29/08/2006 | Yazar: Umut Güner

‘İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun temel müesseselerinden birini oluşturur...’ Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) Genel Sekreteri, Av. Orhan Kemal Cengiz, Kaos GL Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Umut Güner’in sorularını yanıtladı.

‘İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun temel müesseselerinden birini oluşturur...’ Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) Genel Sekreteri, Av. Orhan Kemal Cengiz, Kaos GL Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Umut Güner’in sorularını yanıtladı.

KAOS GL

KAOS GL dergisinin ‘Pornografi’ başlıklı sayısı toplatılmış bulunmaktadır. Derginin toplatılmasına gerekçe olarak ‘Genel Ahlak’a aykırı olduğu belirtilmiştir. Bu toplatma kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade hürriyetini düzenleyen 10. maddesi karşısında bir geçerliliğe sahip midir?

Kanaatimizce KAOS GL’nin ‘Pornografi’ isimli sayısının toplatılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade hürriyetini düzenleyen 10. maddesini ihlal eder nitelikte bir hukuki işlemdir. Bu sonuca nasıl vardığımızı aşağıda ayrıntılı bir şekilde açıklamaya çalışacağız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir içtihat mahkemesi olduğundan, ilk olarak, (somut konumuzu ilgilendirdiği oranda) mahkemenin ifade hürriyetini ele alış tarzını genel terimlerle açıklamak, ardından da somut vakayı yine AİHM’nin benzeri vakaları incelerken kullandığı fikir yürütme/yorumlama tekniklerini kullanarak açıklamak isteriz.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi 2 paragraftan oluşmaktadır. Maddenin birinci paragrafında koruma altına alınan özgürlüğün ne olduğu açıklanmakta, ikinci paragrafta ise bu özgürlüğe meşru bir şekilde getirilebilecek sınırlamaların nelerden ibaret olduğu belirtilmektedir. Biz de maddeyi bu sırayı göz önüne alarak değerlendireceğiz.

10. Madde, 1. fıkra: Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.

AİHM yukarıdaki paragrafın ne anlama geldiğini belirttiği pek çok değişik kararında maddenin demokratik bir toplumdaki önemine göndermede bulunmuştur:

‘İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun temel müesseselerinden birini oluşturur...’

Yine başka bazı kararlarında ifade hürriyetini basının demokratik bir toplumdaki ayrıcalıklı yerine göndermede bulunarak açıklamıştır. Mahkemenin Castells davasında da belirttiği gibi;

‘hukukun üstünlüğü ilkesine göre yönetilen bir Devlette basın ayrıcalıklı bir role sahiptir’.

Yine burada belirtmek isteriz ki, 10. Madde’nin koruduğu ‘ifade’ yazılı ya da sözel kelimelerle sınırlı değildir; bir fikir ifade etmeyi ya da bir bilgi sunmayı amaçlayan resimleri, görüntüleri ya da eylemleri de kapsar. Bazı durumlarda, giyim bile 10. Madde’nin kapsamına girebilir.

Üstelik, 10. Madde bilgi veya fikrin sadece içeriğini korumakla kalmaz, bunların ifade edildikleri biçimi de korur. Bundan dolayı basılı belgeler, radyo yayınları, tablolar, filmler ve elektronik bilgi sistemleri de bu maddenin koruması altındadır. Bunun anlamı, bilgi ve fikirlerin üretim ve iletimi, aktarılması ve dağıtımı için kullanılan araçların da 10. Madde’nin kapsamına girdiğidir.

10. Madde’nin tipik bir özelliği, bu maddenin rahatsız edici, şok edici, toplumun geniş kesimlerini rahatsız eden fikir ve ifade biçimlerini de koruma altına almış olmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Handyside davasında son derece veciz bir şekilde ifade edip, sonradan pek çok kararında tekrar ve tekrar belirttiği üzere:

‘İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen ya da zararsız ya da ilgilenmeye değmez görünen ‘bilgi’ ve ‘düşünceler’ için değil, ama ayrıca devletin ya da nüfusun bir bölümünün aleyhine olan, şok eden, rahatsız eden düşünceler için de uygulanır. Bunlar, ‘demokratik toplumun’ olmazsa olmaz unsurlarından olan; çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir.’.

