08/10/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Kobanê’nin düşmesi Ortadoğu ve Türkiye’de korkunç bir kadın düşmanlığının hükümranlığını ilan etmesi demek olur. Laikliği savunan birisi neden Rojava’yı desteklemez?

‘Laikliği savunanların Rojava’yı desteklememesi akıl tutulmasıdır’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Barış İçin Kadın Girişimi ile birlikte Suruç’a giden kadınlardan Ayşe izlenimlerini aktarıyor: “Kobanê’nin düşmesi Ortadoğu ve Türkiye’de korkunç bir kadın düşmanlığının hükümranlığını ilan etmesi demek olur. Laikliği savunan birisi neden Rojava’yı desteklemez? Bu akıl tutulmasıdır.”
Fotoğraf: Bülent Kılıç/AFP
 
Kobanê’de kent savaşı başladı. IŞİD saldırıları yoğunlaşarak artıyor. Türkiye ve Kürdistan’da IŞİD’e tepki gösterenlere ise polis, asker ve Hizbullah saldırıyor. Görgü tanıklarının aktardıklarına göre, polis Hizbullah yanlılarına müdahale etmiyor. Hizbullah halkı silahlarla tarıyor. Kürt illerinde gerçekleşen bu polis, asker ve Hizbullah saldırılarında en az on kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı.
 
İnsan hayatını hiçe sayan saldırıların yanı sıra, Kürt illeri 90’lara aratmayan olağanüstü hal (OHAL) uygulamaları ile karşı karşıya. Diyarbakır, Van, Batman, Mardin, Siirt ve Muş’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
 
Kobanê IŞİD, Kürt illeri ise devlet kuşatması altındayken Barış İçin Kadın Girişimi Suruç’a gitti. Gözlemlerde bulundu ve gözlemlerini aktarmak için İstanbul’a döndü. Kadınları dönüşte Kadıköy’de ise gaz bombaları bekliyordu.
 
Suruç’a giden kadın ekibinde yer alan feminist aktivist Ayşe P. bu ziyaretlerini, izlenimlerini ve son sürece ilişkin değerlendirmelerini KaosGL.org’a anlattı.
 
Suruç girişinde engellenmek istediklerini belirten Ayşe, ilçeye girebildiklerinde büyük bir coşkuyla karşılandıklarını söyledi. Suruç’ta çok fazla Kobanêli olduğunu ve dayanışma kampanyalarının çok önemli olduğunu vurgulayan Ayşe’ye göre en temel ihtiyaçlar yiyecek ve kışlık ayakkabı.
 
Kadınlar sınır köylerinde kaldılar. Oradaki insanların her gün seyretmek zorunda kaldıkları savaşa birkaç günlüğüne şahit oldular. Ayşe, Kobanê’de süregiden IŞİD saldırılarının sınırdan an be an izlenebildiğini söylüyor. Suruç’taki kamplarda kalan Kobanêli kadınlar ise tüm bu saldırılara karşın geri dönmek, evlerini savunmak istiyor.
 
Kan gölüne dönen Ortadoğu’da, Rojava’nın hem kadınlar hem de gerçek anlamda seküler bir yaşam için tek umut ışığı olduğunu vurgulayan Ayşe, “Kobanê’nin düşmesi Ortadoğu ve Türkiye’de korkunç bir kadın düşmanlığının hükümranlığını ilan etmesi demek olur. Ancak ben Kobanê’nin düşmeyeceğine tüm kalbimle inanıyorum” şeklinde konuştu.
 
Kobanê direnişine Batı’dan desteğin az olmasına ilişkin ise Ayşe şunları kaydetti: “Laikliği savunan birisi neden Rojava’yı desteklemez? Bu akıl tutulmasıdır. IŞİD gibi vahşi bir çetenin karşısında, ‘Ama onlar Kürtler’ demenin izahı yok. Hitler dönemindeki Alman halkına benziyoruz şu anda.”
 
Barış İçin Kadın Girişimi’yle birlikte Kobanê direnişi ile dayanışmak ve Suruç’ta yaşananları gözlemlemek üzere Suruç’a gittin. Nasıl bir atmosfer karşıladı sizleri?
Suruç’a gidişimizi devlet engellemeye çalıştı. Suruç girişinde aracımız durduruldu. Biz Suruç’a ana yoldan değil de başka bir yoldan dolaşarak girmek zorunda kaldık. İlk önce belediyeyi ziyaret ettik ve dayanışma amacıyla getirdiğimiz malzemeleri bıraktık. Suurç’a girdiğimiz andan itibaren ilk dikkatimizi Kobanê’den gelenler çekti. Bütün sokaklarda Kobanê’liler vardı. Düğün salonları ve kültür merkezleri yaşam alanlarına dönmüş durumda. Biz ilçeye girdiğimizde halk büyük bir coşkuyla karşıladı.
 
