19/06/2015 | Yazar: Hakan Özkan

İlk kitabı ‘homoseksüel ilişkileri’ anlattığı gerekçesiyle yasaklanan Anıl Alacaoğlu’nun yeni kitabı Güzel Uyuyan e-kitap olarak yayında.

‘Kitabımın yasaklanması daha çok yazmaya teşvik etti’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
İlk kitabı “homoseksüel ilişkileri” anlattığı gerekçesiyle yasaklanan Anıl Alacaoğlu’nun yeni kitabı Güzel Uyuyan e-kitap olarak yayında. Alacaoğlu, ilk kitabının yasaklanma sürecini, yazma macerasını ve yeni kitabını KaosGL.org’a anlattı.
 
Yazdığı ilk kitabı Üçüncü Sınıf Kadın, T.C. Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından “Türk toplumunun büyük bir bölümünün ahlaki olarak kabul etmediği homoseksüellik ve homoseksüel ilişkiler anlatılmaktadır” nedeniyle yasaklanan Anıl Alacaoğlu’nun ikinci kitabı Güzel Uyuyan e-kitap olarak yayınlandı.
 
Alelade insanlarla dolu bir mahallede yaşamaya çalışan bir seks işçisi, eşinden ayrılan, üç kızıyla yeni bir hayat kurma çabasına girişip sürekli tökezleyen bir kadın, küçük bir şehirde birbirine aşık boyacı ve balıkçı, kendini çok çirkin bulduğundan kimselerle sevişemeyen bir adam, tek istediği güzel bir uyku çekmekken dünyadaki her şeyin buna engel olduğu Gustave, bir aile olmayı becerememiş çünkü bunu hiç istememiş bir anne-kız, içinde bulunduğu otobüse sıkışmış bir arıyı öldürmekle öldürmemek arasında kalmış ince ruhlu bir yolcu, yaralarını kanatmaya bayılan melankolik bir genç, kendini yazmaya adamış eğitimsiz bir başka kadın ve içine doğduğu şehrin pisliğinde boğulmakta olan bir oğlan çocuğu hakkında hikayelerden oluşan Güzel Uyuyan, içinde her türden hikayeyi barındırıyor.
 
Hem yeni kitabı Güzel Uyuyan’ı hem de Üçüncü Sınıf Kadın’ın yasaklanma sürecini yazarı Anıl Alacaoğlu ile konuştuk:
 
Yazar yolculuğun nasıl başladı?
 
Okumayı seven bir çocuktum, bu da bende yazma isteği uyandırıyordu. Öte yandan eşcinselliğimi erken yaşlarda kolayca kabullenip ilişkiler yaşamaya, ‘benim gibi olanlarla’ arkadaşlıklar kurmaya başladığım için, belki vakitsiz denebilecek tecrübeler edindim. Yazma isteğimle, benimki dâhil, etrafımdaki bütün hikâyeler birleşince ortaya Üçüncü Sınıf Kadın çıktı. İkinci kitabın yayınlanması uzun sürse de bu süre boyunca yazmaya neredeyse hiç ara vermedim. 
 
Kitapların Güzel Uyuyan ve Üçüncü Sınıf Kadın’dan bahseder misin?
 
Üçüncü Sınıf Kadın’ın kahramanı trans bir kadın, kitapta kahramanın çocukluğuyla, yetişkin bir kadın oluşu arasındaki süreci anlatmaya çalıştım. Okuyucuyla daha yakın bir ilişki kurabilmek için de birinci tekil kişi ağzından yazdım. Fakat yayınlayabilmek için bir buçuk yıl gibi bir süre yayınevi aramam gerekti. Bunun aslında kısa bir süre olduğunu şimdi anlıyorum, çünkü sonrasında bir roman daha yazdım fakat yayıncı bulamadım.
 
Güzel Uyuyan, bu zaman aralığında yazdığım öykülerin birikmesinden oluştu. Her öyküyü bambaşka zamanlarda, bambaşka ruh halleriyle yazdığım için bir bütünlük halinde değiller, zaten öyle olsunlar da istemedim.
 
Üçüncü Sınıf Kadın’ın “muzır” bulunma süreci nasıldı? Bu yazma motivasyonunda ne gibi değişikliklere neden oldu?
 
Öncelikle sinir bozucuydu, çünkü on kişilik kurulun dördü lehte karar almış olsa da, gerekçelerini okuyunca aslında onunun da ciddi derecede homofobik/transfobik olduğu anlaşılıyordu; ikisi kitabı anne babalar için ibretlik bir hikâye olduğunu düşündüklerinden, diğer ikisi de ‘değersiz bir kitabı yasaklayarak aranır hale getirme tehlikesinden’ korktuklarından lehte oy kullanmışlardı. Ama bir motivasyon düşüklüğü de yaratmadı tabii, bilakis daha çok işimiz olduğunu düşündürüp daha çok şey yazıp daha çok şey söylemeye teşvik etti.  
 
Üçüncü Sınıf Kadın kitabına dair Türkiye Lahey Büyükelçisine dahi mektup gönderilmiş, üzerinde çok da konuşulmuş. Bu süreçteki kazanımlar, gelişmeler nasıldı?
 
Dürüst olmak gerekirse, hem yasaklamayı hem de yasaklı şeyleri seven bir toplum olduğumuzdan bu yasağın, kitabın ve konunun gündeme gelmesini sağlayacağını düşünmüştüm. Bu bakımdan bir kazanıma dönüştürülebilirdi fakat öyle olmadı. Yayınevi ettiğimiz itirazdan bir sonuç çıkmayınca, daha fazla uğraşmak istemeyip ikinci baskıyı yapmak istemedi. Dahası ikinci romanımı ve öykü kitabımı gönderdiğim birçok yayınevi de, yazdığım bir şeyin tekrar yasaklanabileceği endişesiyle yayınlamayı reddetti. Şimdi bakınca, kurulun amacına ulaşmayı başardığını düşünüyorum.
 