İfade özgürlüğünün kullanılması üzerindeki kısıtlama sistemi – ikinci fıkra
Yukarıda Sözleşmenin 10. maddesinin 1. paragrafının özgürlüğün içeriğini, ikinci paragrafının da bu özgürlüğe meşru bir şekilde sınırlama getirilebilecek halleri saydığını belirtmiştik.

10. Madde’nin ikinci fıkrası şöyle demektedir:

Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli tutulması kaydıyla alınmış bilginin açıklanmasının engellenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı şekil şartlarına, koşullara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.

İfade hürriyetine yönelik müdahaleler çok değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Müdahale, kişinin ifade ettiği görüşünden dolayı cezai mahkûmiyetine (para veya hapis cezası) çarptırılması, mahkemece tazminat ödenmesine karar verilmesi, yayın yasağı veya fotoğrafların gazetede yayımlanmasının yasaklanması, yayınların toplatılması ya da kanaatlerin ifadesi veya bilginin aktarılması için kullanılan araca el konulması, vb gibi değişik biçimlerde ortaya çıkmaktadır.

Müdahalenin Varlığı

Dolayısıyla da KAOS GL’nin ‘pornografi’ isimli nüshasının toplatılmasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin anladığı ve belirttiği anlamda, ifade hürriyetine yönelik bir ‘müdahale’ oluşturduğuna şüphe bulunmamaktadır.

‘El koymanın’ ifade hürriyetine yönelik bir müdahale oluşturduğu AİHM’nin değişik kararlarında belirtilmiştir. Bu temelde AİHM, müstehcen oldukları gerekçesiyle ulusal mahkemelerin kararıyla resimlerine geçici olarak el konulan ressamın ifade özgürlüğüne müdahale edilmiş olduğuna hükmetmiştir. Benzer biçimde, bazı sahnelerinin müstehcen olduğu gerekçesiyle ülke otoritelerince bir filme el konulması, AİHM tarafından ifade özgürlüğüne bir müdahale olarak tanımlanmıştır. Bazı bölümlerinin müstehcen olduğu gerekçesiyle kitapların toplatılması da AİHM tarafından aynı şekilde ele alınmıştır.

İfade özgürlüğünün kullanımına meşru bir müdahale için üç koşul gerekmektedir

Ancak, Sözleşmenin ikinci paragrafından da anlaşılacağı üzere, her müdahale otomatik olarak bir ifade hürriyeti ihlali anlamına gelmemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘müdahalenin’ varlığını tespit ettikten sonra, aşağıda ayrıntılı olarak açıklamaya çalışacağımız üç hususu daha inceleme konusu yapmakta ve bu üç kriterden birisinin karşılanmadığını tespit ederse ihlal kararı vermektedir. Yani bir devletin ifade hürriyetine müdahalesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinin 2. paragrafındaki anlamda, kabul edilebilir, makul sayılabilmesi için, söz konusu işlem veya kararın aşağıdaki üçlü testin her bir aşamasını geçmesi gerekmektedir. Buna göre, ifade hürriyetine yönelik müdahale;

yasalarda öngörülmüş olmalıdır;

2. paragrafta belirtilen çıkar veya değerlerden birini veya birkaçını korumaya yönelik olmalıdır (Bunlar, ulusal güvenlik; toprak bütünlüğü; kamu emniyeti; kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi; sağlığın korunması; ahlâk; başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli tutulması kaydıyla alınmış bilginin açıklanmasının engellenmesi ve yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanmasıdır.)
demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır.

AİHM, Sunday Times davasında, 2. paragrafta belirtilen istisna hükümlerinin sınırlı bir sayımla belirtildiğini yani, Sözleşmeci devletlerin bunlar dışında müdahale gerekçeleri oluşturamayacağını ve yine burada geçen ibarelerin kelime anlamlarını genişleten bir yoruma tabi tutamayacaklarını belirtmiştir:

AİHM’in her üç koşulun da yerine gelmiş olduğuna hükmettiği durumlarda, devletin müdahalesi meşru olarak görülecektir. Her üç koşulun da yerine geldiğini ispat yükü devletin omuzlarındadır. AİHM üç koşulun var olup olmadığını yukarıdaki sıra ile inceler. Bir kez koşullardan birinin yerine getirilmemiş olduğuna hükmettiğinde, dosyayı incelemeyi durdurur ve söz konusu müdahalenin haksız olduğuna, dolayısıyla da ifade özgürlüğünün ihlal edilmiş olduğuna karar verir. KAOS GL’nin toplatılması kararını bu kriterler açısından şu şekilde irdeleyebiliriz:

Müdahale hukuken öngörülmüş müdür?

KAOS GL’nin toplatılmasına karar veren Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 21 Temmuz 2006 tarihli kararında herhangi bir yasa maddesine somut olarak atıfta bulunulmuyor, bunun yerine soyut olarak ‘genel ahlaka’ aykırılıktan söz ediliyorsa da, Basın Kanunun aşağıda metnini verdiğimiz Ek 1. maddesinin dayanak alındığı anlaşılmaktadır. Bu maddeye göre;

‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için, tedbir yoluyla soruşturma safhasında Cumhuriyet savcılığının talebi üzerine sulh ceza hakimince, kovuşturma safhasında görevli mahkemece her türlü basılmış eserin dağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına karar verilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu eserlerin dağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına doğrudan doğruya Cumhuriyet savcılığınca yazılı olarak karar verilebilir. Bu halde Cumhuriyet savcısı kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili sulh ceza hakiminin onayına sunar. Sulh ceza hakimi kırksekiz saat içinde kararını açıklar; aksi halde Cumhuriyet savcılığının kararı kendiliğinden hükümsüz sayılır. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyetin temel ilkeleri ve milli güvenlik aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkumiyet halinde, faillerden bir veya birkaçına ait olmaları şartıyla suçu ihtiva eden mevkute veya mevkute sayılmayan basılmış eserlerin basımında kullanılan makineler ile diğer basım aletlerinin müsaderesine de karar verilir.’

Müdahaleye gerekçe olan bir yasa maddesi mevcut olduğundan teknik anlamda ‘hukuken öngörülmüş’ bir müdahaleden söz etmek mümkün olacaktır. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belli bir müdahalenin hukuken öngörülmüş addedilebilmesi için dayanak alınan hukuki enstrümanın belli bazı vasıflara haiz olması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre iç hukuk normu vatandaşın kolayca anlayabileceği nitelikte olmalı; kuralın ihlal edilmesi halinde ne gibi yaptırımlarla karşılaşılaşılabileceği kolayca anlaşılabilmeli ve yine yasa ‘kamu makamlarının hangi koşul ve durumlarda bir hakkın kullanılmasına müdahale edebileceğine ilişkin olarak vatandaşlara yeterli uyarıda bulunacak kadar açık olmalıdır.’
Özellikle, son kriterden hareketle bakınca, müdahalenin hukuken öngörülme kriterine uygunluğu bakımından bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. ‘Porno’ fenomenini irdeleyen bir yayının Basın Kanununun söz konusu maddesine dayanılarak ‘ahlakın korunması’ çerçevesinde yasaklanabileceğini ön görmek çok kolay olmasa gerektir. Çünkü bu mantıktan hareket edilecek olur ise, şiddeti irdeleyen bir yayın, ensesti analiz eden bir değerlendirme v.d gibi her şey analiz eder bir durumdan çıkarılarak, analiz ettikleri şeyin kendisine indirgenebilirler ki, bu bilinen ve genel kabul gören hukuki akıl yürütme yoluyla kolay kolay bağdaşmayacak bir husustur.


Müdahale 10. maddenin 2. paragrafındaki istisnalardan birinin içine girmekte midir?

Şunu belirtmek isteriz ki, AİHM bu başlık altında oldukça şekli bir inceleme yapmakta ve eğer müdahaleye dayanak olarak gösterilen hüküm 10. maddenin 2. paragrafında belirtilen gerekçelerden birisini temel almışsa, incelemesini ‘müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli’ olup olmadığı kriteri altında sürdürmektedir. ‘Ahlakın korunması’ 10. maddenin 2. paragrafında bir gerekçe olarak sayıldığı için bu başlık altında yapılacak başkaca bir değerlendirme bulunmamaktadır.

Müdahale demokratik bir toplumda gerekli midir?

Vakayı bu başlık altında incelemeye girişmeden önce belirtmek isteriz ki, tam bu olayla örtüşecek tarzda bir vaka şu ana kadar AİHM önüne gelmiş bulunmamaktadır. Bu nedenle burada yapacağımız değerlendirmelerde AİHM’nin benzer vakalarda olumlu ve olumsuz olarak belirttiği argümanları somut olaya uygulamaya çalışacağız.

AİHM sistematik ve tutarlı bir şekilde, burada sözü geçen ‘gerekli’ ifadesinin, ‘sıkıştıran bir sosyal ihtiyaç baskısına’ (pressing social need) denk geldiğini belirtmiştir. Yani, bir müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli addedilebilmesi için sıkıştıran bir sosyal ihtiyaç baskısına denk gelmesi gerekmektedir. Yine mahkeme bu gerekliliği saptarken, gerçekleştirilen müdahale ile takip edilen meşru amaç arasında bir orantı olup olmadığını da değerlendirmektedir.

KAOS GL’nin ilgili sayısını toplatan mahkeme kararında herhangi bir gerekçe gösterilmediğinden, ‘sıkıştıran toplumsal ihtiyaç baskısının’ veya ‘acil bir sosyal ihtiyaç baskısının’ varlığından söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Gerçekten de anılan mahkeme kararında sadece ahlaka aykırılıktan bahsedilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere ‘pornografinin’ inceleme konusu yapıldığı bir yayının ‘ahlaka aykırı’ bulunduğu bir vaka henüz AİHM önüne gelmediğinden, AİHM’nin pornografik sanat eserlerinin sergilenmesi ve yine toplumsal ahlak üzerine yaptığı yorumlarla dolaylı bir değerlendirme yapabilmek durumundayız.

AİHM (1981 tarihli) Muller davasında başvurucunun ifade hürriyetine yapılan müdahaleyi ahlakın korunması açısından gerekli bulmuştur. Muller, livata, hayvanlarla cinsel ilişki, mastürbasyon ve eşcinsel ilişkilerin sergilendiği sahneleri gösteren üç büyük tablo sergilemişti. Sergi halka açıktı, giriş ücretsizdi, yaş sınırlaması yoktu. İsviçre mahkemeleri Muller’i ve sergiyi düzenleyenleri, para cezasına çarptırmıştı. El konulan tablolar güvenli biçimde muhafaza edilmesi için bir sanat müzesine teslim edilmiş, ancak 1988’de iade edilmişti. Muller ve sergiyi düzenleyenler AİHM’e başvurarak hem mahkûmiyet kararının, hem de el koymanın ifade özgürlüğü haklarını ihlâl etmiş olduğunu ileri sürmüşlerdi. AİHM söz konusu müdahaleyi meşru bir müdahale sayarken aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır.

‘Söz konusu tablolar, özellikle insanlarla hayvanlar arasında cinsel teması, kaba bir tarzda betimlemektedir...sergiyi düzenleyenler herhangi bir giriş ücreti öngörmediğine ve herhangi bir yaş sınırlaması getirmediğine göre, sergi halka bütünüyle açıktır. Gerçekten de, tablolar, genel olarak halka sınırsız biçimde açık olan ve halkı ziyaret etmeye teşvik etmeye çalışan bir sergide gösterime sunulmuştur.’

