08/06/2011 | Yazar: Gülistan Aydoğdu

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 7 Nisan 2011 tarihinde Strazburg'da onaylanan Kadına Yönelik Şiddet Ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla M&uu

‘Kadına Yönelik Şiddet İnsan Hakkı İhlali Ve Ayrımcılık Türüdür’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 7 Nisan 2011 tarihinde Strazburg'da onaylanan Kadına Yönelik Şiddet Ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açıldı ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 13 ülke tarafından imzalandı.
 
Sözleşmenin resmi olmayan çevrisi İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) tarafından yapılmıştı.
 
Sözleşme, kamusal ya da özel alanda kadına yönelik şiddeti bir "insan hakkı ihlali" ve "kadına yönelik ayrımcılık türü" olarak tanımlıyor. "Ev içi şiddet" ise sözleşmede, "ev içinde fiziki, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddetle ilgili tüm eylemler" olarak tanımlanıyor. Sözleşme, taraf devletlerin kadın-erkek eşitliği, kadına yönelik şiddet ve karşılıklı saygı konularını her düzeyde eğitim müfredatına eklemelerini şart koşuyor. Sözleşmede kadınların şiddete maruz kalmadan ve şiddet mağduru olduktan sonra korunmasıyla ilgili düzenlemeler de yer alıyor. Sözleşme, şiddet mağdurlarına ücretsiz hukuksal destek sağlanmasını öngörüyor. Sözleşme, ayrıca, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ile ilişkili iltica talepleri ve geri göndermeme ilkesi konusunda güvenceler getiriyor. Ayrıca, sözleşmenin uygulanmasını izleyecek bir uzmanlar grubunun (GREVIO) oluşturulması öngörülüyor.
 
CEDAW’ın çağrısı ile bu sözleşmenin içeriği, kapsamı, önlemler, çekinceler hakkında bu sözleşmenin hazırlanmasında da bulunan Prof. Dr. Feride Acar bilgi verdi.
 
Türk Kadınlar Birliği Başkanlığını da yapan Avukat Sema Kendirci’nin açılış konuşmasının ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Serpil Sancar toplumsal cinsiyet tanımı yaparak Türkiye’deki cinsiyet ayrımcılığı ve kadına yönelik şiddet konusunda kısaca bilgi verdi.
 
Sancar, kadının kamu alanında ciddi görünürlük sorunu olduğu, hak temelli savunuculukta kör noktaların olduğu, siyasi parti içerisinde ciddi sıkıntıların varlığı, aile politikalarında ise kadının anne kılındığı ve evlere kapatıldığına vurgu yaptı. Ayrıca Sancar, sosyal devlet olmanın gereği olarak çocuk, yaşlı, hasta ve sakat bakımının devlete ait olması gerektiğinin altını çizdi.
 
Acar ise süreci özetledi ve Avrupa Birliği’ne dahil olan 47 ülkenin aslında dışarıdan göründüğü kadar ileri ve demokrat olmadığını, sözleşme hazırlanırken en çok tartışma yaratan konunun “gender” (cinsiyet) sözcüğü olduğunu ve yoğun itirazlar nedeniyle bunun yerine “kadın” kelimesinin getirildiğini söyledi.
 
Acar ayrıca; “Bu sözleşmenin Türkiye’nin yürütücü olduğu bir dönemde imzaya açılması çok önemli. İlk imzalayan da Türkiye oldu. Fakat diğer Avrupa Devletleri de en kısa zamanda bunu imzalamazsa hiçbir anlamı kalmayacak ve sözleşme süreye yenik düşebilir. Aynı şekilde Türkiye’nin bunu imzalaması da yetmiyor, meclisten geçmesi gerekiyor. Pek çok ülkede oldu gibi yük yine kadın öğütlerine düşüyor. Avrupa’daki kadına yönelik şiddettin maliyetinin çok yüksek olması -yıllık 34 Milyon Euro- AB ülkelerindeki en büyük  sıkıntılarından birisi. Göçmen kadınların sığınma haklarının maliyeti ve sosyal durumu nedeniyle AB ülkeleri buna çekince koyabilir. Şu anda Türkiye’den başka 12 ülke daha imzaladı” diyerek sözlerini tamamladı.
 
Sözleşmeyi buradan bilgisayarınıza indirebilirsiniz:
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (doc, 352KB)

Etiketler: kadın
nefret