20/01/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Trans Defilesi’nden elde edilen gelirle Eylül Cansın Misafirhanesi açıldı, var olan misafirhanenin koşulları iyileştirildi.

Trans Defilesi’nden elde edilen gelirle Eylül Cansın Misafirhanesi açıldı, var olan misafirhanenin koşulları iyileştirildi. Misafirhane sakinlerinden Seda ve tüm bu sürecin mimarlarından Öykü Ay yaşadıklarını ve çalışmalarını KaosGL.org’a anlattı.
 
İstanbul LGBTİ’nin geçtiğimiz yıllarda başlattığı “Trans Misafirhanesi” projesi Trans Melekler ve Öykü Ay’ın yardımıyla genişletildi. Çingene Gül Misafirhanesi’nin yanı sıra, yaşamına son veren Eylül Cansın’ın adının verildiği yeni bir misafirhane açıldı.
 
Eylül Cansın Misafirhanesi’nde 20 trans kadının kalabileceği yatakhane dışında sosyal merkez ve mutfak da bulunuyor. Bu misafirhane ile birlikte zor durumda kalan, kalacak yeri olmayan, “sığınacak başka bir kapısı kalmamış” trans kadınlara yeni bir yaşam alanı oluşturulması hedefleniyor.
 
Misafirhane yeni sakinlerini beklerken, son çalışmalar da sürüyor. Bir yandan perdeler takılıyor, ortalık elbirliğiyle temizleniyor. Öte yandan halihazırda Çingene Gül Misafirhanesi’nde kalan trans kadınlar aralarına katılacak yeni arkadaşlarını heyecanla bekliyor.
 
Trans Defilesi’nden elde edilen gelirle yeni misafirhane açıldı
 
Çingene Gül Misafirhanesi’nde kalan kadınlardan Seda ve yeni açılan misafirhanenin mimarlarından, “Trans Melek” Öykü Ay ile birlikte Eylül Cansın Misafirhanesi’ni geziyoruz. Öykü Ay, Trans Defilesi’nden elde edilen gelirle açılan bu misafirhanenin tüm giderleri dayanışmayla karşılandığını söylüyor. Bundan sonraki giderler de yine trans kadınların dayanışmasıyla karşılanacak. Bunun için ise defileden kalan kıyafetleri almak yeterli…
 
Çekim yapmak için kıyafetleri incelediğimizde Seda ve Çingene Gül Misafirhanesi sakinlerinden Türkan bize yardımcı oluyor. Bir yandan kalan kıyafetleri inceliyor, diğer yandan hep beraber hayallere dalıyoruz. Seda bir gelinliği üzerine tutuyor poz vermek için. Ve bir “Ah” çekiyor. Üzerine konuşmuyoruz ama o “Ah”ın manasını hepimiz biliyoruz. Öykü yardımına yetişiyor Seda’nın. Gelinliğin üzerinde düzgün durmasını sağlıyor. Göz göze geliyorlar bir an. Gülümsüyorlar. Sıcak, birbirini anlayan, “hayat arkadaşının” yüreğine dokunan bakışlar…
 
“Ben dönmeyim ya, laf oluyordu”
 
Gelinliği yerine geri koyan Seda’yla ayaküstü söyleşiyoruz. Misafirhaneye nasıl geldiğini anlatıyor.
 
5 aydır misafirhanede kalıyor Seda. Öncesi ise sokaklar ve Maçka Parkı. Parktaki günlerinin zor olduğunu anlatıyor Seda. Orada tanıştığı bir kadın olmasa neler olacağını düşünmek bile istemiyor. Parktan dayanışmak isteyen bir kadının evine geçiyor. Bir süre de onlarla birlikte kalıyor. “Sosyal güvenlikten geçinen bir ablamızdı ama bana yardımcı oluyordu bu durumuna rağmen” diyor Seda. Başkalarının bu durumu garipsemesine, mahalledeki laf ve sözlere ilişkin ise başka söze gerek bırakmayan bir ifade dökülüveriyor ağzından: “Ben dönmeyim ya, ondan laf oluyordu.”
 
“Burası olmasa ben çoktan ölmüştüm”
 
Seda bir süre sonra Lambdaistanbul’a oradan da İstanbul LGBTİ Derneği’ne ulaşıyor. O vasıtayla misafirhaneye yerleşiyor. Depresyon tedavisi görüyor şu anda. Misafirhanede çok mutlu olduğunu söylüyor. “Ankara’da eyleme filan gittik beraber. Çok güzeldi eylemde olmak” diyor.
 
Misafirhanede çok mutlu olsalar da ihtiyaçlar bitmiyor. Yiyecek ve giysi ihtiyaçları olduğunu anımsatıyor. Trans Melekler’in çalışmasının kendilerine çok yardımcı olduğunu söylüyor. 20 tane yeni ranza ile birlikte ihtiyaçların da artacağını vurguluyor.
 
“Aile sevgim yok, gelirim yok, maaşım yok” diyen Seda, “Burası olmasa ben çoktan ölmüştüm” sözleriyle konuşmasını bitiriyor ve takılan perdelere bakmaya gidiyor…
 
Hep beraber misafirhanenin sosyal merkezine geçtiğimizde, 19 Ocak Hrant Dink anmasından dönen İstanbul LGBTİ aktivistleri ile karşılaşıyoruz. Çaylar tazeleniyor, misafirhanenin ihtiyaçları konuşuluyor.
 
“Bir gün makarna pişirir yersin ya ikinci gün?”
 
Hem trans defilesinin hem de Eylül Cansın Misafirhanesi’nin mimarlarından Öykü Ay çalışmalarını KaosGL.org’a anlatıyor. Pembe Hayat Derneği’nin 20 Kasım etkinlikleri kapsamında Nefret Suçlarıyla Mücadele Onur Ödülü’nü alan bağımsız LGBTİ aktivisti Öykü Ay, bütün süreci şöyle anlatıyor:
 
“Bu macera Ramazan ayında benim misafirhaneyi ziyarete gelmemle başladı. Biz bunu bir kampanyaya dönüştürdük. Edirne’den Kars’a dayanışıyoruz, diyerek kuru gıda ve temizlik malzemeleri toplayıp buraya getirdik. Fazlasını da mültecilere yolladık.
 
“O zaman bir şeyler yapmamız gerektiğini bir kez daha anladım. Yaşam şartları zor. Makarnayı bir gün pişirir yersin ama ikinci gün ne yapacaksın? Daha kalıcı şeyler yapmak, burayı huzurevi moduna sokmak ve genişletmek istedik.
 
“Süreçte kalabalık başladık ama çoğu zaman yalnız da kaldım. Yalnız da kalsam bu defileyi yapmalıyım, dedim. Yaptık da. Tek şartımız kıyafetleri bize bağışlamalarıydı. Elde ettiğimiz gelirle misafirhaneyi kalkındırmak istedik. İstanbul LGBTİ’nin mali durumu iyi olmadığı için Trans Melekler olarak biz yardım etmeliyiz, dedik. Sonuçta transların kaldığı bir yer. Ne kadar başarılı olduğumuzun takdiri ise tüm trans arkadaşlar başta olmak üzere bize destek veren herkese kalmış bir şey. İnsanlar doğru bir iş yaptınız dediğinde bu bize ödüldür. Güzel bir gelir elde ettik ve bu gelirle var olan misafirhanenin bir yıllık kirasını ödemekle kalmayıp yeni bir misafirhane açtık. Oranın da bir yıllık kirasını ödedik. Daha yaşanılır ve konforlu bir hale getirdik.”
 
Trans misafirhanesi ya da sığınakların neden önemli olduğunu soruyorum Öykü’ye. “Biz marjinalleştirilmiş insanlarız. Belli bir yaştan sonra kendimize yetemeyebiliyoruz. Sosyal güvenliğimiz de yok. Yarın bir gün benim de buraya gelmeyeceğim ne malum” diyor.
 
“Biz hayat arkadaşıyız, birbirimizi anlarız”
 
Transların lezbiyen, gey ve biseksüellere göre daha fazla zorlukla karşılaştığını savunan Öykü, “Biz birbirimizi anlarız dedik ve ‘Trans Melekler’i oluşturduk. Biz birbirimize kader arkadaşları demedik. Rabbim hepimizin kaderini ayrı çizer, herkes ayrı mezarlara girer. Biz hayat arkadaşıyız, bir transı başka bir trans anlar” diyor.
 
Dayanışmayı sürdürmenin zor olduğunu da sözlerine ekleyen Öykü Ay, misafirhane gibi sığınakların aslında devlet tarafından yapılması gerektiğini vurguluyor. “Biz kendi yaralarımızı sarıyoruz” diyen Ay son olarak şunları söylüyor:
 
“Devlet cezaevi yerine sığınaklar açmalı”
 
“Devlet sosyal alanları olan, yaşam koşulları çok daha iyi olan, tıbbi yardım alınabilecek sığınaklar yapmalı. LGBTİ camiasına cezaevi yapacağına, gözünün üstünde kaşın var yasalarıyla hayatı bezdireceğine özellikle sığınaklar yapmalı.”
 
Bütün bu süreçte zaman zaman gönlünün de kırıldığını belirten Ay, 2015 yılında yine bir trans defilesi yapılacağının müjdesini de veriyor. KaosGL.org aracılığıyla, “Herkes hakkını helal etsin. 2015’te Trans Fashion Show’da görüşmek üzere” diyor. 

Etiketler: yaşam
nefret