Yukarıdaki değerlendirme ışığında somut olaya uygulanacak olur ise, KAOS GL’de yayınlanan fotoğraflar ‘pornografik’ nitelikte kabul edilse bile, derginin toplatılması ifade hürriyetinin ihlali niteliğindedir. AİHM, porno ve erotik ürünlerin tabu olarak değerlendirildiği bir dönemde bile, söz konusu ürünleri muhatapları bakımından bir değerlendirmeye tabi tutmuş ve sanatçı Müller’in sergisinin halka açık ve ücretsiz olmasına özel bir vurgu yapmış bulunmaktadır. Buradan hareketle bakıldığında derginin parayla satılıyor olduğu ve yine belli bir okur kesimine hitap ettiği olgusu Türk Mahkemelerince göz önüne alınmamıştır.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, ifade hürriyeti sadece bilgi vermeyi değil, bir basılı eserin alıcıları bakımından da, aynı zamanda bilgi alma hakkını içine almaktadır. Özellikle internet kullanımıyla beraber, olağan üstü bir yaygınlık kazanan porno endüstrisinin, porno ürünlerinin vb. çeşitli açılardan değerlendirmeye tabi tutulması, okuyucuların bilgi alması ve ‘entelektüel stimülasyonu’ bakımından da önem arz etmektedir. Porno gibi bir konuyu ele alan bir yayının, konunun örneklerine yer vermeden yayınlanmasının düşünülemeyeceği açıktır. Yayının önemli tartışma konularından birisinin de ‘erotik’ olanla ‘pornografik’ olanın tartışılması olduğu göz önüne alınacak olur ise, pornografik olanın örneklerinin sergilenmesi son derece doğaldır. Yine dergiye bir bütün olarak bakıldığında, amaçlananın bir tartışma başlatmak ve belki de halihazırda yürümekte olan tartışmalara katkıda bulunmak olduğu açıktır.

Bir şeyin yapılması ile yapılan bir şey üzerine tartışma yürütülmesinin birbirinden ayrılması gerekmektedir. Aksi takdirde, şiddeti analiz eden bir yayın şiddeti kışkırtmak, terörist bir örgütü masaya yatıran bir değerlendirme terörizm propagandası; ırkçı hareketleri tanıtan bir yayın ırkçılık propagandası yapmak olarak değerlendirilebilir.

‘Yapmak’ ve ‘analiz’ etmek arasındaki fark, AİHM’nin Danimarka’yı mahkum ettiği Jersild davasında oldukça açık bir şekilde ortaya konmuştur. Jersild, Danimarka’yı son derece yakından ilgilendiren ırkçılık problemini masaya yatırmak amacıyla, ırkçı üç genci radyo programına davet etmiş ve gençlerin bu program süresince sarf ettikleri sözlere dayanılarak ‘ırkçı görüşlerin yayılmasına yardımcı olmaktan ötürü’ mahkum edilmiştir. AİHM’nin bu davadaki, aşağıdaki değerlendirmesi somut vakamız bakımından da oldukça ufuk açıcı bir niteliktedir.

"Söyleşileri/röportaj de içeren haber yayıncılığı, basının, kamunun 'gözetim bekçisi' olması şeklindeki yaşamsal öneme haiz rolünü yerine getirebilmesinde, en önemli araçlardan/yöntemlerden birisini teşkil eder. Bir söyleşi içerisinde bir başka kişinin beyanlarını yaymaya yardımcı olmaktan ötürü bir gazetecinin cezalandırılması, geneli ilgilendiren meselelerin tartışılmasına basının katkıda bulunmasını ciddi biçimde engeller ve bunu yapmak için özellikle çok ciddi nedenler bulunmadıkça, bu yola başvurulmamalıdır. Bu bağlamda Mahkeme, düşük miktarlı bir para cezasının uygun olacağı yönünde Hükümetin ileri sürdüğü argümanı kabul etmemektedir; burada söz konusu olan mesele, gazetecinin mahkum edilmiş olmasıdır".

Buradan hareketle belirtilmesi gerekir ki, KAOS GL’nin toplatılan sayısı ‘porno üreten’ değil, ‘porno fenomenini’ analiz eden bir yayındır. Söz konusu yayının takdim yazısında ‘Bu dosyayla birlikte dünyanın içine battığı pornografi aleminin kapılarını aralıyor ve etrafımızı saran, zihnimizi bulanıklaştıran bütün imgelerin nasıl pornografik öğelere dönüştüğünü sorguluyoruz’ denilmektedir.

Söz konusu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde amacın pornografi üretmek değil ve fakat pornografiyi analiz etmek olduğu ve oluşturulan kompozisyon itibariyle de bu amaca sadık kalındığı gözlenmektedir. Söz konusu sayının toplatılması ifade hürriyetine yönelik olarak, takip edilen amaçla orantısız bir müdahale oluşturmaktadır. Söz konusu yaptırım sadece muhataplarını değil ve fakat bütün bir basını, ‘marjinal’ sayılabilecek konuları ele alırken tedirgin edecek nitelikte ve dolayısıyla da demokratik tartışmanın, özgür fikir alış verişinin önünde bir engel oluşturmaktadır.

Yukarıda kısaca izah etmeye çalıştığımız nedenlerle, KAOS GL’nin ‘ponografi’ dosyasını içeren nüshasının toplatılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade hürriyetini düzenleyen 10. Maddesini ve keza bu eylemin yarattığı muhtemel ekonomik zararlar nedeniyle yine Sözleşmeye Ek 1 No’lu Protokülün 1. maddesinin ihlal olduğu kanısındayız.



1. Lingens v. Austria, 1986; Sener v. Turkey, 2000; Thoma v. Luxembourg, 2001; Maronek v. Slovakia, 2001; Dichand and Others v. Austria, 2002,

2. Castells v. Spain, 1992; Prager and Oberschlick v. Austria, 1995.

3. Informationaverein Lentia and Others v. Austria, 1993.

4. Markt Intern Verlag GmbH and Klaus Beermann v. the Federal Republic of Germany, 1989.

5. Müller and Others v. Switzerland, 1988.

6. Oberschlick v. Austria, 1991; Thoma v. Luxembourg, 2001; Dichand and Others v. Austria, 2002; Nikula v. Finland, 2002.

7. Handyside v. the United Kingdom, 1976.

8. Groppera Radio AG and Others v. Switzerland, 1990.

9. Müller and Others v. Switzerland, 1988.

10. Otto-Preminger Institut v. Austria, 1994.

11. Handyside v. the United Kingdom, 1976; Sunday Times v. the United Kingdom, 1979; Lingens v. Austria, 1986; Oberschlick v. Austria, 1991; Thorgeir Thorgeirson v. Iceland, 1992; Jersild v. Denmark, 1994; Goodwin v. the United Kingdom, 1996; De Haes and Gijsels v. Belgium, 1997; Dalban v. Romania, 1999; Arslan v. Turkey, 1999; Thoma v. Luxembourg, 2001; Jerusalem v. Austria, 2001; Maronek v. Slovakia, 2001; Dichand and Others v. Austria, 2002.

12. Barfod v. Denmark, 1989; Lingens v. Austria, 1986; Dalban v. Romania, 1999.

13. Müller and Others v. Switzerland, 1988.

14. Sunday Times (No. 2) v. the United Kingdom, 1991; Observer and Guardian v. the United Kingdom, 1991.

15. News Verlags GmbH & CoKG v. Austria, 2000.

16. Handyside v. the United Kingdom, 1976; Müller and Others v. Switzerland, 1988.

17. Müller v. Switzerland, 1986.
18. Otto-Preminger Institut v. Austria, 1994.

19. Handyside v. the United Kingdom, 1976.

20. Sunday Times v. the United Kingdom, 1979.

21. Case of Huvic v. France, 24 April 1990.

22. Lingens Judgement, 8 July 1986.

23. Muller, ibid, para 32.

24. Muller and Others v. Switzerland, 24 May 1988.

25. Jersild v. Denmark, 23 September 1994.




Etiketler: insan hakları
İstihdam