07/08/2015 | Yazar: Hakan Özkan

Kudüs’teki Onur Yürüyüşü’ne bıçaklı saldırının ardından İsrailli Kuirler örgütünden Yossef Mekyton ile konuştuk: "Homofobi, Filistinlilere, Ultra Ortodoks Yahudilere, beyaz olmayan Yahudilere yöneltilip dışsallaştırılıyor"

Kudüs’teki Onur Yürüyüşü’ne bıçaklı saldırının ardından İsrailli Kuirler örgütünden Yossef Mekyton ile konuştuk: "Homofobi, Filistinlilere, Ultra Ortodoks Yahudilere, beyaz olmayan Yahudilere yöneltilip dışsallaştırılıyor"

Keren Heyesod Caddesi’ndeki gerçekleştiren saldırıyı Yishai Shlissel adında bir “Ortodoks Yahudi” gerçekleştirmiş, Shlissel’in bundan 10 yıl önce de Onur Yürüyüşü’nde 3 kişiye bıçakla saldırmıştı. Haaretz gazetesine göre, polis ırkçı grup Lehava’nın Onur Yürüyüşü’ne çok da uzak olmayan bir yerde yürüyüşü ‘protesto etmesine’ izin vermişti. Protestoda aşırı sağcı lider Benzi Gopstein da yer alırken; yürüyüş günü sabah saatlerinde polis yine aşırı sağcı Baruch Marzel’i gözaltına almış ancak bunun yürüyüşle alakası olmadığını söylemişti.

İsrail’deki genel durumu, Kudüs Onur Yürüyüşü’ne katılım gösteren ve Kaos GL Derneği’nin sekreteryasını yürüttüğü Bölgesel Ağ katılımcılarından Yossef Mektyton’a sorduk:

“Kudüs Onur Yürüyüşü’ne giderken arabada, 2005’te meydana gelen bıçaklı saldırıyı konuşuyorduk. Saldırgan Shissel’i hatırladık, cezası kısaltılıp normalden birkaç hafta önce salınmıştı. O zamanlar onun tehdit oluşturup oluşturmayacağını bilmiyorduk, çünkü otoriteler artık onu tanıyorlardı ve Onur Yürüyüşü çevresine yaklaştırmayacaklardı. Ayrıca Onur Yürüyüşü’nün çevresindeki güveniliğin sıkı olduğunu düşünmüştük ve bunun için de sebeplerimiz vardı.

“Birkaç yıl önce, tanıdığım biri, adı Dan olsun, güvenliği geçip Onur Yürüyüşü’ne ulaşmakta zorlanmıştı. Dan trans ve ultra Ortodoks. Onur Yürüyüşü’ın çevresindeki korumalar onu durdurdu ve onun nereye ait olduğunu kestirmeye çalıştılar. Dan Onur Yürüyüşü’da yürümek istediğini söyledi, ama dışarıdan görünen, potansiyel bir tehdit olabilecek Ortodoks bir Yahudiydi.

“Ya dindarsın ya LGBTİ, başka seçenek bırakılmıyor!”

“’İsrail’de” genel ve yaygın inanışa göre iki tür kimlik var – LGBTİ ve dindarlar-  iki ayrı ve çelişen gruptur,  ve ikisi birden olamazsınız. Pek tabi bir insan bu iki gruba da dahil olabilir. Ama işler çok hızlı değişiyor. Son 10 yıl, İsrail’in dindar Yahudilerinin kurduğu birçok organizasyon ve gruba şahit oldu. Dindar toplumdaki söylemi ve de laik LGBTİ camiası hakkındaki algıyı değiştirdiler.

“Onur Yürüyüşü çevresindeki korumaların, Ortodokslara karşı önyargılı ve şüpheci olduğunu bilmek bazılarımıza karşı onur kırıcıydı, ama bu aynı zamanda – en azından Ortodoks olmayanlarımız için- daha güvenli hissettiriyordu.

“Bu yanlış güvenlik hissi, sadece toplumsal ayıbın ve algının problemi değil. Buna kısaca İsrailli güvenlik paradigması diyebiliriz: Profil çıkarmak. Birinin “sizinle” mi “onlardan” mı olduğunu öğrenmenin kısa ve çirkin bir yolu, iki grup arasında bir yerde olmaya imkan verilmiyor.  Ve eğer “bizdensen” ırkçı ve homofobik olamazsın, çünkü bu özellikler”bize” değil, “onlara” ait.  Homofobi, mesela, Filistinlilere, Ultra Ortodoks Yahudilere, beyaz olmayan Yahudilere yöneltilip dışsallaştırılırken; heteroseksist homofobik beyaz toplum ve liderleri, saf, beyaz popolarında önyargı damgası olmayan mükemmel liberallermiş gibi kendilerini kandırıyorlar.

“Saldırganın bıçakla içeri girebilmesi herkesi şaşırttı”

“Bahsettiğimiz birkaç yıl önceki Onur Yürüyüşü’nde, bazı organizatörlerin araya girmesiyle, Dan sonunda içeri alındı. O yüzden Shissel’in- 2005’te hüküm giyen saldırgan, ki kendisi aynı zamanda Ortodoks Yahudidir- bıçakla kolayca içeri girebilmesi herkesi şaşırtmıştı.

“Bu beni direkt olarak Onur Yürüyüşü’dan sadece birkaç saat önce olanlara yönlendirdi. Duma’da birisi bir evi ateşe vermiş, bir bebeği öldürmüş ve tüm aileyi yaralamıştı. Niye bu trajedi bana başka bir trajediyi düşündürmeye itti? Çünkü burada da güven(siz)lik paradigması iş başında. İsrail Devleti, Filistinlilere karşı en ırkçı ve ölümcül oluşum olarak, katili ve onun ayrımcı nitelikte olamayacak vahşetini “reddediyor.” Devlet görevlileri katilin adını açıkladılar ve onu kınadılar- fakat aynı zamanda polislere Filistinlilere (ve siyah Yahudilere) karşı daha sert olmalarını emrederek ve çocuk katillerini koruyarak Gazze’de daha fazla bombalı saldırıya imza atıyorlardı. Tabi ki, güvenlik asla Filistinlilerin güvenliği demek değildi. Onlara sadece tehlikeli düşman rolü verilmişti, korunmaya ihtiyaç duyan masum siviller değil.

 “İsrail” üsulü, her zaman şiddeti ötekinin üstünde dışsallaştırır: ”Filistinliler ve ultra Ortodokslar homofobiktir”, “Uç göçmenler tehlikelidir” ama savaşa oy veren, nefret dili üreten, eşitlik yasalarını reddeden liberal beyaz Yahudi lider asla böyle değildir.  Sistem böyle yürümesine izin verilir.  “Aklı başında” politik “merkez”, kendi ölümcül kurumsallaşmış homofobi ve ırkçılığını “ötekinin” üstüne yansıtarak, meşrulaştırır.

Çoğu LGBTİ birey toplumsal utanç yüzünden ölüyor ve önlenebilen ve üzücü genç intiharları istatistiklerinin bir parçası oluyor. Diğerleri, ayrımcılığa ve aşağılamaya (bazen de cinsel saldırıya) uğramaktan korktuklarından dolayı medikal yardım alamıyorlar. Her 3 günde bir Filistinli bebek, aşırı uçlar tarafından değil, devlet tarafından öldürülüyor. 3 güne bir! Ve resmiyette İsrail bu ölümleri haklı çıkarıyor, ya da ölümlerin üstünü örtüyor ve bazen katilleri yargılıyor ve reddediyor – ama kanmayın- bu stratejiler tek bir amaç için:  Resmi İsrail, liberal imajını korumalı, kitlelerin katili olarak, yani, silahlı ve sapına kadar ırkçı ve homofobik olarak ifşa edilmemeli!

Çeviri: Elma Hanım


Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam