11/05/2014 | Yazar: Yıldız Tar

SPoD Bahar Semineri’nde Ortadoğu’nun geçmişi, cinsellik kategoriler, İslam ve Osmanlı döneminde erkekler ve kadınlar arasındaki cinsel ilişkiler tartışıldı.

SPoD Bahar Semineri’nde Ortadoğu’nun geçmişi, cinsellik kategoriler, İslam ve Osmanlı döneminde erkekler ve kadınlar arasındaki cinsel ilişkiler tartışıldı.
 
Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin düzenlediği Bahar Semineri’nin ilk günü tamamlandı. Mimar Sinan Üniversitesi Fındıklı Kampüsü’nde yapılan seminerde Irvin Cemil Schick, Şebnem Keniş ve Serkan Delice sunum yaptı.
 
Irvin Cemil Schick “Ortadoğu’nun Geçmişi ve LGBT: Günümüz Cinsellik Tasniflerinin Tarihselliği Üzerine” sunumunda; erkekler arasındaki her ilişkilenmeye eşcinsel demenin yanlış bir okuma olacağını belirtti.
 
“Yetişkin ‘aktif’ birey ile, ergen ‘pasif’ birey”
Osmanlı ve İslam edebiyatından erkekler arasındaki cinselliğe ilişkin örnekleri paylaşan Schick şöyle konuştu:
 
“Osmanlı dönemindeki edebî metinler eşcinsel ilişkideki aktif ve pasif özneler arasında bir arzu birlikteliği olduğunu var saymaz. Her şeyden önce eşcinsel diye düşünülen ilişkilerin kimle kim arasında cereyan edildiğine göre şekil aldığını unutmamak gerekiyor. Ahmet Mithat Efendi’nin metinlerinde ve diğer metinlerde yetişkin aktif bir birey ile genç pasif birey arasındaki bir ilişkiden bahsediliyor. Geçmiş edebiyatlarda okuduğumuz erkekler arasındaki ilişkilere eşcinsel demek doğru olmayacak, anakronik bir okuma olacaktır.”
 
“Girilenin erkek ya da kadın olması pek mühim değil”
Schick “aktif” ve “pasif” olmak üzerinden biçilen cinsel rolleri ise şöyle açıkladı: “Yetişkin erkeklere biçilen rol aktif olmaktır yani girmek, sokmaktır. Girilen ya da sokulanın kadın ya da erkek olmasının pek bir ehemmiyeti yoktur.”
 
Kabusname isimli eserdeki “Yazın avratlara kışın oğlanlara meylet ki vücutça sağlam olasın” sözlerini de hatırlatan Schick, “Buna bugünkü anlamıyla biseksüellik denemez. Burada mesele kiminle cinsel ilişki kurulduğu değil; cinsellikte ne yapıldığıdır. Buluğ çağından sonra artık sadece genç oğlanlara ve kadınlara arzu duyabilir” dedi.
 
“Ergenlikten sonra ‘pasif’ olmak sapkınlık olarak görülüyor”
Eşcinsel ilişkide “giren” ya da “sokan” yetişkin erkek olduğu sürece meselenin normal görüldüğünü ifade eden Schick, “Ancak ergenlik çağından sonra pasif rolü oynamaya devam etmesi sapkınlık sayılır ve kadına benzetilir. Erkek egemen toplumlarda en ağır hakaretlerden biridir. İki erkek arasındaki cinsel ilişkiye kısaca eşcinsellik demek uygun değildir” şeklinde konuştu.
 
Schick kadınlar arasındaki cinselliğe ilişkin ise şöyle dedi:
 
“Lezbiyenlerin kaynaklarda çok fazla geçmemesinin nedenlerini tam olarak bilemiyoruz. Ancak burada da bir kimlikten ziyade bir fiilin tasavvuru ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Sürtme fiilinden türetilen kelimeler kadın eşcinselliğini tanımlamak için kullanılıyor.”
 
Schick’in ardından Şebnem Keniş “İslam ve Eşcinsellik Karşıtlığının Reddi: LGBT Hak ve Özgürlüklerine Alan Açan Müslüman Yaklaşımlar” başlıklı tez çalışmasını sundu.
 
“LGBTİ karşıtı Müslüman yaklaşımlar: Hastalık mı günah mı?
Keniş, LGBTİ karşıtı Müslüman yaklaşımları ikiye ayırdı:
 
“Hastalık ve günah olduğu iddiaları üzerinden tartışmalar sürüyordu. Hastalık olduğu iddiasında olanlara göre de eşcinsellik günah ancak daha medikal bir dil kullanmayı tercih ediyorlar. Medikal dil ile İslamî dil iç içe geçmiş oluyor. Bu yaklaşıma İslamî yazarlardan tepki gelmişti. Hilal Kaplan gibi yazarlar medikal dili kullanmanın gereksiz olduğunu söylemiş, ‘Hastalık gibi modernizmden gelen sözlere ihtiyacımız yok. Günah yeterince güçlü bir kavram’ demişti. Bu dili savunanlar ‘günah olduğu ve nefse yenik düşülmediği’ taktirde büyük sevap olduğunu söylüyorlar.”
 
“Günahın yaygınlaştırılmaması adı altında eşcinselliğin yasaklanması”
İki ayrı yaklaşımın da otoriter cemaatçilik noktasında uzlaştığını kaydeden Keniş, böylece LGBTİ varoluşun İslam’ın “meşru” sınırları dışına itildiğini kaydetti. Keniş sözlerine şöyle devam etti:
 
“Günah diyince bireysel bir durum gibi geliyor ancak öte yandan günahın yaygınlaştırılmaması gerektiği gibi söylemlerle birtakım önleyici tedbirler gündeme geliyor. Eşcinselliğin yasaklanması, LGBTİ’lerin kamusal görünürlüklerinin kısıtlanması, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sınırlandırılması ve onarım terapileri bu önleyici tedbirler olarak sunuluyor.”
 
“LGBTİ varoluşa imkan tanıyan Müslüman yaklaşımlar”
Keniş, LGBTİ varoluşa imkan tanıyan Müslüman yaklaşımları ise şöyle sıraladı: “İlk yaklaşıma göre eşcinsellik günah değildir. İkinci yaklaşım ise, net, kesin tutarlı bir İslami yargının olmadığı yönünde. Son yaklaşımda da günah olduğu ancak bu durumun Allah ile kul arasındaki bir mesele olduğu söyleniyor.”
 
Son olarak Serkan Delice, “Yeniçeriler ve Döşek Yoldaşları: 18. Asır İstanbul’unda Eşcinsel Tarz-ı Hayat ve Siyaset” başlıklı bir sunum yaptı. Böylece seminerin ilk günü tamamlandı. Bahar Semineri bugün de (11 Mayıs) devam ediyor. Bugünün programı ise şöyle:
 
11.00 İsmail Alacaoğlu "Hemcins Birlikteliklerin Tanınmamasının Ortaya Çıkardığı Hukuki Eşitsizlik"
 
12.30 Aras Güngör "LGBT Hareketi ve Trans Hareketi İçinde Trans Erkeklerin Örgütlenme Pratikleri"
 
14.00 Sema Merve "Türkiye’deki O Biçim Ebeveynlerin Deneyimleri"
 
15.30 Neyiz Zerey "LGBT’nin Kentsel Mekandaki Yeri" 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam