleneksel medya hem sansür korkusundan hem de içselleştirdikleri nefret söylemi ve homofobi yüzünden LGBT’lere asla seslerini duyurma imkanı vermiyor. İnternette bu sansür yolları aktif hâle gelirse, toplumsal değerler bahanesiyle LGBT hareketine dair birçok şeyin engellenmesi yüksek bir ihtimal. Ancak bu sefer sansür yukarıda bahsettiğim gibi bir tür görünmezleştirme ve sansürden haberdar olamama şeklinde olacak. Bu da aslında bu sansürün asıl amacının ortalama kullanıcının, tıpkı geleneksel medya tüketicileri gibi, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu zannedecekleri bir internette dolaşmalarına neden olacak.
 
Bunun yanı sıra bu düzenlemeyle gelen gözetleme araçları LGBT’lerin anonimliklerine de zarar verme potansiyeli taşımakta. Herkesin tüm özel konuşmaları, internette yaptığı her şey iki yıl boyunca arşivlenecek ve bunların ne şekilde kullanılıp ne şekilde kullanılamayacağına dair hiçbir düzenleme yok (Mecliste 10 yıldır bekleyen bir Kişisel Verilerin Korunması Kanunu teklifi var mesela). Bu verilerin kötü ellerde nasıl kullanılabileceğini düşünmek bile korkutucu.
 
LGBT’lere sosyalleşme imkanı tanıyan birçok tanışma sitesi erişime engellendi. Yeni düzenleme ile bu sitelerin tamamen kapatılması gibi bir durumla karşılabilir miyiz?
Eğer siteler Türkiye sınırları içerisindeki sunuculardaysa tamamen kapatma hakları ve hatta farklı bahanelerle sunucu sahiplerine para cezası vermeleri mümkün olacak. Ancak siteler yurtdışındaki sunuculardaysa böyle bir şey yapabilme şansları olmayacak.
 
Ancak URL temelli engelleme yoluyla sadece arkadaşlık sitelerini tamamen kapatmanın ötesine geçerek LGBT’lerin sohbet amaçlı kurduğu bir Facebook grubuna veya LGBT hareketi hakkında haberler veren bir Twitter hesabına da tek tek engelleme getirebilirler. Elbette bunları yapmak için kullanacakları bahaneler ailenin ve çocukların korunması, toplumsal değerler gibi şeyler olacaktır.
 
Peki bütün bu düzenlemelere, sansüre karşı neler yapılabilir? Bu karamsar tablodan çıkış yolları neler?
Sansür ve gözetlemeden kendimizi korumak ve özellikle bizi gözetlemek isteyenlerin işlerini olabildiğince zor hâle getirmek için kullanabileceğimiz birçok araç var ve bunların kullanımı hiç de zannettiğimiz kadar zor değil. Bu araçları kullanmaya başlamak, bunları günlük bilgisayar ve internet kullanım alışkanlıklarımızın bir parçası hâline getirmek ve çevremizdekileri bunları kullanmaya teşvik etmek yapılabilecek en güzel hareket olacaktır sansüre ve gözetime karşı. Elbette mükemmel şifreleme ve güvenlik asla söz konusu olamaz ama bunları kullanarak karşınızdakinin işini olabildiğince zor hâle getirebilirsiniz. Julian Assange’ın dediği gibi “Bilgiyi şifrelemek, şifresini çözmekten daha kolaydır.”
 
Tüm bunları herkesin kolayca öğrenebilmesi ve kullanmaya başlayabilmesi için Alternatif Bilişim Derneği ’Kem Gözlere Şiş’ isimli bir proje başlattı. Projede size yardımcı olacak programları, bunların nasıl kurulduğunu ve nasıl kullanıldığını oldukça basit bir dille anlatan dökümanlar mevcut.
 
Bunun yanı sıra çevremizdeki insanlara şifrelemenin ve internette yaptıklarımızın gizli kalmasını istemenin bir suç olmadığını anlatmak çok önemli. Birçok insan “Bunları yaparsam şüphe çekmez miyim, kendimi suçlu gibi göstermez miyim?” diye düşünüyor. Böyle bir şey söz konusu olamaz, özel hayatınızın gizli kalmasını istemek ve bunu gizli tutmak için çaba harcamak bir insan hakkıdır ve bunu yapmanızın hiçbir şekilde suç olması mümkün değildir. Aksine, bunu ihlal etmeye çalışanlar suç işlemektedir. Bu durumun aslında mektup göndermekten farkı yok. Siz sevgilinize mektup yazıp göndereceğinizde zarfın kapağını kapatırsınız, çünkü o sizin özelinizdir ve sevgilinizden başkası görsün istemezsiniz. Bu da en doğal hakkınızdır ve kimse bunun suç olduğunu iddia edemez. Ancak bunu verdiğiniz postacı zarfı açar ve okursa, üstelik okuduğuna dair hiçbir işaret de koymazsa veya okuyup beğenmeyerek bunu göndermezse suç işlemiş olur. Çünkü onun görevi o zarfı sizin yazdığınız adrese götürmekten fazlası değildir. İnternetteki iletişiminiz de bundan farksızdır ve zarfı kimsenin açmayacağı şekilde kapatmak en doğal hakkınızdır.

Bu konuda bir bilinç ve muhalefet yaratmak, insanların bu düzenlemelere itiraz etmesini sağlamak da çok önemli. Ancak bu itirazı dile getirirken tek bir iktidarı veya tek bir yasayı hedef alma hatasına düşmemek lazım. Çünkü bu tarz düzenlemeler dünyanın her yerinde, neredeyse her devlet tarafından yapılmakta ve buna herhangi bir partinin yasası olduğu için değil bizim en doğal haklarımız olan özel hayatın gizliliği, haber ve bilgi alma özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiği için itiraz etmeliyiz. Ve tek bir yasadan kurtulmanın da ötesinde, böyle yasaların asla teklif edilememesini sağlamaya çalışmalıyız.


Etiketler: insan hakları
İstihdam