Suruç’a yerleşen sığınmacılarla dayanışma kampanyaları ne durumda?
Kürdistan’daki belediyeler esas olarak örgütlüyor dayanışma kampanyalarını. Kobanê’den gelenler zaten çok haklı olarak devlete güvenmiyor. Belediyeden ve Türkiye’nin her tarafından dayanışma amaçlı malzemeler gidiyor. Bütün belediyeler gereken desteği vermeye çalışıyor.
 
Sığınmacılar açısından acil ihtiyaçlar nedir?
Şu anda en temel ihtiyaç yiyecek. Yiyecek sıkıntısı başlamış durumda. Hala ABD ve Türkiye’nin taşeronu IŞİD çeteleri saldırıyor. İnsanlar gelmeye devam ediyor. Bir diğer ihtiyaç ise kışlık ayakkabılar. Özellikle çocuklar için ayakkabılar önemli.
 
Siz orada sınır köylerini de gördünüz, oralarda kaldınız. Kobanê’de yaşanan çatışmaları sıfır noktasından izlediniz. Sınır köylerinde durum nedir?
Kobanê’nin yansıması bir ölüm kalım meselesi. İzliyorsunuz çatışmaları sürekli. Top atışları hiç durmuyor. IŞİD sürekli saldırıyor, YPG’liler de ellerinden gelen her türlü direnişi sergiliyor. Devlet de sürekli sınır köylerine saldırıyor. Her saldırdığında da IŞİD çeteleri Türkiye’den Rojava’ya sızıyor.
 
Bizim kaldığımız köy de bir sınır köyüydü ama diğer köylere göre daha beride kalan bir köy. Türkiye ve Kürdistan’ın değişik yerlerinden insanlar gelip günlük nöbet tutuyorlar. Orada bir komün oluşturulmuş durumda. İnsanlar komün yaşantısıyla hayatlarını sürdürüyorlar. Nöbetten gündelik hayata her şey ortaklaşa yapılıyor. Barış İçin Girişimi olarak biz de sınırdaki yaşam nöbetine katıldık.
 
Bir yandan oradaki kadınlarla temas kurdunuz, onlarla konuştunuz. Savaşın yükünü en çok çeken kadınların hali nasıl? IŞİD tehditi altında sınırdaki kadınlar ne yaşıyor?
Kamplardaki kadınlar kesinlikle Kobanê’ye geri dönmek istiyorlar. Devlete hiç güvenmiyorlar ve tedirginler. Kobanê’de kalmış oğulları ve kızları var. Ne olursa olsun geri dönmek istiyorlar. YPG’nin bu direnişi kazanacağını düşünüyorlar. Tek istedikleri geriye dönmek.
 
Feminist bir kadın olarak, Kobanê direnişi senin için ne anlam taşıyor? Kobanê düşerse ne olur?
Bir kere orada kadınların örgütlenmesi olan YPJ gerillalarının mücadelesi çok önemli. Kadınlar aynı zamanda Ortadoğu’daki vahşete karşı direniyorlar. IŞİD’in en büyük saldırıları kadınlara karşı. Tecavüz, köleleştirme, pazarlarda satılma… Türkiye tarafından görülmeyen başka bir cephe de var orada. Kadınlar IŞİD’in kadın düşmanı saldırılarına karşı direniyor. Bu anlamda çok önemli ve bizler için de hayatî bir mücadeleden bahsediyoruz. Ortadoğu coğrafyasındaki kadınlar için bir umut ışığı YPJ. Kobanê’nin düşmesi Ortadoğu ve Türkiye’de korkunç bir kadın düşmanlığının hükümranlığını ilan etmesi demek olur. Ancak ben Kobanê’nin düşmeyeceğine tüm kalbimle inanıyorum.
 
