24/12/2012 | Yazar: Osman Bulugil

Kapitalizmin zaman ve mekân üzerindeki tahakkümü ve işçi sınıfıyla futbol arasındaki ilişkiyi dönüştürmesi, kulüpler, organizasyonlar ve futbolcular üzerindeki dönüşümden bağımsız değil.

‘Kazanan’ Takımların Sırrı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Osman BULUGİL[1]
 
Bu yazıda futbolun endüstrileşmesi sürecinde pazarda özgür emekçiler olarak futbolculara, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi’ne değineceğiz.
 
Kapitalizmin zaman ve mekân üzerindeki tahakkümü ve işçi sınıfıyla futbol arasındaki ilişkiyi dönüştürmesi, kulüpler, organizasyonlar ve futbolcular üzerindeki dönüşümden bağımsız değil. 
 
Bosman Kararları
İlk olarak futbolcuların pazarda emeklerini satan özgür emekçiler olarak pozisyonlarından bahsederken Bosman Kuralları’na[2] vurgu yapmak gerekiyor.
 
Bosman Kuralları’yla birlikte emeklerini satan özgür emekçiler olarak futbolcuların emeklerini satabilecekleri kulüplere gidebilmeleri daha da esnekleşirken, bu durum aynı zamanda kapitalizmin futbol üzerindeki tahakkümünü yeniden üretiyor.
 
Bosman Kuralları’nı sadece futbolcu maaşlarına yaptığı etkiyle açıklayamayız. Burada emeklerini satan özgür emekçiler olarak futbolcuların, maaştan önce emeklerini satabilecekleri en uygun kulübe gitmeye yöneldikleri görülecektir. Bu yönüyle sözleşmesi biten futbolcu için, öncelikli hedef konumunda ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüpleri geliyor. Örneğin alt liglerde, alt yapıdan yetişen ve yetenekleriyle hemen her kulübün scout’una takılan bir oyuncunun sözleşmesi bittiğini düşünelim. Bu oyuncunun gideceği ülke Polonya olmayacaktır, ileri kapitalistleşmiş ülke kulüplerinden biri olan Chelsea ya da Real Madrid’e gittiğinde, artık emeğini en geniş koşullarıyla pazarlayabilecek ve bu durum aynı zamanda ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerinin futbolda tekelleşme sürecini üretecektir. Bunun yanı sıra yine sözleşmesi biten bir yıldız futbolcunun da gideceği kulüp yine aynı tekelleşme sürecini üretiyor.
 
Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi
Bugün endüstriyel futbolda, en öndeki organizasyon olan ve futbol pastasının büyük kısmının üretilmesini sağlayan Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi’ni ele aldığımızda, var olan eleme ve grup sisteminin ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerinin tekelleşmesini ürettiği görüyoruz. UEFA Kupası’nın UEFA Avrupa Ligi olarak dönüştürülmesi bir tarafıyla da futbol pastasının genişletilmesi yani ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerinin tekelleşmesinde sömürünün daha da kapsamlaştırılması. Bunu özellikle Doğu ve Kuzey Avrupa ülkelerinin kulüplerini sömürü sistemine dâhil etmenin bir yolu olduğunu söyleyebiliriz. Mesele, bu kulüpleri turnuvalara dâhil ederek, bulundukları ülkelerin pazarlarına açılabilmekten ibaret.
 
Futbolun en büyük rekabetinin olduğunu ileri sürdükleri Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi öteki kulüpleri, İleri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüpleriyle rekabet şansı tanımak bir yana, ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerinin başarısı ve daha da zenginleşmesi yolunda kullanılan birer araç haline dönüştürüyor.
 
Örneğin Kuzey Avrupa’dan gelen bir takımınız var ve Şampiyonlar Ligi’ne katılmak adına birkaç ön eleme turu oynadıktan sonra, grup aşamasına katılmak için son tura geldiğinizde, İngiltere Premier Ligi ya da La Liga’nın dördüncüsüyle karşılaşabiliyorsunuz. Torba sistemi zaten bu tekelleşmeyi üreten bir yapıya sahip. Örneğin İngiltere ve İspanya’da ligi ilk üç sırada bitiren takımlar Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılıyor. Dördüncü sırada bitiren takım da Şampiyonlar Ligi’ne girmek için tek ön eleme oynuyor. Sizin Kuzey Avrupa’dan gelen “mütevazı” takımınızın gruplara kalma şansı neredeyse yok. Fakat kulübünüz pazardan kopmaması gerekiyor. Bu yüzden Şampiyonlar Ligi’nde ön elemeden elenince, UEFA Avrupa Ligi’nde devam etme hakkı (!) doğuyor.  “Mütevazı” takımınızın Şampiyonlar Ligi’ne kalabildi diyelim, o zamdan da, üçüncü ya da genellikle dördüncü torbadan girdiği grupta iki işleve bürünüyor: ilki ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerinin saha içi sömürüsüne maruz kalmak. Diğeri de bulunduğu ülkenin futbol pastasına eklemlenmesine ve sömürüye dâhil olmasını sağlamak.
 
Bu noktada ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerinin liglerindeki durumlarına baktığımızda, örneğin İngiltere’de son beş yılda Manchester United, Manchester City, Chelsea, Tottenham, Arsenal ve Liverpool dışında ilk üçe girebilen bir kulübe rastlamıyoruz.  Dördüncü sırada bitiren takım da Şampiyonlar Ligi’ne girmek için tek ön eleme oynuyor.
 
Bu örneklerin yanı sıra 1999 yılından itibaren kupayı kazanan takımlara baktığımızda sırasıyla Manchester United, Real Madrid, FC Bayern, Real Madrid, Milan, Porto, Liverpool, Barcelona, Milan, Manchester United, Barcelona, Inter, Barcelona ve Chelsea olduğunu görmekteyiz. Bu durum bile aslında Şampiyonlar Ligi’ndeki durumu yansıtıyor. Turnuvada gelirlerin en yüksek olduğu çeyrek final ve sonrasına tekelleşen ileri kapitalistleşmiş ülkelerin kulüplerin ambargosundan söz edebiliriz.
 
[1] osmanbulugil@gmail.com / http://twitter.com/osmanbulugil

[2] Bosman Kuralları,1990 yılında Belçika 1. Ligi’nde FC Liege takımında forma giyen M. Bosman’ın Fransız takımı Dunkirke’ye transfer olmak istemesiyle başladı. FC Liege Bosman için yüksek bir bonservis bedeli talep etti. Bosman, AB vatandaşlarının sahip olduğu iş aramak için serbest dolaşım hakkını engellediğini ileri sürerek Belçika Futbol Federasyonu ve FC Liege’e karşı mahkemeye başvurdu. Dava 5 yıl sürdü ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararı M.Bosman’ın lehine oldu. Artık sözleşmesi biten oyuncu istediği kulübe gidebilecekti. Bosman Kuralları Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerin futbol kulüplerinin oyuncuları üzerinde etkin durumdaydı. 2001 yılında, o dönemde AB üyesi olmayan Macaristan oyuncusuyla ilgili transfer sorunu sonrası Avrupa Birliği Adalet Divanı ve FİFA yeni düzenlenin sınırlarını genişletti. AB Adalet Divanı, FİFA ve UEFA görüşmeler sonucunda sözleşmesi biten oyuncuların serbest kalacağı üzerinde anlaştı. Fakat FİFA bu durumu bazı kurallara bağladı. Öncelikle 23 yaş altı oyuncular için yetiştirme tazminatının ödenmesi ve sözleşme süreleri 5 yılla kısıtlanmasına karar verdi. 


Etiketler:
nefret