Güzel Uyuyan bize ne sunuyor, okurlarınla neler paylaşmak istedin?
 
Aradan geçen uzun zamanda okuma biçimimle beraber yazma şeklim de değişti. Güzel Uyuyan’ı, Üçüncü Sınıf Kadın’la kıyaslayamam bile. İlk kitabım, konusu ve başına gelenlerle her zaman arkasında duracağım bir kitap, fakat bu öyküler, sadece içerikleri yüzünden değil, anlatım biçimleriyle de hakikaten içime sinen öyküler. Okurken keyif alacağım öyküler yazmaya çalışıyorum, bu bakımdan bana keyif veren bir okuma deneyimini paylaşmak istedim. Karakter bakımından zengin, farklı tatlar veren, konusuyla değil, ifade şekliyle orijinal olan öyküler yazmaktı amacım, ne kadar başarılı olduğumu tepkilerden ölçmeye çalışacağım.
 
En çok hangi yazarları okuyorsun? Kimlerden etkileniyorsun? Hangi tür kitapları okumaktan hoşlanıyorsun? Kitap seçerken belirli bir tarzın var mı? Kişinin bir tarzı olmalı mı? Yoksa her türden kitabı okumak mı gerekir?
 
En çok okuduğum yazarlar, Marquez, Ayn Rand ve Stefan Zweig diyebilirim. Ama genelde yazar değil, ‘kitap’ okumaya çalışıyorum. Yine bu üç yazardan etkilendiğim söylenebilir. Marquez’in büyülü gerçekçiliği, Ayn Rand’ın sert bireyciliği ve Zweig’ın psikoloji birikimi ve bunların yazarlarla bu denli birleşmiş olması imrenilmeyecek gibi değil. Edebi kitaplar dışında araştırma ve felsefe kitapları da okuyorum. Ne var ki Alman Dili ve Edebiyatı öğrencisi olduğum için son iki yıldır, okuyacaklarımı seçme özgürlüğümü kaybettim diyebilirim, sürekli okumam gerekenlere yetişmeye çalışıyorum.
 
Çağdaş edebiyat ve ana akımlaşan edebiyat hakkındaki düşüncelerin nedir? Aslında biraz Üçüncü Sınıf Kadın üzerinden sormak istiyorum bunu, dönemindeki kitaplarla karşılaştırılınca “ahlaksızlık” ve “muzırlık” kitabın neresindeydi?
 
Çağdaş edebiyat Türkiye’de üç-beş binden fazla baskı ve satış yapmayan kitaplarla ilerliyor bence, belki yıllar sonra anlaşılır birçoğunun kıymeti. Ana akımlaşan edebiyatsa, edebiyat değil zaten, tıpkı müzikte ve sinemada olduğu gibi eğlendirmekten başka bir amaç gütmemeye başladılar. Oysa bu üç alanın da sadece birer eğlenme aracı olarak görülmesinden hoşlanmıyorum. Neyse ki telif hakkı olmadığı ve satış garantili oldukları için bol bol dünya edebiyatı ve önemli yazarların kitapları basılıyor da hala çok satanlar listesinden alışveriş yapılabiliyor.
 
Üçüncü Sınıf Kadın’a gelince böyle bir karşılaştırma yapınca sonuç kendini hemen belli ediyor zaten; ahlaklılık-ahlaksızlık gibi bir ikili yok aslında ortada, heteroseksüel-homoseksüel ikilisi var. Heteroseksüel ilişkiden bahsettiğiniz sürece, içine de biraz aşk yalanı katarsanız, istediğiniz gibi cinsellikten söz edebilirsiniz. Grinin Elli Tonu’ndan daha erotik bir şey yazdığımı düşünmüyorum mesela ya da Yatmadan Önce Yüz Fırça Darbesi’nden. Konu homoseksüellik olunca, sıkıntı yaratan sadece cinsellik de olmuyor üstelik ideolojileri zarar görüyor bundan, kurdukları muazzam sistem, tam orta yerinden, ‘erkeklikten’ çatlamaya başlıyor. Ama dominant bir erkeğin zevk oyunları bu sistemi etkilemiyor tabii.
 
Son olarak yazanlara tavsiyelerin ve kitabını okuyacaklara iletmek istediğin bir şey var mı?
 
Edebiyatın ve kitap yayıncılığının Türkiye’deki durumu hiç iç açıcı değil, yazar olmak isteyen birine hiçbir şey vaat etmiyor. Yayınevleri kendilerine, hiçbir şeye dokunmayan üç beş yazar bulmuşlar, onların dışında doğru düzgün telif eser basmıyorlar. İçinize sinen şeyler yazmak istiyorsanız, para kazanmayı unutun derim. Ki bunu unuttuğunuz anda daha güzel yazılıyor bence.
 
Son olarak, bir sözlükte ‘Üçüncü Sınıf Kadın’ı beğenmiştim, sonra bir daha sesi soluğu çıkmadı, yazık, oysa gelecek vaat ettiğini düşünmüştüm’ yazan bir okur vardı, çok üzülmüştüm bu yoruma. Ona ve benzer şeyleri düşünmüş herkese, ‘Buradayım’ demek istiyorum.   

Etiketler: kültür sanat
İstihdam