Kobanê’de savaş, Kürdistan’da ciddi bir başkaldırı sürerken; Türkiye’nin batısında yapılan dayanışma eylemleri Suruç’taki ve genel olarak sınır hattındaki insanlara nasıl yansıyor? Bu direnişe nasıl katkı sağlanabilir?
Sokaklarda olarak katkı sunulabilir. Bugün Kürt halkı bana kalırsa yalnız. Hiçbir devlet Rojava’yı tanımıyor, desteklemiyor. Esas hedef Rojava’daki başka bir hayatı yok etmek. Örnek olabilecek barış iklimini parçalamak istiyorlar. ABD de Türkiye de Rojava’yı yok etmek istiyor. Rojava’yı yok etmek demek Ortadoğu’da başka bir hayatın mümkün olduğu düşünü yok etmek demektir. Bir yanda özgür ve barış dolu Rojava modeli; öte yanda kan ve vahşet içerisindeki Ortadoğu var. Türkiye’nin batısında olan bizlerin görmesi gereken bu. Henüz böyle bir görme halinde değiliz.
 
Türkiye’nin dört bir tarafında eylemlerin olması çok sevindirici elbette. Rojava devrimi tüm halkların eşit olduğu bir düzen. Buna sahip çıkmamız, Kobanê direnişini büyütmemiz gerekiyor. İkinci olarak da Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Ezidiler, Türkmenler ve Kürtlerle dayanışmamızı göstermek gerekiyor. IŞİD soykırımından kaçan bu insanlarla dayanışma kampanyaları hayati önem taşıyor. Diyarbakır Belediyesi’nin kampanyasına destek olmak gerekiyor.
 
İki gündür Kobanê için sokağa çıkanlara ciddi polis saldırıları oluyor. Son bilgilere göre 10’dan fazla kişiyi polis ya da Hizbullah çeteleri öldürdü. AKP Hükümeti’nin Kobanê için sokaklara çıkanlara saldırılarını nasıl değerlendiriyorsun?
Türkiye’de Kemalizm bitti deniyor ya, işte yenisi ve daha yeşili hükümet! Yeni Türkiye eski Türkiye’nin aynısı. Meşhur Türk, Sünni, heteroseksüel erkek ittifakı sürüyor. Muhafazakarlaşma ile birlikte ikinci cumhuriyet kuruluyor. Yeniden yapılandırma süreci tam gaz devam ediyor. Ulusalcılarla AKP, söz konusu Kürtler ve Rojava olunca ittifak halinde. Bir kırılma da yaşanıyor bir şekilde. Ama şu andaki durum iç açıcı değil.
 
Tarihsel olarak laikliği savunanların, Ortadoğu’da seküler denebilecek tek yapının inşa edildiği Rojava’ya dönük tepkilerini nasıl yorumluyorsun? Destek verilmemesi nasıl bir durum?
Kürt meselesiyle alakalı. Her iki tarafın da; AKP ve ulusalcıların da ortaklaştığı tek şey Kürtlere karşı olmak. Ermenileri zaten gönderdiler. Mesele şu anda Kürtler ve özgürlük mücadeleleri. Kürt halkı bu durumu yutmuyor. Toplumsal sözleşmesinin 3. maddesi laiklik olan Rojava devrimine sahip çıkmamak Türk-Sünni ittifakı demek.
 
Gezi direnişinde Kürtler ile Türkiye solu ve ulusalcılar arasındaki mesafelerin aşıldığı söylendi. Sence durum nedir?
Mesafe hem aşıldı hem aşılmadı. Sınırınızda IŞİD var ve IŞİD’e karşı durmuyorsunuz. Ulusalcılık açısından da baksak; Türkiye’deki egemen İslamî yorum açısından da baksak bu saldırılara karşı durmamak ancak akıl tutulmasıyla açıklanabilir. Sadece kendi menfaatlerini düşünseler bile, Rojava ve Kobanê’ye, orada inşa edilen yaşama sahip çıkmaları gerekiyor.
 
Biz Türklerin kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Ben ne yapıyorum diye sormak gerekiyor. Laikliği savunan birisi neden Rojava’yı desteklemez? Bu akıl tutulmasıdır. IŞİD gibi vahşi bir çetenin karşısında, “Ama onlar Kürtler” demenin izahı yok. Hitler dönemindeki Alman halkına benziyoruz şu anda. Ağır oldu belki ama gittiğimiz nokta orası. Rojava devrimini sonuna kadar desteklemek dışında bir seçeneğimiz yok. IŞİD’i besleyen AKP’ye karşı durmak da ancak Rojava’yı sahiplenmekle mümkün! 

Etiketler: kadın
nefret